9 Mart 2009 Pazartesi

ŞİFA HAKKINDA ŞOK EDİCİ GERÇEK !

[Resim: reiki03.jpg]
ŞİFA HAKKINDA ŞOK EDİCİ GERÇEK !

SİZ BİR ŞİFACISINIZ !

Evet yanlış duymadınız sizde herşey mevcut....
Öğrenilmesi gereken en büyük sırlardan biri sizin şifacı olmanızdır. Şifa verme nimetinin birkaç kişinin tekelinde olduğuna inanmışsınız. Manevi ,psikoloji veya tıbbın başka uzmanlık alanında olan kişilerin tekelinde olabilir diye düşünüyorsunuz,belki şifa vermenin gizli bir güc gerektirdiğine inanıyorsunuz .Son yıllarda manevi şifa hakkında değişik yöntemleri bir çok kaynakta görmekteyiz.

Dua, ağrı olan yerlere el koyma, daha başka kutsal ayinler gibi,mucizevi ilaçların hakkında kayda değer gelişmeler , büyük atılımlar duyuyoruz ve bunlar tedavide etkili oluyorlar.

Yunanlı hekim, tıp biliminin babası sayılan "BOGRAT" M.Ö. 400. Yılda şöyle yazmış :"insanlar şunu bilmelidirler sevinçler,gülmeler,iyilikler ve aynı zamanda hüzünler,dertler ve hoşnutsuzluklar yalnız ve yalnız beyinlerinin ürünüdür."Eski Mısırlıların gizli öğretilerinden birisi şudur:"Acı içinde olan beden , acılı düşüncenin ürünüdür."Ne yazık ki bir çok insan bu sırrı anlamış değiller. Şifa yolunda ilk adım şifa kanunudur. Kanun sözcüğü bir nevi düzenin göstergesidir. Bu kanun işleyişe başladığından itibaren mucizevi sonuçlar ortaya çıkar. O zaman mümkünsüz mümküne ve çaresizlik şifaya dönüşür.

Bu yüzden , hastaların o düzeni düşüncelerinde,duygularında,bedenlerinde ve yaşamlarında hakim kılmalarına ihtiyaçları vardır. Sağlık , vücudun bütün evrelerinde güç ve bütünlük hissidir : can , ruh, cisim ve yaşamın diğer evreleri, sağlık yani iyi ekonomi , başkalarıyla iyi ilişki, manevi açıdan iyi düşünce ve idrak, şifa üç zeminde doğru çalışırsa bedensel( fiziksel) şifa onun peşinden gelir. Bu yüzden bu kanunları uygulayan kişi kesinlikle koruyucu tıbla uğraşmaktadır.

ŞİFA HAKKINDA ŞOK EDİCİ GERÇEK
İçinizde bir şifacıya sahip olduğunuzu biliyor musunuz? Eğer bu konuda bilginiz yoksa bile içinizdeki şifacı daima sessiz bir şekilde çalışmaktadır:Hücrelerin tamiri ,fuzuli maddelerin dışa atılması ,yaraların iyileşmesi ve dokulara besin ulaşması gibi.
Bazen bu şifacı kendisini bariz bir şekilde göstermektedir. Zaman zaman bir kişi, ölümcül bir hastalığa yakalandığında ve kurtarma ümidi tükendiğinde ansızın hiçbir izahı olmadan tümör yok oluyor,yara iyileşiyor ve hasta eski sağlığına kavuşa biliyor. Bu insan vücudunun kuşkusuz en güçlü ve kendine yetebilen bir makine olduğunu, insan hayatının devamı için yeterli olduğunun göstergesidir. İçsel şifanın gücü garip bir güç değildir. İç dünyamızın doğal bir bölümüdür ve 24 saat en karmaşık fiziksel davranışlarla meşguldür. Bu eşsiz bilgin - hiç telaş etmeden- dünyanın en büyük kimya uzmanlarının bile taklit edemeyeceği kadar hücrelerde karşılıklı bir kimyasal etkileşimler yapabilir.
Şifa işleminin büyük bir bölümü bilinç altında zihnin otomatik davranışları yolu ile yapılmaktadır. İhtiyaç duyulduğunda düşünce gücümüzü yükselterek ondan faydalanabiliriz ve bunun içinde içsel şifacımızın randımanını arttırma gücüne sahibiz. Biz içimizde bir şifacıya sahip olma inancını daima düzenli ve bilinçli bir şekilde onu aktif tutabiliriz. Buna rağmen normal metotlardan da yardım almamız gerekir. Bu şu anlama geliyor , bu yazının amacı normal metotların yanında sizin şifanızı hızlandırıyor olmasıdır. Alman doktor PARA CELSUS 16. asırda şöyle söylemiş:"İlacın şifa veren gücü onun içeriğinde değil belki kullanıcının ruhundadır.".

HASTALIĞIN SEBEPLERİ
Neden içinizde bir şifacıya sahipsiniz ve istediğiniz zaman ondan faydalanıyorsunuz? Çünkü beden hastalık değil, sağlığa temayülü olan üstün bilgeliğe sahiptir. Bu gücün şimdiki tedaviden en az on kez daha güçlü olduğunu tahmin ediyorlar. Gerçi değişik tedavilerde bu gücün çoğalmasına yardımcı oluyorlar. Eğer insan bedeni şaşırtıcı hayat veren güçlere sahip ise o zaman neden hasta oluyor? Şok eden gerçek şu hastalık kişi tarafından kendisine yüklenen bir durumdur! Hastalığın sebebi, yanlış inanç ve düşüncelerdir. Bu yanlış inanç ve düşünceler vücutta dolaşır ve yaşam enerjisini kilitler. Ünlü doktor ve bilim adamı ALEX CARREL seneler önce şöyle demiş:"Kıskançlık , nefret, öfke, korku gibi hisler kalıcı ve adet şekline dönüştüğü zaman ciddi hastalıklar ve organik değişiklikler yaratabiliyorlar. Son yıllarda onun mesai arkadaşları da bu kanıya varmışlardır. Negatif duyguları ve inançları değiştirdiğiniz zaman siz aslında fiziksel değişimle meşgul oluyorsunuz.

HÜCRENİN ŞUURU
Bizim bir çoğumuzun düşüncesinin tersine, zihin sadece beyinde değildir. Zihin veya şuur vücudun bütün hücrelerinde mevcuttur.

Bazen arzular bir araya gelip " düşünce merkezlerini" oluştururlar. Bu merkezler vücudun değişik bölümlerine yerleşir ve kendilerinin pozitif veya negatif doğaları ile bedende etki bırakırlar. Her hücre düşünceyle sarılmıştır. Nitekim EDISON 'nun keşfine göre bütün hücreler düşünür. Bilim adamları atom yapısını oluşturan hücrelerin yaşam,ışık, şuur ve cevhere sahip olduğunu daha bilimsel ve teknik ibarelerle söylemektedirler. CARLES FİLLMORE 20.yy başlarında düşüncenin beden üzerinde dinamik gücünü keşfetmiştir. Ona göre insan bedeninin ihtiyacı olan bütün ilaçlar zihinsel olarak üretilmektedir. Zihindeki bu yenilenmeler, cisimdeki hücrelerin de yenilenmesini sağlar. Zihindeki yenilenme bedendeki değişime sebep olur. Çünkü insan bedeni düşüncelerinin göstergesidir.

BEDEN KATI DEĞİLDİR
Eğer beden sadece et ve kemik yığınından oluşsaydı zihnin bedene olan hakimiyeti inancının kabullenilmesi zor olurdu. Ama bedende katı hiçbir şey mevcut değildir. Çünkü onun yüzde seksene yakını sudur. Kemikler katı bir şekilde görünse bile aslında yumuşak sıvı bir cevhere sahiptir. Bununda sebebi kılcal damarların orada nüfuz etmesidir. Çünkü kanın alyuvarları kemiklerde oluşur.

Bedenin sıvı mühteviyatından dolayı düşünceler bu yoldan kolaylıkla hareket edebilip tekrar şekillenebilirler. Yani düşüncelerin doğasına göre bedeninizi yeniden yaratabilirsiniz veya parçalayabilirsiniz. O zaman bedeninizin en dayanıklı bölümü sizin düşüncelerinizdir. Bedeninizi düşüncelerinizle kıyasladığınızda daha çok yumuşak , mülaim ve elastiktir.

NEDEN BAZI NEGATİF DÜŞÜNEN İNSANLAR SAĞLIKLIDIRLAR

Eğer insanın bedeni onun düşüncelerinin etkisi altında ise neden bazı negatif düşünen kişilerde sağlıklı görünüyorlar? Bunun sebebi, insan bedeni kötü düşünceleri kayıt ettiği zaman, iyi düşüncelere kıyas çok daha yavaş hareket etmektedirler .Çünkü bedenin asıl vazifesi yaşam ve sağlığın yaratılmasıdır. Aslında sağlıklı bir düşünce eğer devamlı yaşanırsa binlerce sağlıksız düşünceleri yok edebilir. Çünkü bedenin yüce bilgeliği, hastalık değil sağlığa yöneliktir.

Beden insanın negatif düşüncelerini atmaya çalışır ve genelde başarır. Adet haline gelen yanlış düşünceler derin , gizli nefret ve öfkeye sebep olur. İnsanın cahilce taassüpleri onun sağlığını yok eder. Kuşkusuz böyle negatif duygularda ısrar eden kişiler düzensiz ve huzursuz bir beden ve zihne sahiptirler. Bedenin şifası için eski negatif duyguların bilinç üstünden ve bilinç altından silinmesi gerekmektedir. Bu negatif duygular bir gecede elde edilmediği gibi bir gecede de onlardan kurtulmak mümkün değildir. O zaman bu negatif duyguları temizlerken sabırlı olmamız gerekir.

ŞİFANIN YARATILIŞI
İnsanlar bedenlerinin pozitif veya negatif düşüncelerden etkilendiğini değişik zamanlarda ispatlamışlardır.

Bütün mesai arkadaşlarının soğuk algınlığına yakalanan bir memur, soğuk algınlığı korkusuna " teslim olmanın yerine üzerine basarak şu cümleyi tekrarladığında “Şimdi sonsuz bilgeliğin benim bedenimde sağlığı göstermesine izin veriyorum." Bu vurgulayıcı cümle onun bedenindeki sonsuz bilgeliğin uyanmasına ve faal olmasına, sağlıklı kalmasına sebep olmuştur. Vücudumuzdaki olan sıvı ,cevher, şuur ve güce sahiptir. Sizin düşüncelerinizi beslemektedir. Yüksek düşüncelerinizi zihninizde canlandırdığınızda bazen onun ani etkisinden meydana gelen fiziksel şifadan şaşkına dönersiniz. Bedeninizi değersiz zannetmeyin , bedeninizden şikayetçi olmayın, bazı cahil insanlar bedenin pis ve değersiz olduğunu söylemektedirler. Doğrusu bedeninizde yaradanın var olduğunu düşünmek daha makuldur.

HASTALIK HAKKINDA YANLIŞ İNANIŞLAR
İnsanlar hastalıklarını , uzun bir süre kendi yanlış duygu ve düşüncelerinin haricinde başka sebeplerden sanmışlardır.1720' de Avrupa'yı veba hastalığı sarmış, İspanya din adamları bunun sebebinin halkın bir operada iştirak etmelerini söylemişlerdir. İngiltere papazları hastalığın sebebini insanların tiyatroya gitmelerine bağlamıştır. Başka din adamları ise vebanın, kadınların sivri uçlu ayakkabı giymesine bağlamışlardır. Bazıları da bunun sebebini siyasette olan kırlılığe bağlamışlardır.

Genelde insan sağlığıyla inançları arasında direkt bir ilişki vardır. İnsanın inançları onun sağlıklı ve güçlü olmasına veya hasta , halsiz olmasına sebep olur.

Kalıcı sağlık; zihnimizi , cahillik ve günahtan arındırmakla sağlanır. Doğru düşünmek sağlığa ulaşan en doğru yoldur.
Eflatun, kendi zamanında yaşayan tabiblere hastaların ruhi ve psikolojik ihtiyaçlarından habersiz oldukları için tedavi etmekten aciz olduklarını söylemiştir. Eğer Eflatun , bu gün yaşasaydı ilham ve ümidin yerine , korku ve felaket saçan kişilere yine aynı sözleri söylerdi.
Cennet zihinsel bir haldir. Şimdi ve burada başlar: zihninizde olan cenneti kendinizi negatif düşüncelerden kurtardığınız zaman, ruhunuzu hastalıktan kurtardığınız gibi ruhunuzun evi sayılan bedeninizi de hastalıklardan kurtarmış olursunuz
Psikologlara göre hastalıkların bir çoğunu kendi kendimize oluşturuyoruz. Zihin, günah hissinden kurtulmadıkça beden hasta olur. Aslında fiziksel hastalık bedenin doğru olmayan hisleri dışa atma çabasından meydana gelmektedir. Günah hissinden arınmak ve yeni olgular , düşünceler yaratmak geçici değil kalıcı bir şifayı sağlamaktadır.

HASTALIKLAR, BİLİNMEYEN NEDENLERİ ve İLAÇ DIŞI ÖNERİLER

Arkadaşlar herzaman söylüyorum,başımıza gelen hastalıkların ,istisnalar dışındaki temel nedenleri sinir,stres gibi hayatımızı değiştiren faktörler,fakat nedense bunları çözmeye çalışmak yerine daha çok kaderimiz gibi kabul ediyoruz elbettiki yaşam bize farkli şeyler sunuyor ve olduktan sonra geçmişe karşı yapacak birşey yok ancak geleceğimiz için bu kendimizden kaynaklanan zihinsel süreçlerin bir an önce çözülüp yeni bir bakış açısı kazandırmamız ileriki yaşamımız ve bedenimiz için hayati bir önemi var ,konuyla ilgili bir doktorun hastalıklar,olası sebebleri ve çözüm yollarıyla ilgili bir yazısı var buyrun :
ayrıca bknz Neden Hasta oldunuz ?

BUNLARI BİLİYORMUYDUNUZ?

Dr.Nasır Sivri

AĞIZ KOKUSU
Çok sık görülen ve rahatsızlık veren bir durumdur, dikkat edilecekler;
-düzenli olarak dişlerinizi fırçalayın, sonrasında dilinizi de fırçalayın,
-bol su için,
-tuvalet alışkanlığınız düzenli olsun, her gece yatmadan önce mutlaka tuvalet alışkanlığını kazanmanız çok önemlidir,
-soğan, sarımsak gibi koku yapan sebzeleri pişirerek tüketin,
-yemeklerinizde baharatı azaltın,
-kabız olmanıza engel olması için hergün düzenli olarak nane, sinameki, ajwain gibi bitkilerin çaylarını için,
-çayı, kahveyi en aza indirgeyin,
-sigara ve alkolü kesin,
-gün içinde, nane, mentol... aromalı sakız çiğneyebilirsiniz.

ALLERJİLER
BASİT AMA ÇOK ÖNEMLİ AYRINTILAR:
Alerjilerin çoğu soğuktan sıcağa veya soğuktan sıcağa geçişlerde olur, örnek olarak;
Soğuk suyla duştan sonra sıcak suyla duş almak,
Kahve içmeden önce soğuk su içilmesi, yada tam tersi çay, kahve içtikten sonra soğuk su içilmesi,
Bu ani değişikliğe vücut adapte olamaz. Dalak vücudun hızölçeri ve değişen koşullara uyumu sağlayan organıdır. Dalak bu uyumu, ani değişikliklerde uygun bir şekilde gerçekleştiremez.
Sıcak ve soğuk yiyecek veya içecekleri hemen ardı ardına almayınız!!!
İnek sütü alerjiyi arttırır ve egzemayı kötüleştirdiği halde keçi sütü çok daha az allerjendir.
Stres faktörünü hayatınızdan çıkarın.(bakınız stres)

ALZHEIMER HASTALIĞI

Bu hastalıkla ilgili yapılacak en iyi şey nedir? Tabi ki yakalanmamak, ama nasıl? Eğer kişi son derece öfkeli ise bu hastalık için adaydır. Gençliğinde çok agresif olan kişi kendisine ve diğer insanlara zarar verir. Bu insanlarda ileri yaşlarda bu hastalık olabilir. Beyin zayıflar, farkındalık azalır, hafıza zayıflar. İç huzuru yerinde, kolay kolay sinirlenmeyen, affedici insanlarda bu hastalık görülmediğini biliyor muydunuz?

GÖĞÜS AĞRISI
Göğüs ağrılarının %60 ından fazlasının kalp dışı faktörlerden kaynaklandığını biliyor muydunuz? Göğüs bölgesinde batar tarzda veya ani saplanma şeklinde ağrılarınız, bazen çarpıntılarınız ve bazen de nefes darlığınız mı oluyor? Tıbbi tetkiklerim normal ama bu tür şikayetlerim yıllardır var mı diyorsunuz? O zaman aşağıda göğüs ağrısı, çarpıntı ve nefes darlığı yapabilecek durumlardan kaç tanesinin sizde olduğuna bakalım,
-öfkeli misiniz?
-çabuk kızan veya tahammülsüz bir yapınız var mı?
-sevgiye dayalı ilişkilerinizde bir sorun var mı?
-fazla sorumluluk alıyor musunuz?
-beslenmeniz, uykunuz ve iletişiminiz dengeli mi?
-çok duygusal ve alıngan mısınız?
-benim stresim çok, işim çok stresli diyor musunuz?
-her olumsuz gelişmede depresif ruh haliniz ortaya çıkar mı?
-hemen hergün kendinizi suçlu hissediyor musunuz?
-kendinizi diğer insanlardan daha üstün, daha önemli hissettiren duygular var mı?
-kalbinizde hiçbir beklenti olmadan kaç kişiyi seviyorsunuz?
-haksızlığa uğradığınızda kızgınlık ve intikam duygusu yerine affedici olabiliyor musunuz?
……evet, bu liste daha çok uzatılabilir. Tahmin edebileceğiniz gibi yukarıdaki olumsuz durumları hayatınızdan ne kadar çok uzaklaştırabilirseniz, şikayetleriniz o kadar azalacaktır. (bakınız stres)

HEMOROİD
Aşırı aktif karaciğer esas sorundur. Karaciğer aşırı ısı üretir. Oluşan bu ısı barsaklarda kabızlık etkisi yapar. Kabızlık uzun dönemde hemoroide neden olabilir.
Öneriler; kabızlık varsa giderin;
-sabah kalkar kalkmaz hiçbirşey yemeden ve içmeden önce 1 litre dinlendirilmiş suyu için
-suyu içtikten sonra bir saat boyunca hiçbirşey yemeyin ve içmeyin,
-gece yatmadan önce 2 bardak hafif ılıtılmış su için,
-kayısı (kurutulmuşu, kompostosu veya suyu) çok iyi gelir,
-sinemaki bitkisinin kurutulmuş yapraklarının çayını için, hızlı etkili bir yöntemdir,
-siyah üzüm, incir ve portakal suyu etkilidir,
-sürekli kabızlık sorunu çekiyorsanız çok asabi yapıya sahip olup olmadığınıza bakın, genelde öfkeli insanlarda çok daha sık görülüyor,
(bakını stres)

ÜRTİKER
Karaciğer hastalıklarına da bakınız
Psikosomatik bir hastalıktır. Bir çeşit alerjidir.
Letarjik bir karaciğerden kaynaklanır.
Gerginlik, stres ve huzursuzluk durumlarında daha sık olur.
Ani streslerde ortaya çıkabilir.
Bal çocuklarda ve gençlerde daha iyidir.
Yaşlılarda çözünebilir kalsiyumu karaciğer bölgesine tatbik etmek daha iyidir.
Ürtikerde esas sorun huzursuzluk ve herhangi bir konuda tatmin olamamadır.
Kişi kendi enerjisinin çoğunu kullanamaz duruma gelir.
Siyah giyinmek ısıyı vücutta ve dolayısıyla karaciğerde tutacağından iyi gelir.
Stresin üstesinden gelinmelidir.(bakınız stres)

ASTIM
Astım çoğunlukla psikosomatik bir hastalıktır.
Bazen diğer insanları sürekli domine etmeye çalışan insanlarda da görülebilir.
Uzakdoğuda geleneksel tecrübelere ve gözlemlere dayanan sonuçlara bakarsak;
İlginç ama gerçektir ki astımı olan insanların çoğunda baba ile ilgili bir olumsuzluk (örn babanın erken yaşta ölümü, babanın babalık kalitelerinin ve davranışlarının iyi olmaması, anne babanın ayrılığı) veya esas baba kalitesi olan sorumluluk ile ilgili sıkıntı vardır.
Genelde aşırı sorumluluk alan insanlardır, bazende bazı konularda aşırı bir sorumluluk altına girerken, başka bir konuda sorumluluktan kaçarlar. Yani dengede olmayan sorumluluklar söz konusudur. Sorumlulukların dengelenmesi astımı hafiflettiği inancı çok yaygındır.

KELLİK
Kellik saç derisinin kuruluğundan kaynaklanır.
Şaç derisine yağ uygulanmasıyla kellik engellenebilir.
Kellik saça yağ uygulanmaması yada uygun şekilde uygulanmaması nedeniyle olur.
Yağ ile sadece saç derisi değil kafatası da ovulmalıdır.
Ovarken, deri kafatası üzerinde hareket etmelidir.
Çok kokulu yağlar, esanslar ve tereyağı saçlı kafaderisine uygulanmamalıdır, çünkü bunlar saç dökülmesine neden olurlar.

İki çeşit kellik vardır ki birincisi; ön taraftan alın ve şakaklardan başlayan,
ikincisi ise; arkadan başlayan kellik.
Bazı insanlarda ikisi birliktedir.
Ön kısımlardan başlayanlar genelde çok aşırı zihinsel faaliyetleri olanlar, çok düşünenler, insanlarla bir arada olmaktan, birlikte hareket etmekten ve paylaşmaktan hoşlanmayanlarda, yalnızlığı tercih edenlerde görülür. Saç çizgisi geriye ve yukarıya doğru kayar. Evet sıkı durun şimdi! Başın arkasından dökülme başlayanların genelde çok iyi koca olmadığına inanılır. (çok eski Kızılderili bilgelerin gözlemlerindendir)
Arka kısımdan dökülme olduğunda eşleriyle ilgili bazı konularda yanlışlıklar vardır, karı-koca ilişkileri tatminkar değildir. Eşler arasında çok fazla bağımlılık olduğunda da bu tür kellik olabilir. Erkeğin eşine karşı kaba kırıcı olması da, çok fazla bağımlı olması da doğru değildir. Eğer bu tür kelliğiniz varsa bana veya Kızılderililere alınmayın, tam tersine bu iddia dikkate alınmaya değer bence, en azından kaybedecek bir şeyiniz yok.
Uykusuzluk ve streste saç dökülmesinin en önemli nedenlerindendir.
Bazende saç dökülmesi yuvarlak (metal para şeklinde) görünümlü olabilir. Esas neden yoğun strestir. (bakınız stres)

KAN BASINCI
Kan basıncının normal sınırlarda olması özellikle kalp, beyin, göz, böbrek damarları başta olmak üzere tüm hayati organlar için önemlidir. Yüksek tansiyon kalp kaslarında kalınlaşma, kalp yetmezliği, damar yırtılması ve kalp krizlerine neden olabilir.
Yüksek tansiyon gözlere de çok zararlı olup, ağrıdan körlüğe kadar gidebilen birçok zararlı etkisi vardır. Böbrek tahribatına bağlı dialize mahkum edebilir. Tansiyon ani yükselişlerde beyin kanamasına ve ömür boyu felçlere neden olabilir. Tansiyon yüksekliğinde vücuttaki sempatik aktivitede ve stres hormonlarında artış olur.
Fazla kiloların verilmesi, tuz alımının dengelenmesi (tuz tamamen kesilmemelidir), düzenli yürüyüş, yüzme gibi tüm vücudun kaslarını çalıştıran egzersizler ve stresle mücadele önemlidir.(bakınız stres, karaciğer diyeti )

KANSER
Kanserin başlangıçta tedavisi kolay olmakla birlikte, ilerlemiş vakalarda çok zordur. Kanser genel olarak psikosomatik bir zeminde tetiklenir. Kanser hastalarının çoğunda güvensizlik ve korkular vardır.

Kan Kanseri
Kan kanseri telaş, gerginlik, evham ve aşırı hızlı bir hayattan kaynaklanır. Bu yüzden kişi vücudun hızölçeri olan dalağına dikkat etmelidir. Dalak için kötü alışkanlıklarımız nelerdir?

-Ayakta yemek yemek
-Hızlı hızlı yemek
-Sabah kahvaltıda gazete okumak, haberleri izlemek
-Sabah ilk iş olarak televizyon, radyo haberlerini dinlemek

Dalak vücudun dış koşullara uyumunu sağlar ve hızını ayarlayan organdır. Ani değişikliklere bağlı olarak uyumun uygun bir şekilde yapılamaması sonucu bu organda sorunlar başlar. Kırmızı kan hücre yapım ve salınımında bozukluklar başlar. Bu telaşlı, huzursuz insanlardaki kan kanserinin alt yapısını hazırlar.
Dalak bütün acil durumlarda kırmızı kan hücreleri yapar. Bu modern zamanlarda artık insan daima telaşlı, tetikte ve hızlı bir tempoda yaşıyor.

Gırtlak Kanseri

Sigara, boynumuzun sol tarafında bulunan enerji merkezine çok zarar vermektedir. Sigara kanserin bilinen en büyük risk faktörüdür. Sigara; kulak, burun ve boğazdaki tüm kanserlerle çok yakın ilişkilidir.

KABIZLIK
bakınız hemoroid
Çok rahatsız eden bir durumdur.
Ağız kokusu, bulantı, göğüs ağrısı, nefes darlığı ve çarpıntıya neden olabilir.
Uzun sürdüğünde hemoroide (basur) neden olabilir.
Aşırı aktif karaciğer esas sorundur. Karaciğer aşırı ısı üretir.
Oluşan bu ısı barsaklarda kabızlık etkisi yapar.
Sabah erken saatlerde gazete ve haberler iyi değildir ve sürekli kabızlık sorunu çekenler bundan kaçınmalıdır.

Basit ama etkili tavsiyeler;


Günlük ilişkilerimizdeki öfkeden kaçınılmalıdır.
Ilık suyla duş alın,
Gece yatmadan önce tuvalet alışkanlığını geliştirin,
Gece yemek yemeyin,
Kabızlıkta zaman zaman karbonhidrat dieti faydalıdır
Posalı yiyecekleri fastfood yiyeceklere tercih edin,
Kola, çay ve kahveyi en aza indirin (insan vücudunun, kolanın haftada bir bardaktan fazlasının zararlı etkilerini temizleyemediğini biliyor muydunuz?)
Ajwain bitkisinin çayı, karaciğer, bağırsaklara çok iyi gelir. Bebeklere de biberonla içirilebilir. Kayısı, siyah üzüm, portakal suyu faydalıdır.



DIABET (ŞEKER HASTALIĞI)

Diğer kronik (sürekli) hastalıklar gibi çok sayıda nedene bağlıdır. Kalıtsal faktörlerin yanında çevresel faktörlerde önemlidir. Kişide çok fazla zihinsel faaliyetler ve aşırı düşünce olduğunda karaciğerde istenmeyen bir ısı oluşur ve bu zararlı ısı bağırsaklara, mideye, pankreasa veya kalbe gider. Kişi çok fazla düşündüğünde dikkat dağınıklığı ve öfke de başlar. Düşünmek için beyin çok fazla enerjiye ihtiyacı olur, bu enerjiyi vücut beyine yetiştirmek için çok fazla çalışır ve diğer organlar ihmal edilir. Diabet gelişiminde korku ve suçluluk hislerinin önemli rolleri vardır. (eş ile ilgili ya da diğer aile fertleriyle ilgili korkular, ya da evham, telaş)
Öneriler:
-Aynı konuyu defalarca tekrar tekrar düşünmeyin,
-Fazla düşünmeyin,
-Şekerden kaçının ama tuzu çok azaltmayın (şeker salınımını nötralize etmek için),
-Sıcak suyla duş almayın

-Hergün gece yatmadan önce ayaklarınızı tuz eklenmiş ılık-soğuk suda dinlendirin, bu stresinizi, gerginliğinizi alacaktır.
Unutmayın şeker hastalığı = çok aşırı düşünce = mental stres (bakınız stres)


DIARE (İSHAL)
Proteinli besinlerin son derece dengesiz alımından kaynaklanır. Hep proteinle beslenme sonucunda kaslar zayıflar, letarjik olurlar, soğuktan etkilenirler, sık ishal olurlar. Kaslar zayıflar ve yedikleri yemeklerin çoğunu ishal olarak çıkartırlar.
Küçük çocuklardaki ishal için basit bir yöntem; rezene tohumlarını ve naneyi birlikte kaynatın, soğuttuktan sonra şeker katıp günde 2-3 kez biberonla verilebilir.

MADDE KULLANIMI
Uyuşturucu kullanan bir insanda irade, şuur giderek körelir, zamanla günün büyük kısmını maddeyi aramakla geçirmeye başlar ve maddeyi bulamadığında öfke patlaması olabilir. Bu insanlarda her an sempatik sinir sisteminin her iki ucuna ve taşkınlıklarına girebilirler. Böylece hem kendine hem de başkalarına zarar vermekten kaçınmayabilirler. Yoksunlukta her şeyi yapabilirler.

Tütün
İnsanlığın, sağlığına, dengesine ve bağımsızlığına olan zararlarının yanında yararları (insanlığın kullanım şekli açısından) çok önemsizdir.
Sigara içen herkeste öncelikle kalıcı bir suçluluk duygusu yerleşir. Tüm sigara içenlerde hemen hemen her çeşit kansere yatkınlık olur. Gırtlak, kulak, burun ve boğazdaki tüm kanserlerin en önemli nedenidir. Sigara tüm kronik (sürekli) hastalıkların (astım, şeker hastalığı, yüksek tansiyon, gastrit, kolesterol yüksekliği, karaciğerde yağlanma, kabızlık…Wink ortaya çıkmasına neden olmaktadır veya halihazırda mevcut ise bu hastalıkların seyrini kötüleştirmektedir.



Alkol
En güçlü bağımlılıklardandır. Alkol insan hayatında hiçbir sorunu çözmediği gibi potansiyel bağımlılık tehlikesi ve başta karaciğer ve santral sinir sistemi olmak üzere tüm organlara olan zararları göz önüne alındığında hiçbir zaman önerilmez. Organlara çok zararlıdır. Alkol insanı hantal, dikkatini donuk yapar. Doğru yaşam kurallarını ve sınırları ortadan kaldırır.
Alkol insanı giderek esir alır, güçlü bir bağımlılık geliştirir. Beyin ve fonksiyonları kötüleşir.

EGZEMA

Bir çeşit alerjidir ve dışarıda deri üzerinde olduğundan merhem (neemkapata) uygulamaları uygundur. Kaynağı endişe, gerginlik, huzursuzluk, korku, aşırı hızlı tempo, her şeyi kendisinin yapmak zorunda olduğunu ve yalnızca kendisinin yapabileceğini düşünmek, aşırı zihinsel faaliyet içinde olmak asıl nedenlerdir.



EPILEPSİ (SARA)
Epilepsinin asıl nedeni bilinçaltına hareket vardır. Genelde kişide korku veya dehşet uyandıracak hisler sonucunda oluşur. Böylece insan zaafları olan zayıf bir insana dönüşür. Kaza sonucunda ani gelişen aşırı korkularda, büyük sarsıntılarda da epilepsi gelişebilir.
Tedavi;
Bunun için kişiyi içinde bulunduğu depresif duygulardan uzaklaştırmak harekete geçirmek gerekir, harekete geçilince epilepsi atakları durur. Bununla birlikte çok fazla harekete dalıp gitmemelidir.

GÖZLER
Gözler çok çok önemlidir. Sürekli sağa sola bakan gözleriniz varsa, şehvet ve açgözlülükle her görülen şeye elde etme arzusu ile bakılıyorsa dikkati, hafızayı yoğunlaşma gücünü kötü etkiler. Gözler vücuttaki tüm salgı bezlerini etkiler. Saf bakmalı, saflığı görmeli saflığa olan hassasiyet geliştirilmelidir. Gözleri en iyi temizleme metodları nelrdir?
-yeşil çimlere bakmak
-toprağa bakmak
-başın ön ve/veya arka kısımlarını (alın kısmı ve başın arkadaki bombe kısmı) toprağa koymak (günde en az 10 dakika)
Maalesef insanların selamlaşırken hergün çok sayıda insanla öpüşmeleri ile birlikte çok sayıda virüs ve bakterinin bulaşmasına neden olmaktadı. Herkese sarılma ve öpüşme alışkanlığı bırakılmalıdır. Eğer sık boğaz sıkıntısı oluyorsa ve bu alışkanlığınız varsa mutlaka bunu deneyin yararını göreceksiniz!!!
Şeker hastalarında çok aşırı zihinsel faaliyetlerden (aşırı derecede düşünce, evham, endişe, plan ve program) dolayı iç organlar ihmal edilir. Görme fonksiyonları şeker hastalığında bozolur. Şeker hastalarına göz sağlığı için öneriler;
-şekerinizi kontrol altında tutun,
-eğer doktorunuz öneriyorsa insülin kullanmaktan çekinmeyin,
-ayaklara tuzlu su hergün düzenli önerilir,

Gözümüzde yakın görüş, uzak görüşe göre daha kolay düzeltilebilir. İlerleyen yaşla birlikte gözlük ihtiyacı hiçbir şekilde hastalık değildir. Yaşadığımız atmosfer, genetik yapı ve çevre faktörleri gibi birçok sebebi vardır.

ATEŞ
Ateş karaciğerin çalışmamasından veya çok aşırı çalışmasının sonucunda olabilir. Karaciğer aktivitesinin fazlalaığına bağlı ateşte karaciğere buz uygulaması önerilir. Bakteriyel ateş ile malarya ateşi ve sinek ısırmasının ateşi farklı yerlerden kaynaklanır. Mantar, küflenmiş peynir gibi yiyeceklerde ateşe neden olabilir.

SOĞUK ALGINLIĞI
Grib, duygusal, depresif insanlarda çok daha sık görülür. Soğuk algınlığında fesleğen yaprakları çok iyidir. Fesleğen yapraklarını su içinde kaynatın. Kaynamış fesleğen yaprakları çayla birlikte demlenir, isteğe göre az miktarda süt ve şeker eklenebilir. Çünkü fesleğenin tadı tek başına iyi değildir. 3 gün üst üste soğuk algınlığında ajwan bitkisinin tohumlarının tavada kavurup dumanı burun ve ağızdan çekilmesi çok iyi gelir.

MANTAR
Karaciğere çok zararlıdır. Küflü peynirlerin ve özellikle mavi renkte olan ekmek mantarlarının yenmesi çok zararlıdır. Genel olarak kültür mantarlarlarıda dahil tüm mantarlar enerjitik bedene zararlıdır. (Rahuri Q&A 13/4/86)

BAŞ AĞRISI
Sürekli ve sık sık olan başağrıları olduğunda genelde asıl sorun; affetmemek, aşırı zihinsel faaliyetler, şartlanma veya egodan kaynaklanabilir.

KALP HASTALIKLARI
Aşırı aktif veya tembel karaciğerden kaynaklanabilir.
Bu örnek genelde genç insanlarda olur, kriz çok ağır geçer ve genelde ölümcüldür. Bu insanlarda dikkat çok fazla dışarıdadır. Dikkat aşırı derecede maddede parada, gelecek ile ilgili plan programdadır. Aşırı karaciğer aktivitesi aile ile ilgili çok fazla endişe ve kaygılarla oluşabilir. Ruh ve sevgiden çok uzakta olan dikkat, maddede çok fazla yoğunlaşır ve bu durum kalbi yorar.
Kalp krizinden kaçınmak için;
1-aşırı zihinsel faaliyetleri azaltın,
2-öfke, nefret ve kin duygularını atın,
3-yaptığınız her şey kalpten, samimi ve sevgiyle olsun,
4-düzenli tuzlu su yapmak, gerginlik ve yıkıcı etkilerinden kurtulmak
5-hayatınızda kendinizi asla suçlu hissetmeyin. Herkes hata yapabilir, hatalar sadece ders almak içindir.

HIV/AIDS
bakınız viral hastalıklar
Tedavisi olmayan hastalıklardandır.

HİPOGLİSEMİ
Düşük kan şekeri. Beden ve/veya zihin aşırı aktiviteinden kaynaklanır. Her şeyi kendisinin yapması gerektiğine inanan insanlarda daha sık olur. Düşünmeyi bırakın, düşüncelerinizi azaltacak faaliyeti bulun (çimlere bakmak, toprakta oturmak, doğada yürüyüş, müzik, sanat faaliyetleri ….)

SARILIK
bakınız karaciğer
Sarılık yenidoğanda bazı dönemlerde normalde olabilir. Genelde safra kesesinde yada koledok kanalında taş tümör gibi tıkayıcı sebeplere bağlı olmaktadır. Orta yaştaki bayanlarda daha sıktır.
En az 2-3 hafta karaciğer diyeti yapılmalıdır. Proteini kısmak gerekir. Üzüm suyu çok faydalıdır. Ayaklara ılık tuzlu su önerilir.

KARACİĞER
bakınız sarılık
Karaciğer en önemli organlardandır. Kandan alkol, kimyasal madde ve zararlı maddeleri temizler. Karaciğer vücutta üretim, depolama ve salınımdan sorumludur. Birçok hormon ve kolesterolün üretimi ve salınımını yapar, esansiyel vitaminleri ile demir,bakır ve mineral dengesini ayarlar. Vücutta barsaktan gelen tüm besinleri sindirir, ayrıştırır ve vücuda zarar verebilecek zehirleri ve zararlı ısıyı atar. Aşırı zihinsel faliyetler, dikkatin gelecekle ilgili sürekli plan ve programlarda olması, endişe korku ve kaygılar ve öfke karaciğere son derece zarar verir.
Sürekli düşünce için beyin için harcanan enerji yüzünden diğer iç organlar ihmal edilmiş olur.
İlk etkilenen organ karaciğerdir. Karaciğer içindeki ısıyı atamaz ve ısı vücutta dağılmaya ve yükselmeya başlar. Bu ısı gittiği tüm organların fonksiyonlarını bozmaya başlar.
-bol su için,
-hergün salata yiyin,
-meyve veya suları karaciğere iyi gelir,
-çay, sigara, kahve ve koladan uzak durun,
-pişmemiş yiyeceklerden kaçınmak gerekir,
-alkol ve bağımlılık maddelerinden uzak durun (alkol bağımlısı olan bir kişideki karaciğer kolay kolay anestezi maddesinin beyine gidip anestezinin başlamasına izin vermez, ve genelde alkoliklerde anestezi sorunludur. Ağrı kesiciler tesir etmez.)
-zihinsel faaliyetleri en aza indirin,
-endişe, evham ve sabırsızlığı üzerinizden atın
-et, kızartma ve fast-food tarzı yemeklerden uzak durun,
-zencefil karaciğeri temizlemede son derecede iyidir,
-şeker karaciğere çok iyidir,
-alkol ve yağlı kızartmalı yiyecekler çok zararlıdır,
-tereyağı, kaymak ve dondurma zararlıdır,
-acılı baharatlı yiyecekler,
-balık,
-pirinç karaciğeri rahatlatır,
-yoğurt en faydalı ve en temizleyici besinlerdendir,
-yoğurt sıcak aylarda gün içinde bol miktarda tüketilmesi önerilir,
-soğuk kış aylarında yoğurt çok iyi değildir, soğuk zamnlarda azaltılmalıdır,
-üzüm, kayısı ve karpuz karaciğere çok faydalıdır,
-karaciğer için tuz ve sütün azı iyi, çoğu zararlıdırlar.

MENTAL SORUNLAR
Toplumda mental problemler sık görülmektedir. Özgüven eksikliği, korku, topluluğa karışamama, konuşamama ve sinirlilik nedeniyle olmaktadır. Depresyon, psikosomatik ve şizofreni bozuklukları aynı gruptan hastalıklardandır.

MULTIPLE SCLEROSIS
Tedavisi mümkün olmayan hastalıkladandır. Bütün omurga boyunca her düzeyde sinir tutulumu yapabilir. Etkilenen sinir bölgesine göre belirtiler değişebilir ve gezici olabilir. İlerleyicidir.

KAS HASTALIKLARI
Tedavisi mümkün olmayan hastalıklardandır, genelde doğumdan ve çocukluk çağından başlayanlar hızlı ilerler ve ölümcüldür. Kalp kaslarını tutan tiplerinde erken yaşlarda kalp yetmezliğinden ölüm gelişir. İleri yaşlarda başlayanlar daha yavaş ilerler.

KORUYUCU HEKİMLİK
-duş alındıktan sonra en az 2 saat boyunca dışarı çıkılmamalı, saçlar iyice kurutulmalıdır,
-yaz aylrında mutlaka atlet iççamaşırı giyilmelidir.
-çok fazla düşünenler, daha fazla karbonhidrat almalıdır.
-akşamdan sonra çay ve kahve içmemelisin,
-sulu yemekleri her zaman tercih etmeye çalışın.
-çocuklara sütü az yağlı ve şekerli vermek gerekir.
-akşamları ekşi yemek çok zararlıdır.
-ateşe bağlı yaralar ve kabukları terayağı+kafur (camphort) ile tedavi edilir,
-boğaz ağrısında sıcak su yada bitki çayına terayağı ve bal katılıp içilmesi çok iyi gelir,
-öksürük ve soğuk algınlığında karaciğere buz kalıplarını koy,
-uykusuzlukta ılık duş ve masaj yapın,
-üretra sorunlarnda çiğ domates yemeyin,
-kulak, burun ve boğaz sorunlarında; tuzlu su ile günde 2 kez gargara yapın,
- kulak, burun ve boğaz sorunlarında;boğazın, boynun etrafını yağla(tereyağda olabilir) veya vitaminli yağlarla masaj yapın, tatlı kelimelerle hitab etmeyi alışkanlık edinin,
-basrikayı deneyin;burundan solunum egzersizleri,

POLİOMYELİTİS
Kaslar son derece zayıflar. Poliomiyelitis; Osteomiyelitis, kanser ve kas hastalıkları ile birlikte tedavisi olmayan hastalıklardandır.

TUZ
Tuzun tamamen kesilmesi doğru değildir. Yüksek tansiyonda tuzun kesilmesi solunum problemlerine neden olur. 1 dakikadaki solunum sayısını azaltır. Nefes darlığı gelişir.

DERİ HASTALIKLARI
Aşırı aktif organlara sahip insanlarda deri rahatsızlıkları görülebilir. Bunun dışında endişe, stres, gerginlik, huzursukta deri ile ilgili çok çeşitli hastalıklar görülebilir. Bu insanlar genelde çok kavgacı ve agressiftirler.

SPONDİLİTİS
Geleneksel tıpta insanda sürekli suçluluk, pişmanlık veya her şeye tepki veren duyguların bu hastalığa neden olduğu gözlemlenmiştir. Bu alışkanlıkları zorda olsa bırakmak gerekir.

STRES
Stresin neden olduğu ve/veya seyrini kötüleştirdiği hastalıklardan bazıları;
Deri hastalıkları, şeker hastalığı, yüksek tansiyon, kalp hastalıkları, çarpıntı, nefes darlığı, psikosomatik hastalıklar, depresyon, kronik yorgunluk sendromu, alerjiler, uyku bozuklukları, depresyon, panik atak, saç dökülmesi
Aşırı aktif karaciğer esas sorundur. Karaciğer aşırı ısı üretir. Oluşan bu ısı gittiği organda sorunlar yaratır. Kalpte çarpıntı, kalp krizi, akciğerde astım, midede aşırı asit salınımı sonucu ülser, gastrit, pankreas işlev bozukluğuna bağlı şeker hastalığı, bağırsaklarda kabızlık gelişir. Deri sağlığı bozulur. İnsanlar sert, sinirli, tahammülsüz ve her an agresif tavırlara girebilirler. Çok yaygındır, gerginlik, öfke, zaaflar ve zayıflıklar gelişir, tahammülsüzlük artar.

VARİKOZ VENLER (VARİS)
Varikoz venlere genetik faktörlerin yanında uzun süre ayakta kalma ve/veya aşırı yorucu tempoda neden olbilir. Varisler başlar başlamaz tedavi edilmelidir. Hergün akşam yatmadan önce sırt üstü uzanmak ve bacakları yukarı yükseltmek faydalıdır. Yükseltmenin yanında bisiklet sürme hareketi yapmak ve ardından masaj çok iyi gelir.Bu hergün yapılmalıdır. Kilo vermekte varis tedavisinde faydalıdır. Bazen sıfır topuklu ayakkabılardan hafif topukluya geçildiğinde de rahatlama olabilir. Ortopedik topuk faydalıdır,vücut ağırlığını ayaktaki çakralara dengeli bir şekilde dağıtır. Masaj yavaşça yapılmalı ve masaj öncesinde buz uygulaması yapılır ve ardından çok soğuk yağ ile masaj yapılması çok iyi gelir.

UYKUSUZLUK
Toplumda çok sık görülür, genelde psikosomatiktir.
-çay, çikolata ve kahveyi azaltın,
-sigarayı kesin, çok yoğun sigara içilen ortamlarda durmamaya özen gösterin,
-uykunuz gelmedikçe yatağa girmeyin,
-gece yatmadan önce haif ılık duş alın,
-kolayı bırakın (bir haftada, kolanın bir bardaktan fazlası vücuda zararlıdır)
-kola uykusuzluk yaptığı gibi, kronik yorgunluk sendromuna da neden olur,
-mümkünse denize girin mümkün değilse tuz katacağınız suya ayaklarınızı sokabilirsiniz, bu çok faydalıdır, düzenli yapıldığında çok etkilidir, gerginliği, yorgunluğu alır ve rahatlatır. (yoğun bakımlarda uzun süren nöbetlerden sonra Hemşirelerin ayaklarını tuz katılmış suda dinlendirdiklerini duymuşsunuzdur.)

VİRAL HASTALIKLAR

Virüslerin neden olduğu bu hastalıklarda önemli olan hastalanmamaktır. Aşısı olan önemli viral hastalıkların aşıları artık günümüzde herkese bebeklikten itibaren yapılmaktadır. Hepatit aşılarıda yeni doğandan itibaren devlet güvencesiyle herkese yapılmaktadır. Hepatit A ve hepatit B’nin aşıları bulunmuştur. Ama hepatit C ve AIDS gibi ölümcül viral hastalıkların aşıları henüz geliştirilememiştir.Diş hekimlerine gidildiğinde özellikle kanlı bir işlem yapıldığında, ameliyatlarda, kan nakli yapılmışlarda, organ nakli yapılanlarda, ağızda yara varken öpüşmeyle ve cinsel ilişkiyle bu hastalıklar bulaştırılabilir. Hepatit markerlerına (belirteçler) baktırmak için kan alınır, antijen ve antikor bakılır, antijen anlamlı pozitifse virüs bir şekilde bulaşmıştır. Antikor anlamlı pozitifse vücut savunması bu virüsü yenmiştir ve tekrar bulaşma olursa onu yok edecek güç hazırdır. Antijen pozitif ama antikor yok ise ve hastalık belirtileri yoksa bu duruma taşıyıcı denir. Vücut virüsü yok edemiyor, virüste karaciğerde özellikle yaşıyor ama hastalık yapamıyordur. Taşıyıcı kişi bu virüsü bulaştırabilir. Antijen negatif ve antikor negatif ise bu durumdakiler aşılanmalıdır.

ALINTIDIR...

HASTALIK YARARLIDIR !

HASTALIK YARARLIDIR !
İnsanlar hasta olur ve sonra hep bir mucize bir ilaç bir bitki yada başka birinin kendisini kurtarmasını bekler,ama demezki neden hasta oldum,doğa bana birşey mi anlatmak istiyor diye,hep çalışmayı değil,kolay yolu bekler.
Bakın hastaneler dolu birine gitsen desenki bu ilaç senin rahatsızlığını çözecek hemen içer ama bak rahatsızlığın gidermen için kendinde birşeyler yapmalısın diyince insanlar ya inanmiyorlar yada kolaya alıştıkları için uğraşmak istemiyorlar.


Alıntı:Hayattaki her şey gibi, sağlık da temel karma kurallarına uymaktadır. İnsanın bu kurallara karşı çıkıp da sonradan bazı yeni şifa yöntemleri veya mucize ilaçlar sayesinde çabucak sağlığına kavuşacağını ve sorunun kökeninde yatan hatalarıyla uğraşmaktan kurtulacağını düşünmesi imkansızdır. Doğa aldatılamaz veya doğaya rüşvet verilemez; doğa ancak çalışmasına ait bir işbirliğini hoş karşılar.

Şahsen kendi adıma ,yaşamımı değiştirmek için birşeyler yapmama gerektiğini anlamam 28 yil ve ciddi bir hastalığa mal olsada,bu süreçten çok şey öğrendim.
Bütün hayatım bakış açım tamamiyle değişti,tabi herkese bunu anlatmak güç,işte hastalıklar hakında çok önemli bir yazı mutlaka sonuna kadar okuyun derim,hayat kısa ve bişeyleri bir an önce,zaman iice geçmeden bir an önce anlamak lazim : ) buyrun:

Dr. H. Tudor Edmunds



Teozofik bakış açısından hastalık, içsel insan için yararlı ve ayarlayıcı bir süreçtir; sadece kötü şans veya talihsizlik değil, ruhsal uyum da getirir.

Hayattaki her şey gibi, sağlık da temel karma kurallarına uymaktadır. İnsanın bu kurallara karşı çıkıp da sonradan bazı yeni şifa yöntemleri veya mucize ilaçlar sayesinde çabucak sağlığına kavuşacağını ve sorunun kökeninde yatan hatalarıyla uğraşmaktan kurtulacağını düşünmesi imkansızdır. Doğa aldatılamaz veya doğaya rüşvet verilemez; doğa ancak çalışmasına ait bir işbirliğini hoş karşılar.

Kozmik olarak bakıldığında bundan çıkarılacak sonuç, tüm hastalıkların psikosomatik olduğudur; fakat bu her zaman çok açık değildir. Çünkü insanın yaşam akışının, karmaşık varlığının hangi boyutunda engellendiğini ve belirli bir hastalığın ortaya çıkmasına sebep olduğunu anlamak bazen çok güçtür.

Buna rağmen, insanın ruhu ile rahatsızlıklarının arasındaki ilişki netleştikçe, geleneksel tıp tarafından psikosomatik olarak tanınan fiziksel rahatsızlıkların listesi de her geçen gün uzamaktadır.

Bu genel şikayetlerin bazılarını sıralamak gerekirse, uzun süreli endişenin sebep olduğu mide ve bağırsak ülserleri, belki de listenin en başında gelir. Astım ve egzama, genelde yaşamın bir yönü hakkındaki bilinçdışı korkudan kaynaklanır. İkincil kötü etkileri olan kanama ve felçle birlikte yüksek tansiyon, bilinçli düzeyde uzun süreli endişe nedeniyle oluşur. Dahası en basitinden obezite bile hayatta eksik olan bir mutluluğu fazla yiyerek telafi etme arayışından kaynaklanır.

Tüm bu vakalarda, şimdiye kadar hep kronik hastalıkları ele aldık. Akut enfeksiyonlar ise zihinsel kökenin izi bile olmaksızın, açık bir biçimde fiziksel olarak görünür. Halbuki derinlemesine incelendiğinde aşırı çalışma, aşırı düşkünlük, temiz hava veya egzersiz eksikliği gibi basit sağlık kurallarının sürekli çiğnenmesinin, eninde sonunda sistemde biriken toksiK ürünlerin çoğalmasıyla birlikte akut bir hastalığa yol açtığı ortaya çıkar. Bu tür krizlerde, çeşitli patojenik mikroplar, vücutta biriken artık maddelerle beslenerek aktif rol oynayabilir ve karşılığında kendi toksik maddelerini, toplam zehir yığınına ekleyebilir. Bu tür vakalarda, çoğunlukla hastalığı yayan bakterileri yok etmeye veya hızlı çoğalmasını durdurmaya dönük ilaçlar, antibiyotikler ve �benzer cevherler� verilerek acil tedavi gerçekleştirilir ve hastanın savunmalarını geliştirene kadar zaman kazanması sağlanır. Bu şekilde, ciddi bir zatürree, erken aşamalarında penisilin verilmek suretiyle ölümcül bir sona varmadan önlenebilir; fakat penisilinin hastalığı tedavi etmediği gerçeği, hastalık sonrasındaki uzun iyileşme döneminde görülebilir. Burada sadece hızlı bir zincirleme reaksiyon durdurularak zaman kazanılmıştır.



Kronik Psikosomatik Hastalıklar

Kronik psikosomatik hastalıklara dönersek, tedavinin gerçekleşmesi için hastanın işbirliği gerekmektedir. Hasta, kendini yeterli oranda sorgulayarak ve şifacıdan sempatik yardım alarak, yaşamsal engel teşkil eden sorunun temelindeki bazı alışkanlıklarını, katı zihinsel tavrını veya yaşamındaki uyuşmazlığı ortaya çıkarabilir. Bu tür bir şartı değiştirdiğinde veya -eğer bu gücünün ötesindeyse- kendini ona alıştırdığında, hastalık yavaşça yok olur.

Bununla birlikte insanın, yaşamın zorluklarının tam olarak göğüs gerilemeyecek kadar büyük olduğunu düşündüğü ve bilinçdışı bir biçimde dayanabileceğinden fazlasıyla uğraşma sorumluluğundan kaçışın yollarını aradığı zamanlar da olur. Yaşam yükünün yarattığı bu korku, zihinsel ve duygusal boyuttaki yaşamsal akışı etkileyerek insanın günlük sorumluluklarını azaltan veya onu daha derinde yatan korkularından özgürleştiren kronik fiziksel bir rahatsızlığı ortaya çıkarabilir. Bu tür bir hastalık, ancak hayatın problemleriyle bütünüyle yüzleşebilme gücü geliştiği zaman tedavi olur. O zaman gelene kadar, bir dereceye kadar rahatlama sağlansa da hiçbir tedavi yöntemi kesin sonuca ulaşamaz.

Kronik hastalık vakalarında, özellikle yaşamın erken safhalarında meydana geldiğinde ve olası nedenleri bulunamadığında, göz önünde bulundurulması gereken bir faktör daha vardır. Böyle bir durumda, mevcut hastalığı oluşturan karmik güçlerin kökenleri, muhtemelen bir önceki yaşama dayanır; o koşullar altında yeniden alışma sürecinin tamamlanması için yeterli zamanın bulunamaması nedeniyle, süreç şimdiki yaşama taşınabilir.

Bu tür bir hastalığın şifası, yaratılan asıl uyumsuzluk güçlerinin büyüklüğüne bağlı olarak, birkaç ay da sürebilir, bütün bir ömre de yayılabilir. Köklerinin muhtemelen daha derinlerde olmasına ve daha zor yok edilebilmelerine rağmen tedavi, sanki o güçlerin kökeni bu enkarnasyondaymış gibi, aynı olacaktır.



Her Derde Deva Olan Bir İlaç Yoktur

Şifa sürecinin, bu engellerin aşılması olduğunu ve homeopati, alopati (zıt tedavi yöntemi) veya osteopati gibi herhangi bir sisteme bağımlı olmadığını görüyoruz. Geleneksel ya da değil, belirli bir vakada bu yaşama gücünün gerekli düzeyde serbest bırakılmasını sağlayan herhangi bir tedavi, hastanın kendi içinde derinden şifaya hazır olması ve işbirliğine gitmesi koşuluyla, şifa verici bir sonuç yaratacaktır.

Hastalık nedenleri dört temel başlık altında toplanabilir:



Kazalar ve Yanlışlıklar: Zararlı bir şeyin kasıtsız olarak yapılmasıdır.



Cehalet: Bilgelikten yoksun zihnin sınırlamalarından kaynaklanan muhtemelen en büyük nedendir.

Korku: Abartılmadan ve normal bir işlev olarak belirdiğinde, aslında koruyucu ve faydalıdır. Fakat cehaletin sonucu olduğunda, aşırıya kaçmakta, duygusal boyutta yaşamsal sınırlamaya ve gerginliğe neden olmaktadır. Bu da fiziksel bedende kendini göstererek değişik sistem ve organların rahatsızlıklarını ortaya çıkarmaktadır. Felç ve çeşitli kalp problemlerinin yanı sıra muhtemelen tüm nevrozlar da bunun örnekleridir.



Zevk Düşkünlüğü: Bu, abartılmış korku gibi cehaletin ince bir şeklidir; çünkü eğer insan tamamen bilge olsaydı, bedensel işlevlerinden aşırıya kaçmadan zevk alırdı. Doğanın aldatılamayacağını ve eninde sonunda içgüdüsel gereksinimlerinin ötesine gittiğinde, bedelini ödeyeceğini bilirdi. Zevk düşkünlüğü tütün, alkol ve diğer zevk verici uyuşturucuların kullanımı gibi, en başından itibaren zararlı olduğu bilinen bir unsuru içerebilir. Kurban bu gerçeğin farkındadır, fakat aldığı zevkin daha sonra ödemesi gereken bedele değdiğini düşünür ya da ondan kaçınırken bir şekilde şanslı olabileceğini düşünür. Öte yandan insanın düşkünlüğü, fazla yemek yeme veya fazla çalışmada olduğu gibi aşırıya kaçılmaması şartıyla, zararsız bir doğaya da sahip olabilir.

Bu vakaların tümünde, insanın bir kimyacı veya doktora, tüm kötü sonuçları yok edecek bir ilaç vermesi için para ödeyerek, karma kanunundan kurtulabileceği inancı yatmaktadır. Bu tür bir inanç aldatıcıdır, çünkü ilaçlar insanın eylemlerinin sonuçlarını yok edemezler, sadece belirtileri azaltabilirler.

İnsanın şişmanlığı ve nefes alma sıkıntılarını, doğanın kaprisine bağlayarak kendini kandırması ve bundaki sorumluluğunu kabul edip evinde hiçbir ücret ödemeden aç kalmak yerine, bir kliniğe giderek para ödeyip kendini aç bırakması, kendi eylemlerimiz için sorumluluk almayı sıklıkla reddedişimize güzel bir örnektir.



Rahatlama Tedaviden Daha Yaygındır

Şifacının verebileceği yardımın, genellikle hastanın zihinsel tavrı ile kısıtlandığı ve radikal bir şifa yerine, bir derece rahatlama sağlayarak hastayı tatmin etmeye dönük olduğu sonucuna ulaşabiliriz. Acı çeken insanoğluna her zaman yardım etmeye hazır olan Yeni Ahit�in büyük şifacısı bile, kendi sınırlarını kabul etmiş ve kendi şifa güçlerini hastalara hiçbir zaman dayatmaya çalışmamıştır. Bunun yerine, yardıma ihtiyacı olan herkese, �Kapıda durup, kapıyı çalıyorum� demiştir. Bundan sonra ilk açılışı yapması gereken, hastanın kendisidir.

Tüm terapi konularında, önemli bir gerçek sürekli hatırda tutulmalıdır: Gerçek şifayı oluşturan doğadır; insan sadece doğanın yolunu, onunla işbirliği yaparak kolaylaştırabilir; bu aynen bir bahçıvanın, bitkilerinin gelişerek içlerinde saklı olanın en mükemmel ifadesini sunması için en uygun toprak ve ortamı yaratmasına benzer. Bahçıvan ne kadar denerse denesin, kimyasallardan ve topraktan yeni bir gül veya zambak yaratamaz.

Çok hassas bir ameliyatı yapmakta olan iyi bir cerrah, hastayı iyileştirmez; sadece hasta dokuları alarak veya yerinden oynamış olanları düzenleyerek, onları doğanın şifa süreçlerini gerçekleştirmesi için en uygun şartlarda bırakacak temelleri hazırlar.

Bir doktorun hastasına yardım edebileceği değişik yollar vardır: Bazen basit bir tavsiyeyle, fakat büyük çoğunlukla sempatik ve şefkatli anlayışla. Bu tür bir davranış, tüm bilinç boyutlarında bir uyum atmosferi yaratır. Hastanın, ne olduğunu anlamadan, içsel olarak rahatlamasına ve genelde hastalığa sebep olan gerginlikten kurtulmasına yardımcı olur. Fakat bundan da fazlasında şifacı, kendisiyle hasta arasında bir köprü yaratmış olacaktır ve bu köprünün üzerinden şifacının kendi armonize edici güçleri, hastaya doğru yol alır ve şifa güçlerini artırır.



Sempatik Köprü


Her türlü kişisel şifada, doktor ve hasta arasında kurulan bu sempatik köprü, muhtemelen en önemli faktördür. Hastada güçlü bir inanç uyandırır. İster ilaçlar, masaj, radyan ısı ve �benzer doğaya sahip cevherler� gibi kendine özgü faydalı güçleri olsun, isterse işe yaramaz olduğu halde doktor ile hasta tarafından faydalı olacağına inanılan bir tedavi olsun, kullanılabilecek her türlü fiziksel tedavinin etkisi artar. Daha güvenilir bir tedavi başarısız olurken bazen etkisiz bir tedavinin şifayı sağlamasının nedeni, işte bu sempatik köprüdür. Burada şifa gücü, uygulanan tedavide değil, yaratılan sempatik anlayışta ve şifacının olumlu yardım etme arzusundadır. Bu, şifacının daha süptil bilinç boyutlarında yardım etmesini sağlar, aynı zamanda onu, doğanın bazı şifa güçlerinin hastaya geçmesi için bir kanal yapar.

Bir kere sempati köprüsü kurulduktan sonra, hasta tamamıyla işbirliği yapmak isterse, bu içten gelen yardım etme isteği, uzaktan da aynı şekilde çalıştığı için, süreç sürekli tekrarlanabilir ve sonuçlar genellikle muhteşem olabilir.

Aynı rahatsızlığın, neden bir vakada sağlık yaydığı varsayılan bir kutu sayesinde; bir diğerinde ilaç sayesinde; üçüncüsünde etkisiz bir hapla ve dördüncüsünde de dua ile iyileştiği, şimdi daha iyi anlaşılabilir.

İlaç, sadece hastanın inanç ve işbirliğini kazanmaya dönük etkili bir araç olarak kullanılabilir. Aynı zamanda ısı uygulama veya ağrı kesici bir ilacın enjekte edilmesinde olduğu gibi, ilacın kendiliğinden şifacı veya sakinleştirici işlevi de olabilir.

Bazen, ciddi bir duygusal çatışmayla uğraşmakta olduğu gibi, ilaçların aşama aşama verilmesi gerekebilir. Böyle bir vakada, zihnini meşgul eden ajitasyon nedeniyle hastayla sempatik bir uyum yakalamanız imkansız olabilir ve hastaya her şeyden önce sakinleştirici vermeniz gerekebilir. Daha sonra biraz sakinleştiğinde, onunla iletişim kurmak ve daha derin bir tedaviye devam etmek mümkün olacaktır. Eğer bir şifa oluşursa, hasta tedavisinin başarısını, yanlışlıkla, duygusal zorluklarının çözümlemesi yerine, kullandığı ilaca bağlayacaktır.



Kaynak: Ruhsal Şifa

Yazar: Dr. H. Tudor Edmunds

Ege Meta Yayınları
http://www.ruhsalsifa.org/yazi_hastalik_yararlidir.htm

El ile Kulak akapunktur Uygulaması

El ile Kulak akapunktur Uygulaması
Akupresür (açık ifadesiyle) parmak basıncı ile tedavi yöntemidir. Bu yöntem; vücudun üst tabakasındaki bir veya birkaç noktaya parmak ile bastırarak, vurarak veya masaj yaparak şikayetleri dindirmeyi, kronik hastalıkların tedavisini olumlu etkilemeyi içerir. Günümüzde, Çin’de akupresür, tıp biliminin hala belirgin bir parçasıdır. Ve Tui Na veya An-Mo olarak anılır. Örneğin; okul çocukları bile konsantrasyon azalmalarına, nezle veya yorgunluk gibi şikayetlere karşı hangi noktalara basınç uygulamaları veya masaj yapmaları gerektiğini öğreniyorlar. Büro ve fabrikaların duvarlarında; sinirsel veya hava şartlarından etkilenmek gibi bazı rahatsızlıkların nasıl giderileceğine dair açıklayıcı yazılar asılıdır. Beş bin yıllık bir maziye sahip olmasına rağmen, akupresür henüz Avrupa’da birkaç yıldır tanınıyor ve hızla yayılıyor. Bu bedensel rahatsızlıkları giderme yönteminin başarısı üç maddeden kaynaklanmaktadır.

1 – İlaç gerektirmemesi,
2 – Şikayetlerin hafifletilmesinde bile uygulanabilir olması,
3 – Tedavinin kendi kendine de uygulanabilir olması.
Bu konuda birkaç önemli noktaya daha değinmekte fayda var :
Akupresürden önce ellerinizi ılık suda yıkayın ve ardından ellerinizi hafifçe ovun.
Böylece parmaklarınızın duyarlılığı artar.
Herhangi bir nokta üzerinde değil, sadece belirtilen nokta üzerinde çalışın.
Sabrınızı yitirmeyin!
Düzenlilik ve devamlılık son derece önemlidir.




Kulak

Kulak ceninin ana rahmindeki duruşunun şematik olarak aynısıdır. Ve tüm akupunktur noktaları kulak üzerinde bu esasa göre yer almıştır.

[Resim: image001bt6.jpg]


Şimdi... başınız,boynunuz, beliniz, sırtınız, bacaklarınız, kalçanız, ayaklarınız, omzunuz ağrıdığında yapacağınız tek şey kulaklarınıza masaj yapmak.

Kulağınızı baş ve işaret parmaklarınızın arasına alarak kulak kepçesinden başlayarak, dayanabildiğiniz kadar güçlü ve sıkarak masaj yapın.

İlk anda bazı noktalar acıyacaktır.

( bunlar bedendeki ağrıyan bölgelerin kulaktaki refleks noktalarıdır ). kısa bir süre sonra bu ağrılar kaybolacaktır.

2 -3 dakika bu masajı yapmanız yeterli olur. İsterseniz uzatabilirsiniz de. Zaten masajın sonuna doğru bedeninize bir sıcaklıklığın yayıldığını hissedeceksiniz. Bunun ardından ağrılarınızın azaldığını ve kaybolduğunu da...
[Resim: image002qk6.jpg]
Hiç bir yan etkisi olmayan bu uygulamayı herzaman her yerde kendinize ve ağrısı olan yakınlarınıza uygulayabilirsiniz.

Not:Bu uygulamanin Yaninda ,böbreklerlede doğrudan bağlantısı olan enerji pozisyonlarından kulakta sık sık uygulabilirsiniz,zamanla kulağınızın gerçekten önemli bir merkez olduğunu uygulamayla kendinizde anlarsınız.
Bknz . Bioenerji Tıbbının Akupunktur İle Benzerlikleri
http://www.bioenerji.org/akupunktur.html


[Resim: kendine003.jpg]

3. KULAKLAR: Kulaklarla birlikte akupunktur noktaları ile kalp, bağırsaklar, böbrekler, akciğerler, mide, karaciğer, safra kesesi..soğuk algınlığı ve grip, işitme problemleri, kulak uğuldaması ve çınlaması, denge bozuklukları

El ve ayak masajıyla tüm organlara yayılan şifa: Refleksoloji

El ve ayak masajıyla tüm organlara yayılan şifa: Refleksoloji
Siz yapın yapmayın yada hiç inanmayın ama bütün dünya ve yavaş yavaş doktorlarda direk insanlara ilaç yazmak yerine daha doğal kendilerininde yapabilecekleri yöntemleri anlatiyor ve uyguluyorlar bunlardan en basit ve etkili uygulamalarından olan refleksoloji ile ilgili güzel bir yazı :


Hızlı yaşam ve modern teknolojiyle birlikte, çevre sorunları, elektronik
kirlilik, parasal problemler ve küresel sorunlar vücudumuza ve ruhumuza dengesizlik getiriyor, sinir sistemimizi yoruyor, direncimizi azaltıyor. Bu da çeşitli fiziksel ve ruhsal rahatsızlıkların kaynağını oluşturuyor. Terapi niteliğinde bir masaj tarzı olan refleksoloji, vücutta tıkanmış olan enerji kanallarını açarak stresin etkilerini hafifletiyor, derin bir rahatlama getirerek sinir sisteminin normal çalışabilmesini sağlıyor ve böylelikle rahatlayan bir vücut kendi kendini iyileştirebiliyor.


STRES, günlük hayatımızın önlenemez bir parçası. Bir dereceye kadar yaşam için gerekli de. İnsan vücudu kısa vadeli stresi yaşayabilecek şekilde düşünülmüş. Fakat hızlı yaşamın ve modern teknolojinin (trafik, televizyon, gürültü, iş baskısı, aile problemleri, savaşlar, açlık, hastalıklar, çevre sorunları, elektronik kirlilik, parasal problemler, küresel sorunlar) vücudumuza ve ruhumuza dengesizlik getirdiği de bir gerçek. Uzun süre stres yaşayan bir vücutta sinir sistemi yoruluyor, vücudun direnci azalıyor.

Stresin uzun vadeli semptomları yorgunluk, anksiyete ve depresyon olabiliyor. Stres herkesi aynı şekilde etkilemiyor. Kimisi yüksek tansiyon, kimisi mide problemleri ya da baş ağrılarından şikayetçi. Refleksoloji, stresin etkilerini hafifletip derin bir rahatlama getirerek sinir sisteminin normal çalışabilmesini sağlıyor. Rahatlamış bir vücut kendi kendini iyileştirebiliyor. Özellikle yüksek tansiyon ve anksieteye, refleksoloji şifa getirebiliyor. Bunun yanı sıra, refleksoloji kan dolaşımı ve hormonal problemlere iyi geldiği gibi ağrı hafifletici niteliğe de sahip. Kanser, multiple-sclerosis ya da AIDS gibi hastalıkları iyileştiremese de, fakat ağrıyı hafifleterek hastanın rahatlamasına yardımcı olur.

Refleksoloji, terapi niteliğinde bir masaj tarzı. Ellerimiz, ayaklarımız ve kulaklarımız vücudumuzun bir çeşit haritasını taşıyor. Başka bir deyişle her organın el, ayak ve kulaklarda "reflect" ettiği yani yansıdığı bir yer var. Refleksoloji bu noktaları masajla harekete geçirerek, vücuttaki tıkalı enerji kanallarını açıyor, kişiye rahatlık getiriyor ve hastalıklara karşı vücudun bağışıklık sistemininin korunmasında yardımcı oluyor.

Vücuttaki her organın el, ayak ve kulaklarda belirli bir noktayla ilişkilendirilmesiyle ilgili bilgiler çok eskilere dayanıyor. MÖ 5000 yıl önce Çinliler, akupunktur noktalarının tedavideki önemini keşfetmişler, MÖ 2500 yıllarında da vücudu uzunlamasına geçen meridyenlere yani enerji akımının geçtiği dilimlere bölmüşler. Ancak refleksolojiye ait en eski bilgilere MÖ 2500-2300 yıllarında Mısır’da rastlanıyor. Bir Mısırlı doktorun mezarından çıkan piktograf, el ve ayak masajının o dönemlerde tedavi olarak uygulandığını gösteriyor.

Harry Bond Bressler’in Zone Therapy adlı kitabında bazı Orta Avrupa ülkelerinde bir çeşit refleksoloji tedavisinin 14. yüzyılda uygulandığı belirtiliyor. 19. yüzyılın ikinci yarısında ise Amerika’da Dr. Fitzgerald "Zone Therapy"nin kurucusu olarak ortaya çıkıyor. Vermont Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olan Fitzgerald, parmaklardaki bazı noktalara bastırmayla el, kol, omuz, çene, burun ve kulaklar üzerinde "anestezik" yani uyuşturucu bir etki elde edilebileceğini görüyor. Ve buradan yola çıkarak "Zone Therapy"yi ortaya atıyor.

Fitzgerald, vücudu baştan başlayıp ayaklara inen, ayakların altından vücudun arkasına geçip başta biten eşit genişlikte 10 dilime bölmüş. Örneğin vücudun sağ tarafındaki ikinci dilimde yer alan bir ağrı, sağ ayakta ikinci dilimde hassas bir bölge oluşturuyor. Bu terapiye göre ağrının tedavisi ayaktaki ilişkilendirilmiş noktadan mümkün olabiliyor.

Eunice Ingham (1879-1974), vücudumuzdaki organların ayaklara yansıdığı noktalarda yaptığı çalışmalarıyla tanınıyor. Modern refleksolojinin anası olarak kabul edilen Ingham "Zone Therapy"nin yardımıyla ayaklarda bütün vücudun haritasını çıkararak refleksolojiye büyük katkıda bulundu.

Holistik (bütüncül) düşüncede, insan vücudu sürekli değişen, dinamik enerji sistemi olarak kabul ediliyor. Çinlilerin "Ch’i", Hintlilerin "Prana", Tibetlilerin "Lung-gom", Japonların "Sakia-tundra" ve Batılıların "hayat enerjisi" diye adlandırdıkları bu enerji, Doğu geleneklerine göre, her şeyi yaratan kuvvetin bir parçası ve diğer dolaşım yolları gibi kendine has yolları, kanalları (buna meridyen de diyebiliriz) olup, kesin bir akış yönüyle vücuttaki her yaşayan hücreye varabilecek bir niteliğe sahip. Uzakdoğu kültürüne göre bu enerjinin elektrik, manyetik, kızılötesi ve enfrasonik özellikleri bulunuyor. Çinlilerde ve Ayurvedik tıpta, düzgün akan, vücuda dengeli dağılan enerji, sağlığın temelini oluşturur. İşte Meridyen Terapisi bu düşünceyi temel alıyor.

Sağlıklı bir vücutta yaşam enerjisi rahatça dolaşabiliyor. Ama stres, hastalıklar, travmalar, bu enerjinin dengesizce akmasına neden oluyor. Dolayısıyla enerji bazı organlarda gereğinden fazla oluyor, bazılarınaysa gerektiği kadar ulaşamıyor. Refleksoloji terapisinde organların ilişkilendirildiği noktalara yapılan masajla bu meridyenlerde bloke olan enerji açılıyor ve vücutta dengeli bir şekilde akmaya başlıyor.

Refleksoloji, her yaştaki ve cinsteki insana ya da bebeklere uygun. Ancak tromboz ve diyabet durumlarında refleksoloji uygulanamıyor. Hamileliğin ilk üç ayında da dikkatli ve daha yavaş olmak üzere uygulanabiliyor.

ayrica bakiniz Refloksoloji video anlatım


refleksoloji nedir ?

http://www.refleksoloji.org

[Resim: ayak_harita.gif]

Stres,insan bedeni ve tamamlayıcı tıp

Stres,insan bedeni ve tamamlayıcı tıp Anlaşılması gereken en önemli şey hayattaki yaşadığımız hastalıkların pek çoğu stres,üzüntü v.s gibi kendi kişisel tutumlardan oluştuğudur,bu bilince ulaşır ve değişimi yani ruhen ve bedenen sağlıklı olmayı seçtiğimiz zaman birşeyler yapmaya başlarız,aksi takdirde kaderimize teslim olur,kendi bedenimiz için hiçbirşey yapmaz yalnızca ilaçlardan medet umarız...

işte bu bilincin oluşmasını sağlayacak uzman bir doktorun yazdığı stres ve bedenle ilgili önemli bir yazı,stresin vücudunuzda yarattığı tahribatı birgün strese girdiğinizde veya sinirlendiğinizde zihninizi bedeninize çevirerek nasıl kendi kendinize zarar verdiğinizi ve zehirlediğinizi gözlemleyerek bir farkındalık geliştirerek anlayabilirsiniz...


Stres ve Beden ilişkisi


Gerek insanlar gerekse hayvanlar olsun yaşamaları için temel mekanizma olan istemsiz sinir sistemine ihtiyaç duymaktadırlar. Bu sistem sürüngenlerin, memeli hayvanların ve insanların iç organlarının çalışmasından sorumludur. Bu sistem nefes düzeninden, ısı düzenlenmesine, mide asit salgılanmasından, kalp atımına, barsakların çalışmasından yumurtlamaya, hormonal düzenlemeden bağışıklık sistemine kadar yaygın bir etkiye sahiptir.[b] Bütün bu görevleri düzenli yaptığı takdirde sağlıklı kalmayı sürdürebiliriz.



Bu sistem yaşam döngüsü içerisinde stres adı verdiğimiz vücudun kendini tehdit altında hissettiği durumlarda alarm haline geçer ve kendi içerisindeki sakinlik bozulur. Bu alarm halinde kalp atımından, mide asit salgısına, barsak haraketlerinden, savunma sistemine kadar uzanan yelpazede etki ettiği tüm sistemlerin sağlıklı çalışması da bozulacaktır. Bu stres haline bir örnek vermek gerekirse, sınav öncesi veya iş görüşmesine girmeden hemen önceki halimizi düşünebiliriz. Vücudumuzun istemsiz sinir sistemi stresli durumu sezip alarma geçecek ve bunun sonucunda kalbimiz hızlı atacak, barsak haraketlerimiz düzensizleşecektir. Bu durumun nedeni aslında istemsiz sinir sisteminin canlıları korumak için uyguladığı bir koruma sistemidir. İnsanlığın ilk zamanlarına dönüp, mağara çağındaki yaşamı veya vahşi hayattaki diğer canlıları da düşünürsek, bu koruyucu mekanizmanın neden çalıştığını daha iyi anlayabiliriz. Kedi gören bir fare'de veya mağarasına döndüğünde bir ayı ile karşılaşan ilk çağ insanını düşünceden daha hızlı koruyan bir sistemdir, istemsiz sinir sisteminin alarm durumu.

[Resim: iStock_000003397003XSmall.jpg]
Böyle bir durumda, istemsiz sinir sistemi vucudun ne olursa olsun iki tercihi olduğunu bilir ve ona göre iç organların çalışmasını tekrar düzenler çünkü 'savaşmak ya da kaçmak' olan bu iki seçenekte de iç organlar açısından yapılacaklar aynıdır. Her iki durumda da hızlı koşmak gerekeceğinden iç organlardaki kan damarları kasılır ve bacaklara daha fazla kan gitmesi sağlanır. Giden kanı daha da artırmak için kalp daha hızlı çarpmaya başlar. Nefes hızlanır. Kanla birlikte enerji yani şeker karaciğerden kana salınır. Bu durum için gereken tüm özel hücresel haberciler olan hormon ve sitokinler de kana salınır. Bu sayede bu tehdit durumundan kurtulmak için yaşayan canlıya en fazla şans tanınır.

Bu gibi anlık hallerde hayat kurtarıcı olan istemsiz sinir sistemi günümüz hayatında süregen stresle karşı karşıya olduğundan vücudu sürekli hafif bir alarm halinde tutar. Bu alarm derecesi kişinin maruz kaldığı stres'e bağlı olarak daha da artar. Bunun sonucundan, iç organların beslenmesi bozulur, kalp ritm bozuklukları ortaya çıkar ve 'anlık' alarm yanıtında faydalı olan hücresel haberciler başta hafıza ve bağışıklık sistemine zarar vermeye başlar. Süregelen bu istemsiz sinir sisteminin alarm durumu kolay yakalanan gribal enfeksiyonlardan, çarpıntı ve tansiyon şikayetlerine, adet düzensizliklerinden mide asit salgılanmasına kadar uzanan bir yelpazede sağlık sorunların kaynağını oluşturmaktadır.

[Resim: ScreenShot420.jpg]

Kronik stres beynin hardiski sayılan hafıza merkezindeki hücreleri de erittiği yapılan çalışmalarca gösterilmiştir. Bu hücrelerin arasındaki bağlantıların erimesi beraberinde unutkanlık problemlerini de getirmektedir. Neurofeedback uygulamaları düzenli uygulandığında beyni strese karşı korumaktadır. Bununla birlikte Elektroakupunktur'un da hipokampus'u aktive ederek ve inflamatuar sitokinleri baskılayarak koruduğu gösterilmiştir.
Hafıza merkezi hipokampusta süregen stres nedeniyle erimiş bağlantılar

En önemli özelliği adaptasyon(plastisite) olan beyin, yeni durumlara yönelik hücre çalışmasını ya da görev dağılımını değiştirebilmektedir. Bu özelliğin uyarılabilmesi için de sürekli ve düzenli gelen bir uyarı gereklidir. Bir trafik kazasında kolu kopan bir insanın beyninde kol'dan duyu alan hücrelerin her gün koldan ben yokum sinyalini alması sonucu 1 ayın sonunda yüz bölgesinden duyu almak için görev değişikliğine uğradıkları gösterilmiştir. Yine bir annenin beyninde göğsünü temsil eden hücre sayısı bebek süt emdikçe artmaktadır. İşte Nörofeedback uygulamalarının temelini oluşturan beynin adaptasyon yeteneğini kullanmaktır ve bu yeteneği ortaya çıkartmak için de düzenli aralıklarla istenilen düzeyde uyarı yapmak birinci şarttır. Bu durumda da her insanda beynin adaptasyon yeteneği farklı olduğundan aynı hastalıkta dahi nörofeedback'in faydası kişiden kişiye farklı olacaktır.
[Resim: unutkanl%C4%B1k.jpg]
Kelime anlamı Biyolojik geri edinim olan Biofeedback uygulamaları, süregen strese bağlı olarak ortaya çıkan süregen alarm durumundan vücudun çıkartmak için uygulanmaktadır. Canlı doğasının kendisi, biofeedback uygulamalarının temelini oluşturmaktadır. Doğada Koala gibi metabolizması yavaş olan hayvanlar bu metabolizmaya nefes ve kalp atımlarını da yavaşlatarak uyum sağlamaktadırlar. Yeni doğan bir insanın da metabolizması sürekli bir yapım halinde olduğundan hızlıdır ve kalp atımı da yetişkin bir insana göre çok daha fazladır. Biofeedback uygulamaları doğal olan biolojik ritm egzersizleridir.

[Resim: japonya%20122.jpg]


Doğayı ilk gözlemleyen insanlar, metabolizması yavaş olan hayvanların nefes alma şekillerini meditasyon uygulamaları haline getirmişler ve yıllar süren nefes meditasyon eğitimleri için hindistan'dan japonya'ya kadar tapınaklar inşa etmişlerdir. İstemsiz sinir sistemini rahatlatmak için düzenli (senkronize) ve yavaş bir nefes tekniği öğrenilmesi gerekmektedir. Yavaş nefes alıp vermek herkesin kısa sürede yapabileceği bir uygulama iken, asıl zor olan bu şekilde nefes alıp vermede senkronizasyonu (düzeni) yakalamaktır. Bu zorluk yıllar süren meditasyon seansları sonucunda yakalanabilen bir seviyedir. Japon yogiler ve Tibet tapınaklarındaki rahipler üzerinde yapılan çalışmalar stres içeren beyin dalgalarının kalıcı şekilde azalttıklarını göstermenin yanında, bağışıklık sistemlerinin de aşılamaya karşı çok daha fazla antikor oluşturduğunu ortaya çıkarmıştır. Yukarıda bahsettiğim süregelen stres'in bağısıklık sistemimizi zayıflattığını hatırlıyorsanız bu bulgular da süpriz olmayacaktır.

[Resim: stress.jpg]


Şehir hayatına geçiş, beraberinde stresi de (istemsiz sinir sistemi için alarm durumunu da) beraberinde getirmiştir. İş hayatının koşuşturması içerisinde yıllarca nefes meditasyonu yapabilmek zaten olağan dışı bir durumdur. Teknolojik biofeedback yaklaşımları ile yıllar boyunca yapılan nefes meditasyonları ile sağlanan nefes senkronizasyonu, 5-10 dakika gibi bir sürede elde edilebilmektedir. Bu sayede çok az vakit ayırarak, istemsiz sinir sistemimize etkili bir sakinleşme egzersizi yaptırabilmekteyiz. Bu bilgi ışığından yola çıkan nefes ve nabız nitelikli biofeedback uygulamaları, spor salonuna gidip kas geliştirmek için çalışmaya benzer şekilde haftada 3-4 kez nefes ve nabız düzenleyici merkezlerine sakin ve senkronize çalışmaları için egzersiz yaptırmaktadır.

Biofeedback uygulamalarının etkili olması için egzersizlerde senkronizasyon ana şarttır.

[Resim: ScreenShot419.jpg]
Asenkronize nefes

[Resim: ScreenShot418.jpg]
Biofeedback sonrası Senkronize nefes

Bu uygulamalar alarm durumunda olan istemsiz sinir sisteminde diğer sistemlere de yönelik aşırı uyarımları azaltmaktadır. Örneğin, nefes biofeedback egzersizlerinin, kalp damar sağlığını da pozitif etkileyerek hipertansiyon şikayetlerinde anlamlı sonuçlar doğurduğu yapılan çalışmalarca kanıtlanmıştır. Bütün bu olumlu etkilerinden dolayı Biofeedback otonom sinir sisteminin ulaştığı tüm organ sorunlarında düzenleyici ve destekleyici amaçla kullanılmaktadır.


Alinti: Uzm.Dr.Yusuf Özgür ÇAKMAK http://www.drcakmak.com/irisdetay.aspx?id=4
Konuyla ilgili olarak bakınız :

Bütünsel tıp
Doğru nefes almayı öğrenin

Hastalıkların Zihinsel Nedenleri

Arkadaslar daha öncede bahsetmistik bilindigi gibi hastaliklarin cogu dış etkilerden degilde içimizden geliyor.yani en azindan zihinsel sebebelrden vucudumuz zayif kalinca hastalaniyoruz,yasadigimiz travmalar stresler iste .aslinda hastalandiktan sonra anlasakta deymecegini genede iste olacaksa oluyor önemli olan sorunları farkedip üzerine gitmek ve olumlu düsünceyle daha ii olmak. bu konuyla iligli
Louise L. Hay' in " Tüm Hastalıkların Zihinsel Nedenleri " adlı kitabından
Adetle İlgili Rahatsızlıklar
Kadınlığı reddetme. Suçluluk, korku. Üreme organlarının günahkar ya da kirli olduklarına inanma. Olumlama Cümlesi:
Bir kadın olarak tüm gücümü kabul ediyorum, tüm bedensel süreçlerimi normal ve doğal olarak kabul ediyorum. Kendimi seviyor ve onaylıyorum.
*
Adet Görememe:
Bir kadın olmayı istememe. Kendinden hoşlanmama. Olumlama Cümlesi:
Kendimden hoşnutum, kadınlık bana sevinç veriyor. Ben her zaman mükemmel biçimde akan hayatın güzel ifadesiyim.
*
Adet Öncesi Sendromu:
Karışıklığın hakim olmasına izin vermek. Gücünü dış etkilere teslim etmek. Kadınlık süreçlerini reddetmek...Olumlama Cümlesi:
Şimdi zihnimin ve hayatımın sorumluluğunu üstleniyorum. ben güçlü ve dinamik bir kadınım. bedenimin her parçası kusursuz çalışıyor. Kendimi seviyorum.

Agız İltihapları
Suclama. Onama Cümlesi: Kendimi Sevgiyle besliyorum.

Ağrılı Adet Görme:
Kendine kızma. Kendi bedeninden ya da kadınlıktan nefret etme.
Olumlama Cümlesi:
Bedenimi seviyorum. Kendimi seviyorum. Tüm devrelerimi seviyorum. Her şey yolunda.
*
Alerjiler
Kime karşı alerjiniz var ? Kendi gücünü yadsıma. Olumlama Cümlesi:
Dünya güvenli ve dostça bir yer. Ben emin ellerdeyim. Hayatla barış halindeyim.
*
Alzheimer
Dünyayı olduğu gibi kabul etmeyi, onunla ilişki kurmayı reddetme. Umutsuzluk ve çaresizlik, acizlik. Öfke. Olumlama Cümlesi:
Hayatta deneyimleyebileceğim yeni ve daha iyi bir yol daima vardır. Geçmişi bağışlıyor ve geride bırakıyorum. Sevinç ve hazza doğru ilerliyorum.

Alkolizm
Anlamsızlık duygusu. yararsızlık, suçluluk, yetersizlik hissetme. kendini reddetme.
Olumlama Cümlesi: Ben şimdi' de (anı) yaşıyorum. Her an yenidir.

Anjin
Ihtıyaclarını talep edemeyecegini düsünme. Olumlama Cümlesi:
Ihtiyaclarımın karsılanmalı benim dogustan hak ettigim bir sey. Isteklerimi sevgiyle ve rahatca talep ediyorum.

Arpacık
Yaşama Öfkeli gözlerle bakma. Birisine kızgınlık duyma. Olumlama Cümlesi:
Herkesi ve her şeyi neşe ve sevgiyle görmeyi seçiyorum

Artrit (Eklemiltihabı)
Elestiri ve kızgınlık bu hastalıga yol açar. Olumlama Cümlesi:
Gecmisi sevgiyle bırakıyorum Onlarda bende artık özgürüz. Huzur içindeyim. Kendimi seviyor, onaylıyorum. Ben Sevgiyim.

Ayak Tırnağının Batması

İleri doğru yönelmeye, ilerlemeye hakkı olup olmadığı konusunda endişe ve suçluluk duyma. Olumlama Cümlesi:
Hayatta gideceğim yönü seçmek ve o yönde ilerlemek benim Tanrısal hakkımdır. Güvenlik içindeyim, özgürüm.

Bağımlılıklar
Kendinden kaçış. Korku. Kendini nasıl sevebileceğini bilememe. Olumlama Cümlesi:
Ne kadar harika olduğumu şimdi keşfediyorum. Kendimi sevmeyi ve kendimden zevk almayı seçiyorum.

Bellek Yitimi - Unutkanlık
Korku. Hayattan kaçış. Kendine sahip çıkmama. Olumlama Cümlesi:
Zeka ve cesarete sahibim, değerliyim. Yaşamak tehlikesiz bir şey.

Böbrek Taşları
Halledilmemiş, çözülmemiş öfke yumruları. Olumlama Cümlesi:
Tüm geçmiş sorunları kolaylıkla çözüyor ve ortadan kaldırıyorum.

Baş Dönmesi

Kararsız, dağınık düşünme. Dikkatle bakıp görmeyi reddetme. Olumlama Cümlesi:
Tam anlamıyla merkezdeyim ve huzur içindeyim. Yaşamak ve neşeli olmak iyi ve güvenli (tehlikesiz)

Boyun
Olaylara esnek ve sevecen yaklaşım boyundaki sıkıntıyı giderir.

Burun akması

Yardım isteme, icsel feryat, aglama. Olumlama Cümlesi:
Beni mutlu kılan, yollarla kendimi seviyor ve rahatlıyorum.

Candida
Kendini çok dağılmış hissetme. Bir hayli düş kırıklığı ve öfke. İlişkilerde çok şey talep etme ve karşındakine güvenmeme. Olumlama Cümlesi:
Olabileceğimin en iyisi olmak için kendime söz veriyorum ve hayatta en iyisine layığım. Kendimi ve diğerlerini seviyor, takdir ediyorum.

Depresyon

Sahip olma hakkına sahip olmadığını hissetmekten kaynaklanan kızgınlık. Umutsuzluk.
Olumlama Cümlesi:
Artık diğer insanların korkularının ve sınırlamalarının ötesine geçiyorum. Kendi hayatımı yaratıyorum.

Disk Kayması
Hayat tarfından hiç deseklenmediğini hissetmek (sanmak). Kararsızlık.
Olumlama Cümlesi:
Hayat tüm düşüncelerimi destekler; bu yüzden kendimi seviyor ve onaylıyorum. Her şey yolunda.

Dişeti Sorunları
Verdiği kararları sürdürememe. Kararsızlık. Olumlama Cümlesi:
Ben kararlı bir insanım. Verdiğim kararları sürdürüp tamamlıyor ve kendimi sevgiyle destekliyorum.

Diz rahatsızlıkları
Diz gurur, kibir ve egoyu temsil eder. Diz rahatsızlıklarının mental nedeni; inatçı ego ve gurur. Eğilmezlik, esnek olamama.Korku. Teslim olmama. Olumlama Cümlesi:
Ben esnek ve akıcıyım. Kolaylıkla eğiliyor ve akıyorum. Her şey yolunda.

Egzama
Soluk kesici kin. Zihinsel patlamalar. Olumlama Cümlesi:
Uyum ve barış, sevgi ve mutluluk beni kuşatıyor ve içimi kaplıyor. Emin ellerde güvenlik içindeyim.

Mültipl Skleroz

(Beyin ve Omurilik dokularının sertleşmesi)
Zihinsel katılık, katı yüreklilik, demir irade, eğilmezlik. Korku. Olumlama Cümlesi:
Sevecen, sevinçli düşünceler seçerek sevecen, mutlu bir dünya yaratıyorum. Emin ellerde ve özgürüm.

Felç
Korku. Dehşet. Bir durumdan ya da kişiden kaçış. Direnme. Olumlama Cümlesi:
Tüm hayatla birim. Her durum için tam anlamıyla yeterliyim.

Fıtık
Kopmuş, uyumu bozulmuş ilişkiler. Gerilme, zora gelme, sorumluluklar, yanlış yaratıcı ifade. Olumlama Cümlesi:
Zihnim hafif ve uyumlu. Kendimi seviyor ve onaylıyorum. Kendim olmakta özgürüm.
*
Fistül
Korku. Serbest bırakma, koyuverme sürecinde bir tıkanma. Olumlama Cümlesi:
Güvenlik içindeyim. Yaşam sürecine bütünüyle güveniyorum.
*
Gastrit
Süregelen belirsizlik. Kötü beklentiler. Kaygılanma. Olumlama Cümlesi:
Kendimi seviyor ve onaylıyorum. Emin ellerdeyim.
*
Gaz sancıları
Sıkı tutma. Korku. Sindirilmemiş fikirler. Olumlama Cümlesi:
Gevşiyor ve hayatın içimden rahatça akmasına izin veriyorum.
*
Guatr
Acı çektirildiği, cezalandırıldığı için nefret duyma. Kendini kurban olarak görme. Kendisini hayatta engellenmiş hissteme. Olumla Cümlesi:
Hayatımın hakimi, yöneticisi benim. Kendim olmakta özgürüm.
*
Hepatit
Değişikliğe direnme. Korku, öfke, nefret. karaciğer öfke ve gazabın yeridir.
Olumlama Cümlesi:
Zihnim arınmış ve özgür. Geçmişi bırakıyor ve yeniye doğru ilerliyorum. Her şey yolunda.
*
Hipoglisemi
(Kandaki normal şeker oranının azalması)
Hayatın sorumlulukları, yükleri yüzünden bunalma. "Hayatın ne anlamı var ?" tipi duygu ve düşüncelerin egemen oluşu. Olumlama Cümlesi:
Şimdi hayatımı aydınlık kolay ve neşe dolu kılmayı seçiyorum.
*
Hodking Hastalığı
( Lenf Bezi Kanseri)
Yeterince iyi olamama konusunda çok büyük bir korku ve kendini suçlama. insanın -kanın kendini besleyecek özü kalmayıncaya dek- çılgınca sürdürdüğü kendini kanıtlama yarışı içinde yaşam sevincini unutması.
Olumlama Cümlesi:
Kendim olmaktan çok mutluyum. Olduğum halimle yeterince iyiyim. Kendimi seviyor, beğeniyor ve onaylıyorum. Sevinç veriyor ve alıyorum.
*
İdrar Yolu İltihabı
Öfkeli duygular. Kızgın olma. Suçlama. Olumlama Cümlesi:
Hayatımda sadece sevindirici deneyimler yaratıyorum.
*
İnme
(Nüzul)
Vazgeçme. Direnme. Değişmektense ölmeyi yeğleme. Hayatı reddetme.
Olumlama Cümlesi:
Hayat değişimdir ve ben yeniye kolayca uyabilirim. Hayatı, geçmişi, şimdiyi ve geleceği kabul ediyorum.
*
İntihar
Hayatı sadece siyah-beyaz olarak görme. Başka bir çıkış yolu görmeyi reddetme.
Olumlama Cümlesi:
Ben olanaklar bütünlüğü içinde yaşıyorum. Her zaman başka bir yol vardır. Emin ellerdeyim.
*
Kanser
Derin bir biçimde incinme, yaralanma. Uzun, zamandır süren kızgınlık. İnsanı yavaş yavaş yiyip bitiren derin bir sır ya da üzntü. Nefretleri taşıma.
Olumlama Cümlesi:
Tüm geçmişi sevgiyle bağışlıyor ve serbest bırakıyorum. Dünyamı sevinçle doldurmayı seçiyorum. Kendimi seviyor ve onaylıyorum.
*
Kaşıntı
İnsanın kendi doğasına zıt düşen arzular duyması. Doyumsuzluk. Vicdan azabı. Kaçmak ya da kurtulmak için için kaşınma.
Olumlama Cümlesi:
Şimdi ve burada huzur içindeyim. Tüm ihtiyaç ve arzularımın yerine getirileceğini bilerek benim için hayırlı olanı kabul ediyorum.

Kemik (Osteoporoz)
Zihinsel baskılar ve gerginlik. Desteksiz kalma. Olumlama Cümlesi:
Hayati bütünüyle icime cekiyorum. Kendimi destekliyorum, gevsiyorum. Hayatın akisina güveniyorum.

Kolestrol
Mutluluk kanallarını tıkama
Olumlama Cümlesi: Hayatı seviyorum. Mutluluk kararlarım sonuna kadar açık

Menopoz
Yaslanma korkusu. Kendini iy ive hata hissetme.
Olumlama Cümlesi: Tüm yas dönemi degisiklikleri sirasında dengeli ve huzurluyum. Bedenimi seviyorum.

Sırt
Haytın destegini temsil eder. Duygusal destekten yoksunluk. Sevilmedigini temsil hissetme. Olumla Cümlesi: Kendimi seviyor, onaylıyorum. Hayat beni destekliyor.

Yüksek tansiyon
Uzun süren cözülmemis duygusal sorun.
Olumlama Cümlesi: Gecmisimi bırakıyorum. Huzur icindeyim.
alinti : Louise L. Hay' in " Tüm Hastalıkların Zihinsel Nedenleri " adlı kitabında

Diyaframı Kullanma ve Doğru Nefes Alma


























Nefes almadan yaşamamız mümkün değil,peki onu yeterince önemsiyor muyuz? Nefesimiz ne kadar kontrol altında..Ona dikkat edin, o ne kadar kontrolümüzdeyse hayatımız da o kadar kontrolümüzde….

Teknolojinin hızlandırdığı yaşamımızda maddeye gömülerek tüketilen yaşamlarımızda her gün artan huzursuzluklarımız,mutsuzluklarımız ve yaşamımızın giderek anlamsız hale gelmeye başlaması bu günlerde herkesin olağan durumu halinde….

Oysa bütün bunları kontrol altına alabileceğinizi biliyor musunuz? Kadim çağlardan beri insanın fizik,duygu,zihin ve bedendeki sıkışıklık ve blokajların açtığı rahatsızlıkların gidilmesi için meditasyon,yoga,reiki ve manyetik şifa gibi çalışmalar geliştirilmiştir..AMA BU ÇALIŞMALARIN DAYANDIĞI EN ÖNEMLİ TEMEL TEKNİK, NEFES ÇALIŞMALARI OLMUŞTUR…

Doğru Nefes almak vücudumuzun sağlıklı kalması ve ihtiyaç duyduğu oksijenin alınması;atık ve toksinlerin vücuttan atılması açısından çok önemli…Yeterli oksijen iç organların,hormon salgılayan bezlerin,sinir sisteminin ve beynin çalışması için şart…Beynimizin diğer organlardan daha fazla oksijene ihtiyacı var…Yeterince oksijen alınmadığında,zihinde bulanıklık,negatif düşünce depresyon,işitme ve görme bozuklukları başlıyor..Yaşlanmanın en belirgin sebebi hücrelerin yetersiz oksijen alması.Akut dolaşım bozukluğunun kalbe giden oksijeni durdurması kalp krizine;beyne giden oksijeni durdurması beyin kanaması ve harabiyetine yol açıyor…Düzgün ve yeerli nefes alamayanlar kendilerini sürekli yorgun ve depresif hissediyorlar…Uyku düzenlerinde sorun yaşıyorlar.Aynı döngüde kalmaları bağışıklık sistemlerini zayıflatıyor..Canlı olmamanın ve genç kalmanın en önemli şartı temiz kan dolaşımı..Bunu sağlamanın en önemli yolu da nefeslerimizde saklı…Doğru nefes alarak organlarımızın beslenmelerini sağlayıp,hücrelerimizin verimliliğini arttırmak.kaçınılmaz bir gerçek..Doğru nefes almak yaşam süremizi uzatacağı gibi,bize son derce sağlıklı bir ciltte kazandırıyor..Doğru nefes alanlar karbondioksitli ortamlarda yada heyecan ve stres sırasında dengesiz tepkiler veriyor…Çünkü kırmızı kan hücreleri oksijeni organlarımıza daha yüksek oranda taşıyor..

Birçoğumuz hep ağzımızdan nefes alıp veriyoruz…Bu bize anatomik rahatsızlık sağlayan son derce yanlış bir davranış…Oysa doğrusu bunun tam tersi..Kadim kayıtlarda rahat ve kendini kasmadan durarak,karnımızı dışarı doğru genişleterek,göğsümüzü de full nefesle doldurarak tam nefes tekniği uygulamak…Yani diyaframımızı da kullanarak nefes almak…Yaşam süremizde bu yanlış, diyaframımızın zayıflayarak potansiyelini kaybetmesine sebep oluyor…Ortalama bir yetişkin dakikada ortalama 14 kere nefes alıp veriyor…Bu 24 saate 20 bin160 kez nefes alıp verdiğimiz anlamına geliyor..Yani günde 20 bin kere yaptığımız hatanın bizde ne gibi sonuçlara yol açtığını anlamamak mümkün değil…

İŞTE BU NEDENLE KENDİMİZE BİR İYİLİK YAPIP ÖNCE DOĞRU NEFES ALIP VERMEYİ ÖĞRENMEMİZ GEREKİYOR…
****************************************

[Resim: angel_falls_b.jpg]
Doğru nefes almak ciğerlerin tamamının kullanıldığı bütünsel bir hareket olmasına rağmen, konunun daha iyi anlaşılması için nefes almayı üç ana kısma ayırıyoruz.

A) Üst solunum
B) Orta solunum
C) Diyafram solunumu

Üst solunum; hemen herkesin kullandığı en az ciğer kapasitesinin kullanıldığı nefes alış şeklidir. Ciğerlerdeki havanın % 10 u sirküle edilir. Sığ ve yetersiz bir nefes alıştır. Korku, endişe, heyecan, yarış, rekabet içindeyken yoğunlukla ve mecburen alınır.

Orta solunum; mide adaleleri ve kaburgalar arasında kalan ciğerlerin orta bölümünü de kapsayan bir nefes alış şeklidir. Üst ve orta solunum beraber hareket eder.Ciğerlerdeki havanın % 30 u sirküle edilir. Eğitim almış konuşmacı ve şarkıcıların kullanabildiği nispeten daha kapasiteli bir nefes alış şeklidir.

Diyafram solunumu; Mide üzerini kaplayan diyafram adalesinin alta doğru esnemesiyle açılan boşluğa ciğerlerin alt loplarının genişleme imkânı bulduğu ve ciğerlerin tamamının kullanıma sokulduğu bir nefes alma biçimidir. Ciğerlerdeki havanın yaklaşık % 50 si sirküle edilebilir. Diyaframla birlikte, orta ve üst solunum beraber hareket eder. Genişlemeyi, sonsuz kabulü, koşulsuz sevgiyi ve birlik bilincini beraberinde getirir.

Nefes almanın tek ve bütünsel bir hareket olduğunu ifade etmeme rağmen en az iki aylık bir süreç için tamamen diyaframınızı çalıştırmaya ve diyafram nefesine konsantre olmanız gerekiyor. Diyaframı önce hissetmeli, daha sonra kullanma kabiliyeti oluşturabilmelisiniz. Bu çalışma bir çok teknik içermektedir. Başlamak için önce diyaframı hissetmelisiniz.
Yüzüstü yere yatılarak ellerin çene altında tutulduğu timsah duruşu adı verilen pozisyon diyaframı hissetmeniz ve diyaframdan nefes almaya başlamanız için uygun olabilir. Sırt üstü yatarak kalın bir kitabı veya yaklaşık beş kiloluk bir ağırlığı göbek deliğinizin üzerine gelecek şekilde koyarak aldığınız nefeslerle kaldırmaya çalışmanız, diyaframı hissetmeye yardımcı olabilir. Bu çalışmayı en az beş dakika, ağırlığı vücudunuz algılamayı unutuncaya yani ağırlığın vücudunuzun bir parçası olduğu algılamasına geçinceye kadar bu çalışmayı yapabilirisiniz. Mekik ve sınav çekmek bu hissiyatı kuvvetlendirebilir. Oturduğunuz yerde ayaklarınızı yerden bir kaç santim kaldırarak bel ve mide ve diyafram adalelerinizi kuvvetlendirebilirsiniz.
Bunu her gün üç ayrı zamanda çalışarak nefesin diyaframdan alınışıyla ilgili bir fikre sahip olmaya başlayabilirsiniz.

Basit, fakat faydalı bir nefes egzersizinin adımları şöyledir:

Burnunuzdan yavaş bir şekilde ama alabildiğinizce çok nefes alın.
Sonra yine yavaş bir şekilde ağzınızdan verin.
(1) ve (2)'yi bir kere daha tekrarlayın.
Şimdi de burnunuzdan nefes almaya başlarken ağır ağır dörde kadar sayın.
Nefesi vermeye başlarken de altıya kadar sayın.

Nefes vermeyi, nefes almaktan daha yavaş yaptığınızdan emin olun.
Nefes verirken kaslarınızın rahatladığını ve gevşediğini hissedin.
Bu nefes egzersizini gerildiğiniz veya bunaldığınız herhangi bir yerde ve zamanda yapabilirsiniz.


* * * * * * * * * * * * * *

DİYAFRAM NEFESİNDE DİKKAT EDİLECEK AL TIN KURALLAR;
1- Nefes alırken derin, sık, çabuk, düzenli, gerilmeden, gürültüsüz alıp vermeyi öğrenmelisiniz.
2- Nefesinizi kesinlikle burnunuzdan alıp, ağzınızdan vereceksiniz.
3- Nefesinizi alış, tutuş ve veriş zamanlamanız 1- 4 -2 formülüne uygun olmalı.
4- Yani nefesinizi 2 saniyede almışsanız 8 saniye içinde tutacak ve 4 saniyede vereceksiniz.
5- Nefes alırken akciğerlerinizi zorlayınız. Nefesi uzun süre alıp tutmayı öğreniniz.
6- Bir anda fazla alınan oksijen baş dönmesine yol açabilir.
7- Amaç ciğerleri büyütmektir. Ama ciğerler bir anda büyümez. İdeal bir diyafram nefesi kısa sürede oluşturulamaz. .Çalıştıkça diyaframınızın geliştiğine tanıklık edeceksiniz.
8- Eğer gırtlağı fazla sıkarak havayı, tutmaya kalkarsanız gırtlak yorulur. Ses bozulmaya başlar.
9- Konuşmaya başladığınızda aldığınız hava bir çırpıda boşalıp bitmemelidir. Aynı havayı en uzun süre kullanmayı öğrenin. Ama bu sırada kasılmamalı ve gırtlağın kapanmasına neden olamamalıyız. Yoksa hırıltıdan başka bir şey çıkaramayız.


"DOĞRU NEFES ALMA VE DİYAFRAM KULLANMA EGZERSİZLERİNE ÖRNEKLER;

Örnek;

1) Şimdi, her hangi bir tabure veya sandalyeye, oturacağınız şeyin ucuna kadar gelerek yarım oturun. Bacaklarınızı mümkün olduğunca birbirinden ayırarak açın.
2) Vücudunuzla bacaklarınızın arasına doğru mümkün olduğunca eğilin.
3) Bu pozisyonda kalarak nefes almaya çalışın. Nefes aldığınızda, göğüs kafesinizin genişlemediğini, sadece karın ve böbrek üstü bölgelerinden genişlediğinizi gözlemleyin.
4) Doğrulun ve nefes alın. Bu defa alt bölgenin genişlemediğini sadece
göğüs kafesinin genişlediğinin farkına varın.
5) Bir defa daha eğilin ve nefes alın. Bu kez aldığınız nefesi doğrulduğunuzda da almanız gereken doğru nefes olduğunu bilerek. Nefes alış verişlerinizi bir süre izleyin ve doğrulduğunuzda hatırlamak üzere kendinizi programlayın.
Tekrar doğrulun. Biraz evvel eğik olmanızın size kazandırdığı orijinal nefes alışı tekrarlayınız. Eğik durumda aldığınız gibi göğüs kafesinizin genişlemediği ve yukarı hareketlenmediği, buna karşın göbek deliğinizin altından, böbreklerinizin ve kalçalarınızın biraz üstünden geçen hayali çemberi genişleterek nefes alın.
7) Tekrar eğilin ve nefes alın. Bu pozisyonda hissettiklerinizin ne kadarını doğrulunca yapabildiğinizi hatırlayın.
8) Doğrulun. Eğik olduğunuzda aldığınız nefesin aynısını alıncaya kadar bu tekrarları sürdürün.


Örnek;

Sandalye veya benzeri sert bir zemine oturun. Ellerinizi tercihen bacaklarınızın üzerine bırakın. Mümkün olduğunca karın, mide ve kalçalarınızı kasarak hissedin, sonra iyice serbest bırakın. Kalça, mide ve karın kaslarınızı tekrar kasarak sıkıştırırken ciğerlerinizdeki bütün nefesi sonuna kadar verin. Kalça, mide ve karın kaslarınızı serbest bıraktığınızda yeni alacağınız nefesin biraz evvel sıkarak ve kasarak hissettiğiniz bölgeye alınmasına gayret gösterin. Nefesi bu bölgeden aldığınıza emin oluncaya kadar bu çalışmayı tekrarlayın.


Örnek;


Diyaframı hissetmek ve göğüs kafesinde genişleme olmadan nefes almayı gerçekleştirmek için atkı, kemer veya bir metre uzunluğunda kalın bir ip alın. Sandalye veya taburede otururken atkıyı birer ucundan tutarak gerin. Başınızın arkasına geçirip sırtınıza dayayarak iki ucu göğüslerinizin önünde düğümlenecek şekilde iyice sıkın. Bu şekilde göğüs kafesinizi atkı ile kontrol etmiş olacaksınız. İyice sıktığınız için göğüs kafesinin genişlemesi ile alacağınız yanlış nefesin farkına daha rahat varacaksınız.
Şimdi, iki elinizle sırtınızdan geçirip önden çekerek sıktığınız atkının açılmamasına dikkat ederek, karın çevresinden nefes almaya başlayın. İki elinizle çekerek germenize rağmen atkının genişlediğini fark ediyorsanız. Diyafram nefesi alamıyor, bunun yerine üst solunum yapıyorsunuz demektir.
Elinizle sıktığınız atlı hiç açılmadan sadece karın bölgesinden nefes alıp vermeye başladığınızdan emin oluncaya kadar çalışmayı sürdürebilirsiniz.


Örnek;

İslam anlayışı içinde Allah ve hu zikirleri ile yapılan çok kuvvetli bir nefes çalışması vardır. Özellikle güne baslarken veya çok sinirlendiğiniz anlarda ya da önemli bir is öncesi stres hali oluştuğunda bu solunum çalışmasının faydası olacaktır. Bu çalışma çok çabuk bir vecd hali ( meditatif hal ) oluşturduğu gibi, nefes eksersizi olarak da kullanılan bir çalışmadır. Çalışma çok basittir;
Gözler kapalı otururken, sesi kullanmadan sadece nefesle fısıldayarak, nefes alırken “Allah”, verirken “Hu” diyerek, düzenli bir ritm tututurmanız gerekiyor. Allah kelimesini yavaşca nefesi içeri alırken fısıldayıp, Hu kelimesini sertçe fısıldayarak nefesi vermek gerekiyor.
[Resim: gassho%20meditation.jpg]
Örnek;

Gassho duruşu ile Nefes Alma Tekniği
Bu alıştırmayı her zaman her yerde özellikle negatif bir şey hissettiğinizde, kızdığınızda, üzgün olduğunuzda ve korktuğunuzda yapın.
Bu nefes alma alıştırmasının amacı düşünceye konsantre olmaktır. Bu yolla her zaman kendinizi daha iyi hissedeceksiniz. Hissetme ve bilme kabiliyetiniz açılacak. Elleriniz daha hassaslaşacak. Dolaysı ile enerjiyi daha çok hissedeceksiniz.
Sandalye veya bir tabureye oturun ve gözlerinizi kapatın. Gassho pozisyonunu alın. ( ellerinizi avuçlarınız birbirine yapışık olduğu halde parmaklar yukarı bakacak şekilde göğsünüze yaklaştırın.)
Yavaş ve sakin bir diyafram nefesi alın.
Ellerinizi yukarı kaldırın. Ellerinizle ve tüm vücudunuzda enerjiyi hissedin.
Yavaş ve sakin bir şekilde nefesinizi verirken ellerinizi yavaşça aşağıya indirin ve tam kalbin üstünde gassho pozisyonunda tutun..
Tekrar diyafram nefesi alırken enerjinin parmaklarınızdan girip karnınıza doğru aktığını canlandırın kafanızda.
Nefesinizi verirken enerjinin karnınızdan parmaklara doğru aktığını ve dışa doğru adeta fışkırdığını hayal edin ve bu çalışmaya bir süre devam edin.
Gassho duruşu ile bitirin ve enerjiyi topraklayarak nötralize edin.


NEFESLE AĞRI VE SANCIYI DIŞARI TOPLAMAK

1) Bir tabure veya sandalyeye oturarak gözlerinizi kapatın.
2) Nefes alırken ağrı veya sancıyı bulunduğu yerden iki kaşınızın ortasına taşıyın.
3) Ağrı veya sancıyı nefesinizi tutarak omuriliğinizi izleyen bir hattan hara dediğimiz bölgeye taşıyın. ( göbek deliğinin iki parmak altında içeriye doğru dört parmak mesafede ikinci çakra dediğimiz elma hacminde yoğun enerjitik bölge )
4) Nefesinizi tutmaya devam ederek haraya topladığınız acı veren enerjiyi kuyruk sokumunuza transfer edin.
5) Nefesinizi vererek ağrı veya sancı enerjisini kuyruk sokumunuzdan dışarıya atın.
Ağrı veya sancın tamamen bitinceye kadar çalışmayı tekrarlayın.


sağlığınızı tepeden tırnağa geliştirme;
Kısıtlayıcı nefes alma modelleri, bilinçaltı savunma mekanizmalarının tatsız duyguları “bastırma”sını sağlar. Öyle ki bu tür sağlıksız nefes alma modelleri genelde çok eskilere, hatta doğuma kadar geri giden travmatik duygusal veya fiziksel olaylar ile başa çıkmak için yapılmış girişimlerin sonucudur. Duygular ifade edilmeden bastırıldığında, bilinçli olarak itilirler ya da bilinçaltında “bastırılır”lar (yani akılda ve vücutta kronik gerginlik halinde kalırlar). Bu tür ifade edilmemiş duygular/hisler, kaçınılmaz olarak ağrı ve hastalık halinde ortaya çıkarlar. Duygular bir tür enerjidir, bu nedenle yok edilemezler (Einstein’ın yıllar önce kanıtladığı gibi, enerji yok edilemez), sadece biçim değiştirebilirler. İşte bizim sorumluluğumuz, bu enerji vücutlarımıza ve/veya aklımıza hastalık getirmeden önce onu dönüştürmektir.

Bolluk içinde yaşam;
Nefes almak, refleks olarak yapılan bir metabolizma işlevidir, fakat dizginleri ele aldığımızda bilinçli bir işlev haline gelir. Transformal Nefes sonuçta yaşamlarımıza bilinçli olarak canlılık kazandırmamızı sağlayan ve rastgele düşüncelere ve olaylara kendimizi bırakmamızı önleyen özelliğinin nedeni işte budur. Kendimizi olayların akışına bırakabiliriz ya da hayatımızı yönetebiliriz, seçim bize kalmıştır. Dizginleri ele aldığımızda, bolluk duygusu oluşturmak basit bir işe dönüşür. Bolluk duygusu olmamasının nedeni, genelde hiçbir şeyin yeterli olmadığına ya da değerli olmadığına inanmamızdır. Transformal Nefes, bu sınırlayıcı inançları temizler, böylece alışkanlık olmuş “baltalayıcı” davranışlarımızdan kurtuluruz.

Mükemmel İnsan ilişkileri;
Hiç yakınınız olan birinin her zaman davranışlarınızı, düşüncelerinizi, yaşamınızı denetlemek istediği oldu mu? Çoğu kişi, sevilmeye giden tek yolun başkaları üzerinde denetim kurmaktan geçtiği kanısındadır. Böylece kendimizi güvende hissederiz, bize gereksinim duyulduğuna, istendiğimize, arzu edildiğimize inanırız. Transformal Nefes ilişkilere yepyeni bir perspektif getirmektedir, çünkü insanın özü ile canlı ve yadsınamaz bir düzeyde iletişim kurmasını sağlar. Bu bağlantı sayesinde, isteyebileceğimiz tüm sevgiye zaten sahip olduğumuzu anlarız ve insanları manipüle ederek asla ulaşılamayacak bir kalite düzeyine yükseliriz. Kafamızdaki “Senden nasıl çok şey alabilirim?” sorusu “Sana ne kadar çok şey vermeme izin vereceksin?”e dönüşür.

Tüm düzeylerde güç kazanma;

Dünyanın en iyi atletleri, tam diyafram nefes alma tekniğini bilmeselerdi en iyi atlet olamazlardı. Bu tekniğin önemi bir kere anlaşıldıktan sonra, nefes almakta başlıca araç olarak ustalaşmak gerekir. Böylece aklımız odaklanır, vücudumuz enerji kazanır ve özellikle de kaslarımız güçlenir. Ayrıca odaklanma, performans ve dayanım düzeyleri yükselir.

Enerji düzeyini arttırma ve stresi azaltma;

Yapmak istediğiniz her şeyi yapacak enerjiniz olmadığı için hüsrana uğradığınız hiç oldu mu? Aklınıza ve vücudunuza ayrılan enerjiyi arttırmanın en önemli yolu, kan dolaşımınızdaki oksijen düzeylerini arttırmaktır. Enerjimizin yüzde yetmişini (%70) nefes alarak elde ederiz. Transformal Nefes seansları, aldığınız oksijen miktarını aniden ve büyük ölçüde arttırarak size enerji kazandırmaktadır. Ayrıca solunum mekanizmalarının (kaslar, akciğer dokuları, alışkanlık modelleri) kişi stres altında iken daha çok oksijen alması sağlanır, böylece endişeye kapılarak kaçma veya kavga etme reaksiyonları engellenir.

alinti: http://www.nefeslehayat.com
http://www.yogaevim.com/category/nefesin...li-sirlari
ayrica bakniz http://www.uzmantv.com/konu/dogru-nefes-almayi-ogrenin