tag:blogger.com,1999:blog-16331994068703809822024-03-21T22:20:21.113-07:00Kendi Kendine TedaviBu blog bizlere öğretilmeyen alıştığımız dışarıdan gelen tedavi metodlarının yanında kendi iyileşme potansiyelimizi göstermek amacıyla oluşturulmuştur,biz inansakta inanmasakta bu dünyadaki en gelişmiş teknonojilerden çok daha üstün bir bilgeliğe ve sisteme sahip olan insan bedenin kendisidir.Bu bilinç ve enerji sistemi iyice anlaşılırsa hertürlü hastalığın aynı şekilde kişinin kendi bireysel çalışması ile olumlu sonuçlar alacağı ortaya çıkar.fantasticvolkhttp://www.blogger.com/profile/06933470522670388050noreply@blogger.comBlogger55125tag:blogger.com,1999:blog-1633199406870380982.post-11908203550959350032016-12-17T13:41:00.000-08:002016-12-17T13:41:13.167-08:00Şifa ve tamamlayıcı tıp üzerine önemli bir kitap <div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://scontent-frt3-1.xx.fbcdn.net/v/t1.0-9/15380861_1321531414544778_2097232600873056962_n.jpg?oh=bfa44ccf093a967f6f5b9571210d8d66&oe=58DF1639" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" height="320" src="https://scontent-frt3-1.xx.fbcdn.net/v/t1.0-9/15380861_1321531414544778_2097232600873056962_n.jpg?oh=bfa44ccf093a967f6f5b9571210d8d66&oe=58DF1639" width="320" /></a></div>
<br />
Kitabı yeni gördüm, henüz okumadım ama ön sözü ve <span class="text_exposed_show"><a href="https://l.facebook.com/l.php?u=https%3A%2F%2Fissuu.com%2Fdomingo636%2Fdocs%2Fsifa-ornek-sayfalar&h=WAQHV_z96AQGpxicK5zgZupEvzWqv0-hbdIENoZ-V7xoycw&enc=AZPZ1GMFQp6LsA0S5fnHvuvJjFXITshjSjHh5Mq05aiTaYVi9Xf7Ir_691gi8rFYdkPWmTBPhgtsGXnDp8GhI0DtNe04fiBfsDrnqhORXSDxCz2VY7EtN06Kx-6IQbfpEqkiS81MacUKwTQ4zrPLAuSvvZIXB8SNZN-0ajXa-dMtDa3mgsg4RUZYLRC40i4_aKyoVk_-1IKS2VcQmecnlj6b&s=1" rel="nofollow" target="_blank">https://issuu.com/domingo636/docs/sifa-ornek-sayfalar</a> ilk giriş bölümü oldukça iyi ve şifa konusunda önemli bir kitaba benziyor.</span><br />
<br />
"Zihin bedeni etkiler, bunu biliyoruz. Bir melodiyle<span class="text_exposed_show">
tüylerimiz diken diken olur, bir görüntü karşısında gözyaşı dökeriz ve
bir temas kalp atışlarımızı değiştirir. Ama soru zihin bedeni
iyileştirebilir mi olduğunda, umut taciri yeni çağ guruları tarafından
istila edilmiş, bırakın inanmayı, üstüne kafa yormanın bile akıldışı
görüldüğü bir sahada buluruz kendimizi. Doğru, zihnimiz -kimilerinin
pazar-ladığı gibi- kanseri yenecek mucizevi bir ilaç değil ama bir ağrı
kesici ya da antidepresan işlevi görebildiğini gösteren bilimsel
araştırmaları nereye koyacağız?</span><br />
<span class="text_exposed_show"><br /> Jo Marchant'a göre insanlığın ortak
çıkarı bu alanı yok saymaktan değil, tersine şüpheciliği elden
bırakmadan merak ve inatla gerçekle masalı birbirinden ayırmaktan
geçiyor. Büyük yankı uyandıran ve Kraliyet Akademisi Bilim Kitabı Ödülü
finalisti olan kitabı ŞİFA'da, heyecan verici araştırma ve vakaların
peşinden dünyayı dolaşarak şu sorulara cevap arıyor:</span><br />
<span class="text_exposed_show"><b><br /> Alternatif tıbba yönelmek hepten bir yanılgı mı, yoksa bir fark yaratabilir mi?<br /> Düşüncelerimiz, inançlarımız ve duygularımız fiziksel sağlığımızı etkileyebilir mi?<br /> Zihnimizi bedenimizi iyileştirmek üzere eğitebilir miyiz?"</b></span><br />
<span class="text_exposed_show"><br /></span>fantasticvolkhttp://www.blogger.com/profile/06933470522670388050noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1633199406870380982.post-17002338805881878122016-02-12T03:17:00.001-08:002016-02-12T03:26:23.480-08:00 Çocuk Yogası <div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
Sağlıklı bir toplum yaratmak istiyorsanız önce çocukları sağlıklı olmalarını sağlayacak yöntem ve pozitif düşünceyi öğretmek gerekli.Bu konuyu çocuklarınız için mutlaka araştırıp en azından haftada 1 günde olsa gelecekleri için faydası mutlaka olacaktır.İnternet üzerinden çocuk yogası, yoga for kids kelimelerini aratıp , daha çok video ve bilgiye ulaşabilirsiniz.Sevgilerle : )<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/o2tyFhwhMMg/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/o2tyFhwhMMg?feature=player_embedded" width="320"></iframe></div>
<br />
<br />
<br />
<header class="cs-heading-title">
<h1 class="cs-page-title">
<span style="font-size: small;">Çocuk Yogası Nedir?
</span></h1>
</header>
Çocuk
Yogası, Klasik Yoga duruşlarının çocuklar için uygun standartlara
dönüştürülerek uygulandığı; eğlence, disiplin, kendine güven ve
sorumluluk duygusuyla birleştiği, bireysel ve eşli egzersizlerden oluşan
hareketler bütünüdür. <a href="http://www.yogaevim.com.tr/cocuk-yogasi-nedir">http://www.yogaevim.com.tr/cocuk-yogasi-nedir</a>/ <a href="http://www.yoganesli.com/cocuk-yogasi.html">http://www.yoganesli.com/cocuk-yogasi.html</a><br />
<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<a href="http://klasikyoga.com/yoga/cocuk-yogasi/cocuk-yogasi-nedir">http://klasikyoga.com/yoga/cocuk-yogasi/cocuk-yogasi-nedir</a>/ <a href="http://www.hurriyet.com.tr/cocuk-yogasi-6205993">http://www.hurriyet.com.tr/cocuk-yogasi-6205993</a><br />
Bu konuda ülkemizde Dr.Neslihan İskit'in çocuk yogası dvd'sinden bir bölüm.<br />
<br />
<iframe allowfullscreen="" frameborder="0" height="270" src="//www.dailymotion.com/embed/video/xdc02i" width="480"></iframe><br />
<a href="http://www.dailymotion.com/video/xdc02i_dr-neslihan-iskit-cocuk-yogasi_lifestyle" target="_blank">Dr. Neslihan İskit - Çocuk Yogası</a> <i>paylaşan: <a href="http://www.dailymotion.com/yoganesli" target="_blank">yoganesli</a></i>
<br />
Bugün çocukların daha küçük yaşlardan başlayarak, okul, çevre baskısı,
akranları arasındaki yarış ve ailelerin, onlardan bekledikleri başarı
nedeniyle yoğun bir stres altındadırlar. ÇOCUK YOGASI onların dünyaya
bakış açılarını değiştirerek stressiz ve rahat, yeni öğrenme metodları
ile şimdi ve geleceğe hazır olmalarına yardımcı olur.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/jNydCvszTOU/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/jNydCvszTOU?feature=player_embedded" width="320"></iframe></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/XbaEQUJEwKw/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/XbaEQUJEwKw?feature=player_embedded" width="320"></iframe><iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/EmeTZGr_R5Q/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/EmeTZGr_R5Q?feature=player_embedded" width="320"></iframe></div>
</div>
</div>
</div>
fantasticvolkhttp://www.blogger.com/profile/06933470522670388050noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1633199406870380982.post-13850499815141890912012-10-21T01:59:00.000-07:002013-01-22T14:24:22.483-08:00Dr.Erhan Özer:İYİLEŞMEYECEK HASTALIK YOKTUR-ŞİFA SENDE ! <div class="separator" style="clear: both; text-align: left;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhm14dUcBa-d2-_uE1v2ezpz6zpxZPT5bDM5pPO-T2-7f0qcLCgM4FPEtd6s1o3MPZFRsYuHnwY1sraS9V0OVUQq6-6Hv4NXaq3T_ADD9nfGpmQ8JIydq-gTqe9DdFf5bTk7QlHxzzv3K0/s1600/sifa_Sende.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhm14dUcBa-d2-_uE1v2ezpz6zpxZPT5bDM5pPO-T2-7f0qcLCgM4FPEtd6s1o3MPZFRsYuHnwY1sraS9V0OVUQq6-6Hv4NXaq3T_ADD9nfGpmQ8JIydq-gTqe9DdFf5bTk7QlHxzzv3K0/s1600/sifa_Sende.jpg" /></a></div>
<br />
<b>Mutlaka herkesin özelikle şeker,migren v.s kronik hastalığı olanların okuması gereken bir kitap.<br />Bir doktor tarafından bu kadar detaylı enerji tıbbı ve zihnin hastalıktaki rolünü farkedip yazmış olması gerçekten muhteşem geldi.<br />Özellikle doktor hayatı boyunca sistemi ve neden kronik hastalıkları çözemediğini<br />sorgulamış ve çözümünü aramış.Aradıkçada pek çok şeyi keşfetmiş.</b><br />
<br />
<b>Kitapta doktorun anastesiziden akapunktura ordanda bütünsel tıp anlayışına giden yolculugunu detaylarıyla anlatmış.</b><br />
<b>Özellikle bilimsel içeriği,deneyimleri,regulasyon blokajı,akapunkturun ve bioenerjinin hücre ve organlardaki etki mekanızması,doğal yaşam,hastalıkta zihnin rolü,bütünsel tıp anlayışı v.s gibi yazıları müthiş gerçekten.Özellikle doktorların okuması ülkemizdeki tıp anlayışının bir an önce değişmesi gerekiyor.Bu şekilde öncü insanlar oldukça bilim çevreleride bazı gerçekleri görecektir diye umuyorum.Enerji v.s inanmayan reddeden yoksayan bir doktor bile bu kitabı okuduktan sonra aynı kalamaz diye düşünüyorum.</b><br />
<br />
<b><br />Kitap Hakkında:</b><br />
<br />
Gerçek bir tıp doktorundan, ruhunuzdaki ve bedeninizdeki iyileşme gücünü keşfederken sağlığınızı, kilonuzu, hayatınızı daha iyi yönetmenizi sağlayacak eşsiz bir başvuru kitabı...<br />
<br />
Vücudu hasta eden temel neden: asitlenme... Asitlenmeden kurtulmak için yenmesi gereken gıdalar... Hastalıkların kaynağı olan duygusal çatışmalar... Kanserle değil korku ile savaş... protein diyetlerinin zararları...Ve iyileşmeye giden yolda bilmemiz gereken her şey...<br />
<br />
"Merak etme, iyi olacaksın!"<br />
<br />
Hastaların doktorlarından duymayı bekledikleri ilk cümle bu değil mi sizce de? iyileşmeye ilk adım. Bütün ilaçlardan önce verilmesi gereken ilk doz şifa!<br />
Çünkü hasta olan beden bu hastalığı iyileştirme gücüne de sahip.<br />
Ve bütün hastalıklar, bedenin bize "içimizde" yolunda gitmeyen bir şeyler olduğuna dair gönderdiği mesajlardan ibaret.<br />
<br />
Dr. Erhan Özer Şifa Sende ile işte bu büyülü iyileştirme gücünün kodlarını çözüyor. Okurlarını "yeni çağ tıbbı" mucizesi ile tanıştırırken bütün hastalıkların iyileşme sürecine girmesini sağlayacak "şifa formüllerini" açıklıyor.<br />
<br />
"Her zaman için ortadan kaldırılabilecek bir acı, artık hiç umudun kalmadığı düşünülen anlarda bile, kumaş gibi dokunulabilecek bir umut ipliği vardır. Bugün iyi bir doktor, hastasının sadece bedenine değil aynı zamanda ruhuna nüfuz etmeyi başarabilen, hastasıyla empati geliştirebilen ve kendi bilgisinin berraklığını kaybetmeden hastasının psikolojik yükünü paylaşabilen bir doktordur. O doktorlardan olan Erhan Özer kansere veda yolculuğumun önemli kilometre taşlarından biridir."<br />
<br />
<b>Dida Kaymaz, Kansersiz Yaşam Derneği Başkanı</b><br />
<br />
Kanserden diyabete, obeziteden kemik erimesine bütün hastalıklar iyileştirilebilir!<br />
Bu iddialı tezin sahibi Dr. Erhan Özer sağlık ve tıbba bakışınızı kökten değiştirecek, çığır açacak şifa formüllerini Şifa Sende kitabında anlatıyor.<br />
<br />
Şifa Sende gerçek bir tıp doktorundan, ruhunuzdaki ve bedeninizdeki iyileşme gücünü de yadsımayan, sağlığınızı, kilonuzu, hayatınızı daha iyi yönetmenizi sağlayacak eşsiz bir başvuru kitabı…<br />
Bütün hastalıkların bedenin bize “içimizde” yolunda gitmeyen bir şeyler olduğuna dair gönderdiği mesajlardan ibaret olduğunu söyleyen Özer, hastalığı var eden bedenin onu iyileştirme gücüne de sahip olduğunu söylüyor. Şifa Sende okurları yeniçağ tıbbı ve frekans tedavisi ile tanıştırırken günümüzün çok tartışılan konularında da ezber bozan tezler öne sürüyor.<br />
<br />
<b>Kitapta yer alan ve çok önemli açılımlar yaratacak görüşlerden bazıları şunlar:</b><br />
<br />
• Dukan, Karatay gibi PROTEİN diyetleri vücuda zarar veriyor.<br />
• Hastalığı yaratan temel etken ASİTLENME’dir…<br />
• Kadınların can düşmanı SELÜLOİT aslında hayat kurtarır.<br />
• Asıl zararı KOLESTEROL değil kolesterol ilaçları verir.<br />
• Kazalar, zehirlenmeler, yaralanmalar dışındaki tüm hastalıkların gerçek nedeni DUYGUSAL ÇATIŞMALARDIR.<br />
• Kanser değil kanserle başlayan KORKU öldürür.<br />
<br />
<br />
Beden ve ruh sağlığını yeniden kazanmak için frekans kartları hediyesiyle sunulan kitap hakkında, kansere karşı verdiği mucizevi savaşta kazanan taraf olan, Kansersiz Yaşam Derneği Başkanı<br />
Dida Kaymaz şunları söylüyor:<br />
<br />
<br />
‘Bugün iyi bir doktor hastasının sadece bedenine değil aynı zamanda ruhuna nüfuz etmeyi başarabilen, hastasıyla empati geliştirebilen ve kendi bilgisinin berraklığını kaybetmeden hastasının psikolojik yükünü paylaşabilen bir doktordur. O doktorlardan olan Erhan Özer kansere veda yolculuğumun önemli kilometre taşlarından biridir. ‘<br />
<br />
ISBN: 978-605-09-1043-8<br />
Sayfa Sayısı: 266<br />
Ebat: 14×21 cm<br />
Yayın Tarihi: Eylül 2012<br />
Sayfa Sayısı: 266<br />
Dili: Türkçe<br />
Yayınevi: Doğan Kitap<br />
Yazar:Erhan Özer<br />
Kaynak : <a href="http://www.dogankitap.com.tr/kitap/%C5%9Eifa+Sende-1654%22%3Ehttp://www.dogankitap.com.tr/kitap/%C5%9Eifa+Sende-1654">Doğan kitap </a><br />
<a href="http://www.dr.com.tr/Kitap/Sifa-Sende/Erhan-Ozer/Egitim-Basvuru/Saglik/Beden-Sagligi/urunno=0000000412758">D&R adresi</a>fantasticvolkhttp://www.blogger.com/profile/06933470522670388050noreply@blogger.com6tag:blogger.com,1999:blog-1633199406870380982.post-55628771322516811292011-01-12T14:13:00.001-08:002013-01-22T14:24:22.537-08:00Sağlık ve Hastalık<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhClx1O9LhnugjSnqE-vIn-gfIwVDG58z2-b2-05x6O4R9ZdyMCtU83EOzRejX238osp9MDWlCa6wlzklpC_ZXSWPDkNRSch2M57ZuviXefSCJqoXX7kZ_6F2Zx8jLtXo1NGGk6jfCZ6eSn/s1600/Health3.jpg"><img style="float:left; margin:0 10px 10px 0;cursor:pointer; cursor:hand;width: 390px; height: 354px;" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEhClx1O9LhnugjSnqE-vIn-gfIwVDG58z2-b2-05x6O4R9ZdyMCtU83EOzRejX238osp9MDWlCa6wlzklpC_ZXSWPDkNRSch2M57ZuviXefSCJqoXX7kZ_6F2Zx8jLtXo1NGGk6jfCZ6eSn/s1600/Health3.jpg" border="0" alt="" /></a><br /><br /><br />Fiziksel olarak hastalandığımızda, hayata karşı yaklaşımımız, zihinsel ve duygusal dengemiz bundan kaçınılmaz bir şekilde etkilenir ve hayal kırıklığı ya da ümitsizlik hisleri içerisine gireriz. Aynı şekilde kendimizi üzgün, mutsuz ya da kızgın hissettiğimizde genellikle fiziksel olarak da ıstırap çekeriz: Başımız ağrır, midemiz bulanır ya da kaslarımız ağrır. Fakat mutlu ve neşeli olduğumuzda ise bedenimiz canlı, enerjik ve sağlıklıdır. Zihin ve beden arasında direkt bir ilişki vardır. Biri diğeri olmadan etkilenemez, Eylem daima düşünceyi izler ve biz ne düşünüyorsak o oluruz. Bu, hastalandığımızda ya da iyileştiğimizde ne olduğunu daha iyi anlamamız içinönemli bir noktadır.<br /><br />Çağdaş insan hastalıklar karşısında şaşkına dönmüş durumdadır. Baş ağrıları, soğuk algınlığı, kabızlık hatta kansere bile o kadar alıştık ki bu türden rahatsızlıkların gerçekten ender olaylar olması gerektiğini unuttuk.Yine hastalık, yaşantımıza o denli derinden kök salmıştır ki, çok hatalı bir şekilde onu normal karşılar durumdayız. Pek çok operasyonlar geçiriyor, büyük miktarlarda ilaç tüketiyoruz, Ve öyle ki sağlık durumumuz sosyal tartışmaların ana konusu haline gelmiştir. Fiziksel sorunlardan, bizimle pek ilgisi yokmuş gibi ve neredeyse bize başkaları tarafından empoze edilmiş şeyler gibi bahsediyoruz. Bedensel güçlüklerimizi istenmeyen bir mal gibi taşıyor, yine de onlardan kurtulmayı istemiyoruz. Hastalıklarla öylesine içli dışlı olduk ki onlarsız hayat, doktora gitmeden, reçeteyazdırmadan, şikayet edecek bir şeyimiz olmadan yaşamak bizi telaşa düşürüyor. Ulaştığımız noktada içgüdü ve sezgilerimizle olan temasımızı bütünüyle kaybetmiş ve hastalıkların Tanrı'nın buyruğu olduğuna inanacak, kontrolumüzün dışında olduğunu kabul edecek bir duruma gelmiş vaziyetteyiz. Sağlık, yalnızcajiyi bir kadere sahip görürken şanslı birkaç kişinin elindedir. Onlar acı çeken geri kalanlarımız gibi değillerdir!<br /><br />Her ne kadar meselenin üzücülüğü meydandaysa da daha acı gerçek, sağlık ya da hastalıkla davranışlarımız ve hayat tarzımız arasındaki ilişkinin bilinip uygulanmasındaki kavrayış eksikliğinin görülmesidir. Zihin ve bedenin karşılıklı olarak birbirlerini etkilediklerini kabul etmediğimiz için ileriye doğru adım atamıyoruz. Sonuçta biz kendi bedenimiziz. Başka birisinin bedeni değiliz ve kendi bedenimizden ayrı değiliz. Beden vasıtasıyla kendimizi ifade ediyor ve çevremizdeki dünya ile ilişki kuruyoruz. Bedenimiz, bizim ifade aracımız olduğuna göre, neysek onu ifade edecektir. Bedenimiz hastaysa, bir parçamız hasta demektir. Hasta olmak bizden ayrı birşey değildir. Hastalık, varlığımızdaki bir dengesizliğin dışa vurumudur.<br /><br />Zihnimizi mikroskobun altına koyamadığımız için onun yerine hücrelerimizi yerleştirdik ve sadece beden üzerindeodaklanarak zihin ve beden arasındaki bütünsel ilişkiyle olan temasımızı yitirdik. Örneğin, iletişim kurma, "içimizi dökme" ihtiyacı ile öksürüğümüz arasında bağlantı kuramıyoruz. Onun yerine öksürük şurubu alarak içsel çatışmamızı bastırıyoruz. Gerginlik ve omuzlarımızdaki yük hissini,içimizde uzun süre tuttuğumuz suçlulukla birleştiremiyoruz.<br /><br />Bunun yerine zamanla, omuzlar bükülüyor ve sorunlanmıza geri dönüyoruz. Ve suç aynen kalıyor. Ya dakabızlığı, işleri oluruna bırakmaktaki yetersiz1iğimize veya doğal olmayışımıza bağlayamıyoruz. Bir müshil alıyor ve sabitleşmiş davranış kalıplarımız içinde yaşamaya devam ediyoruz , sonuçta direncimizi kaybedip hasta oluncaya kadar, korku veya endişe bizitüketip, canlıhkve enerjimizi yok ediyor.<br /><br />Zihin ve beden arasindaki ilişki, aslında öylesine bütünleşmiştir ki, psikolojik ya da duygusal sebepleri bulunamayacak hemen hemen hiçbir hastalık yoktur. Bedenin farklı bölgeleri farklı psikolojik durumları yansıtır ve tüm varlığıınızı kapsayan sürekli bir enformasyon değiş tokuşu vardır:<br /><br />Bugün hastalıkların zihinden kaynaklandığı konusunda tüm şifa uzmanlan birleşmektedirler. Fakat aynı zamanda zihnin pek çok seviyelerden oluştuğunu da hatırlamak gerekir. Bedenimizde her birinin kendi özel fonksiyonu olan farklı bölgelerden düşünüp hissettiğimiz fikrine dönersek, bunu anlamak kolaylaşır. Düşünce olarak verdiğimiz daima o anda bedenimizde sıktığımız bölgeye geri dönüp yerleşecektir. O an hep bizimle yaşar; nitekim biz onu yargılanmızda, korkularımızda, illüzyonlarımızda hapseder ve özgür olamayız."<br /><br />Hastalıklar günden güne artmaktadır, çünki yaşamımız giderek artan baskılar tarafından eş zamanlı olarak tehdit edilmektedir. Stres hastalığı azdıran en temel faktördür. Asabilik, öfke, endişe, ümitsizlik, korku, şok, hayal kırıklığı, kuruntu, keder, suçluluk, kin, nefret, depresyon, kararsızlık, baskı, yalnızlık, üzüntü, obsesyon, darılma, gürültü vs. gibi haller stres e sebep olur. Stres içsel gerilim oluşuncaya, kaslar sıkışıncaya kadar birikir. Sıkışmış kaslar kan akışını ve sinirlerin fonksiyonunu etkiler. Bunlar da sırayla salgı bezlerini etkilerler. Tüm fiziksel yapımızın düzenli bir biçimde çalışması, dolaşım, sinir ve hormonal sistemlerin işlevlerini uygun şekilde yerine getirmelerine bağlıdır. Bu düzen bozulmaya başladığında, fiziksel rahatsızlıklar baş gösterır.<br /><br />Eğer stresin sebeplerini bulabilir, gevşemeyi geliştirebilir, zihni sakinleştirebilir ve iç huzur duygusunu keşfedebilirsek, o zaman kaslar rahatlatılabilir: Böylece sıkışmış damarlar ve sinirler serbest kalarak yeniden düzenli bir şekilde iş görürler. Salgı bezleri ve organlar öz gıdalarla yeniden beslenir ve sonuçta fiziksel iyileşme başlayabilir.<br /><br />Hayal kırıklığı, öfke ya da suçluluk gibi duyguları mikroskobun altına koyamayacağımıza göre, tutucu tıp arızalı organ ve dokuları rahatlatmak ya da yatıştırıcılar ve anti depresanlar vermek suretiyle yardım etmeye çalışmaktadır. Bu aynen, tekrar olmayacağı umuduyla duvardaki bir çatlağı sıvamaya benzer. Sorunun gerçek sebebini halletmez. Sağlığın doğal bir şekilde meydana gelmesi için yapılan daha derin seviyede iyileştirme; stresi, stresin sebeplerini. ve meydana getirmiş olduğu etkileri ortadan kaldırmak demektir. Açıkçası tıp uzmanları ile şifacılar arasında oluşacak yakın irtibat, hepimiz için yararlı olabilir. İnsan yalnızca fizik beden değildir, sadece zihin olmadığı gibi. Varlığının tüm yönleri -zihinsel, duygusal, fiziksel ve spiritüel- bütünün sağlığı ile yakından ilgilidir.<br /><br />Burada doğal şifa ile tutucu tıp arasındaki bir başka farkı. işaret etmek enteresan olacaktır: Bir doktor, hastasının rahatsızlığını anlatmasını isteyerek onu dirileyecek ve daha sonra insan bedeni hakkındaki bilgisine dayanarak sorunu teşhis edebilecektir. Oysa bir şifacı, hastalık ya da arızalı bölge hakkında herhangi bir bilgiye sahip olmadan sadece enerjiyi gönderecek ve bedene giren ruhsal enerji doğal bir biçimde zayıı bölgelere ulaşacaktır. Eğer işin içinde teşhis olsaydı, tedavi sorun üzerinde yoğunlaşacak ve sorunun esas sebebine derinlemesine temas edilmeyebilecekti. Semptomları teşhis etmemekle enerjiye, müdahalemiz olmadan çalışması için izin vermiş oluruz. İşleyen sürece güvenip sadece bir aracı rolü oynadığımızı kabulederiz. Böylece kişisel benliğimizi en az derecede işin içine katmakla daha etkili ve kapsamlı bir iyileşme elde ederiz.<br /><br />Tutucu tıp şüphesiz bize yardım etmekte ve zaman zaman gerekli de olmaktadır. Ancak gerçek sebebi gidermeden, hastalığı sağlığa çevirmek ve daha derin iyileşme mümkün değildir. Bu şekilde enerji ve dürtü sağlandığında beden bütünüyle sağlığını yeniden kazanma yeteneğine sahiptir. Fakat meydana getirdiğimiz ve beslediğimiz mantal ve duygusal haller bu süreci engeller. Kendimizi tekrar bu tür bir tavırlanma ve bu tavrın sağlığımız üzerinde meydana getirdiği etkiler içerisinde buluveririz. Elbette hasta olmayı istemeyiz. O halde kimse bizi hasta edemez; hastalık yalnızca içimizden gelir. Şu gerçeği kabul etmeliyiz ki bunu maksatlı olarak yapmıyor olabiliriz; fakat her şeye rağmen sebep bizdedir.<br /><br />Yaşamımızdaki dışsal stresleriri fark edilmesi nispeten kolaydır. Fakat stres yüklü düşünce formlarının fark edilmesi -kökleşmiş davranışlarımızın farkında olmadığımız için- o kadar kolay değildir. Farkında olsaydık, hiç birimiz aslında ıstırap çekmekten hoşlanmadı ğımız için onları sürdürmemiz de mümkün olmazdı. Aslında hastalık, kendimize karşı ne kadar sorumsuz olduğumuzu görmek ve kendimizi koruma ve sevme sorumluluğunu tekrar kazanmak için gerçek bir uyarı veren harika bir fırsattır. "Şifa, Yaradanımızla başlangıçta olduğu gibi bir olmak için 'bütünleşmek' demektir. İncil'deki 'günahlarımızdan kurtulup şifaya kavuşmak' sözüyle anlatılan budur. Günah; gerçekten sadece bir eksikliktir. bilgi eksikliği, uyku hali ve ihmaldir. Bu hayattan ötealeme böyle bir hal içinde geçseydik çok yazık olurdu."<br /><br />Gevşeme (yoga ve t'ai chi ch'uan gibi teknikler yoluyla ve meditasyon Doğu'da günlük yaşamın olağan ve bütünleyici bir parçası olarak kabul edilir. Batı'da kolayca vazgeçilmemesine rağmen bu tür uygulamalar "uç" olarak nitelenir. Bizler Batı'da stres ve kanserden tutun, kalp hastalıkları, ülser, depresyon ve zihinsel dengesizliğe kadar varan pek çok hastalıktan mustarip durumdayız. Batı'ya 1960'larda gelen Doğu tradisyonları bizim için büyük bir lütuf olarak kabul edilmelidir. Gevşemeyi öğrenmezsek yaşadığımız stresler yakın zamanda büyük hasarlara yol açacaktır.<br /><br />Zihin, alıcılık ve araştırıcılık haline yükseltilebilirse, o zaman ilerleme kaydedilebilir. Tedaviye gelme eylemi ilk adımdır. Bu, değişimin ortaya çıkması için bir arzunun belirtisidir. Fakat stresin sebepleri çok derin ve bizi çeşitli yönlerden etkiler vaziyette olabilir. Bu yüz den tedavi ile birlikte, bu içsel düşünce formlarının yüzeye çıkartılması ve tanınması için bir danışma gerekebilir. Bu çalışma, çözümsüz kalan sorunlar yüzünden hastalığın tekrarlamasını önler. Diğer yöntemlerle birlikte uygulanan karışık tedaviler (danışmanlık, psikoterapi, akupunktur. osteopati hatta tutucu tıp) fevkalade makbuldür. Amacımız uyum halinin yakalanmasıdır. Araçlar çeşitli olabilir. Hiçbir yol diğerinden daha iyi ya da daha kötü değildir. Hepsi farklıyönlerden iş görür ve birlikte çalışarak bir bütünü oluştururlar.<br /><br /><span style="font-weight:bold;">Beklentiler</span><br /><br />Kendi hastalıklarımızı kendimizin yarattığını kabul edebilme yeteneği, bir şifa tedavisinden neler beklediğimizi gösterir. Pek çok kimse bir mucize beklentisiyle gelir ve bir celsede iyileşemeyince hayal kırıklığına uğramış ve incinmiş bir şekilde gider. Bu tür insanlar mucizevi bir tedaviyi bulmak için büyük miktarda para ve zaman harcayıp, kendi içlerine bakmak için hemen hemen hiç zaman harcamayan insanlardır. Böyle bir durumda şifacı ne yaparsa yapsın hiçbir şey olmaz ve hastalık sürer. Alınan herhangi bir tedavi biçimi bize yalnızca yardım edebilir; iyileşme'yi sağlayamaz. Aynı zamanda bizim de sonuca ulaşmak, huzur halinin içimize işlemesineizin vermek, sağlığımız için sorumluluk duymaya açık olmak ve iç huzurumuzu sürdürmeye çalışmak için istekli olmamız gerekmektedir.<br /><br />Şifanın en ilginç yönlerinden biri sorunun içsel sebebinin ne olduğunun çoğunlukla hasta tarafından bilinmeyecek olmasıdır (zaten şuurlu olarak bunu bilmesine gerek yoktur). Sorun görünürde şuursuz, daha derin bir düzeyde çözülür, Hasta belki de kolunda hissettiği bir ağrı sebebiyle tedavi için gelebilir. Uygulanan tedavi yoluyla ağrı hafifler ve sonuçta hasta gerilimden, endişeden ve hastalık korkusundan kurtulduğunu hissederek sakinleşir. Aslında ağrıya sebep olan stres, ağrı çekmekten duyulan stresten kurtulmakla kaybolur.<br /><br />İlk tedavide genellikle sinir sistemini rahatlatan, zihinsel ve duygusal hallerimiz arasında bir dengelenme oluşturan, gevşeme, canhlık ve kanın temizlenmesini sağlayan bir enerjinin içimize aktığını hissederiz. Kaslar, dokular, lifler ve kemikler beslenir ve temizlertir. Bir sonraki celsede enerjinin daha derinlere işleyerek direkt olarak soruna yöneldiği görülür. İlk aşamada sağlanan sakinlik ve huzurla beden, iyileşme sürecini başlatmaya hazır hale gelecektir.<br /><br />Bu söylenenler elbette mucizevi iyileşmeleriri olamayacağı anlamına gelmez. (Burada bir celsede aniden iyileşmeyi kastediyoruz.) Bu durum; genellikle hasta ilerlemeye gerçekten hazır olduğunda, içsel stresIerinden kurtulmuş olduğunda ve geriye sadece düzeltilmesi gereken küçük bir fiziksel dengesizlik kaldığında gerçekleşebilir. Böyle bir duruma tanık olmak gerçekten çok güzeldir. Ancak bu çok ender olur ve ne yazık ki şifacının çevresinde (medyanın da körüklemesiyle) kendilerinin de böyle mucizevi bir şekilde iyileşeceğini uman insanlar toplanır. Ve sonuçta hüsrana uğrarlar.<br /><br />Deneyimler bize, böyle anı iyileşmeler olabilse de şifanın akümülatif bir süreç olduğunu öğretmiştir. Bedendeki rahatsızlık. 'çabucak iyileştirilebilen basit bir baş ağrısı olarak kendisini gösterebilir. Fakat daha sık olarak derinde yatan iç çatışmalar biçiminde ortaya çıkar.<br /><br />Fiziksel iyileşmenin gerçekleşebilmesi için bu çatışmaların dengelenmesi gerekecektir. Eğer hastalık ilerlemiş ve şiddetli hasarlara yol açmış ise her zaman tam bir iyileşme sağlanamayabilir. Bununla beraber sağlık durumumuzun temelini davranışlarımız oluşturduğunagöre şifa, psikolojik ve zihinsel hallerimize değerli bir yardım ve enerji sunabilecektir. Davranışlarımızdeğiştiğinde genel bir mutluluk hissi gelişir. Ölüme yakm durumlarda korku yerini huzura bırakabilir. Buna yaşanmış bir olayla örnek vermek istiyoruz: Susan isimli bir hasta, kan ve kemik kanserine yakalanmıştı ve er geç ölecekti. Fakat tedavi gördükten sonra kendisinde dikkat çekici değişimler meydana geldi. Acımasız ve kederli kişiliği sevecen ve iyi niyetli bir hale dönüşmüştü. Saçlarının tekrar uzamaya başlaması ve beklenenden dört ay daha fazla yaşaması gibi fiziksel gelişmeler de olmuştu; ancak en büyük ilerleme onun davranışlarındaydı. Neşeli, pozitif bir halde,Tanrı'yla bütünleşme hisleri içerisinde öldü.<br /><br />O kadar aşırı olmayan olaylarda hastalar, tedavinin fiziksel düzeyden daha süptil düzeylerde etkili olduğunu kabul etmeyebilirler. Fakat solunurnun sakinleştiğini, uykularının düzene girdiğini, günlük beslenmelerinin değiştiğini, eskisi kadar kolay sinirlenmediklerini fark etmezler. Hep, anında oluşan fiziksel gelişmeler bekliyoruz ve böylece diğer değişikliklere tedavinin doğrudan sonuçları kadar önem vermiyoruz.<br /><br /><span style="font-weight:bold;">Sınırlamalara Paydos</span><br /><br />Davranış ve beklentilerimize bakarak düşüncenin gücünü görmeye başlayabiliriz. Düşünceler, eylemlerin öncüsüdür. "İsteyin, alacaksınız." Bir tedavi isteği sırasında, içeriye doğru açılır ve hastalığımızın sebeplerinden kurtulmak için niyetimizi belirtiriz. Bu, içsel düzeyde bir şeyler alabileceğimiz bir teslim oluştur. Eğer istekte bulunmazsak, kapalı kalır ve kendi sınırlandırmalarımız tarafından sıkıştırılırız. İstemek, almanın gerçekleşmesini sağlar.<br /><br />Herhangi bir yerde uyumsuzluk hali yaratan bir enerji dengesizliği varsa şifa buna yardımcı olabilir. Aynı şekilde evlilik ya da insanlarla ilişkilerimize ait sorunlar (boşanmalardan kaçınılması, ailelerin yeniden birleşmesi) alkol ya da uyuşturucu bağımlılığı (hastalarda bir kliniktekine benzer şekilde, bağımlılığın azalması semptomları görülebilir), şizofreni, epilepsi, depresyon, duygusal ya da psikolojik travmalar gibi zihinsel rahatsızlıklar (sinirsel enerjileri dengeleyerek) ya da insana ıstırap veren binlerce fiziksel şikayetten herhangi biri gibi pek çok hastalıklar şifa yoluyla iyileştirilebilir.<br /><br />Kanser, zihinsel özür, romatizma, mahtipıl sıkleroz vb. gibi onulmaz kabul edilen belirli durumlar vardır. Bu, aslında tutucu tıbbın yetersizliğinden ve o hastalıkları bu şekilde etiketlernesinden dolayıdır. Fakat hayatın olduğu her yerde değişim olabilir. Hiçbir şey mutlak olarak aynı kalamaz. Bedenimizdeki hücreler sürekli ölür ve yenilenir. Böylece dönüşüm için daima fırsat mevcut olur. Bizim kendimize empoze ettiklerimizden başka hiçbir sınırlandırma'yoktur. Eğer iyileşebileceğimize yürekten inanırsak iyilesiriz. Düşünce tavrımız, hücresel yapımızı sandığımızdan çok daha fazla etkiler.<br /><br />Hastalık, sıkışmış ya da sarsıntıya uğramış bir enerji halidir; sağlık ise serbest ve sakin bir enerji halini ifade eder. Aradaki fark açıktır ve eğer uygun olduğunu hissedersek hastalanmıza bunu ifade ederek yardımcı olabiliriz. Böylece bize ıstırap verebilecek dertler, pozitif bir ışık altında görülebilir. Artık hastalıklarımıza sabırla tahammül etmek durumunda değiliz. Enerjinin nerede ya da nasıl sıkışmış hale geldiğini gözleyerek, davranışlarımızın altında yatan unsurlan görerek ve daha huzurlu bir zihin hali geliştirerek kendimize yardımcı olmak için bir şeyler yapabiliriz. Neden hasta olduğumu zu bir görmeye başladık mı iyileşme yolu açılacaktır. Hastalık, hangi seviyede ve hangi derecede olursa olsun, olabilecek en olumlu şeydir. Çünki bize gelişim imkanı sunar.<br /><br /><span style="font-weight:bold;">Nüksetme</span><br /><br />Stres ya da fiziksel sorunların nedeni çok derinlerde kök salmış sa o zaman tedaviden bir süre sonra -iyileşmiş gibi görünmesi ne rağmen- sorun tekrar ortaya çıkabilir. Bu, davranışlarımız nedeniyledir. Enerji serbest hale gelmiş, iyileşme gerçekleşmiş, fakat stresin tekrarlanması sorunu tekrar yaşatmıştır. Bu, şartları yineleyecek bir korku -onları yeniden yaratacak kadar büyük bir korku- yoluyla ya da o olmadan kayıp hissi duyulacak kadar kökleşmiş şartlar bulunduğunda olabilir. Hasta olma korkusuyla yaşayan ve bu yüzden sık sık hastalanan kişilere pek çok kez rastlamışızdır. Korku daima stres yaratır, stres ise hastalığa öncülük eder.<br /><br />Her ne kadar bir tedavi etkili olabilse de, sonuçta sadece bir araçtır. Hasta, iyileşme sürecini kendi kendine meydana getirmek zorundadır. Fiziksel şartların iyileştirilmesi ve kendini iyi hissetmek resmin tümü değildir. Sağlığın normal ve doğal bir hale gelmesi için davranışlarımızı ve yaşam biçimimizi değiştirmek zorundayız. Sağlığın ve canlılığın sürdürulmesi tüm varlığımızla pozitif bir yaklaşım içerisinde olmamıza -lafla değil gerçekten- bağlıdır. Stres, yüzeysel düşüncelerimiz kadar varlığımızın daha derin, daha süptil yönleri tarafından da etkilenir. İçimizin derinliklerinde hala şüphe ve endişe pusuya yatmış beklerken, son derece pozitif davranabilir hatta düşünebiliriz!<br /><br />Sağlıklı durumda olmak, büyük dürüstlük ister. İçsel korkularımızı kabullenmez ve her şey yolundaymış gibi yaparsak bunun acısını çekecek tek kişi biziz. Böyle olması gayet doğaldır, çünki pek azımız kendisini endişeli, suçlu ya da korkmuş bir şekilde göstermek ister. Herkesin bizi güçlü, sevecen ve güvenilir bir insan olarak görmesini ister ve kendimizi böyle inandırırız. Tekrar hastalandığımızda ise bedenimiz bize bu aldatmacayı hatırlatmaktadır. Davranış kalıplarımız, altlarında yatan anlamın ne olduğunu görünceye kadar, yaşamımızda kendilerini sürekli bir biçimde tekrarlayıp dururlar. Pek çoğumuz buna aşinayızdır. Kendimizi, felaketle sonuçlanan bir ilişkiden diğerine koşarken; her yıl düzenli olarak aynı zamanda hasta olurken; sürekli ev taşırken; belirli olayları izleyerek oluşan baş ağrıları içerisinde ya da bizi gerçek anlamda değiştirecek hiçbir şey bulamayacağımız pek çok terapistin kapısını aşmdırırken görebiliriz .. İçsel değişikliğeaçık olmadan göreceğimiz- herhangi bir tür tedavi de (tutucu ya da alternatif) aynı şekilde sonuçlanacaktır. Hiç kimse bizi hasta edemeyeceği gibi kurtaramaz da.fantasticvolkhttp://www.blogger.com/profile/06933470522670388050noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1633199406870380982.post-78636695112356450922010-11-14T00:35:00.000-08:002017-10-08T06:08:22.883-07:00Gözler ve kendi kendine iyileştirme SistemiLeo Angart Danimarkalıdır ve 1970’lerin başından beri Hong Kong’da yaşamaktadır. Çeşitli ülkelerde danışman ve eğitmen olarak Nöro-Lenguistik Programlama, Hipnoz ve Pranik Şifa konularında hizmet sunmaktadır. BBC Channel 4, CNN International, Channel 7 Australia gibi kanallarda çalışmasını aktarmıştır. <br />
<br />
<blockquote class="tr_bq">
<b>Görmek bize doğanın sunduğu en değerli armağandır. ‘Size bir krallık vereceğiz, buna karşılık hangi duyularınızdan vazgeçersiniz’ deseler, herhalde görme en son vazgeçeceğiniz duyunuz olurdu. </b></blockquote>
<br />
Görmek basittir. Gözünüzü açar ve görürsünüz. Ama zamanla işler karışır ve bu değerli armağanı kaybetmeye başlarsınız. Neden bu kadar çok insanda görme bozukluğu var hiç düşündünüz mü? Bu konuda çalışmalar başlayalı 200 seneyi geçti. Uzman kişiler ise, yaş ilerledikçe gözlerin bozulduğunu, gözlük kullanmaktan başka yapacak şey olmadığını ve göz bozukluğu ilerledikçe gözlüğün de uygun aralıklarla değiştirilmesi gerektiğini savunurlar. Karamsar bir tablo ama neyse ki doğru değil. <br />
<br />
Bu yüzyılın başlarında William H. Bates (1860-1931) isimli New York’lu bir göz doktoru görme alanının sürekli değiştiğini keşfetti ve doğal görme biçimini irdeleyen çalışmalar yaptı. Bu, Bates’in yaşlılık dolayısı ile kendisinde oluşan hipermetrobu (Presbyopia) iyileştirme çabalarının bir ürünüdür. Bates hayatı boyunca çeşitli göz hastalıkları karşısında çok kısa sürede başarıya ulaştı. Örneğin 1903 yılında okul çocuklarının miyop olmasını engelleyen basit bir teknik geliştirdi. 1912’de bu tekniğin New York’daki okullarda yaygınlaşmasıyla miyop çocuk sayısı %6’dan %1’e indi. Ama hala acaba neden bu kadar çok çocuk gözlük kullanıyor? Tıp dünyasında, Dr. Bates’in çalışmalarının hakettiği ilgiyi görmediği kanısındayım. Amerikalı yazar Aldus Huxley, Bates Metodu ile göz bozukluğunu iyileştirdi ve yaşadıklarını 1975’de yayınladığı ‘Görme Sanatı’ isimli kitabında dile getirdi. Mier Schuider isimli doğuştan kör bir genç adam, Bates Metodu ile görmeye başladı. Hayatını Bates Metodunun yayılmasına vakfeden Dr. R.S. Agarval Hindistan’da ‘Mükemmel Görme Alanı Okulu’nu kurdu ve katarakt, hipermetrop, astigmat, miyop... binlerce hastaya şifa dağıttı. <br />
<br />
Ben 26 sene gözlük kullandım. Daha sonra bazı insanların uzun egzersizler sonucu görmelerini iyileştirdiklerini öğrendim. Batı kültüründe yetişmiş biri olarak çabuk sonuç almak isteyen bir yapım vardı. 1993’de (Richard Bandler ve John Grinder’in yazdığı) ‘Trance-formations, Neuro-Linguistic Programming and the Structure of Hypnosis’ isimli bir kitap elime geçti. Bu kitabın 166. sayfasında hipnozla bir hastayı beş yaşına döndürdükleri ve hipnoz süresince hastanın görme işlevinin mükemmel olduğu yazıyordu. Daha sonra hastayı bu özelliğini koruyarak bugüne getirip hipnozu bitirdiklerinde hasta iyileşmişti. <br />
<br />
Bu o kadar heyecan vericiydi ki ben de hemen bu işi yapabilecek bir hipnozcuya başvurayım dedim ama böyle birini bulamadım ve iyileşmek için başka çareler aramaya başladım. Çeşitli imgeleme (visualization) teknikleri denedim. Bu çabalarımdan ancak %25’lik bir fayda gördüm. İmajinasyon ve imgeleme, William Bates’in 100 yıl önce farkına vardığı gibi gerçekten önemli faktörler. <br />
<br />
Beni çok etkileyen bir başka araştırma da MPD (‘multiple personality disorder’ – çok kişiliklilik) üzerine yapılan bir çalışmadır. Şikago’da bir psikiyatrist hipnoz ile MPD hastalarının farklı kişiliklere girmesini sağlayabiliyordu. Bu deneylerde aynı kişinin görme bulgularının o sıradaki kişiliğine göre değiştiği keşfedildi. Daha sonra filmi de çevrilen ‘Three faces of Eve’ isimli romanın kahramanı Chriss Sizemore, o sırada içinde bulunduğu kişiliğe göre astigmat, hipermetrop veya renk körü oluyordu. Bir MPD hastası diabetik bir kişilikte iken insuline gereksinim duyarken, diabetik olmayan bir kişilikte ilaca hiç ihtiyaç göstermiyordu. <br />
<br />
Gözün şekli ve tansiyonunda oluşan değişiklikler ölçülebilir. Aynı fiziksel yapının, içinde bulunulan ruhsal duruma göre farklı fiziksel bulgular vermesi, bu tür problemlerin çözümünün de zihinsel olduğunu düşündürüyor. Bu araştırmalar bizi yaş ilerledikçe görme kaybının normal olduğu inancını sorgulamaya itiyor. <br />
<br />
1980’li yılların başlarında Choa Kok Sui ile tanıştım ve ‘Pranik Şifa’ (Pranic Healing) dünyasına adım attım. Pranik Şifa yöntemi ile gözlerdeki statik (durağan) enerjiyi normal enerjiye çevirebiliyorsunuz. Bir hafta günde 2 saat bu yöntemi denedim. Önceleri gözlüksüz öğle saatlerine kadar idare edebiliyordum. Bir haftanın sonunda ise artık gözlüğe hiç ihtiyaç hissetmiyordum. O gün bugündür de gözlük kullanmıyorum. <br />
<br />
Bu seminerde siz de doğal görmeyi keşfedeceksiniz. Ben, kimsenin gözlük, lens gibi aygıtlara ihtiyacı olduğuna inanmıyorum. Ayrıca doğal görme yeteneklerinize tekrar kavuşmanın birden fazla yolu var. Önemli olan rahatlamayı öğrenmek ve dünyayı olduğu gibi görmek. <br />
<br />
Hipnoz, NLP (Nöro-Lenguistik Programlama) ve Pranik Şifa deneyimlerim nedeniyle bu seminer, orijinal Bates Metodunun ötesinde, oldukça zengin bir kapsama sahip. Ben görmenin zihinsel kısmını şu dört elemanın bir dengesi olarak değerlendiriyorum : <br />
<br />
<b>• İmgeleme : Meditasyon / rahatlama</b><br />
<b><br /></b>
<b>• İnanç : Hayatınızın bir döneminde görmek istemediğiniz ya da size çok aykırı gelen şeyler görmüş olmak, kısıtlayıcı bazı inançların gelişmesine yol açabilir. NLP bu konuda çok etkin ve hızlı yöntemler sunmaktadır.</b><br />
<b><br /></b>
<b>• Enerji : Pranik Şifa ile görme sisteminizdeki statik (durağan) enerji kısa sürede size canlılık veren bir enerji biçimine dönüşebilir. William Bates, gözlerin kapatılarak yüzün güneşe çevrilmesini önerir. Ancak günümüzde bu amaçla kullanılabilecek çok çeşitli enerji kaynakları vardır.</b><br />
<b><br /></b>
<b>• Fiziksel egzersiz : Gözlük taktığınızda göz kaslarınız daha az kullanıldıkları için zayıflar ve Bates egzersizleri gibi egzersizlerle tekrar güçlendirilmeleri gerekir.</b><br />
<b>Benim görme konusunda oluşturduğum temel varsayımlarım şunlar : </b><br />
<blockquote class="tr_bq">
<br />
1. Görmenin % 90’ı zihinseldir. Gözler sadece duyu organlarıdır. Gerçek görme olayı, beynin arka tarafında, iki görüntünün üst üste düşerek üç boyutlu bir görüntü oluşturmasıyla gerçekleşir.</blockquote>
<br />
<blockquote class="tr_bq">
2. Doğal olanı iyi görmektir. Hepimiz mükemmel görme yeteneği ile doğarız. Görme özürlü doğanlar % 1’in altındadır. Kırsal alanlarda ve doğaya daha yakın yaşayan toplumlarda sağlıklı görme oranı çok yüksektir.</blockquote>
<blockquote class="tr_bq">
<br />
3. Görme öğrenilir. Yeni doğan bebekler önceleri dünyayı bulanık görürler. Görme ilk gelişen duyulardan biridir. Göz ameliyatı geçiren yetişkinler de buna benzer bir deneyim yaşarlar.</blockquote>
<br />
<blockquote class="tr_bq">
4. Görme alanımız enerji seviyemizi gösterir. Dr. Bates doğal görüşün sürekli değiştiğini farkeden ilk bilim adamıydı. Artık herkes yorgunluğun görme üzerindeki olumsuz etkisini biliyor.</blockquote>
<br />
<blockquote class="tr_bq">
5. Görme, bizden kaynaklanır ve bize geri döner. İçsel bir duyu olarak, görmenin metafizik yönü görmemizi etkiler. Jacques Lusseyran (fransız yazar, filozof, direnişçi) çocukluğunda bir kaza sonucu gözlerini kaybetti. Gözleri tamamen tahrip olmuşken, kazadan kısa bir süre sonra hala görebildiğini farketti. Lusseyran, bandajlar açıldıktan sonra yaşadıklarını ‘And There Was Light’ (‘Ve Işık Vardı’) isimli otobiyografisinde anlatır.</blockquote>
<blockquote class="tr_bq">
<br />
6. Görme, neyin görülüp neyin görülmemesi gerektiğine ilişkin inançları yansıtır. Neyi görmenin uygun olduğu hakkındaki inançlar değiştiğinde, görme bozukluğu da önemli ölçüde iyileşir. Bunlar çoğunlukla, bir nedenle gelişmiş ve bilinç altına yerleşmiş tepkilerden kaynaklanır. Görsel eğitimin bilinçaltı ile uyumlu ilerlemesi sonucu gözler doğal durumlarına geri dönerler.</blockquote>
<blockquote class="tr_bq">
<br />
7. Egzersizle kaslar yenilenir. Gözlük veya lens kullanılması nedeniyle zayıflayan göz kaslarının egzersizle kendilerini yenilemeleri sağlanır. </blockquote>
<br />
Sizleri, doğal, berrak görmeye kavuşma yolculuğumuza bekliyorum.<br />
Leo Angart<br />
www.vision-training.com<br />
<span style="font-weight: bold;"><br /></span>
<br />
<blockquote class="tr_bq">
Gözler Dış Müdahale Olmadan İyileşebilir mi?" Sorusunun Cevabı <br />
Gözlük ve lensten bağımsız olarak net görmenin bir yolu varmış, hem de ameliyatsız… Fakat ben bunu 15 yıl boyunca gözlük ve lens taktıktan sonra öğrendim. Bunu öğrendiğimde inanılmaz yoğun duygular yaşadım. Önce heyecanlandım, sonra çok ama çok sevindim, sonra da inanmakta güçlük çektim. </blockquote>
<blockquote class="tr_bq">
Bize doktorların anlattıklarıyla tamamen ters bir şeydi bu.. Gözlük takmazsan göz bozukluğunun ilerleyeceği ve gözlüksüz iyileşmenin mümkün olmadığı anlatılmıştı yıllarca.</blockquote>
<blockquote class="tr_bq">
15 senelik bir göz bozukluğu geçmişimden sonra, kendi kendine iyileşme üzerine yaptığım internet ve kitap araştırmaları beni bu harika habere kavuşturdu. William Bates adında çılgın bir tıp doktoru neredeyse 100 yıl önce, gözlüğün insan gözünü tembelleştirdiğini, göze hiçbir fayda sağlamayacağını, aksine zarar verdiğini fark etmiş. William Bates gözlüklerin sadece takıldığı an net görmeyi sağladığını ve görme kusurlarını tedavi etmediğini her aklı başında insan gibi gözlemlemiş.</blockquote>
<blockquote>
<span style="font-weight: bold;">Kendi gözlerinde de hipermetrop (yakını görememe) olduğu için, kendi gözlerini iyileştirmekten yola çıkarak Bates metodunu bulmuştur. Bu metotla göz kusurları kısa bir zamanda tamamen düzeltilebiliyor. Tuhaftır ki, bulduğum bilgilerin hepsi İngilizceydi. Bu konuda yazılmış birçok kitap ve web sitelerindeki bilgiler olmasına rağmen hiçbir Türk doktoru bu bilgileri insanlarla paylaşmamış. Bu metotla iyileşen binlerce insan var fakat bu metot maalesef, dünyada da fazla bilinmiyor.</span></blockquote>
<br />
William Bates’in keşfettiği şey; göz bozukluklarının, gözdeki kasılma ve gerilimden kaynaklandığıdır. Çocuklukta veya yetişkinlikte herhangi bir bunalım, sıkıntı, gerginlik durumunda, gözde oluşan bir gerilim gözün normal görüşünün bozulmasına yol açıyor sonra çeşitli nedenlerle o bozukluk devam ediyor. Gözler, harika fakat çok hassas organlar. Bu yüzden herhangi bir olumsuz duygu, göz kusuru oluşmasına neden olabiliyor, fakat işin garip tarafı şu ki, göz kusuru oluşsa bile, tekrar kendi kendine düzelebiliyor. Tabii bundan habersiz olan doktorlar hemen gözlük veriyorlar insanlara. Gözlük ise, bu görme kusurunun sabitlenmesine ve daha da kötüye gitmesine sebep oluyor. Şöyle ki, eğer bana gözlük verilmeseydi de, rahatlama egzersizleri bile önerilseydi, ben uzun yıllar gözlük takmak zorunda kalmayacaktım.<br />
<br />
Bir gün okulda ders sırasında, bir öğrenci ağlamaya başladı. Sonra yanına gittim ne olduğunu sordum. Meğerse tahtayı göremiyormuş, bir anda her şey bulanıklaşmış onun için ağlıyormuş. Hemen yanına oturdum ona gözlerini ve zihnini rahatlatacak bir kaç şey yaptırdım. 5 dakika sonra çocuk net görmeye başladı. Diyorum ki, eğer o çocuk hastaneye götürülseydi, bundan sonra gözlük takan biri olacaktı. Buna benzer sayısız örnek yaşadım küçük çocuklarla ve hepsi çok çabuk iyileşti.<br />
<br />
Göz ile ilgili daha önceki yazılarımda paylaştıklarımı uygularken gözlüklerinizi veya lenslerinizi çıkarınız. Gözlük ve lensleri çıkarmadan yapılacak çalışmalar olduğunda zaten bunu belirtirim. Belirtmediklerimde ise mutlaka onları bir kenara koyarak uygulamaları yapınız.<br />
<br />
Gözlerinizle ilgili çalışmalar yaparken, kendinize ait bir oda, evinizin bahçesi, evinizin balkonu, bir park ya da dere kenarı gibi kendinizi rahat hissedeceğiniz ve huzurlu bir şekilde kalabileceğiniz bir mekanda olmanız çalışmalarınızın verimini 4-5 kat arttırır. Hatta çalışmalar sırasında huzurlu ve sakin bir müzik de dinleyebilirsiniz. Bu da sizin daha çok gevşemenizi ve rahatlamanızı sağlayacağından, yine çalışmalarınızın verimi artar.<br />
<br />
Ayrıca çok önemli bir noktayı daha paylaşmak istiyorum. Eğer göz numaranızın düşmesini veya gözünüzdeki başka bir rahatsızlığın (glokom, retinayla ilgili problemler, katarakt…) iyileşmesini istiyorsanız gözlüklerinizi veya lenslerinizi 1 numara kadar düşük olanlarıyla değiştirmelisiniz. Zaten şöyle mantıklı bir şekilde düşünürseniz, bunun ne kadar doğru olduğunu anlayacaksınız. Hem numaranızı düşürmek isteyip hem de aynı numaralı camları kullanmaya devam ederseniz gözlerinizin iyi gören bir hale gelmesini nasıl bekleyebilirsiniz ki? Beyninize iyi göremiyorum sinyali verip de gözlerinizin iyileşmesini sağlayamazsınız. Ancak düşük numaralı camlarla da görebildiği sinyalini verirseniz beyniniz ve bedeniniz bunu kabul eder ve gözlerinizi bir an önce iyileştirmek üzere harekete geçerler. Zaten 2 hafta içinde emin olun gözleriniz yeni gözlük numaralarına alışacak ve onlarla da iyi görmeye başlayacaksınız. Tabii bu arada göz alıştırmalarını yapmaya da devam edeceksiniz.<br />
<br />
Önemli bir şey daha: gözlüklerinizi sadece net görmediğinizde yapamayacağınız işler için kullanın. Yani bilgisayarda çalışırken, film izlerken, tahtaya bakarken, araba kullanırken gibi… Diğer zamanlarda gözlüklerinizi çıkarın ve çok kısa bir zaman sonra gözlüksüz de yeterince net görmeye başlayacaksınız. Ben gözlüklerimi ilk çıkardığım da her şey sisli ve bulutlarla sarılmış gibiydi ve görüntüler gerçekten berbattı. Çünkü her iki gözümde de 5 numara miyop ve 2 numara astigmat vardı. Yine de sabrettim ve günümün büyük kısmını gözlüksüz geçirmeye devam ettim. Biliyordum ki gözlükler benim koltuk değneklerimdi. Onlara o kadar alışmıştım ve onlarsız görebileceğimi öylesine unutmuştum ki, onları bir dakika bile çıkarmak beni korkutuyordu. Yine de sonunda o koltuk değneklerini attım ve sadece gerçekten onlara ihtiyaç duyduğumda taktım. Sizlerden de yapmanızı istediğim şey bu.<br />
<br />
Deneyin ve kendi gözlerinizle görün. Bu deneyim gerçekten neşe verici bir deneyim olacak sizin için. Güzel gören gözler dileğiyle…<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjTP43N7VyDWuOshXlR61r4ePp1XBmkMJEJrvXWHOpzApM3hl25ir2xvF32-fEuG_d1_1NIvQM8Ezp-oeiY8X25ZeRJae7jL_MIvGcTybreJYHJCtwten_Y74TP4kvJJtJealY_KAifkDw/s1600/Exercise-Your-Eyes-Step-9-Version-3.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" data-original-height="1200" data-original-width="1600" height="240" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEjTP43N7VyDWuOshXlR61r4ePp1XBmkMJEJrvXWHOpzApM3hl25ir2xvF32-fEuG_d1_1NIvQM8Ezp-oeiY8X25ZeRJae7jL_MIvGcTybreJYHJCtwten_Y74TP4kvJJtJealY_KAifkDw/s320/Exercise-Your-Eyes-Step-9-Version-3.jpg" width="320" /></a></div>
<br />
<br />
<b>Hidroterapi (Su terapisi) -Ferahlık ve Tazelenme Hissini Gözlerinize Yaşatın </b><br />
<br />
Kendinize ait rahat bir odada veya evinizin bahçesinde yani sakin ve huzurlu bir yerde bu çalışmayı yapmanız gözleriniz için çok verimli ve rahatlatıcı olacaktır.<br />
<br />
İki cam kap alın ve birine sıcak su, diğerine ise soğuk su doldurun. Yalnız sıcak su elinizi içine rahatça sokabileceğiniz kadar sıcak olmalıdır. Gözlerinizi yakacak kadar sıcak olmamalıdır. Soğuk suyu ise musluktan doldurup içine 5-6 tane buz atın. Şimdi de iki tane küçük havlu alın ve birini sıcak su kabına, diğerini de soğuk su kabına daldırıp biraz bekleyin. Yanınıza da çalışmanın sonunda yüzünüzü kurulamak ve yüzünüze hafif hafif masaj yapmak için bir tane de kuru ve temiz havlu alın.<br />
<br />
Şimdi sıcak su dolu kaptaki havluyu sıkıp düzleştirin ve iki gözünüzü, elmacık kemiklerinizi ve alnınızı örtecek şekilde yüzünüze koyun. Gözlerin üzerine ellerinizle baskı yapmadan, sadece havluyu yerleştirin. Derin derin nefes alarak ve yavaş yavaş bu nefesi vererek havludan gözlerinize gelen ılıklığı hissedin ve bu ılıklığın keyfini sürün. Yaklaşık 30 saniye havluyu tutun ve sırtınız, boynunuz dümdüz ve dik olacak şekilde oturun. Bu çok ama çok önemlidir. İçinizden gözlerinizin her geçen gün daha parlak gördüğünü ve rahat olduğunu belirten cümleler söylemeniz de gözlerinizi daha fazla rahatlatacaktır. <br />
<br />
Şimdi de soğuk su kabının içindeki havluyu alın ve suyunu sıkıp havluyu düzleştirin. Havluyu daha önceki gibi gözlerinizin üzerine yerleştirin. Yaklaşık 30 saniye beklettikten sonra, sıcak su kabındaki havluyu alın ve sıktıktan sonra hiç beklemeden gözlerinizin üzerine yerleştirin. Yaklaşık 30 saniye bekleyin ve soğuk su kabındaki havluya geçin. Bu döngüyü toplam 5 dakika yapın. Her seferinde, gözlerinizdeki serinlik ve sıcaklık sonrasında oluşan rahatlamayı, ferahlamayı hissedin ve tadını çıkartın. Gözlerinizin her an daha iyi gördüğünü ve gittikçe gözlerinizin gevşediğini kendinize hatırlatan cümleler söyleyin.5 dakikalık süre dolduğunda, kuru olan havluyla yüzünüzü kurularken göz çevresine hafif hafif masaj yapın. Gözlerinizi açtığınız zaman, gözlerinizin ve göz çevresinin ne kadar rahatlamış ve özgürleşmiş olduğuna şaşıracaksınız. Şimdi de 10 dakika kadar sessiz bir şekilde oturun ve etrafınızı bebeksi gözlerle seyredin. Bir şey görmeye çabalamadan sadece seyredin. En ufak ayrıntıları bile seyredin ve gözlerinizdeki ferahlığın ve rahatlamanın keyfini sürün.<br />
<br />
Bu çalışmanın amacı; gözlerde biriken ve atılmayan zararlı maddelerin ve ölü hücrelerin boşaltım sistemine geçmesini sağlamak ve bu işlemi hızlandırmaktır. Ayrıca göz yuvarlağının dışındaki faydalı maddelerin, vitaminlerin, besin maddelerinin de göz yuvarlağına geçmesini sağlamak ve bu işlemi hızlandırmaktır. Ayrıca bu çalışma sonucunda, göz merceğinin yumuşaması ve böylece göz merceğinin odaklanma mekanizmasının tekrar faaliyete geçmesi sağlanmaktadır. Ayrıca en büyük faydası da gözlerinizdeki gerginlik, stres, gerilim ve kasılmaları yok etmesidir. Gözlerinizden kaynaklanan baş ağrılarınız bir haftalık düzenli uygulamadan sonra, yavaş yavaş kaybolacaktır. Deneyin ve kendiniz görün. Günde en az iki kez bu 5 dakikalık muhteşem ferahlık deneyimini yaşayın…<br />
<br />
Kaynak ve detay : <a href="http://gozleriniiyilestirebilirsin.blogspot.com.tr/2009/09/hidroterapi-su-terapisi-ferahlk-ve.html" rel="nofollow" target="_blank">http://gozleriniiyilestirebilirsin.blogspot.com.tr/2009/09/hidroterapi-su-terapisi-ferahlk-ve.html </a><br />
<br />
<b>ÖNEMLİ NOT </b>: <span style="color: red;">Çalışmaları yapmadan önce mutlaka okuyunuz </span><a href="http://gozleriniiyilestirebilirsin.blogspot.com.tr/2009/09/goz-ile-ilgili-calsmalar-ve-dikkat.html">http://gozleriniiyilestirebilirsin.blogspot.com.tr/2009/09/goz-ile-ilgili-calsmalar-ve-dikkat.html</a><br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
Dr. Ömer Önder ve Billur Bektaş, geçmişi binlerce yıl öncesine dayanan
ve çigong sisteminde yer alan basit göz sağlığı egzersizlerini
uygulamalı olarak gösteriyor. Bu egzersizler düzenli olarak
uygulandığında göz kaslarını güçlendirerek astigmat, miyop veya
hipermetrop gibi rahatsızlıkların olumsuz etkilerini gözle görülür
oranda hafifletiyor.</div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<br /></div>
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/o4YsM0M4E-g/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/o4YsM0M4E-g?feature=player_embedded" width="320"></iframe></div>
<br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">Palming Çalışması -Karanlığın Getirdiği Netlik </span><br />
<br />
Şimdi ellerinizi birbirine sürterek iyice ısıtın, parmaklarınıza biraz masaj yapın. Parmaklarınızdaki ve ellerinizdeki gerginliği gevşetin. Biraz da omuzlarınızı, kollarınızı hareket ettirerek bu bölgelerdeki gerilimleri de gevşetin. Boynunuzu ve başınızı da hareket ettirin ve rahatlatın. Şimdi de sırtınızı gevşetecek birkaç hareket yapın ve vücudunuzun kalça yukarısında kalan bölgelerinin iyice gevşediğinden ve rahatladığından emin olduktan sonra rahat ve dik bir biçimde bir koltuğa oturun. <br />
<br />
Oturduğunuz yer karanlık bir yer olursa, bu çalışma çok daha verimli olur. Ellerinizi iyice birbirine sürterek ısınmalarını sağlayın. Önünüze bir masa ve masanın üzerine de yüksek bir minder koyun. Bunun sebebi; kollarınızın yorulmamasını ve ağrımamasını sağlamaktır. Boynunuzu da dik tutacak şekilde, uygun yükseklikte bir minder koyun. Bu minderin üzerine dirseklerinizi koyun. İyice ısınmış olan ellerinizi, avuç içleriniz gözlerinizi karanlıkta bırakacak şekilde gözlerinizin üzerine koyun. Avuç içlerinizi yuvarlak şekle getirdikten sonra gözlerinizin üzerine yerleştirin. Elleriniz göz yuvarlaklarınıza ve yüzünüzdeki kemiklere kesinlikle baskı yapmamalıdır. Tam anlamıyla bir pamuk yığınını gözlerinizin üzerine yerleştirmişsiniz gibi hiçbir baskı olmadan ve tamamen karanlık olacak şekilde ellerinizi yerleştirin ve bu karanlığı mümkün olduğunca uzun bir süre seyredin. İsterseniz yarım saat, isterseniz 1 saat, isterseniz daha da uzun bir süre yapabilirsiniz. <br />
<br />
Sadece karanlığı seyrederek zihninizi sakinleştirin. Dışarıdaki her şeyin simsiyah olduğunu hayal edin. Evlerin, arabaların, denizlerin, gökyüzünün, kısacası her yerin ve her şeyin simsiyah olduğunu düşünün. Derin derin ve sakin bir biçimde nefes alarak dikkatinizi bedeninizde gezdirin. Bunu ne kadar uzun süre yaparsanız o kadar faydasını görürsünüz. Bitirmek istediğinizde, ellerinizi indirin fakat gözlerinizi açmayın. Bir süre de bu şekilde bekledikten sonra gözlerinizi açın ve aydınlık bir yere geçerek etrafınızı çocuksu gözlerle seyredin ve görüşünüzün ne kadar netleştiğine şaşıracaksınız.<br />
<br />
<br />
<span style="font-weight: bold;"><br />Güneşin Gözlerinize Ne Kadar İyi Geldiğini Biliyor Musunuz? </span><br />
<br />
Önemli bir noktaya değinmek istiyorum. Bu çalışmaya başlamadan önce bir süre mutlaka palming yapılmalıdır. Daha sonra doğrudan güneş ışığı alabileceğiniz bir mekana geçin. Bu mekan, balkon ya da evinizin bahçesi olabilir.<br />
<br />
<br />
Gözlerinizi kapatın ve yüzünüzü güneşe doğru dönün. Dünyanın en faydalı şeylerinden biri olan güneşten faydalanın. Güneş ışınlarının çok dik geldiği 11:00 ile 15:00 arasında bu çalışmayı yapmayın, sadece bu saatlerin dışındaki saatlerde yapın. Şimdi bu durumdayken, yani yüzünüz, teninizi okşayan güneşe dönükken, sağ elinizin avuç içiyle sağ gözünüzü ışık gelmeyecek şekilde kapatın. Başınızı önce yavaş yavaş sağa doğru çevirin, sonra da sola doğru çevirin. Yalnız, çeneniz tam olarak 180 derece omzunuzun üzerine gelecek şekilde başınızı döndürün. Bunu 2-3 dakika yaptıktan sonra sağ elinizi indirip, sol elinizle sol gözünüzü kapatın ve yine aynı başı döndürme hareketini 2-3 dakika yapın. Daha sonra da,iki eliniz aşağıda olacak şekilde, yani ellerinizle herhangi bir gözünüzü kapatmadan da bir kaç dakika başınızı sağa sola çevirme hareketini yapabilirsiniz. Bu arada gözlerimiz hep kapalı duruyor. Bu çalışmaya en azından sabah ve akşam 5'er dakika ayırmalısınız.<br />
<br />
Bunu yaparken gözlerimize neler oluyor bir bakalım: Yüzünüz tam güneşe doğru dönükken gözbebeğiniz daralır, yüzünüz güneşten uzaklaştıkça ise gözbebeğiniz genişler. Böylece gözbebeğiniz bir daralır bir genişler. Lensiniz daha esnek ve aktif hale gelmeye başlar. Görüşünüz daha parlak olmaya başlar. Göz yuvarlağınızın büyük bir kısmı uyarılır ve güneşteki yararlı ışınları almış ve gözlerinizi beslemiş olursunuz. Bu çalışmayı 5 dakika yaptıktan sonra, daha az ışık alan bir yere geçin, hatta karanlık bir yer olması daha iyi olur. Hemen palming çalışmasına başlayın. Bitirdikten sonra gözlerinizi sakince açın ve etrafınızı seyredin. Gözlerinizdeki sakinleşmeyi, dinginliği ve canlılığı hissedebilirsiniz. Ne kadar net gördüğünüze şaşıracaksınız. İşte, bu neşeyi tadın ve iyice yudumlayın. Enfes bir şey öyle değil mi?<br />
<br />
<a href="http://gozleriniiyilestirebilirsin.blogspot.com.tr/2009/09/gozlerinize-cenneti-tattrn-dogay.html" rel="nofollow" target="_blank">http://gozleriniiyilestirebilirsin.blogspot.com.tr/2009/09/gozlerinize-cenneti-tattrn-dogay.html</a><br />
<br />
<b>Teknikler uygulanırken lens, gözlük takmıyoruz. Uygulamaya devam etmek istiyorsak bir numara düşük gözlük veya lens kullanmak gerekiyor. Yoksa gelişim sağlanamaz.</b><br />
<br />
<br />
<b>-Palming</b><br />
<br />
Avuçlamak anlamına geliyor. Önce dik oturabileceğin bir yerde, bir masa başında kaslarını gevşeterek otur. Omurganı düzleştir. Ellerini 20-30 sn birbirine sürterek ısıt. Isınan ellerinle vücudunu, boynunu sıvazla. Rahatla. Tekrar ellerini ısıt. Dirseklerini masaya dayayarak yorulmasını engelle. Gözlerini iki elinle kapat. Ellerin birbiri üstüne değsin. Tıpkı kelebeğin kanadı gibi kapladığın gözlerine koyu bir karanlık sağla. Hiç ışık girmediğinden emin olduğunda gözlerini kapat. Ellerin pamuk gibi yumuşak olsun ve gözüne, yüz kemiklerine baskı yapmasın. Bu esnada dünyanın karanlıktan ibaret olduğunu düşün. Ağaçlar, çiçekler, insanlar, yürüyen karanlıklar... Sonra yerde uzanmış bir sekiz düşün. Gözlerinle sekizi takip et. Bu siyah sekizi göz hareketlerinle bir kaç defa yeniden çiz. Sonra ellerini gözlerinin üstünden kaldır. Gözlerin bir iki dakika daha kapalı kalsın. Ardından gözlerini aç. Etrafını seyret. Bebek bakışlarıyla seyret. Puslu ya da buğulu olmasına takılma. Yalnızca seyret. Çok rahatlayacağından eminim.<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<b>-Hidroterapi</b><br />
<br />
Adı üstünde su terapisi. İki ufak havlu, sıcak ve soğuk dolu iki kap. Sıcaklık ellerini yakmayacak kadar olsun. Soğuk su için buz küpleri, akü kullanabilirsin. Önce havluları kapların içinde iyice ıslat. Önce sıcak olanı güzelce sık ve elmacık kemiklerini kapatacak biçimde gözlerinin üstünü kapat. 30 saniye boyunca derin nefesler alarak rahatla. Ardından 30 saniye de soğuk suya batırılmış havluyla gözlerini kapat. Bastırmak yok. Bu devinimi 5 dakika sürecek kadar tekrar et. Yani her havlu ile 5 sefer olmak üzere terapiyi sürdür. Ardından yüzünü kurularken göz çevrene hafif hafif masaj yap. Etrafı yine bebeksi gözlerle seyret. Günde iki defa yapılabilir. Yaptıklarım içinde beni en rahatlatan uygulama bu oldu. Sen de seveceksin.<br />
<br />
<br />
<br />
<b>-Yakına ve uzağa odaklanma egzersizi. </b><br />
<br />
Dış mekanda daha rahat yapılıyor. Fakat deli muamelesi görmemek için tenha yerler ideal. Evinde rahat edeceksen evde yap. Ayakta dururken sağ el ile sağ gözü kapat ve sol başparmağı göz hizasında kaldır. Fonda ise odaklanacağın ikinci bir hedef belirle, bir binanın tepesi ya da dağın zirvesi vs. Önce parmağına bak ve 10'a kadar say. Bitince hemen ardındaki ikinci hedefine odaklan ve 10'e kadar say. Birinciye odaklanırken ikinciyi çift göreceksin. Bu kez solu solla kapat ve sağ parmağa bak, tekrar dağ... şeklinde 15 defa bu devrimi yap. Sonra iki gözle birden aynı işlemi bu kez 20 defa yap. Bittiğinde palming yaparak gözlerini dinlendirmeyi ihmal etme. <br />
<br />
<b>-Swing</b><br />
Sallanma. Önce bir nesneye odaklan. Mesela ben masanın üstündeki vazoya odaklandım. Gözlerin vazoya odaklanmışken vücudunu sağa sola döndür. 100'e kadar say. Bir de bunun uzun versiyonu var. O da youtube videosunda daha detaylı olarak görünüyor. Başlangıçta gözler açıkken sallanıyorsun. Nesneleri takip ederek. Yine yumuşak, görmeye odaklanmaya çalışmadan etrafını seyrediyorsun. Sonra gözlerini kapatıp seyrettiğin nesneleri karanlıkta görmeye çalışıyorsun. Yeniden gözlerini açıp bu kez parmağını takip ederek sallanıyorsun. Sonra iki parmağını ve kollarını hedefe alarak sallanıyorsun. Bunları 10'a kadar sayarak tamamlıyorsun. Finale doğru kollarını daha yavaş sallamaya, dereceli olarak hızını düşürmeye çalışıyorsun. Günde 2-3 defa 5-6 dklık seanslarla yapılabilir.<br />
<br />
<b>-Sunning</b><br />
<br />
Güneşlenmek. Özellikle gözün ışığa karşı hassas ise gözlerini güçlendirmeyi hedefleyen bir egzersiz. Öncelikle güneşin fazla dik olmadığı, 9-16 saatleri öncesi ve sonrasında güneşi karşına al. Gözlerini kapat. Başını ve boynunu sağa sola döndürerek güneşlen. Bu hareketleri yaparken boynunu zorlama, yumuşak, hassas olmaya gayret et. Zihninde dünyanın renklerini, şekillerin keskinliğini ve onları ne kadar net görebileceğini düşün. 1-5 dakika arası yapman yeterli. Sonrasında palming yaparak gözlerini rahatlat.<br />
<br />
-Göz kırpmak önemli. Gözlerini kırparken bunu, kelebeğin kanat çırpışı gibi kadifemsi ve hafif bir biçimde yapmalısın.<br />
<br />
-Herhangi bir nesneye bakarken bütüne değil de detaylara odaklanarak bakmalısın. Bütüne bakmak gözü yorar. Oysa detaylar gözün odaklanma kabiliyetini arttırır. Ufak yazıları okumak göz kaslarının güçlendiren bir etmendir. Gördüğün her türlü prospektüsü, deterjan üstü yazısını oku.<br />
<br />
<b>-Renk terapisi. Her gün bir renge odaklanarak gör. Nesneyi değil rengi görmeye çalış.</b><br />
<br />
-<b>Bu göz yogası diye adlandırılan bir uygulama.</b><br />
<br />
Karanlıkta görmeye çalışmak. Kafanda kurgulamak gibi değil basbayağı görmeye çalışacaksın. Önce karanlık bir odada bir mum ışığına odaklan. Gözünü kırpmadan ama çok zorlanmadan da ne kadar bakabilirsen, yarım veya bir dakika, göz kırpma ihtiyacı hissedene dek muma bak. Gözlerin yaşarmaya başladığında ya da göz kırpma ihtiyacı hissettiğinde gözünü kapat. Ve mum ışığının nasıl olduğunu karanlığına yansıt. Her detayını karanlığa işle. Haresindeki maviliği, titreyişini, turuncusunun parlak enerjisini. Bir ressam gibi gözlerinle mumu çiz.<br />
<br />
<u>Ayrıca youtube 'da eye yoga - yoga for eyes diye aratın videoları inceleyin.</u><br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/5Y8dw9n7tV8/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/5Y8dw9n7tV8?feature=player_embedded" width="320"></iframe></div>
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/GLL5JCn15Mw/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/GLL5JCn15Mw?feature=player_embedded" width="320"></iframe></div>
<br />
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/jptmlDugXnU/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/jptmlDugXnU?feature=player_embedded" width="320"></iframe></div>
<br />
<br />
<blockquote class="tr_bq">
<b>Kaynak :</b> <a href="http://tesetturluyahni.blogspot.com.tr/2014/10/goz-egzersizleri-bates-metodu-palming.html" rel="nofollow" target="_blank">http://tesetturluyahni.blogspot.com.tr/2014/10/goz-egzersizleri-bates-metodu-palming.html</a></blockquote>
<br />
<br />
Ayrıca bu linkleri inceleyin : <a href="http://www.benolmeden.com/gozlukten-kurtulmanin-yollari/" rel="nofollow" target="_blank">http://www.benolmeden.com/gozlukten-kurtulmanin-yollari/</a><br />
<a href="https://www.alternatifterapi.com/icerik/bates-yontemi-nedir" rel="nofollow" target="_blank">https://www.alternatifterapi.com/icerik/bates-yontemi-nedir </a><br />
<a href="http://suyunucikardim.blogspot.com.tr/2012/08/gozluklere-veda-2_19.html" rel="nofollow" target="_blank">http://suyunucikardim.blogspot.com.tr/2012/08/gozluklere-veda-2_19.html</a><br />
<a href="http://www.gormegelistirme.com/goz-tembelligi/162-bates-ve-digerleri.aspx" rel="nofollow" target="_blank">http://www.gormegelistirme.com/goz-tembelligi/162-bates-ve-digerleri.aspx</a><br />
<br />
Not Son not : arkadaşlar bu yöntemi Türkiye'de <a href="https://www.eyefitturkey.com/dr-bates" rel="nofollow" target="_blank">https://www.eyefitturkey.com/dr-bates</a> olarak uygulamalı ve kitapları var , reklamını yapmak için değil burada bir arkadaşın yorumu üzerine internetten buluduğum bir yer , eğer burada veya diğer sitelerde yazan uygulamaları kendiniz yapamaz yada yarar göremesseniz orayıda araştırın derim.Göz çok önemli ufakta olsa bir fayda sağlayıyorsa değerlidir gerçekten..<br />
<br />
<b>ÖNEMLİ NOT </b>: <span style="color: red;">Çalışmaları yapmadan önce mutlaka okuyunuz </span><a href="http://gozleriniiyilestirebilirsin.blogspot.com.tr/2009/09/goz-ile-ilgili-calsmalar-ve-dikkat.html">http://gozleriniiyilestirebilirsin.blogspot.com.tr/2009/09/goz-ile-ilgili-calsmalar-ve-dikkat.html</a><br />
<br />
Son tavsiye : göz bozuklukları sadece göz olarak düşünmemek , bütünsel tıp çerçevesinde genel beden sağlığı enerji ve beden dengesini göz önünde tutmak gerekir.Bu yüzden bu çalışmaların dışında<br />
tavsiye olarak :<br />
<br />
1-<b> Beslenme alışkanlıklarınızı kontrol edin </b>, doğal , sebze , işlenmemiş , asidik olmayan yiyecekleri tercih edin , şekerin hayatınızdan çıkarmaya çalışın , köpeklerde şekerin gözlerini kör ettiğini düşünürsek , insanlardada mutlaka negatif etki edeceğini düşünüyorum , bu yüzden kola , tatlılar v.s özellikle dikkat edin.Tansiyonunuz varsa tuzdan kaçının , damar basınçı gözlerede negatif etki edebilir.Su tüketimide önemli.<b>Göz sağlığı için gerekli besinleride araştırın ona göre beslenin.</b><br />
<br />
2- <b>Doğru nefes almayı öğrenin - kesinlikle sigara içmeyin </b>- gözü nefesle ilişkisiz gözüksede akciğer sağlığına ve kandaki oksijene bağlı dolaylı yoldan etki edebilir.<br />
<br />
3- <b>Uyku düzeninize dikkat edin</b> en az 6 saat deliksiz bir uyku hem beden hem göz sağlığı için yararlıdır.<br />
<br />
4- <b>Stresten - içe atma : stres ve içe atılan öfke , üzüntü doğrudan pek çok hastalığın sebebi oluyor </b>, damar basıncı , organlara yaptığı negatif etki ile gözlerede uzun vadede zarar vereceğini unutmayın.<br />
Bu yüzden cigong - yoga - plates v.s doğa yürüyüşü tavsiye ederim.<br />
Ayrıca göz için gigong for eyes diye youtube'da aratın.<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<iframe allowfullscreen="" class="YOUTUBE-iframe-video" data-thumbnail-src="https://i.ytimg.com/vi/ugjCItrMbx0/0.jpg" frameborder="0" height="266" src="https://www.youtube.com/embed/ugjCItrMbx0?feature=player_embedded" width="320"></iframe></div>
<br />
<br />
5- <b>Gereksiz ilaç kullanımına dikkat edin</b> , sağlık sorunlarınızı ilaçlarla geçiştirmek yerine - kalıcı akapunktur - bioenerji - reiki - yoga gibi teknikleri öğrenip daha sağlıklı olmayı deneyin.<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<span style="font-weight: bold;"><br /></span>fantasticvolkhttp://www.blogger.com/profile/06933470522670388050noreply@blogger.com99tag:blogger.com,1999:blog-1633199406870380982.post-26963924746216737372010-05-30T14:19:00.000-07:002016-02-12T02:28:55.951-08:00Basit enerji uygulama tekniği<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEixtsLN2wCeMKEP-Ty0gpPOtlz_H36H0RGGJhjOf6QedzQndyVCo_JgKNQ7bKWasVBu_E9HPv8UnfscQowfTRUrnspgVwkU6uMtob5brDFEPtZLfP6KXIDMplgWANEJpxjZfZRJWdT7JvA/s1600/images.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEixtsLN2wCeMKEP-Ty0gpPOtlz_H36H0RGGJhjOf6QedzQndyVCo_JgKNQ7bKWasVBu_E9HPv8UnfscQowfTRUrnspgVwkU6uMtob5brDFEPtZLfP6KXIDMplgWANEJpxjZfZRJWdT7JvA/s1600/images.jpg" /></a></div>
<br />
Bilindiği üzere çok çeşitli enerji teknikleri farklı isimlerde , reiki , kundalini , gma , kuantum dokunuşu , yeniden bağlantı şifası v.s.Elbetteki hepsinin farklı yöntemleri ve etkileri olacaktır.Ama bunların özünde insanın kendinde varolan az yada çok herkesin içinden geçen evrensel enerji çeşitli yöntemlerle yükseltilip , hem kendi kendinize hemde kendinizi bu alanda fiziksel ve zihinsel olarak geliştirip başkalarına verebilirsiniz.Elbetteki farklı deneyimler ve enerji sistemleri için çeşitli uyumlamalar almak size kalmış bir seçim.Bütün bunların yanında benim kendi deneyimlerimden herkeste varolan içinden geçen enerji akımının birşekilde insanın kendi kendisine hatırlatarak , kullanabileceğini düşünüyorum.Bununla ilgili<br />
basit herkesin yapabileceği bir çalışmayı sizle paylaşmak isterim.<br />
<br />
<b>Öncelikle Evrensel yaşam enerjisi nedir ? </b><br />
<br />
Evrensel enerjinin bir parçası olmamız kadar ,bireysel enerji alanımız ve elektrik enerji sistemimiz vardır. Fiziksel, zihinsel,ruhsal üç enerji alanımızın bileşkesiyiz.Evrensel enerjiden çekebildiğimiz enerjiyi bu sistem vasıtası ile kullanabilir hale getiririz.Evrenden aldığımız ve içselleştirdiğimiz bu enerjiye yaşam enerjisi,canlılık enerjisi,bioenerji diyoruz.Vucudun dinamiğini sağlayan dirimsel bir güçtür.Bir makinenın çalışması için, mazotu devreye sokabilmek için elektirik enerjisinin çalışmayı başlatan ve devamını sağlayan görevi neyse,yaşam enerjisinin de görevi odur.Vucudumuzda belli bir birim derecesinde,belli bir hızda,dengede ve akış ritmindedir.<br />
<br />
Nasıl110 voltla çalışan bir cihaza daha az veya yüksek voltaj verince çalışamaz ve bozulursa;yaşam enerjimizde belli birim derecesindeki dozla çalışır.Yaşam enerjimizi kısmen nefesle,besinlerle ve en büyük ve önemli ölçüde auramızla evrensel enerjiden alırız.Ne zamanki stres, üzüntü , öfke , yanlış yaşam v.s sonunda vücudumuzdaki enerji yolları kapanırsa,kapanan o bölgede hastalıklar oluşur.İşte kişi bioenerji , nefes v.s teknikleriyle kendisi yada yardım alarak bu blokaji açarsa enerji düzgün birşekilde vücuttan akarak bedenin kendi bağışıklık ve iyileşme sistemi devriye girerek şifayı sağlar.<br />
<br />
Bu konuyla ilgil çeşitli kurslar var ama insan isterse kendi kendinede uygulayarak enerji yollarını açarak hem sağlık kazanıp hem bu konuda uzmanlaşıp enerjisini yükseltebilir.Önemli olan sabırla çalışıp, bırakmamaktır.<br />
Kişi kendi bedeninde bulunan enerji yollarını çeşitli tekniklerle açabilr , enerjinin doğru ve blokajsız akmasını sağlayabilrse hem sağlık kazanıp hemde enerjiyi kullanabilir hale gelebilr.Burada önemli olan enerjinin bize ait değil içimizden geçen evrensel yaşam enerjisi olduğunuzu bilmemiz gerektiğidir.<br />
Sözü çok uzatmadan basit enerji uygulama tekniğine geçelim , Uygulama reiki tekniğiyle hemen hemen aynı ancak uyumlama ,eğitim v.s olmadanda deneyebilir vücüdunuzda olanları gözlemleyebilirsiniz.<br />
<br />
<b><br />Basit Enerji Uygulama Tekniği : </b><br />
<br />
<b><br />Nasıl uygulanır?</b><br />
<br />
<b><br />Uygulama tekniği</b><br />
Öncelikle rahat bir yere sırt üstü uzanın ayaklarınız ve bedeniniz rahat olmalı kendinizi sıkmamalısınız.<br />
Dilerseniz su ve doğa seslerini içeren rahatlatıcı müzikler açabilr<br />
<a href="http://fizy.com/s/17xi63" target="_blank">http://fizy.com/s/17xi63</a><br />
<a href="http://fizy.com/s/17c70yhttp://fizy.com/s/17c70y" target="_blank">http://fizy.com/s/17c70yhttp://fizy.com/s/17c70y</a><br />
yada google da <a href="http://www.google.com.tr/search?q=natura+sound+therapy&ie=utf-8&oe=utf-8&aq=t&rls=org.mozilla:tr:official&client=firefox-a" target="_blank">natura sound therapy</a> aratıp indirebilirsiniz.<br />
<br />
<b>İlk uygulama </b><br />
<br />
Daha sonra elinizi karnınızın herhangi bir yerine ellerinizi birleştirerek koyun.<br />
Karnınız doluyken değil yemek yedikten 2-3 sonra yapmanızı öneririm.<br />
Burnunuzdan çok yavasca nefes alıp çok az tuttuktan sonra daha uzun süreli ve yavaşca bırakın.<br />
Kesinlikle kendinizi zorlamayın.Burada önemli olan vücudu rahatlatmak ve evrenden enerjiyi nefes yoluyla içe almaktır.<br />
<br />
Ellerinizi rahat bir şekilde tutmaya devam edin.<br />
Bu şekilde eli tutmak sıkıcı olabilr ama devam edin , o sırada isterseniz meditasyon yada imgeleme ,olumlama cümleleri tekrar edebilirsiniz.<br />
Uygulamayı hergun en az 20-30 dakika kendinizi sıkmadan devam edin.<br />
Bende enerji yok diyip bırakmayın , eninde sonunda vücudunuzda karıncalanma , ellerde ısınma olacaktır.<br />
Zamanla düzenli çalışırsanız , vücudunuzda akışıda hissedebilrsiniz.<br />
Daha etkili ve bütün vücudun enerji hatlarının açılması için aşağıdaki<br />
sıralamayla her pozisyonda 5-10 dakika tutabilirsiniz.<br />
<br />
<img alt="" border="0" src="http://img571.imageshack.us/img571/3710/enerjipozisyonlari.jpg" /><br />
<img alt="" border="0" src="http://www.haloulosreiki.com/images/reikphotos2.jpg" /><br />
<br />
Uygulaması sırasında ellerinizi yerleştirdiğiniz bölgelerde avuç içlerinizde çeşitli derecelerde ısınma hissedeceksiniz. Bu normaldir. Genellikle bu ısınmanın derecesi ilgili çakranın ihtiyaç duyduğu ve çektiği enerjiyle doğru orantılıdır. Nadir durumlarda hiç ısınma hissedilmemesi, başkasına uyguladığınızda sizin ısınma hissetmeniz ama uyguladığınız kişinin ısınma hissetmemesi veya tam tersi görülebilir. Bütün bu durumlar normaldir ve ısınma olsun ya da olmasın enerji çalışmaktadır.<br />
Bunların yanında kulaklarınıza belirli yerlerine bastırıp bekleterek (kulak akapunkturu ) ve ayağınızın altına masaj yapabilirsiniz.<br />
<br />
<b>Kulak masajı (akupress tekniği )</b><br />
<br />
<img alt="" border="0" src="http://img217.imageshack.us/img217/634/image001bt6.jpg" /><br />
Kulak ceninin ana rahmindeki duruşunun şematik olarak aynısıdır. Ve tüm akupunktur noktaları kulak üzerinde bu esasa göre yer almıştır.<br />
<br />
<br />
Şimdi... başınız,boynunuz, beliniz, sırtınız, bacaklarınız, kalçanız, ayaklarınız, omzunuz ağrıdığında yapacağınız tek şey kulaklarınıza masaj yapmak.<br />
<br />
Kulağınızı baş ve işaret parmaklarınızın arasına alarak kulak kepçesinden başlayarak, dayanabildiğiniz kadar güçlü ve sıkarak masaj yapın.<br />
<br />
İlk anda bazı noktalar acıyacaktır.<br />
<br />
( bunlar bedendeki ağrıyan bölgelerin kulaktaki refleks noktalarıdır ). kısa bir süre sonra bu ağrılar kaybolacaktır.<br />
<br />
2 -3 dakika bu masajı yapmanız yeterli olur. İsterseniz uzatabilirsiniz de. Zaten masajın sonuna doğru bedeninize bir sıcaklıklığın yayıldığını hissedeceksiniz. Bunun ardından ağrılarınızın azaldığını ve kaybolduğunu da...<br />
<br />
<br />
<b>ilk uygulamalar sırasinda :</b><br />
<br />
<br />
- Aşırı terleme<br />
<br />
- Dışkı düzeninin bozulması, renginin değişmesi<br />
<br />
- Sık aralıklarla ve bol idrar yapma, renk değişikliği<br />
<br />
- Geğirme, yellenme<br />
<br />
- Öksürme, balgam çıkarma, tükürük birikmesi<br />
<br />
- Gerinme, esneme ihtiyacı, esnemeyle gelen gözyaşı...<br />
<br />
Bunların hepsini ya da sadece birkaçını yaşayabileceğimiz gibi, önce de söylediğimiz gibi belki de hiç biriyle karşılaşmayacağız. Ancak görülmesi normal olan bu etkiler birkaç gün içinde başlar ve azalarak genelde bir hafta içinde normale döner. Bu noktada en önemli şey enerjii vermeyi aksatmamaktır.<br />
<br />
<b>Vücudunuzda geçmişten gelen sorunlara bağlı olarak tansiyonda değişimler olabilir , böyle durumlarda<br />enerji çalışmayaı bırakıp rahatlamaya çalışın nefesinizi çok hızlı almayın.Eğer kronik ilerlemiş sorunlarınız varsa<br />bir uzman enerjist eşliğinde çalışın , destek alabilirsiniz.</b><br />
<br />
Uygulamaya başladığınızda belki hiçbir şey hissetmeyebilirsiniz.Bunun sebebi yıllarca bedenime iyi bakmadığımız , sinir ,öfke ,stres ,üzüntü gibi duyguların yanında yanlış beslenme (fazla ve yanlış yemek) dengesiz uyku ,<br />
hareketsiz yaşam , negatif düşünce v.s ile enerji hatlarımız kapanabildiği için herhangi birşey hissetmemeniz normaldir.Ancak yılmadan sabırla çalışırsanız mutlaka vücudunuzda güzel şeyler olur , en azından daha pozitif düşüneceğinizi , baş ağrılarınızı geçirebileceğinizi , çok daha sağlıklı olabileceğinizi söyleyebilirim.Ancak sabırlı olmalı hayatınızı yeniden düzenlemeli özellikle sinir , stres, üzüntü gibi sürekli hayatınızda negatif bir durumlar varsa bunları çözmeli yada çözüm yollarını araştırmalısınız.<br />
<br />
<b>Unutmayın en güçlü tedavi sizin negatif düşünceleriniz yanında hiçbir yarar sağlayamaz , o yüzdeden mutlaka hayatınızı ve düşüncelerinizi düzenlemelisiniz.</b><br />
<br />
Bunu dedikten sonrada enerjinin bir plesebo yani insanın kendi kendini kandırması olmadiğini ve tamamiyle fiziksel bir durum olduğunu söylemekte yarar var.<br />
<br />
<b>Çakralarınız açık olmasi ve enerji seviyenizin yükselmesi için : </b><br />
<br />
Olumlu , pozitif düşünün , öfke , kin , nefret v.s negatif duyguları hayatınızdan çıkarın.<br />
<br />
Bol bol doğayla içiçe olun<br />
<br />
Doğa yasalarına uygun yaşayın , fazla yemek , yanlış beslenme , düzenli uyku (örneğin hava karardıktan sonra yemek yemek , fazla et türü hayvansal gıdalarla beslenmek.<br />
<br />
Doğru nefes almayı öğrenin.<br />
<br />
Sigara , alkol v.s kullanmamaya çalışın.<br />
<br />
Hafif egsersiz ve spor enerjinizi yükseltir.<br />
<br />
Enerjinin meridyenlerden düzgün şekilde akması için dik duruşda çok önemlidir.<br />
<br />
Negatif enerji alanları , telefon , bilgisayar fazla mahruz kalmamaya çalışın.<br />
<br />
<b>Enerji seviyenizi ölçmek için : </b><br />
<br />
Ellerinizi birbirine sürtün yavasca birbirinden uzaklaştırın ve iki el arasındaki rüzgar gibi titreşimi hissetin.<br />
Bu algı mesafesi ne kadar uzun yani iki el arasındaki mesafe genişse enerji seviyenizde o ölçüde yüksektir.<br />
İlk zamanlar birşeyde hissetmeyebilirsiniz.Bu tamamen sizin yaşamızdaki stres,içinize attığınız öfke ,sinri,yanlış yaşam koşullarıyla ilgilidir.Ancak zihinsel ve fiziksel çalışmalarla bu enerji seviyeniz hissedilebilir ölçüye gelecektir.<br />
<br />
Not : Kuantum Dokunuş Şifa Verme Gücü Richard Gordon kitabınıda okuyabilirsiniz.<br />
Chislane D. Martel'in Ben enerjiyim kitabı : <a href="http://www.ruhunyolculugu.com/ben_enerjiyim_chislane_d_martel_e_kitap-t8891.0.html" target="_blank">http://www.ruhunyolculugu.com/ben_enerjiyim_chislane_d_martel_e_kitap-t8891.0.html</a><br />
<br />
Konuyla ilgili detaylı bilgi için : <a href="http://www.ruhunyolculugu.com/kronik_hastaliklarda_calisma_metodu-t4927.0.html" target="_blank">http://www.ruhunyolculugu.com/kronik_hastaliklarda_calisma_metodu-t4927.0.html</a><br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">Not: Bu blogdaki yazılar,herhangi bir
bitkisel ,yada ilaç tedavisi olmasada,tamamen tavsiye
amaçlıdır.Kesinlikle doktor tavsiyesi yerine geçmez.</span> </div>
fantasticvolkhttp://www.blogger.com/profile/06933470522670388050noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1633199406870380982.post-37940631789430806092009-03-12T15:39:00.000-07:002016-02-12T02:35:11.789-08:00Kronik Hastalıklarda Çalışma Metodu<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
<div dir="ltr" style="text-align: left;" trbidi="on">
Bazen böyle sitelerde insanların insanların çaresiz olarak bitki gibi şeylerden medet umduğunu görünce , her ne kadar insanların tepkisinden çekinsemde yazma ihtiyacı duyuyorum.
<br />
<br />
<div class="separator" style="clear: both; text-align: center;">
<a href="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg7rqetewciAx_l2crWDhrMyaukVoxwsh4GxaueH22uQKCQhEgt9ekA6VdXXIuy0myA6SLbtIF-ep7Trk_sf0XT1CKiedGC2NpWinCprA_xE4MTwUxCv70bS-C738ihHekHzR9ogfyr_UQ/s1600/selfhealing2.jpg" imageanchor="1" style="margin-left: 1em; margin-right: 1em;"><img border="0" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEg7rqetewciAx_l2crWDhrMyaukVoxwsh4GxaueH22uQKCQhEgt9ekA6VdXXIuy0myA6SLbtIF-ep7Trk_sf0XT1CKiedGC2NpWinCprA_xE4MTwUxCv70bS-C738ihHekHzR9ogfyr_UQ/s1600/selfhealing2.jpg" /></a></div>
<br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">Bugune kadar hiçkimse size kendi şifa gücünüzü anlatmamış olabilir,banada anlatmamışlardı 28 yilimi bunu bilmeden geçti,iice kendimi mahvedip bir arayışa girdim,öncelikli olarak ülkemizde alternatif tıp olarak düşünülen şifalı bitkiler(farmakoloji) konusunu araştırdım,ama baktım ki bukonuda pekçok sahtekar insan var ve kronik bir hastalığı yalnızca bitkiyle tedavi edemeyeğimi anladım,çünkü bitkilerde aynı ilaçlar gibi sadece insanın biyolojik yanına hitap etmekte ve yan etkileri olabilmekteydi.</span>
<br />
<br />
<br />
Oysaki insan bedeninin enerjitik yani elektiiksel bir yapısı olduğu ve enerji meridyenleri(Akapunktur noktaları) anladığımda insan bedenine karşı öğrendiğim bütün bakış açısı değişti.<span style="font-weight: bold;">En azından modern tıp nefes tekniklerini bile her hastaya anlatsa ve uygulaması sağlansa ben inanıyorumki pekçok hastalık daha iyi olabilir ve hastalıkların oluşma engellenebilir.Bu konular anlaşıldığında görülürki ne doğru nefes almayı biiyoruzdur nede gerçekten sağlıklı yaşamın ne olduğunu.</span>
<br />
<br />
Şahsen ben kendi adıma yillardır hastanelere giderim hiçbir doktorun nefes tekniği gibi basit ama önemli bir uygulamayı anlattığını ne gördüm nede duydum.Bunu bence doktor arkadaşlarda kendileride üzerinde düşünmesi gerekiyor.Böyle olmadıkça sürekli soluğu hastanede alan hastalar ordusu ülkemizde hiçbirzaman eksik olmayacaktır.
<br />
<br />
Bu gerçekten anlaşılması gereken en önemli şeylerden biridir,bu anlamda bir tıp doktoru mutlaka kişilere hasta olmamayı anlatırken yalnızca beslenme,yürüyüş,ve stresten kaçınmanın yanında doğru nefes almayı öğretmeliler diye düşünüyorum.Elbetteki bu anlatılsada sigara içen ve sağlıklı yaşamdan bir haber olan toplumuzunda her ne kadar söylensede uygulamaya geçmeside kolay gözükmüyor.İşte bu yüzden sadece doktorlara değil hastalara,sağlık bireylere ve bütünsel bir yaklaşım geliştirecek yöneticilere mutlaka ihtiyaç var.
<br />
<br />
<br />
<div class="quote">
Quote:
<br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">Modern tıp tanı ve tedavi yöntemlerini bilmeyen birisi, tümöre bağlı bir baş ağrısını veya epilepsiyi otlarla tedavi etmeye kalkışabilir.
<br />Çoğu kez en çaresiz hastaların başvurduğu doğal şifa alanında, insanlar maddi ve manevi istismara son derece açık durumdadır. Hiçbir bilimsel temeli olmayan, yüzde yüz iyileşme iddiasıyla astronomik fiyatlara satılan ot karışımları veya sözde şifacılık uygulamaları, çaresiz hastaların o dönemde en çok ihtiyaç duydukları iki olgu olan zaman ve parayı, onlardan acımasızca çalmaktadır.
<br />
<br />Tüm bu bilgiler kapsamında söylenebilecek yegâne şey, hastaların mutlaka, bilimsel ve etik bir tıbbi hizmet sunan, yeterli eğitime sahip uzmanlardan yardım almaları gerektiği olacaktır.</span>
</div>
<br />
<br />
<br />
<br />
İnsan bedeni Biyolojik + Enerji + Zihinsel yapısı bütünsel olarak anlaşılmalıdır.Aksi takdirde hücresel bazda çok karmaşık görünen insan bedenini tam olarak anlayıp kronik hastalıklarda çözüm getirmek zor gözüküyor.
<br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">Bu noktada bu dediğim temenniler tam anlamiyla ülkemizde yerleşene kadar , kronik hastaların sadece mucizeler bekleyerek yada yanlış alternatif tedavilerle para ve sağlıklarını riske atacaklarına doğru , ilaçsız ve ücretsiz yapılabilinecek yöntemleri bularak , herzaman aradıkları şeyin dışarda değil içerde olduğunu anlayıp çalışmalarında yarar vardır.</span>
<br />
<br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">Galileo’nun dediği gibi:</span>
<br />
<br />
‘’Gerçekte kimse, kimseye hiçbir şey öğretemez. Siz ona yalnızca içindekileri bulmasında yardımcı olabilirsiniz.’’
<br />
<br />
Benim kişisel deneyimlerimde türk toplumunun bu anlatacağım şeyler konusunda sağlığa yararı konusunda ve uygulamada pasif olmalarına rağmen,şifalı bitkiler konusunda hiç anlamadan bilmeden çaresizce uyguladiklarini biliyorum.
<br />
<br />
<br />
<br />
Gerçekten çaresiz olmanın nedemek olduğunu iyi bilirim,ama insan çareyi birazda kendinde aramalı en azından kendini hasta eden sebebleri anlamak ve hayata yeni bir bakış açısı getirmek zorundadır.Aksi takdirde herşeyi başkalarından bekleyen son ana sağlı için bir şey yapmayan insanlar olmaya malesef devam edecektir.
<br />
<br />
Elbetteki benim burada anlatacağım yöntemlerin pek çoğu bilimsel olarak sağlık üzerinde olumlu etkileri
<br />
kanıtlanmıştır.
<br />
<br />
Bu noktada söylenmesi gereken elbetteki insan bedeninin organik yapisini ve anatomisin tamamiyle anlayan, acil durum ve düzenli ilaç kullanılması gereken hastalıklarda modern tıbbın önemini yadsımadan
<br />
doğu tıbbıyla birleşmesini umut ediyorum
<br />
<br />
Yine forumunuzda gördüğüm doktor arkadaşlarada saygımı sevgimi belirterek, bu çalışmaların zararsız olmakla beraber,
<br />
yine ilk olarak önyargının ortadan kalkması için konuda geçen
<br />
yöntemlerin bilimsel niteliğini görmek için aşağıdaki linklere tıklanabilinir.
<br />
<br />
<a class="bb-url" href="http://www.nefesteknik.azbuz.com/blog/yazi/oku/5000000009892201/HOLOTERAPI-SOLUNUMU-ILE-GELEN-IYILESMELERIN-TARIHI-" target="_blank">Holoterapi Solunumunu ile gelen iyileşmenin tarihi</a>
<br />
<br />
<a class="bb-url" href="http://www.ruhsalsifa.org/yazi_nishino_solunum.htm" target="_blank">Sokushin Soluma ve Ki İlişkisi</a>
<br />
<br />
<a class="bb-url" href="http://www.derki.com/sayfalar4/reiki.html" target="_blank">Hastanelerde reiki </a>
<br />
<br />
<a href="http://www.drcakmak.com/guncel.aspx?id=1">http://www.drcakmak.com/guncel.aspx?id=1</a>
<br />
<a class="bb-url" href="http://www.drcakmak.com/irisdetay.aspx?id=18" target="_blank">
<br />Düzenleyici Destekleyici Yaklaşımlar</a>
<br />
<br />
<a class="bb-url" href="http://www.energyturkey.org/index.php?Itemid=315&id=98&option=com_content&task=view" target="_blank">Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp nedir?</a>
<br />
<br />
<a class="bb-url" href="http://www.ukdk.org/pdf/kitap/38.pdf" target="_blank">Tamamlayıcı tıp ile ilgili doktorların için bir yazı </a>
<br />
<a href="http://zeynebb.blogspot.com/2007/11/drdan-1-tamamlayc-tp-alternatif-tp-ve.html">http://zeynebb.blogspot.com/2007/11/drdan-1-tamamlayc-tp-alternatif-tp-ve.html</a>
<br />
<a class="bb-url" href="http://www.indigodergisi.com/ferhan131.htm" target="_blank">http://Bilimsel araştırmalarla iligli diğer bir ya</a>
<br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">Özellikle bu söylesiyi okumanızda yarar var </span>
<br />
<br />
Holistik Tıp, modern tıbbın alternatifi midir?
<br />
<a href="http://www.doktorsitesi.com/yazi/2735/Holistik-Tip--modern-tibbin-alternatifi-midir-?a_id=84">http://www.doktorsitesi.com/yazi/2735/Holistik-Tip--modern-tibbin-alternatifi-midir-?a_id=84</a>
<br />
<br />
<br />
<div class="quote">
Quote:
<br />
<br />
Asıl önemli olan insanın sağlığına kavuşturulması değil midir? Tedavisi mümkün olmayan bir hastalığa çözüm sunabilmek, “hekimlik andının” gereğidir. Dolayısı ile alternatif tedavi metodlarıyla insanlara yeni umutlar sunmak gerekmez mi? Modern tıpla uğraşan uzmanlar, alternatif tıpla uğraşan uzmanları bir tehdit unsuru olarak görmek yerine, neden onlarla el ele verip birlikte çalışmasınlar!
</div>
<br />
<br />
<br />
--------------------------------------------------------------------------------------------
<br />
Giriş:
<br />
<br />
Konuya gelirsek,zamanla çalıştıkca kendi bedenimi nasıl sinir stres sayesinde tıkayıp kapattığımı ve nasıl kapatıysam onuda çok daha zorda olsa açabileğimi anladım.Bu aynı şekilde pekçok hastalık için aynıydı,çünkü insan bedenindeki enerji yolları bütün organ ve hücrelerden geçmek üzere tasarlanmıştı.Evet buna inanılmasi güç ama bu böyle,zaten insanlar sadece kendilerinin yapabileceklerini bilip inaansa hayatlarında pek çok şey değişecektir.
<br />
<br />
Sizde yazdıklarımı ve konuyu iyice araştırır ve kendi bedeniniz üzerinde çalışmaya başladığınızda bütün bu bilgilerin doğruluğunu anlayacağınıza eminim.Elbetteki teorik olarak duyduğunuzda bütün bunlar size saçma yada mantıksız gelebilir ama en azindan okumanızda yarar olduğunu düşünüyorum.
<br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">Zaten burda benim amacımda kimseye kesin bir tedavi olarak dayatmak değil insanlara yeni bir alternatif bakış açısı getirmektir.Zaten bütün bunlar bir şifadır şifayıda insan ancak kendisi gerçekten sağlıklı olmayı seçerse yaratabilir</span>.Aksi takdirde en iyi ilaç,alternatif yöntem işe yaramıyacak yarasa bile zihinsel sebebler düzeltilmediğinden tekrarlayacaktır.Bu yüzden modern tıpdan da mucizevi sonuçlar beklemek , yani kişinin kendi çalışması olmadan sadece bir yerden bir umut beklemek bende doğru değil,mutlaka kişi daha iyi olmak için doğal yan etkisiz yöntemleri öğrenmeli ve geliştirmeldir.Bu çalışmaları yaparken öncelikle insanın hedefi kaybettiği sağlığını korumak ve hastalığın ilerlemesini durdurmak olmalıdır.
<br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">Elbetteki bütün bunlar modern tıbbın yanında kullanılacak kendi kendinize yapacağınız doğal yöntemler , kesinlikle bitki v.s gibi yan etki yapacak şeyleri bende kesinlikle tavsiye etmem</span>,öncelikle anlaşılması gereken insan bedenin fiziksel biyolojik ve elektiriksel yapsının tam olarak anlaşılması bunun yanında insan zihni ile bu iki yapının ilişkisinin doğru anlaşılmasıdır.Malesef bugunkü modern tıp biyolojik anlamda oldukça başarılı olmasına rağmen insan bedenine bütünsel olarak bakmadığı için bu tip kronik hastalıklarda çareyi bulamamaktır.
<br />
<br />
<br />
<br />
Ama yinede son yillarda pek çok modern tıp doktoru hastalıkların zihinsel sebeblerini ve insan bedeninin elektiriksel yapısını anlayarak bütünsel yollar izlemeye başlamışlardır.Akapunktur bile bilimsel olarak kabul görmezken son yillarda hastanelerde kullanilmaya başlamıştır.Zamanla batı tıbbının doğu tıbbıyla bir bütün olarak kulanıldığında pek çok çaresiz hastalığın çözümü bulunacaktır,çünkü insan bedeninin sadece organik olarak düşünüp sadece hücre veya sorunlu bölgeyle uğraşır elektirik sistemini hiçe sayarsak sonuç alamıyız,yeni yeni epilepsi tedavilerinde pil gibi elektiriksel sistemlerde kullanılaya başlanmıştır.
<br />
<br />
<br />
<br />
Aslinda benim anlatacağım pil,radyo frekans gibi yapay maddelere gerek kalmadan kişinin kendi kendisinin potansiyelini kullanarak Nefes , enerji ve meditasyon , nlp gibi zihinsel metodlarla kendi kendini daha iyi hale getirebileceği en azından mevcut ilerleyen hastalığını durdurabileceğidir,elbetteki yillarca unuttuğumuz onu anlamayarak bozduğumuz bedenimizi bir anda düzeltmek kolay olmayabilir,ancak çalışma ve sabırla pek çok güzel şey olabilir.
<br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">Elbetteki bu toplumun alıştığı gibi genel ilaç veya bitki mantığıyla Kesin sizi tedavi eder demek değildir.Anlaşılması gereken şey insan bedeninin bugunkü bütün mevcut tıp teknonojilerinden çok daha gelişmiş zekaya ve iyileşme potansiyeline sahip olduğu ve bir insanın kendini mahvedebiliyorsa düzeltebilme yeteneğin olduğudur</span>.
<br />
<br />
<br />
En azından hastalığınızı oluşturan temel sebeblerin başında sinir ,stres,bastırılmış öfke ,üzüntü g.b konular olduğu anlaşılır ve bunları yokedecek alternatif bir yol sizlere verebilirsem bende mutlu olurum.Ben bugune kadar kendi sitemde pek çok kişiye anlattım fakat genelde insanlara doktorlar tarafindan bu tip şeyler öğretilmediği ve kişilerde yeterli irade ve çalışma disiplini olmadığı için bu tip şeylere bek bakılmıyor.
<br />
<br />
Elbetteki bu bir seçim meselesi ya kaderim deyip,bir mucize beklersiniz yada en azından kendi bedenizi anlayıp nasıl daha iyi olurum ve mevcut hastalığımı durdurum diye çaba gösterirsiniz.
<br />
<br />
Elbetteki işin çaba kısmıa girdiğiniz zaman sizinde gerçek bir çabanızın olması ve kararlı olmanız gerekebilir,özellikle kronik bir hastalıkta kesin bir sonuç almanız çalışma disiplinizie ve sinir stres gibi negatif şeyleri tamamiyle hayatınızdan çıkarmanıza bağlıdır.Eğer bütün bunlar yapılır ve kişi bu şekilde hayatına yeni bir yol açarsa ben inanıyorum çözülmeyecek hiçbir hastalık yoktur.Tabiki bu bir genelleme ve kesin ifade olmayıp ,bizlere öğretilen dışardan mucize yerine kişininin kendi bireysel çabalarına bağlıdır.
<br />
<br />
Enerji meridyenleri(akapunktur noktaları) iice anlaşılırsa bir hastalıkta çözümün imkansız olması için kişinin hasta organın veya uzuvunun tamamiyle yokolmasi yada mevctu bağlantının kopmasına bağıdır,yani örnegğin kaza sonucu sinir ağları kopmussa bugunki alternatif veya modern tıpla yapılınamaz denilerbilir,aksi takdirde bağlantı devam ediyor bölgede sorun varsa bence düzelebilir.
<br />
<br />
Bu konunun anlaşılması için aşağıda yazdığım kronik hastalıklarda çalışma metodu konusunu okuyabilrisiniz. ayrıca <a class="bb-url" href="http://blogumda/" target="_blank">http://kendikendinetedavi.blogspot.com</a> kendi kendineze yapaileceğiniz bütün nefes,enerji gibi teknikleri bir arada bulabilirsiniz.Bu konuya yakin olarak ms konusunda başarılmış bir öykü Eski ms hastası , izmir ms hastaları derneği başkanı Sema Türkel'in <a href="http://arsiv.sabah.com.tr/2007/04/09/gny/haber,32E1D9D7E6004588A040509DD6E3B3CC.html">http://arsiv.sabah.com.tr/2007/04/09/gny/haber,32E1D9D7E6004588A040509DD6E3B3CC.html</a>
<br />
<br />
yazısınada bakmanızda yarar var,ama ms , başka epilepsi başka demeyin , <span style="font-weight: bold;">dediğim gibi bu yöntemler alıştığınız ilaç mantığından çok daha farklıdır , en azından bu yazıyı sonuna kadar okumanızda yarar var diye düşünüyorum,
</span>
<br />
<span style="font-weight: bold;">Sorunuz olursada sorabilirsiniz,ama lütfen araştırın inceleyin ,hemen herşeyi kesip atmayın,tabiki bütün bunlar kendi seçiminiz ve kesinlikle ilaçlarınızıda bırakmayın....Bütün bu çalışmalar modern tıbbı ,mevcut ilaç ve tedavilerinizi birakmak değildir,bunların yanında kendimizi daha iyi hale getirmek için yapılan bireysel tamamlayıcı yöntemlerdir.</span>
<br />
<br />
İşte önemli olan sizin araştırıp , aramanız eğer böyle olursa bütün dünyanında bu konularda pekçok çalışma yaptığını görürsünüz.Malesef ülkemizde yeterince bilimsel çalışma yok,çünkü sadece hala sadece akla bitkiler geliyor ve pekçok şarlatan yüzünden pek çok doktor direk reddediyor,ama yinede pek çok doktor var.Özellikle akapunktur,refloksoloji,nefes teknikleri bugun pek çok doktorun kabul ettiği bilimsel yöntemler,amerikada reiki gibi yöntemler kullaniliyor.
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">Yani sonuç olarak hastalık iyileşmeye giden yoldur,bedenizin verdiği bir sinyal sizin hayatınızda birtakım değişiklikler yapmanız gerektiren işaretlerdir... zaman geçiyor hastalıklarımız da durmadan ilerlemeye devam ediyor İşte seçim , hayat sizin , bir gemi tek bir demire bağlanmaz , umudunuzu kaybetmeyin,
<br />
<br />efendim ilaçsız insan kendi kendisine faydasımı olur ben inanman desenizde okuyun derim, sevgilerle : )</span>
<br />
<br />
<br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">Kronik hastalıklarda çalışma metodu</span>
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
Buradaki amacım özellikle böbrek,karaciğer yetmezliği,şeker,ms ,epilepsi gibi kronik hastalıklarla uğraşan kendim gibi insanlara,deneyim ve zorluklarımdan yola çıkarak bir çalışma metodu oluşturmak.
<br />
Çünkü kronik bir hastalıkla uğraşmak hemen sonuç almak çok zor,bu yüzden insanlar kısa sürede sonuç bekleyip olmayıncada morallerini bozarak çalışmaktan vazgeçebiliyorlar.Ancak şunu unutmamak gerekirki sinir,stres yanlış yaşam v.s ile yıllarca bozduğumuz bedenimizi kısa bir sürede, mucize gibi düzeltmek kolay değil.İnsanın kendisini mahvetmesi bir an,düzeltmesi çok uzun zaman alabiliyor.Eğer umutda yoksa insanlar hiçbirşey yapmıyor.
<br />
<br />
<br />
Öncelikli olarak alternatif bakış açısıyla alıntı yaparak,hastalığın ne olduğunu ve nedenlerini anlamamızda fayda var diye düşünüyorum.
<br />
<br />
<br />
<br />
Alıntı:
<br />
<span style="font-weight: bold;">Neden Hasta Oluruz?</span>
<br />
<br />
<br />
<br />
<div class="quote">
Quote:
<br />
<br />
Evrende herşey enerjidir. Evrendeki herşeyin özü kuant dediğimiz enerji zerrecikleridir. Gördüğümüz, algıladığımız canlı cansız herşey kuant dediğimiz enerji zerreciklerinin belli sayılarda yoğunlaşmasıdır.
<br />
<br />
Evren bir enerji okyanusudur. Nesneler arası boşluklar dediğimizde enerjidir. Sürekli titreşim halinde olan kuantlar özel programa organize olup şeyleri oluşturur. Vücuda gelen oluşumları biz isimlendiririz. Beş duyu ile algılayabildiklerimiz kadar, duygu ve düşüncelerde enerjidir. Onların titreşim sayılarının yoğunluğu, niteliğini ve kalitesini belirler.
<br />
<br />
Bizlerde belli titreşimlerin "kan-kemik-kas-sinir-doku vs." birleşimi ile organize olmuş enerji varlıkları olduğumuz kadar bizi canlı kılan özel bir enerji sistemi ile donanmış durumdayız. Evrensel enerji ile sürekli bağlıntıda olan ve ondan beslenen vücudumuzdaki enerji sistemimiz özgün bir yapı oluşturur.
<br />
<br /></div>
<br />
<br />
<img class="bb-image" src="http://www.indigodergisi.com/acmosturkey_18.jpg" />
<br />
Vücudu kan damarları gibi saran "nadi" dediğimiz enerji kanalları ile bu enerji dolaşır. Belli şekillerde enerji meridyenleri oluşturur. Bu meridyenlerin başlangıç ve bitiş noktaları, özel enerji tetikleme noktaları olduğu kadar, enerji beslemesi yapacağı organ ve sistemleri işaret eder.
<br />
Eğer yaşam enerjiniz düşükse veya dolaşımında bir tutukluk varsa hastalıklara daha açık olursunuz. Enerjiniz yüksek olduğunda ve rahatça aktığında; daha az hastalanır ve sağlığınızı uzun süre koruyabilirsiniz.
<br />
Bedenimizdeki sistemlerin hepsi birbiri ile bağlantı halindedir. Bir tanesi bozulduğunda, zaman içinde diğer sistemleri de etkilemeye başlar. Bir bölgedeki hastalık, ilişkili başka bir bölgede hastalığa ya da olumsuzluğa neden olabilir. Enerji düzeyinde başlayan bozuk bir titreşim zihinsel ve fiziksel düzeyde hasara yol açacaktır. Reiki, vücuttaki sağlığın, uyumun ve dengenin düzenlenmesini sağlar.
<br />
<br />
<br />
<br />
Enerji akışımızı değiştiren, sekteye uğratan, hastalığa sebep olan unsurları incelediğimizde bunların; negatif düşünceler, zihinsel karışıklık, doğru nefes almama, düzensiz beslenme, hareketsizlik olduğunu görüyoruz. Ve böylece hastalığı bizim yarattığımız ortaya çıkıyor.
<br />
<br />
Hemen pozitif tarafından gözden geçirelim. Eğer hastalığı biz yaratıyorsak o zaman tekrar yok edebilir, iyileştirebiliriz.''
<br />
<br />
<div class="quote">
Quote:
<br />
<br />
Sinir sistemimiz, doğadaki enerji dengesine uyum gösterecek şekilde programlanmış olduğundan, dengenin bozulmaması için irademizin dışında reaksiyonlar gösterebilmektedir. Ne yazık ki yaşadığımız ortam (hava kirliliği, hormonlu gıdalar, zararlı elektromanyetik dalgalar, ozon tabakasının delinmesi vs.) yaşam tarzımız (aşırı stres, dengesiz beslenme, spor yapamama) ve öfke, korku, üzüntü gibi duyguları içimizde bastırmamız, enerji dengemizi ciddi şekilde bozabilmektedir. Bu aşamada bedenimizin dili olan ağrı, uykusuzluk, çarpıntı, terleme, daralma, sinirlilik, yorgunluk, isteksizlik, iktidarsızlık gibi şikayetler belirmeye başlar. Birçok vak'anın başlangıç döneminde en değerli uzman hekimler tarafından yapılan muayene ve ileri tetkiklere rağmen organik bir sebep teşhis edilemediğinden, tedavi için belirtilere göre (semptomatik) gereksiz ilaçlar önerilmektedir. Oysa meydana gelen semptomların ana nedeni, vücudumuzdaki biyoenerji dengesinin bozulmasıdır.
</div>
<br />
<br />
<br />
<img class="bb-image" src="http://www.timrobins.net/images/pic_about_eft_meridian.jpg" />
<br />
<br />
<br />
<br />
Alıntı:
<br />
Endişe duygusu dalak üzerinde etkisini gösterir. Bu problem üzerine aşırı düşünmek sıkıntı hissetmek dalak enerjisini bloke eder. Depresyon huzursuzluk iştah azalması, yorgun kol ve bacaklar, karın şişliği ve bayanlarda adet dönemi bozuklukları olarak ortaya çıkabilir.
<br />
<br />
Üzüntü ve Yas akciğerlerin enerjisini bozar ve solunum sıkıntıları ortaya çıkabilir. Örneğin bronşit, astım gibi sorunlar sevilen birinin kaybedilmesiyle ilişkilendirilebilir. Ve bireyin kendisini bastırılmış boğulmuş hissetmesi, bireysel bağımsızlığını hissedememesi durumlarında ortaya çıkabilir. Göğüsten gelen derin öksürükler mutsuzluğun göstergesi olabilir çünkü ciğerlerdeki enerji sıkışmıştır.
<br />
<br />
<br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">“Vücuttaki her organ, esiri alanda kendisine denk gelen enerjetik ritme sahiptir. Çeşitli organ küreleri arasında, sanki bir aktarım işlevi varmış gibi değişik ritimler karşılıklı etkileşmektedir.” Dr. Dora Kunz</span>
<br />
<br />
Ayrıca konuyla ilgili olarak bknz. alternatif Sistemlerle Enerji Dengesi
<br />
<a href="http://www.minidev.com/atip/tip_ased.asp">http://www.minidev.com/atip/tip_ased.asp</a>
<br />
Enerji meridyenleri : <a href="http://www.indigodergisi.com/burcin_21.htm">http://www.indigodergisi.com/burcin_21.htm</a>
<br />
<a href="http://www.enerjibedendengesi.com/ya...cut_harita.htm">http://www.enerjibedendengesi.com/ya...cut_harita.htm</a>
<br />
<br />
<br />
<img class="bb-image" src="http://www.enerjibedendengesi.com/acmos_resim/Adam2_1.jpg" />
<br />
<br />
Alıntı:
<br />
Akupunktur tedavi yöntemi,Yin yang teorisi, beş element teoresi, maksimal zaman teorisinden şekillenmiştir.
<br />
Bu teoriye göre; dünya ve kainattaki bütün varliklar, tamamen zıt ama aynı zamanda bir birini tamamlayan kutublardan şekillenmiştir, Bağımsız gibi görülen bu kutublar, qi enerji sayesinde evren hareketin devam etmesini, dengesini ve bütünlüğünü sağlar.
<br />
Su, metal, ağaç, ateş, toprak ve qi enerji ile canlılık şekillenir. İnsanlar bu maddeler sayesinde yaşar, hayatını devam ettirir. Bu elementler, belli bir zaman içinde bir birini etki eder, korur, kontrol eder ve yeniler.
<br />
İnsanlar, bu evrenin bir parçası olduğundan, organlar, dokular ve en kücük hücreler kadar bu denge üzerine kurulmuştur.
<br />
Qi enerji, insanların doğuştan var olan, sonradan gelişen ve insan vücudunda ağ şeklinde yayılmiş meridyen hattında dolaşan , organları ve hücreleri besleyen bir enerjidir.
<br />
Organlara,dokulara ve hücrelere yaşam sağlayan qi enerji , meridyen ağı sistemi vasıtasıyla bütün vücuda yayılır ve bu sistemi korur.
<br />
İnsan vücudu, yaşamsal qi enerji taşıyan 12 ana meridyen , 2 dal meridyen ve sayısız kılcal meridyenlerden şekillenir. Meridyenler hattındaki ana sistemde, şu ana kadar tesbit edilen 365 adet aku-nokta ve mini sistem(Kulak, Ayak altı)deki aku-nokta olmak üzere toplam 2000 den fazla aku-noktalar mevcut olup, tedavi esnasında ve hastalık teşhisinde kullanılır.
<br />
İnsanlar, iç ve diş etkenden dolayı denge bozulduğunda, organlar ve hücrelerin çalışma sisteminde değişiklikler meydana gelir, meridyenler bundan etkilenerek düzensiz çalışmaya başlar, enerji dağılımında dengesizlik ve düzensizlikler meydana gelir, bu kısır döngü, organlar ve hücrelerin sağlıklı çalışmasına engel teşkil eder ve insanları ‘hasta’ eder. " hastalıklarımızın nedeni de bedeni oluşturan organlar arası ahengin bozulması ve enerji akışı bloke olarak engellenmesidir''.
<br />
Tedavideki amaç, bloke olan bu meridyeni yeniden açarak sistemin normal çalışmasını sağlamak ve insan sağlığına kısa zamanda kavüşturmaktır
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
Alıntı:
<br />
<span style="font-weight: bold;">Hastalıkları neden yaratıyoruz size göre?</span>
<br />
<br />
Basit bir mekanizma ile ortaya çıkıyor. Tüm hastalıklar önce bizim zihnimizde, enerji bedenimizde yani ruhumuzda yaratılır. İddialı görünecek ama aslında çok basit, herkes biraz kalbini açıp, yargıları bir yana bıraksa, bunu kabul eder, işin özü bu. Yaşadığımız her şeyin sorumlusuyuz aslında. Bu kötü bir laf. İnsanlar bununla yüzleşmeyip, kurbanı oynamayı seviyorlar. 'Çok şansızdım böyle bir şey oldu' diyor. Mesela arabada bir sorun var, yağ lambası yanıyor Tamirci iki şey yapar; ya göstergeyi açıp kabloyu keser ya da motoru açıp oraya yağ koyar. Modern tıp cerrahi yöntemlerle ya da semptomları baskılayarak, kabloyu kesen tarafta duruyor. Ağrı kesici aldığınızda ağrıyı baskılamış oluyorsunuz, şifalandırmıyorsunuz. Kabloyu kestiğinizde göstergede ışık yanmıyor ama yüz kilometre gidince kanser oluyor, başlıyorlar tümörleri çekip çıkarmaya, çıkardıktan sonra muhtemelen birkaç sene sonra 'metastaz yaptı' deniyor.
<br />
alinti
<br />
<br />
<br />
<br />
Hastalığın sebebinin, psikolojimizin ve çevresel etkenlerin enerji meridyeninde yaratıtığı tıkanıklık olduğunu anladıktan sonra,tedavide yapılan şey ise nefes yada enerji teknikleriyle tıkalı olan enerji bölgesinin açılmasıyla enerji akışının sağlanmasıdır.Böylelikle
<br />
bedenin bugun en yüksek tıp teknonojilerin yapamiyacağı,kendi iyileşme mekanizmasının çalışmasına izin vermiş oluruz..Eğer ki hastalık psikolojiden değilde,yani dış etkilerden yanlış ilaç kullanımı ,yanlış yiyecek v.s gibi sebeblerden dahi olsa, enerji ve nefes, meridyenlerdeki enerji akışını normal hale getirip,enerji ve nefesin olağanüstü etkisiyle beden iyileşme sürecine girecektir.
<br />
<br />
<br />
<br />
Bu noktada epilepsi konusunada gelirsek forumuzda baktığımda psikolojik sebebleri olup olmadığı ve bir arkadaş demiş ben kücüktüm ozaman gayet neşeliydim diye , elbetteki zihinsel sebebler illa olacak diye bir sebeb yok ama unutmamak gerekirki üzüntünün yanında stres,gerginlik,sinir,öfke,duygusal yapı,içe atma , bastırma gibi duygularda insan bedenini doğrudan negatif etkiler.Siz yinede kendi hayatınızı bir gözden geçirerek tüm bunların varolup olmadığını varsa çözüm yollarını arayın derim.Yani psikolojik sebeblerden olmasa bile diğer bütün yöntemlerle yine bedeniniz daha iyi hale gelip daha sağlıklı olacaktır.
<br />
<br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">
<br />Unutmamak gereken en önemli şey kronik ilerlemiş bir hastalıkta gerçekten olumlu bir sonuç almak için mutlaka kişinin eski negatif psikolojik yapısından kurtularak kendine yeni bir yol ve bakış açısı getirmesi şarttır.</span>
<br />
<br />
<br />
<br />
Konuyla ilgli olarak burayıda okuyabilirsiniz : <a href="http://www.minidev.com/atip/tip_ased.asp">http://www.minidev.com/atip/tip_ased.asp</a>
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
İnsanlar genelde alıştıkları ve kendilerine öğretilen şey bir hastalıktan kurtulmak için kolayca daha önceden üretilmiş bir ilac yada bitkiyi içip,kişisel çaba harcamadan düzelmek iyileşmek istiyorlar.Oysaki Kronik bir hastalıkta şifanın tamamiyle olması için kişinin bireysel çabaların gerçekten önemli bir yer tutuyor.Bana göre özellikle modern tıbbın kronik hastalıklarda çareyi bulamasının en önemli sebeblerinden biride budur.
<br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">Kronik hastalıklarda çözüm bulunamasının, sebeblerinide kısaca sayarsak.</span>
<br />
<br />
*En önemli sebeb kronik bir hastalığın kişinin kendi kendine uygulayacağı tekniklerle Çözülebileceğine inanmama.Bunu gerçekten vurguluyorum çünkü insanların geçmişte bende dahil şifayı hep dışardan ilaç,bitki gibi birşeyden geleceğine inanması,reiki,nefes gibi
<br />
Tekniklerin toplum tarafından bilinmemesi ve öneminin yeterince anlatılamaması.
<br />
<br />
<br />
*Bazı insanların gerçekten ön yargılı ve kendilerine öğretilen mantığın dışındaki hiçbirşeyi kabul etmemeleri, arayış yada araştırma yapmamaları.Gerçekten çok kişiye anlatmaya çalıştım ama dalga geçenler,inanmayanlar inanmış gözükselerde pek üzerinde durmamışlardır.Ama bazı insanlarda tam tersi hemen denemiş uğraşmışlardır.
<br />
<br />
Özellikle insanlar el ile insanın kendi kendine şifa verebileceğine kesinlikle inanmak istemiyorlar.Enerjinin gerçekliğine inansalarda kronik bir hastalıkta faydası olacağına inanmiyorlar.Ama hep bir ilacın bulunması bir mucize gelmesi konusunda hemfikirler.
<br />
<br />
<br />
<br />
*Ayrıca Kolayca sonuç elde etme isteği ,belli bir süre sonuç elde edemiyince zamanla iyileşmeninin olasılığına olan umudun yitirilmesi.Yeterli sabır ve iradenin gösterilememesi.
<br />
<br />
*Hastalığı yaratan zihinsel süreçlerin önünene geçememek,sürekli aynı durumların yaşanması bilinçaltında öfke, kırgınlık, kızgınlık ya da nefret gibi duyguların çözülememesi.
<br />
<br />
*Sigara,yanlış beslenme,yanlış yaşam gibi hastalıkları oluşturan Çevresel negatiflerin tedavi süreçlerinde ortadan kaldıralamaması.
<br />
<br />
Modern tıp konusuna gelirsek, bana göre kronik hastalıklarda çözüm bulamaması konusunda ;
<br />
Modern tıbbın biyolojik beden anlayışının dışına çıkamıyışı,bütüncül beden anlayışının enerji meridyenleri ve akışı gibi konular üzerinde yeterince durmaması.
<br />
<br />
Nefes gibi doğru ve basit tekniklerin yeterince bilinmemesi ve anlatılamaması ,hastalıkları oluştururan zihinsel süreçlerin yokedilmesinde yeterli çalışmanın yapılmaması ve öneminin anlaşılamaması diyebilirim.
<br />
<br />
Öyleki kendi ülkemizde ben bugüne kadar hiçbir doktordan en azından nefes tekniklerinin öğrenmem gerektiğini duymadım,çünkü onlarada öğretilmediğini ve önemini yeterince bilmiyorlar diye düşünüyorum.Ayrıca Bütün bunlar yeterince bilinse ve uygulansa bu kadar ilaç bağımlığı ve kronik hastalıklara bu kadar sık olmayacaktır.
<br />
bknz <a href="http://www.derki.com/sayfalar4/reiki.html">http://www.derki.com/sayfalar4/reiki.html</a>
<br />
<br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">
<br />Şimdi yavaş yavaş,kendi gizli potansiyelimizi bir alıntı yaparak başlıyayım.</span>
<br />
<br />
<br />
<br />
Alıntı:
<br />
<span style="font-weight: bold;">Kişisel Şifa gücümüz</span>
<br />
<br />
<br />
<img class="bb-image" src="http://www.saltburnwellbeingcentre.co.uk/resources/reiki1.jpg" />
<br />
<br />
Kendimizi iyileştirmek için kendi içimizdeki gücü kullanmak gerekiyor. Enerjmizi dengelemek ve hücre titreşim hızımız ayarlamak için kendi içimizde olan gücü harekete geçirmeliyiz .Yani farkındalığımız arttırarak vücudumzla gereken ilişki ve diyaloğu kurmalıyız. Böylece yeni programlarla vücudumuzdaki enerji aksaklıklarını düzeltir ve şifalanırız. Hepimiz kendi kendimizi şifalandırma yeteneğine sahibiz. Sadece bunu kabul edip harekete geçirmemiz yeterli. Farkındalığımızı arttırmak için de kendi içimize dönmeliyiz. Bedeneimizle iletişime kendimizi açmalıyız. Nerde nasıl bir tıkanıklık olduğunu bedenimiz bize kendi söyleyecektir. Sesine kulak verip enerjisel işaretlerini duymamız yeterlidir. Pekcoğumuz bu işaretlerin üzerinde durmuyoruz. Çünkü bedenlerimizle konuşabileceğimizi düşünmüyoruz. Sonunda kendimizi cihazlara emanet ediyoruz ve onların bedenimizin lisanını anlayacağını düşünüyoruz. Oysa hangi cihaz sevgi dili konuşur? Bedenin dili sevgi dilidir. Siz sevgisiniz. Bu yüzden cihazların bedeninizi anlayacğını düşünmeyin kendinizi sevin ve iletişime açık olun. Ancak o zaman bedenimzizin ne demek istediğini net bir şekilde anlarsınız. Cihazlar sadece ilerlemiş rahatsızlıkları tesbit edebilir. Cünkü artık gözle görülebilir hale gelmiştir. Beden, lisanı anlaşılmadığı için sizin beş duyunuza hitap eder şekilde problemini anlatmaya başlamıştır. Ancak bu noktada bedeninizi anlamaya odaklanıyorsunuz. Oysa problem coktan büyümüş vaziyette. Ondan sonra da bu gözle görülür sıkıntıları ortadan kaldırmayı hedefliyorsunuz. Problemleri oluşturan kaynağı tedavi etmeyi değil. Bedenleriize eziyet ediyorsunuz. Şifa vermek bu değildir. Şifa vermek, sevgi yüklemektir. Sevgi en yüksek frekanstır. Bedene sevgi yüklediğinizde ona sıkıntı yaratan tüm düşük frekansları temizemiş olursunuz. Ve bedeniniz enerji alanını dengeler. Hücreleriniz yapısısnı dengeler. Atomlarınız titreşim hızlarını dengeler. Tüm bunlar dengelenince zaten beden şifalanmış olur.
<br />
Bizler tüm bunları gözönünde bulundurarak önce kendimizle bağlantı kurmalı ve bedenimizde oluşan problemleri görmeyi öğrenmeliyiz. Sonra da kendimize sevgi yükleyerek mevcut tüm rahatsızlıklarıortadan kaldırmayı yani enerji alanlarımızı dengelemeyi hedeflemeliyiz. Böylece ruh ve beden dengemiz oluşur. Enerjimiz vücudumuzda dengeli bir biçimde dolaşır. Şifalanmış oluruz.
<br />
Bedenimizin lisanı basittir. Hepimiz biraz farkındalıkla bu lisanı öğrenip kullanabiliriz. Problem olan bölgede ki enerji değişimi, değişik titreşimler en belirgin dikkat çekme yöntemidir. Bedeninizdeki herhangi bir organda normalde hissetmeye alışık olduğunuzdan daha yoğun bir titreşim hissederseniz o bölgede enerji dalgalanması vardır. Bunu fark ettiğiniz anda o bölgeye ve tüm vücudunuza yoğun sevgi frekansı gönderdiğinizi düşünürseniz, enerji açısından uygun tedaviye başlamış olursunuz. Bunu titreşimleri normal hissedene kadar sürdürmeniz yeterli olacaktır.
<br />
<br />
<br />
<br />
Konuyla ilgili olarak bknz alternatif Sistemle Enerji dengesi
<br />
<br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">
<br />Şimdi hepimizn rahatça kendi kendimize yapabileceğimiz,basit ama etkili yöntemleri sıralamak isterim.</span>
<br />
<br />
<br />
<img class="bb-image" src="http://4uc.org/secure/422/33623/download/images/icon.jpg" />
<br />
<br />
1- Kesiniikle ilk başta hastalığı oluşturan zihinsel sebebi bulmak lazım,yoğun stres ,sinir v.s tekrarlaması için eski bakış açılarını değiştirmek ve sürekli olumlamalar yapmak gerekiyor.Aksi takdirde ne kadar çok çalışsakta , kısa sürede yaşayağımız ağır bir stres tekrar aynı noktaya gelmemizi sağlayabilir.Öyleki insanın kendinisin mahvetmesi bir an, düzeltmesi aylarca sürebilir.Yani diyeceğim en önemli temel şey STRES ve SİNİR’in hayatımızda çıkarılması minumum düzeye indirgenmesidir.
<br />
<br />
<br />
“İnsanları üzen eşya ve hadiseler değil, onlar hakkında sahip olduğu düşüncelerdir.” Epiktetos
<br />
<br />
<br />
konuyla ilgili bknz : <a href="http://www.turgayreiki.com/forum/sho...nsel+sebebleri">http://www.turgayreiki.com/forum/sho...nsel+sebebleri</a>
<br />
<br />
Reiki ve hastalığın anlamı <a href="http://www.turgayreiki.com/forum/sho...3600#post63600">http://www.turgayreiki.com/forum/sho...3600#post63600</a>
<br />
<br />
Kanser ve reiki : <a href="http://www.derki.com/sayfalar9/kanserreiki.html">http://www.derki.com/sayfalar9/kanserreiki.html</a>
<br />
<br />
<br />
Konuyla ilgili olarak,nlp,eft gibi tekniklerden yararlanabilirsiniz.Ayrıca Reiki 2 aşamada yapılan bilinçaltı tekniklerinin de büyük faydası olacağını düşünüyorum.Bu noktada geçmişte bastırdığımız öfke duyduğumuz olayların ve insanların bir an önce zihnimizden atılması ve yeni düşünce kalıplarının zihne yerleştirlmesi oldukça önemlidir.
<br />
<br />
Kendi deneyimime gelirsem aylarca çalışıp bedenimi iyi bir hale getirip tıkanıkları açmama rağmen,kısa sürede yaşadığım sinir ve stres hali bedenimde çok ağır tıkanmalar yaratmıştır.Özellikle negatif insanlar yaptığım tartışmalar,ilerdeğim yolda moralimi bozmuş sinirlerimi harap ederek bedenimde enerji tıkanmaları yaratmıştı.Bu etki öyle güçlü ki bir anda bedenimi zehirlemiş,kasılmasını sağlayarak enerji yollarını kapatmıştı.
<br />
<br />
Yine şimdi anlıyorum ki bu olayların olmasıda yaşamındaki yaptığım hataları ve bir insanın kendi kendini nasıl mahvedebileceğini görmemi sağlamıştır.Halada o tıkanmaları açmaya çalışıyor,insanlara ve olaylara bakış açımı değiştirmeye çalışıyorum.Yani diyeceğim o ki kronik bir hastalığın şifa sürecindeki,en temel nokta stres ve sinirin kesinlikle bedenden uzaklaştırmasıdır.Bununda çözülmesi için tabiki nefes ve enerji teknikleri bedeni temizleyerek bize çok yardımcı olacaktır.
<br />
<br />
Konuyla ilgili Osho’nun zihin ve beden ilişkisi kitabınada bakabilirsiniz.
<br />
Ayrica bknz <a href="http://www.stressandyoga.com/stres1.htm">http://www.stressandyoga.com/stres1.htm</a>
<br />
Nil gün gibi yazarların kitaplarını okuyabilirsiniz., <a href="http://www.kuraldisi.com/enerjinizi_nasi...693_29.htm">http://www.kuraldisi.com/enerjinizi_nasi...693_29.htm</a>
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
Alıntı:
<br />
<span style="font-weight: bold;">KANSERİ BAKIŞ AÇILARINI DEĞİŞTİREREK YENİYORLAR</span>
<br />
<br />
Tümüyle iyileşenler de var ama
<br />
<br />
Yaptıkları zihinsel gelişim nedeniyle iyileşmiştir. Kanser sonrası, psikolojilerini, bakış açılarını değiştirmeleri nedeniyle iyileşiyorlar. İnsan zihniyle iyileşmeyi dilemez, gücünü kullanmazsa, dünyanın en büyük doktoru ya da şifacısı onu iyileştiremez. 'Hekim yarayı sarar, gerisi hastaya kalır.' Japon bilim adamı Masaru Emoto, su molekülleri üzerine bilim dünyasını sarsan bir deney yaptı: Buz kristallerinin mikroskop altında fotoğraflarını çekti. 'Seni seviyorum' yazan buz kristali, mükemmel bir kar tanesiyken, 'senden nefret ediyorum' denen su molekülü kahverengimsi bir hal aldı. Mozart dinletti, rock dinletti, Türkiye haritası gösterdi, Amerika haritası gösterdi; suyun her veriye karşı farklı bir tepki verdiğini gördü. Bilim dünyası ayağa kalktı; insan düşünce gücüyle su moleküllerinin yapısını etkileyebiliyorsa, insan vücudunun yüzde 70'i su ise, düşünce gücümüzle vücudumuza hükmedebiliriz demektir.
<br />
<br />
Çok hayat dolu insanlar da kanser olabiliyor
<br />
<br />
Zihnimizle verdiğimiz oy bir oydur, bilinçaltımızla verdiğimiz oy 99. Çok hayat dolu gördüğümüz insanların içinde o kadar büyük öfke, kırgınlık, kızgınlık ya da nefret oluyor ki! Annem de kanser hastasıydı ve 'Sence kanser olmayı seçebilir miyim, saçma konuşuyorsun' dedi. İnsan bilinçli olarak kanser olmayı istemez ama bilinçaltı denilen koca bir dünya var.
<br />
alinti bknz aksam gazetesi
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<img class="bb-image" src="http://www.healingpalms.co.uk/reiki.jpg" />
<br />
<br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">2 -</span> Reiki,bioenerji gibi teknikleri düzenli,aksatmadan uygulayın.bol bol kendi kendine el ile tarama yapilabilirsiniz.Özellikle hastalık iç organlarda ise kalp bölgesinden aşağıya doğru çok yavaşca elinizi tarayın.Bu tıkanıklığın açılmasında gerçekten etkili oluyor.
<br />
Ayrıca sorunlu bölgede fazladan durulanabilinir.Özellikle kronik hastalıklarda enerji tıkanıkları yoğun olduğundan el pozisyonlarında daha uzun süre durmakta yarar var.Bunuda alışkanlık haline getirerek televizyon izlerken elinizi herhangi rahat bir pozisyonda rahatca tutabilirsiniz.
<br />
<br />
Ayrıca yine çift el tost pozisyonu şeklinde bir el vücudun önünde diğeri arkada olarak bekletebilirsiniz.Sorunlu bölge
<br />
üzerinde daha yoğun bir etki bırakacaktır.
<br />
<br />
Alinti:
<br />
Tam bir Reiki seansı 60 ila 90 dakika sürer. Tüm bedene ve hasta bölgeye enerji verilir. İlk kez uygulanıyorsa, üç gün üst üste uygulanması iyi olur. Kronik hastalıklar için daha sık ve yoğun Reiki uygulanır. Kaç seansta tam sonuç alınacağı, iyileşme sağlanıp sağlanamayacağı bilinemez, tıpkı tıp garanti vermediği gibi biz de veremeyiz. Bu bizim yönettiğimiz bir süreç değildir, bedenin enerjiye verdiği cevap önemlidir.
<br />
<br />
<br />
Bu süre 5 dakikadan başlayarak uzayabilir çünkü hastalık kroniktir ve uzun süreli olarak vücudumuzda birikmiştir.
<br />
<br />
<br />
Zaten zamanla enerji meridyenlerimizi temizleyerek bedensel farkındalığımız artıkça bedenimiz bize hangi bölgenin ne kadar çok enerjiye ihtiyacı olduğunu kendisi söylecektir.
<br />
<br />
Bu noktada kişiler enerjiyi hissetme konusunda kendi farkındalıkları düşük,bedenleri tıkanmaların yoğun olduğundan hissetmeleri uzun zaman alabilir.Örneğin ben 2-3 ay hiçbirşey hissetmemiştim,ancak kararlı olup enerjiyi bir alışkanlık haline getirince sonunda sadece ısı olarak hissetmekle kalmayıp enerji akışını net olarak vücudumda titreşim ve akış olarak hissetmeye başladım.
<br />
<br />
Önemli olan düzenli ve sürekli yapmaktır , yani birgün yaparım birgün yapmam gibi bir mantıkla ilerlemiş hastalıklarla mücade etmek pek mümkün gözükmüyor,buda öyle çok zorlamadan televizyon izlerken , kitap okurken eli pozisyonlar üzerine koyarak basitçe uygulayabilir.
<br />
<br />
Reiki ile ilgii uygulama ve bilgiler için : <a href="http://www.reikilink.com/reusui.htm">http://www.reikilink.com/reusui.htm</a>
<br />
<br />
Uygulamalarda özellikle kronik hastalıklarda geçici bir süre bedenimzide birikmiş hastalıklar su yüzüne çıkabilir,yine bu noktada kararli olmak morali bozmamak ve çalışmayı sürdürmek önemli.Örneğin kendi yaşadığım tansiyon problemi çalışmaya başladıktan bir süre sonra dahada yükselmeye başladı gerçekten çok zorlandığımı,hatta bu süreçte korktuğumuda söyleyebilirim ama herşeye rağmen iyileşmeye duyduğum inanç sayesinde çalışarak tansiyonu düşürmeyi başarmıştım,bugün modern tıbbın baskılayarak sorunu cözdüğü,tansiyon aslinda cözülebilir,ancak tabiki hastalığın oluşum sürecine göre zaman uzayacaktır.Bu yüzden şuzaman düzelecek diye kesin bir tarih verilemez.Hastalığın tamamiyle ortadan kalkması kısa sürede sürebilecekken,çok uzun zaman alabilir.
<br />
<br />
Reiki eğitim alınarak öğrenilen bir sistemdir ,ancak yinede kendi kendinize enerjiyi aktive etmeyi deneyebirsniz.
<br />
<span style="font-weight: bold;">
<br />Soru : Ben bu tip şeylere inanmıyorum , Nedir bu enerji , ruhsalmıdır , bilimselmidir ?</span>
<br />
<br />
Genelde bu konularda pek çok insan süpheye düşüyor,çünkü ülkemizde ve dünyada bu konuları ruhsal konularla karıştırıp istismar eden malesef pek çok insan var.Ancak insanlığın tarihinden beri uygulanan,geliştirilen biyoenerji ortaçağda unutulmuş 1900 lü yillarda Yeniden rusya , uzakdoğu gibi yerlerde ortaya çıkarak pek çok insan , doktor ve bilim adamı tarafından uygulanmaktadır.Rusyada ve avrupada bilim olarak görülen bioenerji amerikada pek çok hastenede uygulanmaktadır.Mesela Ünlü kalp Cerrahı Dr. Mehmet öz gibi doktorlar uygulamaktadır.bknz <a href="http://www.derki.com/sayfalar4/reiki.html">http://www.derki.com/sayfalar4/reiki.html</a>
<br />
<br />
Enerjinin bilimsel olduğuyla ilgili internet sayesinde pek çok bilgiye ulaşabilirsiniz.O kadar çok bilgi varki yani bu kadar insanin hayali birsey üzerine uğraşması mantıklı değil.Ancak toplumuzda modern tıp okadar üstün birşey olarak bilinmektedir ki bazı şeylerin farklı bakış açısıyla görmek insanlar için çok zor olmaktadır.Üfürükcülere,sahtekar bitki uzmanlarına v.s değer verilirken şifanin kendi elinde olduğu insanın aklına gelmemektedir.
<br />
Konuyla ilgili bilimsel bir görüş için <a href="http://www.bioenerji.org/">http://www.bioenerji.org</a>
<br />
<a href="http://www.pozitifbeden.com/tech/bioener...-1499.html">http://www.pozitifbeden.com/tech/bioener...-1499.html</a>
<br />
<br />
<a href="http://www.tsev.org.tr/files/downloads/e...enerji.pdf">http://www.tsev.org.tr/files/downloads/e...enerji.pdf</a>
<br />
<br />
Bioenerji kesinlikle placebo, yani insanin kendi kendini kandırması değildir.Bazıları Ruhsal olduğu söylensede Bilimsel ve ölçülebilen birşeydir.
<br />
Ama işin gerçekliğini anlamanız için iki elinizi yavaş yavaş yaklaştırıp çekerek aradaki enerji akışını hissetmeye çalışın.Burada hastalığımızdan dolayi enerji seviyemiz düşük olduğundan hissetmemiz zaman alabilr.Bunun yaninda elinizi bedeninize koyarak hergun bekleyin vucudunuzda olan ısınma v.s şeyleri kendiniz izleyin.Burada kısaca enerji seviyesi konusunada girersek enerji meridyenlerinin akışındaki aksaklıktan dolayi hasta insanlarda doğal olarak enerji seviyesi düşük olacaktır.
<br />
Örneğin ben ilk başladığımda iki elimin arasındaki mesafe 1-2 cm kadar dı.zamanla 30 cm -1 m arası oldu , buda öyle hayali birşey değil iki el arasında hissedilebilinen ve enerji ölçen aletler tarafindan veri olarak görünebilen radyo dalgası gibi birşeydir.Buda enerjinin plecebo etkisinin olmadığının kanıtıdır. Konuyla ilgili <a href="http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=48645">http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=48645</a>
<br />
<br />
<br />
Enerji bir madde değil, kendini hareketle gösteren bir kuvvettir. Örneğin, bir kar fırtınasında kar tanecikleri görülebilir ama bir çeşit enerji olan rüzgar görülemez, sadece hissedilir.
<br />
Dünyamız katı maddelerden oluşmuş gibi görünmesine rağmen aslında deniz gibi hareket halinde olan akıcı bir enerjiden oluşmuş ve onunla çevrelenmiştir.
<br />
Modern bilim, insan organizmasının sadece fiziksel bir yapı olmayıp tüm evrende olduğu gibi normal gözle görülemeyen bir enerji alanına da sahip olduğunu doğrular.
<br />
Basit şekliyle evrende canlı ve cansız diye tanımladığımız her oluşum moleküllerden, moleküller atomlardan, atomlar ise atomaltı parçacıklardan oluşmuştur. Canlı ve cansız ayrımı belki de çok şanssız bir tanımlamadır. Tüm madde ve varlıkları oluşturan temel yapıtaşı aynı olduğu ve bu yapıtaşı sürekli bir devinim ve saf bir “enerji” olduğuna göre aslında evrende “cansız” hiçbir şey yoktur. İşte varlıkları özde aynı temele bağlayan ve aynı kaynaktan besleyen bu oluşumun bütününü evrenin yaşam enerjisi olarak tanımlamak mümkündür. Doğal olarak bu enerjinin kaynağı yaradılış noktası olarak tanımlanabilir.
<br />
Bu demektir ki, biz saf enerjiyiz.
<br />
<br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">Soru :Bu konuda eğitim almalımıyım ?</span>
<br />
Hastalık sebebiyle enerji seviyeniz düşük olabileceğinden bir eğitmen tarafından reiki yada bioenerji eğitimi alabilrsiniz, ülkemizde iyi eğitmenler ,doktorlar mevcut bknz . bkz <a href="http://www.energyturkey.org/">http://www.energyturkey.org</a> <a href="http://www.reikimaster-mindu.com/masters.html">http://www.reikimaster-mindu.com/masters.html</a> yada siz araştırın derim.Burada önemli olan şey bir kez eğitim aldıktan sonra kendi kendinize yapabilmenizindir,yani akapunktur v.s gibi seans seans para vermenize gerek yoktur.
<br />
<br />
.Bu noktada bioenerji ile reiki arasında fark olduğu söyleniyor ,reikide uyumlama yani egitmen tarafından size kısa süre enerji verilerek el verme işlemi mevcut buda 1 günlük kursla oluyor.
<br />
Kurs ücretide 100-150 ytl ve hayat boyunca birkere veriliyor.Para durumunuz yoksada yardımcı olunur.Hayatınızı değiştirebilecek güzel bir eğitim için bence hiçde önemi yok : )
<br />
Eğitmenler için bknz <a href="http://www.reikimaster-mindu.com/masters.html">http://www.reikimaster-mindu.com/masters.html</a>
<br />
.Ben kendi adıma reiki eğitimide aldım ancak daha öncedeki uygulama ile pek bi fark göremedim.Fakat bioenerji ile reiki arasında fark var diyenler var bu çok önemli olmasada eğitmen eşliğinde bu işlerle uğramanız iyi olabilir.
<br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">Kursa gitmeden kendi kendime öğrenebilirmiyim ?</span>
<br />
<br />
Benimde öğrenmem egitmenin enerjisi yüksek olduğundan sırtımdan belli bir süre enerji vererek , tıkalı olan enerji yolunu açmasıyla oldu.Bu hayali birşey değil belli bir zaman sonra vucuduzda hissetmeye başklıyorsunuz.Kendiside eğitmensiz geliştirenler var.Burda önemli olan kendi enerjinizi değil doğadaki enerjiyi bir kanal gibi vucudunuzun içinden geçerek elinizden akması.Yani siz bir hortum oluyorsunuz kaynak doğa oluyor.Böylelikle kişi sonsuz bir enerji kullandığından sınırsız ve yorulmadan istediği kadar uygulayabiliyor.Enerjide kesinlikle hayali birşey değil rüzgar,su ne kadar gerçekse enerjide gerçektir.Ancak bu gerçekliği bedenimizle algılamamız çalışma gerektirir.
<br />
<br />
Bunu yine siz kendiniz test edin yani elinizi vücudunuza koyduğunuzda neler oluyor,rahatlıyormusunuz onları takip edin.İnsan bedeni kendi kendini düzeltecek enerji yeteneği ile yaratılmıştır.Burda kişi kendi enerjisini değil doğadaki bütün canlılara olduğu gibi kişinin bedenine doğadan dolar ve ellerden çıkar.Normalde enerji herkeste az yada çok vardır ancak hastalık v.s sebeblerden oldukça düşük olabilir,Bu noktada tıkalı enerji kanalının açılması için sırttan enerji vermek gerekir.Çok basit bir işlemdir <a href="http://www.reikilink.com/reinisiyasyon.htm">http://www.reikilink.com/reinisiyasyon.htm</a> konusuna bakabilrsiniz.
<br />
Ancak isterseniz eğitim için tek seferlik para verirsiniz.Eğer benim param değerli böyle şeylere paramı verilir derseniz,allta dediğimi uygulayin.Bu birazdaha uzun süren bir işlemdir.
<br />
<br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">Soru 8 : Peki uygulamak denemek istiyorum ne yapmalıyım ?</span>
<br />
<br />
Öncelikli olarak sessiz sakin bir odaya geçin , uzanın 3-4 dakika burnunuzdan yavasca nefes alip ağzınızdan yavaşca verin,mümkün olduğunca vücudunuzu gevşetmeye çalışın , daha sonra ellerinizi
<br />
Şekildeki gibi tutarak karnınıza yada şekildeki pozisyonlardan birini koyarak en az 5-10 dakika sabit tutun ellerinizi kasmayın rahat olun kafanizda olumsuz düşüncelerden uzak tutun.Zaten zamanla rahatlayacaksınız.Çünkü enerji eft gibi tekniklerle psikolojik rahatsızlarda da işe yaramaktadır.
<br />
<br />
Bu uygulamayı hergün aksatmadan devam edin , en rahat ettiginiz pozisyonu bulun özellikle bir eliniz böbrekte diğer eliniz üste olmak üzere bizim hastalığımızda daha etkili olacaktır,ama enerjinin etkisini hissettikçe tüm pozisyonları yapmanızı öneririm.Eğer birşey hissedemessiniz bile yılmayın benim enerji meridyenleri hastalıktan dolayı kapalı olduğundan egitmenim 2-3 uygulamasına rağmen net birşey hissedemedim ancak azmim sonunda enerji akışını bütün vucudumda öyle hissettimki ben bile inanamadim.
<br />
<br />
Ayrıca kendi kendinize Kuantum dokunuşu kitabını okuyarak enerjiyi geliştirebilirsiniz
<br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">Kuantum Dokunuş / Şifa Verme Gücü</span>
<br />
<br />
<br />
<a href="http://www.ilknokta.com/urun/86266/Kuantum-Dokunus--Sifa-Verme-Gucu--Richard-Gordon.html">http://www.ilknokta.com/urun/86266/Kuantum-Dokunus--Sifa-Verme-Gucu--Richard-Gordon.html</a>
<br />
<br />
Soru :Uygulama sırasında vücutta neler olur,nasıl uygulayabilirim ?
<br />
Karıncalanma,elde ısı , vücutta ısı artışı,gaz , karından sesler olabilir.İlk zamanlar hiçbirşey hissetmeyedebilirsiniz,ancak ben de olmuyor diyip bırakmamanızı tavsiye ederim. belli bir noktadan sonrada sıvı gibi aktığını hissediyorsunuz.Tabiki bu noktaya gelmeniz için hergün 3-4 saat çalışmalı ve söylenilen şeylere dikkat etmeli kendinizi bu işe vermelisiniz.
<br />
<br />
<br />
Ellerin kullanımı:
<br />
Reiki ellerimiz aracılığı ile uyguladığımız bir tekniktir. İki elimiz birlikte kullanılır ve vücudun belirli bölgelerinin üzerine yerleştirilerek her bir pozisyonda 3-5 dakika süreyle durulur. Normal bir Reiki seansı yaklaşık 60 dakika sürer. Ancak çoğu zaman vücudun bütün bölümlerini kapsayan bu uygulama yerine, temel çakraları hedef alan ve yaklaşık 30-40 dakika süren kısaltılmış uygulama yapılır. Asgari sürelere uyulması önem taşımaktadır. Reiki’ye siz ve bedeniniz alıştıktan sonra keşiflere başlayıp, Reiki’nin hislerinizi yönlendirmesiyle sizin için neyin o anda uygun olduğunu bilebileceksiniz.
<br />
Temel seans dışında özellikle rahatsızlık hissedilen bir organ mevcutsa, ellerinizi o bölgenin üstüne koyarak ekstra Reiki verebilirsiniz. Bazı önemli hastalıkların ve rahatsızlıkların Reiki ile tedavisinde değişik pozisyonlar, spesifik uygulama tekniği ve farklı uygulama süreleri vardır ve bu konuda özel çalışma, araştırma ve derinleşmeyi gerektirir. Ancak Reiki’de yanlış yapmak ihtimali olmadığından en kötü ihtimalle özel uygulamanız sadece işe yaramayabilir, o kadar.
<br />
Reiki uygulaması sırasında ellerinizi yerleştirdiğiniz bölgelerde avuç içlerinizde çeşitli derecelerde ısınma hissedeceksiniz. Bu normaldir. Genellikle bu ısınmanın derecesi ilgili çakranın ihtiyaç duyduğu ve çektiği enerjiyle doğru orantılıdır. Nadir durumlarda hiç ısınma hissedilmemesi, başkasına uyguladığınızda sizin ısınma hissetmeniz ama uyguladığınız kişinin ısınma hissetmemesi veya tam tersi görülebilir. Bütün bu durumlar normaldir ve ısınma olsun ya da olmasın Reiki çalışmaktadır.
<br />
Ellerin Duruşu:
<br />
Ellerimiz bazı pozisyonlar dışında seans süresince parmaklar bitişik şekilde tutulur. Vücuda bastırılmadan rahatça yerleştirilir. Oturarak veya yatarak kollarımızın ve ellerimizi rahatsız hissetmeyeceğimiz ve yorulmayacağımız bir pozisyon almalıyız.
<br />
<span style="font-weight: bold;">
<br />DOĞRU EL DURUŞ ŞEKLİ</span>
<br />
<br />
<img class="bb-image" src="http://www.reikilink.com/images/eldurus.gif" />
<br />
<br />
<br />
Baş parmaklarımızın elimize bitişik tutulması bir süre sonra sıkıntı verebilir. Bu durumda bazı açılmalar ister istemez olabilir. Bunu çok fazla sorun etmeyin. Reiki huzur içindir; Huzursuzluk yaşamanız için değil! Her an sağlanamayacak ideal koşullar olmasa bile Reiki işini bilir ve mükemmelen yararlı olur.
<br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">Uygulama pozisyonları </span>
<br />
<br />
<br />
<img class="bb-image" src="http://www.reikilink.com/images/repoz1.gif" />
<br />
<br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">Bu süreçte arınma sürecine gelirsek :</span>
<br />
<br />
<br />
<br />
Alıntı:
<br />
<span style="font-weight: bold;">ilk arınma döneminde bedenimizin dışa açılan her gözeneğinden sürekli bir toksin atışı gerçekleşir:
<br />- Aşırı terleme
<br />- Dışkı düzeninin bozulması, renginin değişmesi
<br />- Sık aralıklarla ve bol idrar yapma, renk değişikliği
<br />- Geğirme, yellenme
<br />- Öksürme, balgam çıkarma, tükürük birikmesi
<br />- Gerinme, esneme ihtiyacı, esnemeyle gelen gözyaşı...
<br />Bunların hepsini ya da sadece birkaçını yaşayabileceğimiz gibi, önce de söylediğimiz gibi belki de hiç biriyle karşılaşmayacağız. Ancak görülmesi normal olan bu etkiler birkaç gün içinde başlar ve azalarak genelde bir hafta içinde normale döner. Bu noktada en önemli şey Reiki vermeyi aksatmamaktır.
<br />Dikkat edilecek noktalar:
<br />İnisiyasyondan birkaç gün öncesinden başlayarak, tüm 21 günlük arınma süresi boyunca alkol alınmaması, aşırı yağlı, baharatlı yemeklerden ve kırmızı etten kaçınılması, çay, kahve, şeker, sigara tüketiminde mümkün olduğunca azaltmaya gidilmesi, aşırı stres ortamından mümkün olduğunca uzak durulması Reiki'nin çok çabuk etkisini göstermesi açısından gereklidir. Reiki uygulamasını gerek kendimize gerekse başkasına yapacağımız zaman kendimizin ve uygulayacağımız kişinin son 24 saat içinde alkol almamış olmasına dikkat etmeliyiz. Alkol enerji kanallarını olumsuz etkiler, Reiki’yi işlevsiz bırakır.
<br />Arınma süresi sonrası normal yaşantımızda, sıraladığımız bu zararlı unsurların olumsuz etkileri de aşırıya kaçılmadığı sürece bir ölçüde Reiki sayesinde kontrol altında tutulabilecektir.</span>
<br />
<br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">Reiki uygulamasında dikkat edilecek bazı başlıklar:
</span>
<br />
<br />
.Kalp hastalarında ellerinizi direkt kalp üzerine koymayın.
<br />
<br />
.Şeker hastalarında insülin seviyesini bilerek çalışın, eğer hypoglisemi (şeker değerinde normal değerlerin altına düşme) söz konusu ise Reiki vermeyin.
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
Ayrıca enerjiyi uygularken bedenizide sorunlu bölgeye doğru sipiral şeklinde enerjiyi döndürebilirsiniz.Bunuda vucudunuzdaki
<br />
ayak parmaklari gibi bölümleri dokunmadan hissetmeye çalışın.Zamanla kendi kendine vücudunuzda enerjiyi gezdirmeyi geliştrebilirsiniz.
<br />
<br />
<br />
<br />
<img class="bb-image" src="http://www.aktuelpsikoloji.com/images/haber/1040.jpg" />
<br />
<br />
<br />
<img class="bb-image" src="http://www.ctp.bilkent.edu.tr/%7Eayfer/yoga/solunu7.jpg" />
<br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">3-</span> Nefes teknigiyle öncelikli olarak nefesi diyaframa indirip aşagıdan nefes almaktır,ayrıca doğru nefesi alışkanlık haline getirmek lazım.Gerçekten tıkali bölgelerin açılmasında enerji ile beraber çok güçlü bir etki oluyor.Konuyla ilgili olarak buraya bakabilirsiniz.
<br />
<a href="http://www.uzmantv.com/konu/dogru-nefes-almayi-ogrenin">http://www.uzmantv.com/konu/dogru-nefes-almayi-ogrenin</a>
<br />
Amaç nefesin akciğerlerden diyafram nefesiyel alt bölgeye ve bütün organlara doğru gitmesini sağlamaktır.
<br />
<a href="http://www.stressandyoga.com/Yogaistatistik.htm">http://www.stressandyoga.com/Yogaistatistik.htm</a>
<br />
Ayrıca konu ile ilgili olarak nefes düzenininiz düzeltilmesi ve doğru uygulamaları öğrenmek için transformal nefes gibi eğitimlere katılabilirsiniz.
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">4- </span>Bol bol doğaya çıkın güneşli rüzgarli havalarda ormana yada deniz kenarina gidebilrsiniz,büyük gövdeli ağaclarin (çınar, meşe v.s çevresinde oturun ellerinizi birbirine sürtün ve dua edergibi açın ve bol bol derin nefes alın.Güneşin bedeninze değmesine izin verin.Denize girme imkanınz varsa, denize girin bu özellikle üzerinizdeki negatif enerjinin atılmasına yarıyacak bedenin rahatlamasını sağlıyacaktır.
<br />
Ayrıca vücudun iyileşme potansiyelin çalışmasını sağlayan enerji meridyenlerinin açık olmasıdır,buda demek oluyorki enerji bedeninizi nefes ve enerji ile nekadar iyi temizlerseniz doğayla enerji bağlantınız o kadar iyi olur ve bedenin mükemmel çalışan potansiyeli ortaya çıkar.
<br />
Konuyla ilgili bknz.Doğadan ve ağaçlardan enerji alımı
<br />
<a href="http://www.turgayreiki.com/forum/showthread.php?t=5252">http://www.turgayreiki.com/forum/showthread.php?t=5252</a>
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
Alıntı:
<br />
Doğal enerjiler, beden tarafından kolayca özümsenir ve dönüştürülür. Bireyi sağlığına kavuşturma açısından bilinen bir yöntem, onu hava değişimi için deniz kenarına yollamaktır. Deniz ortamı, yaşamın dört temel elementine sahiptir. Güneşten ateş, deniz rüzgârlarından hava, denizin kendisinden su ve kuşkusuz toprak. Bireyin bedeni bu temel elementleri almaya ve şifa veren enerjilerle tüm fiziksel enerji sistemini güçlendirmeye uygundur. Bu dört element ile iletişim, bireyin dengesini yeniden kazanmasını sağlar.
<br />
Doğa ile birlikte olmak auralanmızı arındırır ve dengeler. Bir ağacı kucaklamanın sağlık açısından iyi bir alışkanlık olduğunda büyük bir gerçeklik payı vardır. Ağaçlar dinamik enerji alanlarına sahiptirler ve insanların enerji alanları ile dinamik etkileşimde bulunurlar. Her ağacın, her insan gibi kendine özgü frekansı vardır. Bu nedenle değişik ağaçlar, değişik etkiler için kucaklanabilirler. Bir söğüt ağacının altında 5-10 dakika oturmak baş ağrılarına iyi gelecektir. Çam ağaçları, insan enerjisini temizleyici bir etkileşim yaratırlar. İnsan enerji alanlarından negatif duygulan, özellikle suçluluk duygularını emer ve dengelerler. (Çam ağacı bu işlemden zarar görmez, negatif enerjileri alırken, bunları âdeta gübre diye kullanır.)
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<img class="bb-image" src="http://www.bildirgec.org/imaj/webci/image002-2.jpg" />
<br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">5</span>.El ile Kulak bölgesine parmak ile el akapunkturu yapabilirsiniz.
<br />
Aslında reiki 2.pozisyonda bu etki mümkün ama yine farklı bir etkisi oluyor.Deneyerek uygulayın derim.
<br />
<br />
<br />
<img class="bb-image" src="https://blogger.googleusercontent.com/img/b/R29vZ2xl/AVvXsEiASR6z0HmFSthj8VTvuSOCaClm0vbjdIlsmQJz-yNfaD6Kv03hk_HrJ2YwLej1b36Rc_9P3DPOdIluH1plt02tkcwgtz5iCdsHrAttT-G9WMLSvrXAcUkoHrNartV6QsauqtysxuWn7B9n/s400/Refleksoloji+-ayak_harita.gif" />
<br />
Refleksoloji olarak geçen bu uygulamalarda şu şekilde:
<br />
Kulaktaki her bölge vücuttaki eş organa denk gelmektedir.İğnesiz de olsa parmakla kulağa bastırmak gerçekten etki ediyor.Sizde deneyebilirsiniz.Konuyla ilgili bknz <a href="http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=79228">http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=79228</a>
<br />
<br />
Akupressur, Akupunktur tedavisinde uygulanan diğer bir metodudur ve
<br />
noktalara parmak veya buna benzer herhangi bir şekildeki tazyikle yapılan mesajdır.
<br />
Vücudunuz ağrıdığında tek yapacağınız şey, kulaklarınıza masaj yapmaktır.
<br />
Kulağınızı baş ve işaret parmaklarınızın arasına alarak kulak kepçesinden başlayarak,
<br />
masaj yapın. İlk anda bazı noktalar acıyacaktır ( bunlar bedendeki
<br />
ağrıyan bölgelerin kulaktaki refleks noktalarıdır),
<br />
ama kısa bir süre sonra bu ağrılar kaybolacaktır.
<br />
2 -3 dakika bu masajı yapmanız yeterli olacaktır,
<br />
isterseniz bu süreyi uzatabilirsiniz de.
<br />
Zaten masajın sonuna doğru bedeninize bir sıcaklığın yayıldığını ve ağrılarınızın azaldığını hissedeceksiniz.
<br />
Hiç bir yan etkisi olmayan bu uygulamayı her zaman her yerde kendinize ve ağrısı olan yakınlarınıza uygulayabilirsiniz.
<br />
Önemli olan kulağın her noktasına dokunmanızdır. Kulağınız size hemen yanıt verecektir. Zira kulaklar bedeni hisseder, görür ve duyar
<br />
<br />
<br />
<img class="bb-image" src="http://img2.blogcu.com/images/k/a/r/kartanemm/su.jpg" />
<br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">6</span>-Bedenin iyileşmesine izin vermek için özellikle yediğiniz yiyeceklere dikkat edin ilgili organı zarar verecek yanlış beslenme,alışkanlıklarından vazgeçin.Özellikle gerektiği kadar yiyip sisteminizi zorlamayın ve bol bol su ve yeterli meyve ve sebze yiyin.Kola,asitli içecekler yapay gıdalarlardan kaçının.Hem iyileşmek isteyip hem sigara içmek yada mideyi tıka basa doldurarak yanlış beslenmek mantık dışıdır.Ayrıca hastalığınızın türüne göre ilgili organı yoracak yiyecek ve sıvı tüketiminden kaçının.
<br />
<br />
<br />
<img class="bb-image" src="http://www.ecczane.com/images/news/211.jpg" />
<br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">7</span>.Doğru ve derin düzenli bir uyku düzenini hayatınıza geçirin.Çünkü uyku sırasında vücut kendi kendini yenilemekte ve pek çok pozitif değişim olmaktadır.
<br />
<br />
<br />
<br />
Alıntı:
<br />
<span style="font-weight: bold;">Günde ne kadar uyku gerekli?</span>
<br />
<br />
Bu bünyeye göre değişir. Ortalama olarak beş ve sekiz saat arasında bir zaman söz konusu. Kişi sabah kalktığında kendini kaç saatlik uykuyla zinde hissediyorsa, onun için ideal olan süre o kadardır.
<br />
<br />
<br />
<br />
Eğer kesik kesik yada uyumama sorunlarınız varsa enerji ve nefes uygulamalı ile zamanla bununda düzeleceğini düşünüyorum.
<br />
<br />
Konuyla ilgi ayrıca bknz
<br />
<a href="http://arsiv.sabah.com.tr/2007/04/09...DD6E3B3CC.html">http://arsiv.sabah.com.tr/2007/04/09...DD6E3B3CC.html</a>
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<img class="bb-image" src="http://www.topnews.in/health/files/listening-music1.jpg" />
<br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">8.</span>Müzik : ) Doğa sesleri ve şifa için hazırlanmış müzikleri özellikle tavsiye ederim,doğayada bakarsanız herşeyin insanın iyileşmesi ve iyi hissetmesi için tasarlanmış olduğunu görebiliriz,bu yüzdendir ki yine bir enerji olan müzik bedenimiz üzerinde pozitif etkileri gözardı edilmemelidir.Konuyla ilgili olarak geleneksel türk şifa müzikleri sitesine bakabilirsiniz. <a href="http://www.tumata.com/muzikletedavi.html">http://www.tumata.com/muzikletedavi.html</a>
<br />
Reiki ve meditasyon müziklerinide ve Nature Sound Therapy <a href="http://www.download.com/Natura-Sound...html?tag=mncol">http://www.download.com/Natura-Sound...html?tag=mncol</a>
<br />
ayrica konuyla ilgili bknz : adli programı tavsiye ederim. <a href="http://www.indigodergisi.com/muziklesifa_02.htm">http://www.indigodergisi.com/muziklesifa_02.htm</a>
<br />
<br />
<br />
<img class="bb-image" src="http://www.rhondasreiki.com/images/reiki_self_promo_sm.jpg" />
<br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">9.</span>Mutlaka zihninizi dinlendirmek için meditasyon tekniklerini öğrenin,bu ileriki hayatınızın daha huzrulu geçmesi ve sağlıklı olmanız için gerçekten yararlı olabilir.
<br />
<br />
<br />
<img class="bb-image" src="http://img1.blogcu.com/images/i/z/m/izmirliahmetkaya/gassho.jpg" />
<br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">
<br />MEDİTASYONA BAŞLARKEN</span>
<br />
Ne zaman yapılması gerektiği değil , sürekli yapılması önemlidir
<br />
Soluk alıp vermeyi iyi öğrenin
<br />
Meditasyon öncesi ılık bir duş alın
<br />
Duruşları doğru yapın,(Yatay ve dikey meditasyon )
<br />
Meditasyon ve ses ( yağmur, fırtına, dalga gibi doğal sesler meditasyonun kalitesini arttırır.)
<br />
Mantra ( meditasyon halinde kişinin tekrarladığı bir kelimedir.)
<br />
Meditasyona en uygun başlama yaşı 12 dir.
<br />
<span style="font-weight: bold;">
<br />Hangi hallerde meditasyon yapılmaz ?</span>
<br />
Kişi kendine muktedir olduğu sürece hastalıkta ve sağlıkta meditasyon yapılabilir
<br />
<br />
BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ GÜÇLENDİRME MEDİTASYONU
<br />
Özellikle bir hastalığın ilk belirtilerini hissettiğinizde yapılırsa etkili olur, ama eğer onu sık aralıklarla ve yoğun bir odaklanmayla yaparsanız ilerlemiş hastalıklarda da işe yarar. O ayrıca enerji alanınızı karıştıran herhangi bir olumsuzluk formunu da etkisiz kılabilir.İşte bu meditasyon :
<br />
<br />
•Birkaç dakika boş kaldığınızda, ve özellikle gece uykuya dalmadan önce son şey , ve sabah yataktan kalkmadan önce ilk şey olarak, bedeninizi bilinçle doldurun. Sırt üstü uzanın , gözlerinizi kapayın.
<br />
<br />
•Önce dikkatinizi bedeninizin değişik bölümlerinde , ellerinizde, ayaklarınızda,kollarınızda, karnınızda vs. odaklayın. Yaşam enerjisini bu bölümlerin içinde mümkün olduğunca yoğun bir biçimde hissedin.
<br />
<br />
•Her bölüm üzerinde en az 15 saniye kadar odaklanın.. Sonra dikkatinizi bedeninizde , ayaklardan başa ,baştan ayaklara birkaç kez dalga gibi dolaştırın. Bunun sadece 1 dakika alması gerekir.
<br />
<br />
•Bundan sonra , içsel bedeninizi bir bütün olarak , tek bir enerji alanı olarak hissedin. Birkaç dakika kadar bu hissi sürdürün. Bu zaman esnasında yoğun bir biçimde mevcut olun,bedeninizin her hücresinde mevcut olun.
<br />
<br />
•Eğer zihin ara sıra dikkatinizi bedenden çekmeyi başarır ve siz kendinizi bir düşüncede kaybederseniz aldırmayın. Bunun olduğunu fark eder etmez, dikkatinizi yine içsel bedene yöneltin
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">10-</span>''Egzersiz: Günlük kısa yürüyüşler bile enerji artırıcı özelliğe sahiptir. Bedensel hareket, kendi enerjisini üretir. Yorgunluktan bitap düştüğünüz, canınızın kıpırdamak bile istemediği bir günde, kendinizi zorlayıp 15-20 dakika bile yürüdüğünüzde ya da hafif bir egzersiz yaptığınızda canlandığınızı hissedeceksiniz. Deneyin, görün. Egzersiz fiziksel ve zihinsel sağlık için, sağlıklı beslenmek kadar önemli.
<br />
Yoga, Pilates, Qigong, Tai Chi gibi günlük sakin egzersizler de enerji artırıcıdır.''Alinti
<br />
<br />
Birde eğer vücut pozisyonunda yanlış bir duruş var, düzgün enerji akışının kazanılması için doğru duruşun kazanılması gerekiyor,konuyla ilgili olarak
<br />
Bknz: Aleksander Tekniği :
<br />
<a href="http://www.minidev.com/atip/tip_alew.asp">http://www.minidev.com/atip/tip_alew.asp</a>
<br />
<br />
<br />
<img class="bb-image" src="http://www.dogruyasam.com/wp-content/uploads/2008/08/yaratici-imgeleme1.jpg" />
<br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">11.</span>Hergün kendinize olumlama yapın,hastalığın düzeleceğini imgeleyin iyileşmeye kalbinizle inanın,icinizden hergun iyi olacağınızı tekrarlayın,unutmayın insanin kendi potansiyeli yanında hastalıklar çok basit kalabilir.
<br />
Bknz : <a href="http://www.hipnoterapi.com/yimgelem.htm">http://www.hipnoterapi.com/yimgelem.htm</a>
<br />
ayrica bknz Relaksoloji
<br />
<a href="http://www.egemeta.com/Trk/Books/iig.asp">http://www.egemeta.com/Trk/Books/iig.asp</a>
<br />
<br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">Hücrelerinizin içindeki trilyonlarca protein reseptörlerinin gerçekte algı filtreleri olarak hizmet ettikleri bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Düşünceleriniz, imgelemeleriniz ve tutkularınız doğal olarak DNA yı ve hücresel davranışı değiştirir.
</span>
<br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">
<br />Ruhsal Yaşam Kuralları</span>
<br />
<br />
Bunu takip eden yedi yıl, Kyoto kentinin varoşlarındaki bir şifahanede, hastaları iyileştirmek için çalışır. Amacı, tedavi ettiği dilencileri tekrar topluma kazandırıp, çalışmalarını sağlamaktır. Fakat bir süre sonra tedavi ettiği dilencilerin tekrar şifahaneye geri döndüğünü fark eder. Usui sarsılmıştır, kendi kendine bu kişilerin neden yeniden buraya döndüğünü sorar. Ve Usui, fiziksel bedenin hastalık belirtilerini iyileştirdiğini, fakat yeni bir yaşam tarzı aktaramadığını fark eder. Bu durum onu Ruhsal Yaşam Kuralları'nı oluşturmaya yöneltir:
<br />
<br />
Özellikle bugün özgür ve mutlu ol.
<br />
<br />
Özellikle bugün sevin.
<br />
<br />
Özellikle bugün korunmaktasın.
<br />
<br />
Şuurlu olarak anı yaşa.
<br />
<br />
Bereketleri müteşekkirlikle kabul et.
<br />
<br />
Aileni, öğretmenlerini ve büyüklerini say.
<br />
<br />
Ekmeğini dürüstçe kazan.
<br />
<br />
Başkalarını kendin gibi sev.
<br />
<br />
Her şey için müteşekkir ol ve tüm canlılara karşı sevgi dolu davran.
<br />
<div class="uieforum_postsubject">
Kronik Hastalıklarda Çalışma metodu</div>
<div class="uieforum_postcontent">
Unutmayalım ki başımıza ne gelirse gelsin bu hayatta herzaman daha da kötü durumda olan insanlar olacaktır,herşeye rağmen sağlığımız bozulsada şükretmek ve bütün bunların hayat yolculuğumuzun bir parçası olduğunu ,kendimizi suçlamak yerine yaşamı olduğu gibi kabul etmek , öfke duyguduğumuz insanları olayları affetmeli içimizde biriken negatif düşünceleri bedenimizden attığımız gibi,zihnimizdede atmalıyız.
<br />
<br />
<span style="font-weight: bold;">
<br />Bütün bu anlatıklarım, gözünüze çok zor gibi görünsede aslında uygulamaya geçirilip alışkanlık haline getirildiğinde yemek içmek nefes almak gibi bir hal alır.Zaten kronik bir hastalıkla başa çıkmakta bu şekilde olur.</span>
<br />
<br />
Özellikle arınma sürecinde bedende birikmiş olan tıkanıklar sizi biraz zorlayabileceğinden ailenizden birilerininde Reiki eğitimi alarak size destek olmasında yarar olduğunu düşünüyorum.
<br />
Belli bir sürede enerji seviyesi çok düşük olacağından enerji desteği bir uygulayıcı tarafından alınabilinir.
<br />
<br />
Umarım kronik hastalıklarla uğraşan benim gibi insanlara güzel birşeyler verebilmişimdir.Sizlerde deneyimlerinizi paylaşırsanız bu yolda yürüyen insanlara yardımınız olur diye düşünüyorum.
<br />
Konuyla ilgili sizde ekleyeceğiniz birşeyler varsa mutlaka ekleyin elbette yeni teknikler yeni düşüncelerle zenginleştirilebilir.
<br />
<br />
Eğer bütün bu dediklerim ve sizin kendi bulduğunuz olumlu yöntemler kararlı ve düzenli bir şekilde bütüncül olarak uygulanırsa,bence hiçbir kronik ağır hastalık bunun yanında çok uzun süre bedende kalamayacaktır : )
<br />
<br />
Sonuç olarak kronik bir hastalığı vücudumuzdan tamamiyle atmak zor ve imkansız gözüksede olsada hayatımızda yapacağımız bazı değişikliklerle güzel sonuçlar alacağımıza inaniyorum.Elbetteki bu hemen olamaz yıllarca unutmuş olduğum bedenimizi bir anda mucizeyle tamamen düzeltmek biraz hayalidir,şifanın gelmesi bu yüzden çok uzun zamanda sürebilir,işte kişi bu noktada sabırlı ve hergün hic usanmadan düzenli olarak çalıştığında mutlaka güzel sonuçlar alacaktır.
<br />
<br />
Yine Kronik bir hastalık olan ms konusunda,çaresiz denilen hastalığı yenmiş birisi tarafından güzel ve anlamlı bir röpartajın oldugu linke bakabilirsiniz. <a href="http://arsiv.sabah.com.tr/2007/04/09...DD6E3B3CC.html">http://arsiv.sabah.com.tr/2007/04/09...DD6E3B3CC.html</a>
<br />
<br />
<br />
<img class="bb-image" src="http://www.workshop3d.com/stargate/design/leonardo.jpg" />
<br />
<br />
Alıntı:
<br />
Beden gözle görünen ruhtur ve ruh gözle görünen bedendir. Beden ve ruh hiç ayrılmaz, birbirinin parçasıdır, bir bütünün parçalarıdır. Bedeni kabullenmelisin, bedeni sevmelisin, bedene saygı duymalısın, bedene minnettar kalmalısın…
<br />
Beden var olan en karmaşık mekanizmadır – tam anlamıyla bir şaheser! alinti OSHO – Beden ile zihni dengelemek
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<img class="bb-image" src="http://www.istanbul.edu.tr/fen/astronomy/populer/spatium/evren.5.jpg" />
<br />
<br />
<br />
Kainatin küçük bir hali olan insan bedeninde,hertürlü iyileşme mekanizması mevcuttur.Amaç doğadan kopardığımız bedeni yeniden doğaya açmaktır.Şifa bizdedir,evrendedir : )
<br />
Herşey içimizdedir başka yerde aramayalım,gülmeyi ve şükretmeyide unutmayalım,ve umudumuzu kaybetmeden sabırla çalışalım,koptuğumuz doğaya ve doğamıza dönelim,derim : ) Sevgilerle
<br />
<br />
yardimci linkler :
<br />
<br />
<a href="http://kendikendinetedavi.blogspot.com/">http://kendikendinetedavi.blogspot.com</a>
<br />
<br />
<a href="http://www.derki.com/sayfalar4/reiki.html">http://www.derki.com/sayfalar4/reiki.html</a>
<br />
<br />
<a href="http://zsg.gen.tr/yazilar/dr_zhi.htm">http://zsg.gen.tr/yazilar/dr_zhi.htm</a>
<br />
<br />
<a href="http://www.minidev.com/atip/tip_ased.asp">http://www.minidev.com/atip/tip_ased.asp</a>
<br />
<br />
<a href="http://www.reikiturkey.org/">http://www.reikiturkey.org</a>
<br />
<a href="http://www.eftturkey.com/">www.eftturkey.com</a>
<br />
<br />
<a href="http://www.drakupunktur.com/">www.drakupunktur.com</a>
<br />
<br />
<br />
<br />
<br />
<a href="http://www.reikilink.com/reiki.htm">http://www.reikilink.com/reiki.htm</a> <a href="http://www.bioenerji.org/">http://www.bioenerji.org</a> <a href="http://www.reikiturk.com/">http://www.reikiturk.com</a> <a href="http://www.reikilight.net/">http://www.reikilight.net</a> <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Reiki">http://tr.wikipedia.org/wiki/Reiki</a>
<br />
<br />
<script type="text/javascript"><!-- google_ad_client = "pub-6069460450880177"; /* 728x15, oluşturulma 01.02.2009 */ google_ad_slot = "4550266933"; google_ad_width = 728; google_ad_height = 15; //</script><br /></div>
</div>
-->
<script src="http://pagead2.googlesyndication.com/pagead/show_ads.js" type="text/javascript"><br /></script>
</div>
fantasticvolkhttp://www.blogger.com/profile/06933470522670388050noreply@blogger.com2tag:blogger.com,1999:blog-1633199406870380982.post-6535550368721130312009-03-12T15:29:00.000-07:002013-01-22T14:24:22.544-08:00Aura ve Özellikleri<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://users.belgacom.net/horoscope/energie/imagesChakras/aura.jpg"><img style="margin: 0pt 10px 10px 0pt; float: left; cursor: pointer; width: 300px; height: 389px;" src="http://users.belgacom.net/horoscope/energie/imagesChakras/aura.jpg" alt="" border="0" /></a><br />İnsan bedenini çin tıbbını anlamak için auranın ne olduğunu anlamakta yarar var :<br /><br /><br /><b>Aura</b> <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Teozofi" title="Teozofi">Teozofi</a>’de kullanılan bir terim olup, canlıların bedenlerinden yayıldığı varsayılan ışınımla oluşan ve gitgide yayılan tesir kuşakları tarzında kendini gösteren elektromanyetik alana verilen addır. Auro okumak ise auro' hissedebilmektir. <p>Metapsişikçilerin "eflüv" adını verdikleri partiküllerin ışınımıyla (<a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Radyasyon" title="Radyasyon" class="mw-redirect">radyasyon</a>) oluşan bu alan, Teozoflara ve <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Kirlian_Foto%C4%9Fraf%C3%A7%C4%B1l%C4%B1%C4%9F%C4%B1" title="Kirlian Fotoğrafçılığı">Kirlian Fotoğrafçılığı</a> üzerinde çalışan araştırmacılara göre, yaşam enerjisi olarak adlandırılan bir tür enerjinin organizmalardan insan gözünün göremediği bir frekans düzeyinde titreşen ışınlar tarzında yayılmasıyla oluşur. Aura, eflüv ve <a href="http://tr.wikipedia.org/wiki/Psi%C5%9Fik" title="Psişik">psişik</a> radyasyon terimlerinin sık sık karıştırıldığı görülür. Bu üç terim arasındaki ilişki şöyle açıklanır:</p> <ul><li>Bedenden yayılan ışınıma ve bu ışınımın yayılma olayına radyasyon (psişik radyasyon) adı verilir.</li><li>Bu ışınlara ve ışınları oluşturan partiküllere eflüv adı verilir.</li><li>Bu yayılma olayının meydana geldiği medyumlarca görülebilen güç ve etki alanına ise aura adı verilir.</li></ul> <p>Renkli haleler ve ışımalar tarzında kendini gösteren auranın esas olarak üç kısımdan oluştuğu kabul edilir:</p> <ul><li>Yapışık aura: Vücudu bir zarf gibi saran 0.5 cm. kalınlığında, koyu bir bölgedir. Süptil bedenin süptil ikiz denilen kısmıdır. Auranın Kirlian fotoğrafçılık tekniğiyle çekilebilen kısmıdır.</li><li>İç aura: Yapışık aurayı çevreleyen bölgedir. Kişilere göre 3 ile 8 cm. arasında değişen kalınlıktaki bir bölgedir.</li><li>Dış aura: Yüksekliği İnsan bedeninin iki misli genişliği İnsan bedeninin dört misli olup Oval, yumurta biçimindedir.</li><li>Tam dış aura: Bedenden yayılan ışınım alanının tümü; sınırsız kabul edilir.Aura görebilme yeteneğine sahip olduğu ileri sürülen medyumlar, aura renklerinin kişilerin ruhsal tekamül durumlarına, karakterlerine ve heyecan hallerine bağlı olarak değişiklik gösterdiklerini belirtirler.</li></ul><br /><br /><br />Auranız hakkındaki farkındalığınızın ve onu kavramanızın gelişmesi, auranızın temel özelliklerini anlamaktan geçer.<br /> <br /><br /><br /> <h1 class="yazi_baslik">1. Her aura kendine özgü bir titreşime sahiptir.</h1><br />Her enerji alanı kendine özgüdür. Hiçbirisi diğerine tümüyle benzemez. Benzerlikler olabilir. Auralar sese, ışığa ve elektromanyetik alanlara sahip olabilirler fakat bunların gücü ve yoğunluğu bireyden bireye değişir. Her birey kendine özgün frekansa sahiptir.<br /> <br />Auranızın titreşimi, diğerlerininkine yakınsa, doğal bir uyum vardır. Siz, bu bireylerle daha iyi anlaşırsınız. Genellikle bu tür bir iletişim; geçmiş yaşam bağlantılarının bir işaretidir. Bazı durumlarda böyledir, fakat muhtemelen geçmiş yaşam bağlantılarından daha çok fiziksel, duygusal, mantal ve/veya spiritüel düzeyde aurik desen benzerliğini vurgular.<br /> <br />Öte yandan, sizin auranızdan çok farklı frekansa sahip auralan olanlar vardır ki, bu durum, o kişiden anında hoşnutsuzluk, rahatsızlık, sıkıntı vb. duyma ile sonuçlanabilir. Çoğu zaman bu yansıtılan ve alınan ilk süptil izlenimler, diğer kişi ile auramzın titreşim uyumunu gösterir. Bu durum, her zaman diğer kişide yanlış bir şey olduğunu göstermez; daha çok bu noktada iki enerji alanının aynı titreşimde olmadığını gösterir. Her iki birey arasında başlangıçta uyumsuzluk olarak başlayan şey, uzun zamanlar boyunca birarada bulunduklarında bir uyum hâlinde gelişebilir. Bu durum, genellikle "zıtlar birbirini çeker" kavramına örnek teşkil eden bireyler söz konusu olunca geçerlidir.<br /> <br /> <h1 class="yazi_baslik">2. Auranız, diğerlerinin aurik alanlarıyla etkileşimde olacaktır.</h1> <br />Aurarun güçlü elektromanyetik özelliklerinden dolayı sürekli olarak enerji verir ve alırsınız. Bir başka insanla her karşılaştığınızda bir enerji alışverişi oluşur. Siz onlara elektriksel etki verebilirsiniz, onlardan da manyetik etki alabilirsiniz. Ne kadar çok insanla ilişkide bulunursanız, o kadar çok enerji alışverişi oluşur.<br /> <br />Bu alışverişin farkında olmadığınız takdirde, gün boyunca birçok enerji atığı biriktirebilirsiniz. Farkında değilseniz, akşama doğru kendinizi tükenmiş hissedebilirsiniz, hatta kafanızın içinde yabancı fikirlere, düşüncelere ve hislere sahip olabilirsiniz. Hepimizin bir parça çıldırdığımızı düşündüğümüz günler olmuştur. Bunların sizinle hiçbir ilişkisi olmayabilir, daha çok günboyu karşılaştığınız insanlardan aldığınız enerji ile ilgili olabilir.<br /> <br />Hepimizin bir iki enerji tüketici tanıdığı olmuştur. Onlarla yüz yüze ya da telefonda konuşmak sizi yorgun düşürebilir. Kişi sizden ayrıldığında ya da telefonu kapattığında, sanki midenize yumruk yemiş gibi olursunuz. Bu tür bir alışveriş sağlıksızdır. Deneyimlediğiniz, auranızdan enerji sömürülmesidir. Son bölümdeki alıştırmalar, her gün auranızı dengelemenize, onu canlı tutarak, bu tür tek taraflı iletişimi engellemenize yardımcı olacaktır.<br /> <br /> <h1 class="yazi_baslik">3. İnsanın enerji alanı hayvan, bitki, mineral ve diğerlerinin enerji alanları ile de etkileşebilir.</h1> <br />Bütün maddeler canlı ya da cansız, atomik yapılarından dolayı enerji alanlarına sahiptirler. Canlı olanları daha güçlü ve daha kolay saptanabilir fakat her ikisi de kendi bireysel enerji alanınızı güçlendirmekte kullanılabilir.<br /> <br />Doğa ile birlikte olmak auralanmızı arındırır ve dengeler. Bir ağacı kucaklamanın sağlık açısından iyi bir alışkanlık olduğunda büyük bir gerçeklik payı vardır. Ağaçlar dinamik enerji alanlarına sahiptirler ve insanların enerji alanları ile dinamik etkileşimde bulunurlar. Her ağacın, her insan gibi kendine özgü frekansı vardır. Bu nedenle değişik ağaçlar, değişik etkiler için kucaklanabilirler. Bir söğüt ağacının altında 5-10 dakika oturmak baş ağrılarına iyi gelecektir. Çam ağaçları, insan enerjisini temizleyici bir etkileşim yaratırlar. İnsan enerji alanlarından negatif duygulan, özellikle suçluluk duygularını emer ve dengelerler. (Çam ağacı bu işlemden zarar görmez, negatif enerjileri alırken, bunları âdeta gübre diye kullanır.)<br /> <br />80'lerde kristaller ve taşlar yeniden popüler olmuşlardır. Bunun sebebi elektromanyetik özellikleridir. Değişik kristaller ve taşların yaydığı enerji, insan enerji alanı tarafından kolayca emilebilir.<br /> <br />Hayvanların da sizi etkileyen auraları vardır. Evcil hayvanların yaşlılar ve hastalar üzerindeki etkileri açısından, ABD'nin değişik yörelerinde araştırmalar yapılmıştır. Hayvanları okşamanın tansiyonu düşürdüğü görülmüştür. Aurarun dengelenmesine ve fiziksel, duygusal, mantal ve ruhsal enerjilerin dengeli hâle gelmesine yardım eder.<br /> <br /> <h1 class="yazi_baslik">4. İletişim ne kadar uzun süreli ve samimi olursa, enerji alışverişi o kadar büyük olur.</h1> <br />Aurarruz, iletişimde bulunduğumuzun üzerinde izini bırakacaktır. Bu; başka bir kişi, çevrenin bir bölümü ya da bir obje olabilir. İletişim ne kadar yoğun olura, iz o kadar güçlü olacaktır. Objeleri ve mekânları manyetize etmenize neden olan, auranızın elektromanyetik özelliğidir. Eğer her zaman belirli bir sandalyeye oturuyorsanız, oraya enerji izlerinizi bırakırsınız. O sandalye, sizin sandalyeniz olur. Eğer kendi odanızda büyüdüyseniz, odanızın ebeveyninizin ya da kardeşlerinizin odalarından başka bir duyguya sahip olduğunu bilirsiniz.<br /> <br />Auranız, çevrenizi sizinki ile uyumda olan bir desen ile doldurur. Birçok kişi, kendi yataklarından başka bir yatakta uyuyamazlar. Yabancı yataklar, onlara rahatlık sağlayan enerji modelleri taşımazlar. Yeni yataklara, giysilere, yeni bir eve ahşana dek geçen zaman, auranızın çevreyi ya da objeyi kendi enerji frekansınıza uyumlama ve manyetize etmesi için gereken zamandır.<br /> <br />Bir çocuğun battaniyesi ya da en sevdiği oyuncağı, çocuğun aura enerjisi ile manyetize olacaktır. Oyuncak ya da battaniye enerjiyi emer. Battaniyeyi ya da oyuncağı kucaklayarak, çocuk kendi temel enerji modeli ile iletişim kurar, dengelenir. Çocukların yorucu bir günün sonunda oyuncaklarını veya battaniyelerini kucaklayarak sakinleşmeleri bu nedenledir. Çocuklar oyuncağa ya da battaniyeye yüklenen enerji rezervlerini kullanırlar. Çocuklar, oyuncaktan ya da battaniyeleri yıkandığı zaman üzülürler, çünki yıkanan oyuncağa ya da battaniyeye depoladıkları enerjinin temizlendiğini algılarlar.<br /> <br />Meditasyon ve dua battaniyelerinde ve şallarında da aynı ilke geçerlidir. Onlar meditasyonun ve duanın belli bir frekanstaki enerjisi ile doludurlar. Bu nedenle, her kullanılışlarında, daha çok enerji yüklenirler ve onlan kullanan birey için meditatif durumda olmak ve bu durumda kalmak daha kolaylaşır.<br /> <br />Belirli enerji modellerine ne kadar çok maruz kalırsanız, onlardan daha çok etkilenirsiniz ve onlar da sizden daha çok etkilenirler. Eğer bir diğerinin enerji alanı daha güçlü ise, kolaylıkla sizi kendi frekansına çekebilir ya da tersi olabilir. Bu nedenle "yaşıt grubu baskısı" denilen şey güçlü bir etkidir. Bütün grubun enerjisi bireyinkinden daha güçlüdür. Grupla birey arasındaki iletişim ne kadar çok olursa, bireyin aurası grubunki ile daha çok uyum içine girecek ve ortak özellikler yansıtacaktır.<br /> <br />Cinsel eylem gibi yakın ilişkiler, bireylerin aura enerjilerini çok karmaşık hâle gelene dek birbirine dolayabilir. Cinsel eylem, kişiler arasında güçlü ve samimî bir aura enerjisi alışverişi yaratır. Bu tür enerji birleşimleri ve atıkları, eylem sürecinden daha uzun süren zamanlar boyunca etkisini sürdürür.<br /> <br />Bu süreç, kolayca ve çabukça temizlenemez ve dengelenemez. Kendinizi nasıl inandırırsanız inandırın, "bir kerelik seks" diye bir şey yoktur. Dolayısıyla rastgele cinsel ilişkide bulunan biri, bir sonraki ilişki öncesinde enerji bağlantılarını koparmadıysa ve arınmadıysa, çok süptil düzeylerde birçok kişinin enerjileriyle dolaşık hâle gelecektir.<br /> <br />Başka birisiyle ilişki ne kadar uzun ve samimî olursa aurik alanlarının etkileşimi daha güçlü ve süptil olacaktır. Ebeveynler (özellikle anneler) yaşamları boyunca aura enerjilerinin hiç değilse bir kısmını çocukları ile paylaşırlar. Güçlü birlikteliklerde bu enerji paylaşımları dinamiktir. Ölümlerden sonraki yasın bir bölümü, yitirilen bireyin enerjisinin, paylaştığı kişilerden ayrılması ile ilgilidir. İlişki ne kadar yakın ve samimî olursa, bu ayrılma o kadar uzun bir süreç alabilir. Çok yakın ilişkilerin bulunmadığı ailelerde bile, yitirilen kişinin enerjisi fizik hayatta kalanlardan çekilirken büyük bir boşluk duygusu olarak hissedilecektir.<br /> <br /> <h1 class="yazi_baslik"> 5. Aura ve auradaki değişiklikler, bireyin fiziksel, duygusal, mantal ve ruhsal özelliklerini yansıtır. </h1><br />Renkler ve renklerin parlaklığı, auranın büyüklüğü ve biçimi bireyin iyi durumda olduğu ve sağlıklı olduğu konusunda bilgi verir. Aurayı görmek işin kolay yanıdır. Gördüklerinizi yorumlamak, yani aurayı okumak ise daha zordur.<br /> <br />Genel olarak, zayıf bir aurik alan sizi dışsal etkilere daha açık hâle getirir Bu hastalıklardan tutun da duygusal/mantal dengesizliklere açık olmaya kadar değişebilir.<br /> <br />İyi bir örnek, büyük ofis ortamıdır. Dinlenmişseniz, ofis içindeki gürültüler -daktilo ve diğer ofis araçlarının gürültüsü sizi rahatsız etmez. Onları kolayca tolere edebilirsiniz. Günün yorgunluğu çöktükçe enerjiniz azalır ve auranızın titreşimleri düşer. Bu durumda çevredeki gürültülerden daha kolay etkilenir hâle gelirsiniz. Gürültüler sizi rahatsız eder. Aurik alanınıza nüfuz ederler, dengesizlik ve rahatsızlık yaratırlar. Bunun ne kadar farkında olursanız, auranızı dengede tutmak ve korumak o kadar kolaylaşır.<br /> <br />Her güçlü bir duygusal tepki verdiğinizde, buna bağlı olarak auranızda bir değişim olur. Bu değişim auranızın rengini, biçimini ya da diğer özelliklerini etkileyebilir. İçinde bulunduğunuz etkinlikler auranızda yansımalar bulur.<br /> <br />Renkler ve yoğunlukları gün boyunca dramatik biçimde değişebilir. Her şey yaşamınızın nasıl gittiğine ve ne olduğuna bağlıdır. Çoğunlukla bir ya da iki renk titreşimi daha uzun süre kalabilir. Bunlar, içinde bulunduğunuz aktivitelerin bir tür haritasını yansıtabilirler. Bu renkler, bir aydan bir yıla kadar olan dönemleri yansıtabilirler. Rengin miktarı, bu çizgiler boyunca bir barometre etkisi yaratabilir.<br /><br /><a title="Ted ANDREWS" class="link_3" href="http://www.icselguc.com/biyografi/ted-andrews.asp?yazar=Ted-ANDREWS">Ted ANDREWS - Aura - yayınevi:Meta</a>fantasticvolkhttp://www.blogger.com/profile/06933470522670388050noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1633199406870380982.post-76375676926535025752009-03-12T15:26:00.000-07:002013-01-22T14:24:22.572-08:00Bioenerji nedir ? bioenerjiyi herkes yapabilir mi?<span class="smalltext"><strong><br /></strong></span><h2>Bioenerji Nedir?</h2> <img src="http://www.bioenerji.info/img/bioenerji.jpg" class="left" alt="Bioenerji Nedir?" /> <p>Evrende herşey enerjidir. Evrendeki herşeyin özü kuant dediğimiz enerji zerrecikleridir. Gördüğümüz, algıladığımız canlı cansız herşey kuant dediğimiz enerji zerreciklerinin belli sayılarda yoğunlaşmasıdır.<br /><br />Evren bir enerji okyanusudur. Nesneler arası boşluklar dediğimizde enerjidir. Sürekli titreşim halinde olan kuantlar özel programa organize olup şeyleri oluşturur. Vücuda gelen oluşumları biz isimlendiririz. Beş duyu ile algılayabildiklerimiz kadar, duygu ve düşüncelerde enerjidir. Onların titreşim sayılarının yoğunluğu, niteliğini ve kalitesini belirler.<br /><br />Bizlerde belli titreşimlerin "kan-kemik-kas-sinir-doku vs." birleşimi ile organize olmuş enerji varlıkları olduğumuz kadar bizi canlı kılan özel bir enerji sistemi ile donanmış durumdayız. Evrensel enerji ile sürekli bağlıntıda olan ve ondan beslenen vücudumuzdaki enerji sistemimiz özgün bir yapı oluşturur.<br /><br />Vücudu kan damarları gibi saran "nadi" dediğimiz enerji kanalları ile bu enerji dolaşır. Belli şekillerde enerji meridyenleri oluşturur. Bu meridyenlerin başlangıç ve bitiş noktaları, özel enerji tetikleme noktaları olduğu kadar, enerji beslemesi yapacağı organ ve sistemleri işaret eder.<br /><br />Evrendeki herşeyde olduğu gibi bizimde bir manyetik alanımız vardır. Biz ona AURA diyoruz. Auramız bireysel enerjimizin evrene açılan yanıdır. Değişik katmanlardan oluşmuştur. Kadim bilgilerden, bu günkü bilimin ışığında yeniden değerlendirmelerimizle bunun 8-9 katman kadar olduğu bilgilerine ulaştık. herbiri özgün renk ve yoğunluğa, akışa sahip olan aura katmanlarının, bizim enerji kalitemize ve onu kullanabilme yeteneğimize göre(bilinçli veya bilinçsiz) bütün evreni kaplayacak bir enerjidir.</p><br /><span class="smalltext"><strong><br />Peki bioenerjiyi herkes yapabilir mi? Ya da bionerji herkeste var mıdır? </strong></span> <div class="post_body" id="pid_6914"> Bana görede herkeste bu mevcut enerji var ancak hastalandigimiz yüzünden enerji seviyemiz çok düsük oluyor ben aylar önce ilk basladigimda egitmenimde bendeki durumun cok kötü oldugunu söylemisti zamanla calistikca elimdeki hic hissetmedigim enerjide net bir sekilde hissedilebilir oldu baskalarina yaptigimda ısı ,vucutta hareket hatta ses olarak hissedilebilinir oldu bu somut olayları görünce kişi ister inansın yada inanmasın bioenerjinin gerçekliği konusunda şüphe kalmıyor.<br /><br />Sizde kendi kendinize enerjiyi aktive etmek isterseniz iki elinizi sürtün daha sonra iki elinizi yavas yavas birbirne yaklastirip cekin bu 3-4 santimle baslayip zamanla daha gelistirilebilirsiniz.Ayrıca <a href="http://www.reikilink.com/images/repoz1.gif" target="_blank">reiki pozisyonlarinda</a> elinizi vucudunuza koyup 10 dakika bekleyebirsiniz.Sadece elinizi koyun zaten sizde azda olsa enerji elllerinizde olabilr konstre olmadan sadece kafanizi bosaltmaya calisabirsiniz.Enerjiyi hissetmeye calsin<br /><br />Bol bolda nefes egsersizi yapin ,konuyu bilen bir kişiden ögrenmek için reiki egitimyle baslamanizi öneririm ,bu önerilerde özellikle organ bekleyen insanlara en azindan mevcut durumu korumak bağışıklık sistemini güclendirmek için öneririm diğer gelismeler tamamen size kalmistir. ayrica <a href="http://gencdiyaliz.com/forum/showthread.php?tid=852" target="_blank">böbrek eneri uygulamalar</a><br />ve tamamlayıcı tıp bölümünü okuyun diyerekten<br /><br />Dr. Yegane Mutlu'nun bioenerji konusu hakkinda yazisini eklemek istiyorum:<br /><br /><br /><br />-Bionerji herkeste az veya çok vardır. Ancak, bionerji verecek olan insanın bu enerjisinin, vereceği insandan çok daha fazla olması gerekir.<br /><br /><span style="font-weight: bold;">-Bionerji azaldığı zaman ne gibi arazlar ortaya çıkıyor?</span><br />-Herşeyden önce vücut direnci zayıflar ve bağışıklık sistemi bozulur. Bu durumda klasik tıp, genelde organik bir bozukluk bulamaz ve yapılan tahliller ve röntgenler de temiz çıktığı için, doktorlar tarafından olay, psiko-somatik yani "sinirsel" diye tanımlanır. İşte bu durumda, devreye bioenerji girer.<br /><br /><span style="font-weight: bold;">- Bioenerjide yaş sınırı var mı? Örneğin çocuklara yapılabilir mi?</span><br /><br />-Böyle bir sınır yok. İhtiyacı olan herkese ister 7 yaşında olsun, ister 70<br />kanserli olmamak kaydıyla herkese yapılabilir.<br /><br /><span style="font-weight: bold;">Çin tıbbına göre vücut enrjisinin bozulmasında başlıca etkenler aşırı sıcak ya da aşırı soğuk hava, mikroplar, stres, aşırı heyecandır. Uzun süren stresler enerji dengesini bozduğu gibi, moral bozukluğu, sinirlilik hali ve ağrılar ortaya çıkıyor. Eğer arabanız derin bir çukura düşerse, boynunuzda meydana gelen ani bir hareket ile akım yolu kapanıyor. Bir de tek taraflı ağır kaldırmak iyi değildir. Çocukların sürekli taşıdığı ağır çantalar gibi…</span><br />________________________________________________________________<br /><br /><span style="font-weight: bold;">-Siz aslında dahiliye uzmanısınız. Bu konuda hiç çalışmalar yaptınız mı?Bu<br />daldan ayrılmanızı aileniz nasıl karşıladı?</span><br />- 3 yıl kadar iç hastalıkları uzmanı olarak çalışmama rağmen sonra ilaçla tedaviyi bir kenara iterek alternatif tıba döndüm. Ailem klasik tıp doktoru oldukları için bu tedaviye pek sıcak bakmasalar da, engel olamadılar.<br /><span style="font-weight: bold;"><br /><br /><br />[b]- Hangi hastalıklar için geçerli, kist kanser ya da felç için konuşabilir miyiz?Tedavi ne kadar sürer ve yılda kaç kez gerekiyor?</span><br />-En çok faydalı olduğu hastalıklara gelince; bunlar boyun, sırt, baş ve bel ağrılarıdır. Psikolojik olarak da; yorgunluk- bitkinlik, depresyon, uyku bozuklukları, sinirlilik hali ve aşırı strestir.Genelde tedaviler 3-5 seanstır. Her yıl 3 seans almakta yarar vardır. Ancak şunu belirteyim ki; ben enerji yükleyerek sizin vücut direncinizi arttırıyorum. Yani bağışıklık sisteminizi güçlendiriyorum. Dengeyi ise; yine siz sağlıyorsunuz.<br /><br />Ayrıca burada bioenerji ile birlikte akupunktur da uyguluyorum. Çünkü, yalnızca bionerji ihtiyacı olan insan sayısı fazla değildir. Bioenerji ile enerji kanallarını açarız. Sonra kronikleşmiş ağrıların tedavileri için bunun yanı sıra akupunktur iğneleri kullanıyorum.<br /><br />Dr. Yegane Mutlu, hümanist olduğu kadar, insanlara kendini adamış bir kadın. Tek dileği Türkiye'deki klasik batı tıbbının yanı sıra, doğal tıbbın da gelişmesi ve bir "Alternatif Tıp" merkezinin oluşması. Asla klasik tıbba karşı değil. Sonuçta o da bir doktor. "Kim başarılı olursa, o tedavi etsin"diyor. Ama yeter ki tedavi etsin. Para düşünmeden, sahtekarlığa kaçmadan…<br /><br />Dr. Mutlu "Kanserli vakaları" hücrelerde kontrolsüz büyüme olduğu gerekçesiyle almıyor. "Çünkü, size enerji yüklüyorum. Bioenerji de bir stimülasyon. Denetim altına almazsanız, ur elbette daha büyüyecektir" diyor.<br /><br />Bunun dışında sinir kesikse yani felç durumu varsa ve bir de artroz gibi yerleşmiş ağrılar ve deformasyon varsa almıyor.<br /><br />Sonuç olarak biz; "Stresle enerjimizi tüketiyor ve aldığımızdan fazlasını kaybediyoruz. Yine de aklımızda olsun. Ani bir stres, ya da ani bir büyük üzüntüyü geçiştirsek bile… Farkında olmadan bizden çok, ama çok şey götürüyor… Bu nedenle bioenerjiye ihtiyacımız olabilir. Tabii inanıyorsak. Aksi takdirde doktoru yormanın da bir anlamı yok.<br /><br />Dr. Yegane Mutlu<br /><a href="http://207.158.225.96/best/saglik/alternatif_tib.htm" target="_blank">http://207.158.225.96/best/saglik/alternatif_tib.htm</a><br /><br /><span class="smalltext"><strong>Biyoenerji Hakkında Sorular </strong></span> <div class="post_body" id="pid_7101"> İnsanlığın varoluşundan beri mevcut olan zaman zaman eski uygarlıklarda keşfedilen daha sonra orta çağda kaybolan ve günümüz dünyasında yeniden keşfedilen bioenerji<br />Gercekten bioenerji dediğimiz herkesin ellerinin altında akan bir güzel.fakat stresten negatif düşüncelerden , yani enerji meridyenlerinde tıkanikllardan dolayı cok düsük seviyede olduğundan ilk zamanlar hissedemeyebirsiniz.<br />Düşük frekansta olan enerjinizi kısa zamanda yükselterek akışı sıcaklık ve hissedilebilir ölçüye getirebirsiniz.Bunlar öyle çok üst düzeyde ruhsal gelişmeye gereksinim duymadan sabır çalışma ve sevgiyle kısa sürede ilerleyebirsiniz.<br />Bir baska forumdan konuyla iligli bir yazi veriyorum ayrica orada denildigi gibi sadece elinizi vucudunuza koymaniz yeterli ama daha sonrasinda sabir ve calisma gerektiriyor<br />Çalışmada ilk basta iki elinizi birbirne sürtüp birbirine yaklastirip cekin daha aradaki enerjiyi hissetmeye calisin bol nefes egsersizleri ve kafanizi bosaltmaya calisabilrsiniz ama enerjiye cok ta zorlayarak konstre olmanıza gerek yok zaten elleriniz zamanla siz başka sey düsünseniz bile ısınabilr.Pozisyonlarda <a href="http://www.reikilink.com/images/repoz1.gif" target="_blank">bunlar </a>Tabiki böyle olabilecekken yine bir reiki eğitmeniyle başlamanız tavsiye edilir.Egitmenden enerji daha yüksek frekansta olduğu için sizdeki tıkali yerleri acarak elinizden kolayca enerji akışının akmasına yardimci olur.<br /><br /><br /><a href="http://www.uzmantv.com/konu/biyoenerji-tedavisi" target="_blank">http://www.uzmantv.com/konu/biyoenerji-tedavisi</a> izleyebirsiniz.<br /><br /> SORULAN PEK ÇOK SORU VAR?<br /><br />1-BİOENERJİ KİŞİ DE DOĞUŞTAN MIDIR?<br />2-BİOENERJİ AKTARIRSAM NEGETİF ENERJİ KAPARMIYIM?<br />3-NEREDE VE KİMDEN SAĞLAM BİR ŞEKİLDE BİOENERJİ EĞİTİMİ ALABİLİRİM?<br />4-BU KONUDA RUSYAYAMI,HİNDİSTANA MI YOKSA FİLİPİNLERE Mİ GİTMELİYİM?<br />5-YOKSA TÜRKİYEDE BU KONUYA VAKIF OLUP DA EĞİTİMİNİ VERENLER VAR MI?<br />6-BENİM ELLERİM BAZEN ISINIYOR,YANIYOR,BAZENDE ELEKTİRİK ÇARPAR GİBİ OLUYOR,BUNLAR BİOENERJİ OLDUĞUNA MI DELALET?<br />7-BİOENERJİ EĞİTİMİNİ ALIR ALMAZ TEDAVİ YAPABİLİRMİYİM?<br />8-ÜLKEMİZDE PEK ÇOK ÖZELLİKLE ORTA ASYADAN GELME ŞARLATANLARDAN NASIL KORUNABİLİRİM?<br /><br />Bio enerji çok basit yaplılan bir işlemdir...Adı üstünmde Bio Biyolojimiz enerjide enerji yani vucudumuzdaki enerjinin aktivasyonunu saglamak.... şiimdi sorularını yanıtlıyalım .....<br /><br />1.Evet Bio enerji kişde doguştan vardır herkes bio enerji uygulayabilir egitim almadan dahi uygular yeterki vucudundki enerjiyi aktive etmeyi bilsin....<br /><br />2.Hayır Negatif almssın yeterki enerjiyi veririken negatif olma....karşdaki kişye enerji aktarırıken bu çok önemli tamamen niyetle ilgilidir....<br /><br />3..Bence egitim almsanda olur,bir sürü paralar harcayarak aldıgın egitimi eğer bir şifacı olacaksan bu işi para ile yapacaksan tekniklerini ögrenebilirsin, yoksa elleirni harekete geçir ve çakralarını aktieve et yeter. kendine şifa verebilirsin....<br /><br />4...Yapma arkadaşım ya yunusun bir sözünü hatırlatayım size Ne ararsan kendinde ara mekke de haccda degil. bunun için bilmem ne yabancı ülkelere gitmeye gerek varmı internetten oku çakraları reiki nasıl aktarımı nasıl olur. kendinde yapabilirsin yeterki fiziki bednini tanı bilinç altını harekete geçir....<br /><br />5...Elini uzatsan egitmen var türkiyede yeterki gönül dostu pozitif bir egitmen bu sitede bile bu konuda egitim veren arkadaşlarımız var...<br /><br />6...Evet evet evet bu bio enerji işte bak ne güzel o ısınan güzel ellerinizi koyun agrıyan yerinize......tamamdır işlem..<br /><br />7...Bence Türkiyede yaplıan seminerler bir günde ögrenebilirsin....<br /><br />8...İç sesine sor bence iç sesin seni dogru yere götürür.<br /><br />Teşekkürler ben almıyayım çünkü buarada o kadar güzel ögerendimki bu işi gözümle bile şifa veriyorum....yani basit diyorum sadece niyet yeterli bu işi 6 yıldır profosyenelce yapıyorum egitimim buradan aldım ve okudum çok okudum kendimi yetişdirdim. hala amatör ruhla çalışıyorum. Güzel türkiyemin o kadar güzel egitmenleri varki bilseniz.........<br /><br />alintidir<br /><br /><br />Konuyla ilğili başka sorunuz varsa banada sorabirsiniz : )<br />bioenerji konusunda Bioenerjist Murat soyerin yazilarini okumanizi tavsiye ederim <a href="http://www.bioenerji.org/murat_soyer.htm" target="_blank">http://www.bioenerji.org/murat_soyer.htm</a> en azindan işin bilimsel olduğunu görüp önyargılarınızı bir yana birakabilmenizi sağlar : ) </div><br /><br /> </div>fantasticvolkhttp://www.blogger.com/profile/06933470522670388050noreply@blogger.com7tag:blogger.com,1999:blog-1633199406870380982.post-89735176898338563642009-03-12T15:25:00.000-07:002013-01-22T14:24:22.593-08:00İÇİNİZDEKİ UYUYUNAN GÜZELİ UYANDIRIN-<span style="font-weight: bold;">İÇİNİZDEKİ UYUYUNAN GÜZELİ UYANDIRIN- NTV-MSNBC-4 Şubat 2003</span><br /><br />Doğal ilaçlara ve doğal iyileştirme yöntemlerine dayanan tıbbın kökeni insanlığın ilk dönemlerine, milat öncesi dönemlere kadar uzanmakta. Hatta denebilir ki, ilaçların laboratuarlarda sentetik olarak yapılamadığı, tıbbın teknolojiyle işbirliği içinde olmadığı zamanlarda zaten böyle bir tıp mevcuttu.<br /><br />Davud İbrahimoğlu; İstanbul’da yaşayan Azerbaycan doğumlu bir bioenerji uzmanı. Hastalarını iyileştirmek için alternatif tıp uygulamalarını kullanan uzman doktor psikoloji ve aile sosyolojisi eğitimini İran-Tebriz ve İstanbul Üniversitelerinde tamamlamış. Bioenerji ve hipnoz eğitimini ise Hindistan ve Azerbaycan’da görmüş.<br /><br />Aynı zamanda ‘Akademik Aile Psikolojik Danışma Merkezi’nin kurucusu ve sorumlusu olan psikolog doktor ve pozitif düşünce uzmanı İbrahimoğlu, burada alternatif tıp uygulamaları olan pozitif psikoterapi, cinsel terapi, hipnoterapi, imajinasyon, aromaterapi, bioenerji ve masaj tedavisi hizmetleri veriyor. İbrahimoğlu’nun şu an yayıma hazırladığı ‘Şifanın Dinamik Kanunları’ kitabından önce Ege-Meta yayınlarından çıkmış ‘Eski Çin Bilgeliği’ isimli bir kitabı da bulunuyor. Bioenerji ve Manyetoloji Bilimleri Tanıtma ve Yayma Derneği (BİMAD) kurucu üyesi ve başkanı da olan İbrahimoğlu’ya, sıkça tartışılan alternatif tıbbı ve bu kapsamda yer alan uzmanlık dalı bioenerji uygulamaları hakkında sorular sorduk.<br /><span style="font-weight: bold;"><br />Tedavide kullandığınız tıbba, ‘Alternatif Tıp’ demek ne derece doğru?</span><br />Biz artık alternatif kelimesini kullanmıyoruz. Bu ikinci bir yol anlamına gelir halbuki ikinci değildir. Biz şu anda buna; tamamlayıcı tıp, İngilizcesiyle ‘complementary medicine’ veyahut da destekleyici tıp diyoruz. Bunun manası şudur. Hasta kişi tedavi için bir yol seçiyor ve onu izliyor. Biz bu noktada ona, ‘o yolu bırak’ demiyoruz. O yolu tamamlayabilecek başka bir yol daha olduğunu işaret ediyoruz. Hastaya ‘bak bu yol da var’ diyoruz.<br /><span style="font-weight: bold;"><br />O halde neden yaygın olarak alternatif tıp ibaresi kullanımda?</span><br />Yıllar önce bazı hastalıklar karşısında klasik tıp tümüyle çaresiz kalıyordu ve iyileştirme için alternatifler aranıyordu. Bu arayış sırasında doğal tevadilere yönelme oldu. Bu alternatif kullanımı da öylece kaldı. Oysa artık başlı başına tamamlayıcı konumda. Bir örnek vermek gerekirse; Amerika’da bir cerrah bir kalp ameliyatı yapıyorsa, kendisi tamamiyle klasik tıp uygulamalarından yararlanıyor. Ama 12 kişilik ekibi içerisinde renk terapisi, masaj terapisi, aroma terapisi uygulayanlar var. Bu kişiler yapılan işi tamamlıyor, destekliyor. Burada buna alternatif demek manasız.<br /><br /><span style="font-weight: bold;">Bioenerji nedir, hastalıkların tedavisinde etki alanı nedir, nasıl uygulanır? </span>Hastalıklara göre bir iyileşme zamanı takvimi verebiliyor mu?<br />Enerji, hareketin görünmeyen şeklidir. ‘Bio’ hayat demektir. Bioenerji de hayat enerjisi anlamına gelir. Genel olarak, bütün canlıların içinde var sayılan iyileştirici bir güçtür. Çünkü bu pozitif halde gelir. Ben bu tedavi yöntemini hafif psikolojik rahatsızlıklarda uyguluyorum ve olumlu sonuçlar da alıyorum. İyileşme ise, hastadan hastaya, hastalıktan hastalığa, inançtan inanca farklılık gösteriyor. Tedavilerde yalnızca bioenerjiyi ele almayıp öteki tamamlayıcı tıp öğelerinden de faydalanıyoruz. Örneğin şifalı bitkiler, masaj uygulamaları, imajinasyon. Bu geniş yelpazede, kısa zamanda cevap alınıyor. Uygulama ise, başa, omuza ya da sırta dokunarak yapılabiliyor. Bazen ayaktan, bazen uzaktan enerji veriyoruz. Özetle farklı enerji mekanizmaları en uygun yükleme şekli saptandıktan sonra hastaya uygulanır.<br /><br />Bedensel rahatsızlıkların yanı sıra ruhsal şikayetlere de çözüm sunuyor mu tamamlayıcı tıp kapsamındaki bioenerji tedavisi?<br />Kesinlikle. Psikolojik rahatsızlıklarda daha etkili bir yöntem. Çünkü amaç zaten; kişinin içindeki şifa sitemini, enerji gücünü açığa çıkartmak. Biz kimseye hazır balık vermiyoruz. Balık tutmayı öğretiyoruz. Herkesin içindeki şifa gücü ‘uyuyan güzeli' uyandırıyoruz. Böylelikle hasta artık kendi kendine şifa verebilir hale geliyor.<br /><br />Türkiye’de, tamamlayıcı tıp alanında resmi bir eğitim enstitüsü ya da tıp fakültelerinde temsilci bir kürsü var mı?<br />Hayır yok şu anda. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde iki sene önce bir akupunktur araştırma birimi kuruldu. Yeditepe Üniversitende ise hipnozla diş tedavisi uygulayan hipnodonti bölümü açıldı. Ayrıca biz BİMAD(Bioenerji ve Manyetoloji Bilimleri Tanıtma ve Yayma Derneği)’ın tüzüğü gereğince, açık bir ifadeyle YÖK’ün de izni de olursa bir enstitü kurmayı planlıyoruz. 2004’ün ilk ayları içinde İstanbul’da 1. Uluslararası Tamamlayıcı Tıp Kongresi düzenleyeceğiz. Burada önemli olan zeminin hazırlanması. Bizim amacımız bu olayları üniversite çevrelerinde yaygınlaştırmak. Bu tamamen gerçekleşirse Sağlık Bakanlığı da gerekli bütün onayları verir.<br /><br />alintidirfantasticvolkhttp://www.blogger.com/profile/06933470522670388050noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1633199406870380982.post-73694154768871418382009-03-12T15:23:00.000-07:002013-01-22T14:24:22.565-08:00Hastalığın kaynağı, anlamı ve katkısı<span class="smalltext"><strong>Hastalığın kaynağı, anlamı ve katkısı </strong></span> <div class="post_body" id="pid_9642"> Güngeçmiyor ki ortaya bir kronik hastası çıkmasın ve önlenemez bir şekilde bebeklerden yaşlılara artıp duruyor.peki ya neden son yillarda büyük artış başladı 40.000 den fazla olan bu sayi neden oluyor.Tabiki stres ve üzüntü en önemli şey fakat dış etkenler o kadar artti ve doğal olmayan etkiler çoğaldiki ,stres ve üzüntüyle enerji dengesi zayiflayan bedenlerimiz hergeçen gün hasta oluyor.İşte bu konuyla ilgili bir yazı buldum gerçekten önemli ,Çözüm ise biran önce kişisel şifa gücümüzü keşfederek,ellerimizi bedenlerimize koyarak nefes tekniklerini öğrenmenin yanında, bizleri hasta eden faktörleri bulmalı ve onlara engel olmalı,unuttuğumuz doğal yaşama geri dönmeliyiz derim : )<br /><br /><span style="font-weight: bold;">Hastalığın kaynağı, anlamı ve katkısı</span><br /><br />Kendinizin ve çocuklarınızın sağlığını ve geleceğini korumak için ilk önce ve en acil olarak yapmanız gereken tüm tuvalet ve kozmetik malzemelerinizi kimyasallardan arındırmak, yiyeceklerinizi kimyasallar koruyuculardan temizlemek olacaktır. Sağlığınızı korumak kavramı bireysel organlar bazında değil bütünsel vücut ve ruh sağlığı olarak ele alınmalıdır. Vücudunuzun herhangi bir yerindeki ağrı ya da şikayetiniz sadece o bölgedeki tek bir problemden kaynaklanmaz. Bu tür hastalık belirtileri tüm vücudunuzun sağlık dengesindeki<br />bozulmaların bir sinyalidir. Ciddi ve ölümcül hastalıklar, örneğin kanser, kalp hastalıkları, romatizma benzeri hastalıkların önüne bu şekilde geçilebilir ve etkileri kolaylıkla azaltılabilir. Unutmayın ki vücudunuz belli bir yere kadar içinde biriken kimyasallarla baş edebilir, bunlara karşı koruma mekanizmasını kullanabilir. Ama 10-20-30 yıl boyunca biriken bu kozmetik ve gıda artıkları ve kimyasallar bir yerden sonra vücudunuzun direncini kırar, vücudunuz<br />bunlarla baş edemez hale gelir ve bundan sonra çeşitli hastalıklar ortaya çıkar. Bu hastalıklar tek bir sebepten dolayı oluşmaz. Yıllarca biriken binlerce kimyasal maddenin kokteyl etkisiyle oluşturduğu ve doktorlar da dahil kimsenin sonucunu bilmediği belirtilere sebep olur. 40 yıl önce büyükanne ve babalarımızın hayatındaki kimyasalların sayısı iki elin parmaklarını geçmeyecek kadardı. Eski toprak deyimi ve onların tükenmez enerji ve dirençleri bundan kaynaklanıyor olsa gerek. Son 40 yıl içinde inanılmaz teknoloji gelişimi sayesinde 80,000 'in üzerinde yeni kimyasal madde ile vücudumuzun ve hayatımızın tanıştığını biliyor muydunuz? Kullandığımız kozmetikler; gıdalardaki koruyucu, raf ömrünü uzatıcı, doğal olmayan maddeler; hava kirliliği, egzos dumanları, elektronik<br />aletlerin yaydığı radyasyon, ofis ortamlarındaki kirli hava....vücudunuz tüm bu etkenlere karşı ne kadar ayakta kalabilir sanıyorsunuz? Daha 30'lu yaşlarda vücudunuzun verdiği basit<br />sinyaller, daha sonraki yıllarda birden bire ortaya çıkan kanser,kist, tümörler uzaydan mı geldi? Yoksa tüm bunların Allah tarafından verildiğini ve kaderinize küsmekten başka çareniz olmadığını mı düşünüyorsunuz? Yıllarını eğitime, öğrenmeye ve insanlığa yardıma<br />adamış doktorların çabalarına saygı duymamak imkansız. Ama unutmayın ki, doktorlar ve ilaçlar hastalandıktan sonra sizi tedavi etmek amacını taşır. Asıl amacımız sağlıklı kalmak ve böylelikle herhangi bir ilaca ya da tedaviye ihtiyaç duymamak olmalıdır. Dikkate almanız<br />gereken şu; ilaçlar da birer kimyasal bileşim, çoğu ilaç doğal değildir, eski Mısır yöntemlerini uygulamıyorsanız hiçbiri ağaçta tarlada yetişmez. İlaçların amacı şikayetlerinizi hafifletmek ve kendinizi iyi hissetmenizi sağlamaktır. Ama mucize ilaç diye birşey yoktur. Eğer sizi tamamen iyileştirecek, tüm şikayetlerinizi hastalıklarınızı temelli olarak ortadan kaldıracak bu mucize ilaç bulunsaydı, bugün milyarlarca dolar büyüklüğündeki dev ilaç firmalarının hepsi batardı. Eğer siz hasta olmazsanız, bu ilaç şirketleri nasıl ayakta kalır sanıyorsunuz? Peki gerçekten amaçları bu mucize ilacı bulmak mı sizce? Mucize ilaç bir gün bulunacak mı?<br />Bir hastalığı veya şikayeti kimyasal bileşimlerle ya da toksik maddelerle tedavi etmeyi ummak hayalperestlik olur. Bu maddeler şikayetlerinizi dindirir ancak çoğu tedavi etmez. Üstüne üstlük vücudunuzdaki kimyasal artıkları daha da artırarak, direncini<br />zayıflatır, bağışıklık sisteminizi köreltir ve vücudunuzun doğal savunma mekanizmasının çalımasını engelleyerek hastalıklarla savaşma yeteneğimizi öldürür. AIDS hastalığını ele alın. Çoğu AIDS hastaları bu hastalığın kendisinden değil, hastalığın şikayetlerini azaltmak<br />için kullanılan inanılmaz miktardaki haplar yüzünden ölmekteler. Tabii ki ilaç kullanmayan da sonuçta bu hastalıktan ölüyor. Ama çaresi olmayan bir hastalığı "tedavi etmek" bahanesiyle yüzlerce değişik ilaç kullandırıp milyarlarca dolar kazanan ilaç firmalarını<br />düşünün! Peki ne yapmalı? Kullandığınız her ilaç sizi bir başka ilaca yönelmeye itecektir. Hastalığınız gerçek anlamda hiç iyileşmeyecek ve her geçen gün şikayetleriniz artacak ya da vücudunuzun farklı bir yerinden hastalık sinyalleri alacaksınız. Doğada yaşayan hayvanlar<br />niçin hastalanmıyor ve ilaç kullanmıyor; neden evde beslediğiniz hayvanlar hastalanıyor ve veterinere ihtiyaç duyuyor? Doğa hepimize mikroplarla, hastalıklarla savaşma gücünü verdi. Bu gücü kimyasallarla, toksinlerle zayıflatıp yoketmediğiniz sürece hastalıklara karşı mücadele edebilir; hastalıksız, dirençli, sağlıklı, ilaçsız, kimyasalsız bir yaşam sürdürebilirsiniz. Tabii ki bir kez hastalığın kucağına düştüyseniz, teknoloji ve tıp emrinize<br />amade ve iyileşmek için bunları kullanmalısınız. Hastalıklar hep varolagelmiştir ve adı, çeşidi değişerek ve gelişerek varolmaya devam edecektir. Ancak bizim hedefimiz hastalanmamak, hastalıkları doğal yollarla engellemek ve bu sayede direnç mekanizmamızı ayakta tutmak<br />olmalı. Vücudunuza bir şans verin. Onu ilk anda ilaçlara boğmak ve uyuşturmak yerine, kendi haline birakın, sağlıklı yemek yiyin ve gerekli vitaminleri ve besinleri doğal yollardan alarak vücudunuzun doğal direncine yardımcı olun. İnsan vücunun ne kadar güçlü, ne kadar dayanıklı olduğuna inanamayacaksınız. İlaçlar olmasa bunca hastalık neyle tedavi olur diyeceksiniz. Eğer tüm hayatımız ve sağlığımız ilaçlara bağlı olsaydı, ilaçlar icat edilmeden milyonlarca yıl önce yeryüzünde hayat çoktan bitmiş olurdu. Kalp hastalıkları, kanser daha<br />20. yüzyılın başında son derece nadir hastalıklardı! Son yüzyılda inanılmaz bir hızla gelişen ilaç ve kozmetik endüstrisi ve gıdalarda kullanılan koruyucu maddeler beraberinde yüzyılın hastalıklarını da getirdi. Aritmik kalp atışları, kronik yorgunluk, yüksek tansiyon, damar tıkanıklıkları, nefes darlığı, kas, sırt ve bel ağrıları, hafıza zayıflığı, stresle ilgili tedirginlik ve mutsuzluk, depresyon, ani sinirlilik, enerji eksikliği, her türlü kist, tümör ve kanser hastalıkları....<br />İşte uzun ve sağlıklı bir yaşam için yapmanız gerekenler:<br />Bu önerileri uygulayın, hem ömrünüz uzasın hem de gıda, kozmetik ve ilaç masrafınız azalsın!<br /><br />1) Gıdalarınızı arındırın! Vücudumuza giren kimyasal maddelerin büyük bir kısmı gıdalar yoluyla alınıyor. Katıklı, koruyuculu, sentetik maddeli, boyalı, yapay gıdaları evinize<br />sokmayın, çocuklarınıza yedirmeyin. Kimyasal tarım ilaçlarıyla sıvanmış gıdaları minimuma indirin ve mümkün olduğunca organik yani hormonsuz, kimyasal tarım ilaçları kullanılmadan yetiştirilmiş sebze ve meyveleri tercih edin. Bu ürünlerin fiyatları bir maktar fazla olabilir ama ilaç masrafınızdan artacak parayı unutmayın!<br /><br />2) Kozmetikleri kaldırın, doğal ürünler kullanın! Etiketinde doğal yazan her ürüne inanmayın, elinizi attığınız her ürünün arkasını çevirip etiketini okuyun. Doğal ürün demek doğada ağaçta tarlada yetişen ürün demektir ve bunların isimleri açıktıri herkesçe bilinir. Eğer okuduğunuz etiketteki hiçbir kelimeyi anlamıyorsanız, bu ürün muhtemelen bir kimyasal kokteylden başka birşey değildir! Kansere<br />yolaçtığı kanıtlanmış belli başlı birkaç maddeyi içeren ürünlerden kaçının; örneğin Sodium Laurel Sulfate, Propyl Paraben, Dimethicone....bu zararlı maddelerin tam listesi bir sonraki<br />sayfamızda. Aşağıdaki linke tıklayın. Kozmetiklerdeki bu kimyasallar cildiniz üzerinden vüzudunuza girer ve orada birbiri üstüne yığılarak bekler. Ta ki vücudunuz bunlarla ne yapacağını bilemeyip, ciddi bir hastalık şeklinde üstünden atmaya kalkana kadar. Ortalama bir kişi ömrü boyunca toplam 200 kg'ın üzerinde kimyasal toksini kozmetikler yoluyla alır ve bunlar yıllar sonra kanser hastalıklarına yolaçar.<br /><br />3) Taze, işlenmemiş, katıksız, uzun süre depolanmamış, dondurulmamış, içine bin türlü koruyucu madde eklenmemiş, mümkün<br />olduğunca "tarladan, ağaçtan" geldikten sonra üzerinde fazla işlem yapılmamış yiyecekleri yiyin.<br /><br />4) Herhangi bir gıdayı yemeden, kozmetik ürünü kullanmadan, ilacı kullanmadan önce üzerindeki etiketi okumayı ihmal etmeyin. Bu etiketlerde her ne kadar kulağa yabancı bir<br />sürü teknik, kimyasal terim kullanılsa da, mutlaka kaçınmanız gereken 5-10 maddeyi aklınızda tuttuktan sonra bu etiketleri kolaylıkla anlamaya başlayacaksınız. Bu etiketler kanunlar gereği üretici firmalar tarafından doğru ve eksiksiz olarak tüketiciye bilgi vermek<br />amacıyla hazırlanır.<br /><br />5) Tarih öncesi atalarımızın beslenmesini uygulayın! Binlerce yıl önce bisküviler, çikolatalar, hazır mikrodalga yemekleri, kızartmalar, ekmek, peynir, yağsız yoğurt,<br />şekersiz tatlandırıcı vb hiçbiri yoktu. İnsanlar doğada buldukları yiyecekleri aynen işlemeden tüketiyorlardı. Hiçbirinde kalp, damar, kanser hastalıkları ve diğer şikayetler yoktu. Sağlıklı beslenme için altın kuralınız şu olsun: Mümkün olduğunca doğadaki haline en yakın halindeki gıdaları tüketin. Bir elma, bir muz, bir demet salata, haşlanmış pirinç, fırında pişirilmiş bir patates, ağır ateşte pişirilmiş bir parça et veya balık, bir bardak süt, bunları yiyerek<br />asla kalp hastalığı ya da kanser hastası olamazsınız.<br /><br />6) Güneşten korunun! Ama tamamen yoğun sentetik kimyasal maddelerle donanmış güneş kremleriyle değil. Güneşten korunmak için tonlarca güneş kremi sürüp güneş altında oturmak yerine bu kremleri kullanmayın ve güneşten fiziksel olarak kaçının. Gereksiz yere güneş koruma faktörlü bakım kremleri kullanmayın. Kışın bütün gün ofis içinde oturuyorsanız, güneş koruma faktörü kullanmanıza gerek yok.<br /><br />7) Satın aldığınız her ürünün etiketini mutlaka okuyun! Bir süre sonra bu yabancı maddeleri anlamaya hatırlamaya başlayacak ve son derece seçici hale geleceksiniz. Hangi maddenin sizin için zararlı hangisinin yararlı oldupunu kendinizin ve ailenizin sağlığını korumak<br />için öğrenin. Bu site bu amaçla var. Bu temel prensiplere uyduğunuzda, eğer makul miktarlarda yemek yiyorsanız, kısa bir süre kilo vermeye başlayacaksınız ve vücudunuz doğal dengesine derhal kavuşacak ve çoğu sağlık şikayetlerinizin de azaldığını göreceksiniz.<br />Bu bir mucize değil, vücudunuz içindeki toksinlerden arındığı için, bize doğuştan verilen savunma ve kendi kendini tedavi etme gücüne yeniden erişecektir. Ürün etiketlerinde hangi maddelere dikkat etmeliyim? Yapay tatlandırıcılar Gıda üreticilerinin arkasına saklandığı en önemli hiledir. Kullandıkları çoğu kimyasal maddeyi tek tek listelemek yerine, yapay tatlandırıcı deyip geçerler. Bu yaptıkları yasal olarak uygundur fakat tüketici bilgilendirmesi açısından tamamen yetersizdir. Çünkü yapay tatlandırıcı olarak gruplanabilecek yüzlerce<br />sentetik kimyasal madde vardır ve etikette bu ibareyi gördüğünüzde tam olarak kaç değişik madde ve ne miktarda kullanılmış göremezsiniz. "E" rakamlı koruyucular, raf ömrü uzatıcı maddeler Yukarıda bahsettiğimiz yapay tatlandırıcıların hepsi bir çeşit sentetik yani insan yapımı kimyasal maddedir. Bu kimyasal maddelerin çoğunun kimya sektöründe bir sembolü, ya da bir "E" numarası vardır. Elinize aldığınız gıdanın etiketinde E rakamları varsa, bunlardan mutlaka kaçının. Bu E maddeleri tamamen yapaydır, ürünlerin raf ömrünü uzatmayı sağlar, içlerinde doğal ürün fazla olmadığı için tatlarını yapay bir şekilde zenginleştirir. Siz "doğala özdeş" çilek aromalı dondurma yediğinizi zannederken aslında çilek tadı veren sentetik kimyasal bir laboratuvar ürününden başka birşey yiyor olmaszınız. Gerçek bir çileğin sağladığı vitamin ve lifleri de almadığınız gibi, vücudunuzu gereksiz yere kimyasal bir maddeyle doldurmuş olursunuz. Bu yapay maddeler ve gıdalarda kullanılan<br />sentetik kimyasallar tamamen yasaldır, çünkü bunların kullanımına izin veren devlet kurumları, bu maddelerin sağlık üzerindeki etkisini "tek başına" inceler. Yani bir "E" maddesinin insan sağlığınıa tek başına ve tek kullanımda bir zararı olmayabilir. Ama<br />bir gün içinde bilmeden aldığınız yüzlerce değişik kimyasal maddenin üstüste yıllar boyunca kullanımının yarattığı "kokteyl etkisini" bugün hiçbir devlet kurumu bilmez ve bunu araştırmaya gücü, parası ve zamanı yetmez. Renklendiriciler Burada fazla söze gerek var mı?<br />Renklendiricinin adı bile kulağı rahatsız ediyor. İçinde doğal ürünler olmayan bir gıda ya da kozmetiğe kimyasal boyalarla renk katılması ne derece sağlıklı olabilir sizce? İşlenmiş Karbohidratlar Doğadaki karbonhidrat kaynağı gıdalar basit ve işlenmemiştir.<br />Örneğin, patates, kuru fasulye, mercimek hepsi zengin karbonhidrat içerir ve sağlığa son derece faydalıdır. Bol lif içerdikleri için sindirimi uzun sürer, sizi daha uzun süre tok tutar ve kalorileri daha uzun süre boyunca yakılır. İşlenmiş karbonhidrata örnek ise her türlü şekerli, tuzlu, beyaz unlu gıdalardır. Patates cipsi, kekler, bisküviler, işlenmiş karbohidrat gıdalarıdır. Bunların sağlığa herhangi bir pozitif katkısı yoktur. Sizi kısa bir süre tok tutmaktan başka bir işlevi olmadığı gibi, kan şekerinizin ani yükselmesine ve ardından ani düşmesine sebep olur. Bu yüzden de kısa bir süre sonra kendinizi öncekinden daha aç hissedersiniz. İşlenmemiş doğal ürünlere göre lif, vitamin, beslenme değeri bakımından size hiçbir yarar sağlamaz. Kalorileri çok yüksektir, içindeki yüksek yağ, şeker ve tuz sebebiyle hızla kilo alırsınız ve uzun vadede kalp ve damar hastalıklarına kadar gidebilir. Sebze bazlı işlenmiş yağlar Hidrojene sebze yağları olarak da adlandırılan bu yağlar, tüketiciyi en çok yanıltan maddelerden biridir. Herhangi bir kimyasal, tıbbi vb eğitiminiz yoksa, bizim gibi sıradan bir tüketici olarak sebze bazlı olduğu için bu yağların hayvansal yağlardan daha az zararlı olduğu<br />yanılgısına kolaylıkla düşebilirsiniz. Saf zeytinyağı haricindeki hemen tüm diğer sebze yağları, sebzelerin yüksek oranda ısıtılması ve işlenmesi sayesinde elde edilir. Bu işlenme süreci içinde yağın moleküler yapısı değişir ve doğal halinden bambaşka bir forma ulaşır.<br />Yeni haliyle vücudunuz bu yağı tamamen sentetik bir kimyasal madde olarak algılar ve yoğun bir şekilde işlemeye uğraşır. Bu süreç içinde siz her türlü şişkinlik, hazımsızlık, rehavet şikayetlerini çekersiniz ve sonunda damarlarınızda birikerek çeşitli hastalıklara neden olur. Bu yağların üretimi son derece ucuz olduğu için gıda firmalarınca yaygın olarak kullanılır. Herhangi bir marketin hazır gıdalar ve bisküvi-çikolata reyonunda gördüğünüz ürünlerin %99'u bu tür yağları içerir. Toksik kozmetikler İddia ederiz ki bugün girdiğiniz herhangi bir markette elinize alacağınız şampuanların hepsi ama hepsi şu maddeyi içerir: Sodyum Laurel Sulfat. Bu maddeden uzak durun! Kozmetik sektöründe kullanılan diğer kimyasal maddelerin<br />aksine, bu maddenin uzun süre kullanımının kansere yolaçtığı Amerikan Gıda ve İlaç Kurumu FDA tarafından kanıtlandı ve açıklandı! Tabii ki bir kez kullanmakla bir şikayetiniz olmayacaktır. Ama düşünün ki 30 yıl boyunca bu maddeyi hergün kullanıyorsunuz, bunun haricinde yüzlerce başka madde vücudunuza hergün giriyor, üstüne üstlük sağlıksız bir beslenme rejimi izliyorsunuz. Birgün vücudunuzun bir yerinde kansere yolaçabilecek Radyasyon yayan elektronik aletler Cep telefonu, mikrodalga fırınlardan yayılan yüksek oranda radyasyon. Kanser hastalıklarına sebep olan ve kaçınılması gereken belli başlı<br />risk faktörleri<br /><span style="font-weight: bold;"><br />YEDİĞİMİZ GIDALAR: </span>Yapay tatlandırıcılar, kalorisiz şekerler, klorinli su, pişmiş kırmızı etteki heterocyclic amine.<br /><span style="font-weight: bold;">KALITSAL FAKTÖRLER: </span>Yakın ailede kanser hastalığı geçirmiş kişiler.<br />HORMONLAR: Doğum kontrol hapları, menopoz hormon hapları, hormonal hareketi artırıcı ilaçlar.<br />RADYASYON: Mikrodalga fırın, cep telefonları, cep telefonu anten kuleleri, X-ray gibi röntgen film çekimi, radyoaktif ürünler.<br /><span style="font-weight: bold;">SİGARA:</span> Akciğer kanserinin birincil sebebi. Fazla söze gerek var mı? <span style="font-weight: bold;">ÇALIŞMA ORTAMI VE ÇEVRE KİRLİLİĞİ:</span> Asbestli ürünler, pasif sigara dumanı, kirli klimalar sayeisnde dolaşan mikroplar<br />AŞIRI KİLOLAR: Aşırı kilo.<br /><span style="font-weight: bold;">KOZMETİK ÜRÜNLER: </span>Anti perspirant deodorantlar, tamamen sentetik şampuanlar, kremler, florinli diş macunları, STRES: Aşırı stres vücudun gıdalardan gerekli vitamin ve mineralleri alma gücünü azaltır, bağışıklık sisteminizi güçsüzleştirir. Sizi virüslere ve<br />mikroplara karşı savunmasız hale getirir. Vücudunuz böyle zayıf bir sisteme bol yapay gıdalar ve toksinli kozmetikler de alıyorsa, hastalanmamayı beklemek mucize olur. Kullandığınız ürünlerde bu maddeler varsa, bunları hemen evinizden, kullanımınızdan çıkarın! Bu saydığımız kimyasal maddeler depolarda variller içinde saklanırken, üzerlerinde kuru kafa işaretleri ve tehlike uyarıları bulunur. Bütün varili işçemeyecek olsanız bile, büyük miktarlarda öldürü olabilecek bu maddeleri neden küçük miktarlarda da olsa kullanıyorsunuz? Bu maddelerinin çoğunun üzerinde ciltle direkt temastan kaçınınız ibaresi bulunur. Daha ne bekliyorsunuz?<br /><br />alinti : <a href="http://www.sifaenerjisi.com/portal/index.php?option=com_content&view=article&id=50&Itemid=63&lang=tr" target="_blank">http://www.sifaenerjisi.com/portal/index...63〈=tr</a><br /><img src="http://www.donusumkonagi.net/admin/makale/reiki%281%29.jpg" alt="[Resim: reiki(1).jpg]" border="0" /> </div>fantasticvolkhttp://www.blogger.com/profile/06933470522670388050noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1633199406870380982.post-67960978930782306802009-03-12T15:17:00.000-07:002013-01-22T14:24:22.548-08:00Bütünsel Şifa ?<span class="smalltext"><strong></strong></span><br /><span class="smalltext"><strong><br /> </strong></span><span style="font-family: tahoma;"><span style="font-size: medium;"><img src="http://www.derki.com/images/birinci/sifa2.jpg" alt="[Resim: sifa2.jpg]" border="0" /></span></span><br /><br /><span class="smalltext"><strong>Bütünsel Şifa ?<br /><br /></strong></span>Çeşitli konuşmalarda, hatta saygın dergi ve gazetelerde yayınlanan makalelerde bile modern tıbbın dışında kalan her türlü şifa verici çalışmaya “Alternatif ve Tamamlayıcı Tıp” adı veriliyor ne yazık ki.<br /><br />Her şeyden önce literatüre bu şekilde geçmiş olan tanımı hiçbir koşulda onaylamadığımı belirtmek isterim. Bana sorarsanız “Tababet İlmi” denilen şey tektir ve onun alternatifi olmaz. Söz konusu olan sağlıktır ve bu konu hiç de şakaya gelmez.<br /><br />Buradaki “alternatif” sözcüğünü anladığım biçimde açmakta yarar görüyorum. “Konvensiyonel” ya da “Modern” Tıp dediğimiz şey, insanlığın ulaştığı yüksek teknolojinin de yardımıyla, her şeyden önce gelmesi gereken sağlık konusunda araştırmalar yapmakta ve özellikle teşhis ve ameliyatlar konusunda akla hayale gelmeyecek noktalara ulaşmaktadır.<br /><br />Bana kalırsa, önemle üzerinde durulması ve olanaklar el veriyorsa çözüm üretilmesi gereken nokta, insanlara (hayvan ve bitkiler de buna dahil çoğu zaman) bir yandan sağlık kazandırırken, diğer yandan başka hastalıkların ortaya çıkmasına neden olabilen ve kimyasal yollarla elde edilen ilaçların kullanılmasıdır.<br /><br />Benim anladığım biçimiyle, “alternatif” sözcüğü, bu kimyasal ilaçların yerine kullanılmaları önerilen bitkiler ve doğal minerallere gönderme yapmak adına kullanılıyor. Zaten işin özüne indiğinizde, bu kimyasal ilaçların da aslında bitkilerin, doğal minerallerin ya da başkaca doğal yardımcıların etkin maddelerinin ayrıştırılıp güçlendirilmesi yoluyla elde edildiğini görürüsünüz.<br /><br />Yöntem, “filanca bitkide bulunan falanca aktif maddenin kimyasal yollarla ayrıştırılması, bilmem hangi maddeyle güçlendirilmesi ve daha aktif hale getirilmesi” biçiminde özetlenebilir.<br /><br />Kimyasal yollarla elde edilen ve belki bazı sentetik maddelerle güçlendirilen bu ilaçlar, ne yazık ki -çoğu zaman- doğal yapımızla uyum sağlamamaktadırlar. Hemen her ilacın prospektüsünde “dikkat .......... yan etkileri olabilir” ya da “beklenmeyen bir etki görüldüğünde lütfen doktorunuza danışınız” uyarıları olmasının asıl nedeni budur bence.<br /><br />“Modern Tıp” diye adlandırılan yöntem, “öncelikle semptomların giderilmesi” ve bu semptomların giderilmesinin “gerçek sağaltma” olarak kabul edilmesi temeline oturtulmaktadır.<br /><br />Buna karşılık “Alternatif Tıp” dendiğinde akla, çeşitli bitki ve minerallerin dışında, “Akupunktur, Biyo-Enerji, Refleksoloji, Şiatsu” gibi fiziksel bedeni kullanarak, oradan enerji bedene ulaşmayı amaçlayan, kendi söylemlerine göre, “daha derin” çalışan sistemler anlaşılıyor.<br /><br />İster konvensiyonel, ister alternatif olsun, bu yöntemlerin her hangi biriyle insanlar gerçekten sağaltılabilseydi, geriye dönen hastalıklardan söz etmemiz gerekmezdi. Oysa, “alerjiler, bronşit, kolit, kabız” gibi fiziksel ve daha da öenmlisi başta “depresyon” olmak üzere ruhsal ve zihinsel pek çok hastalığın kronikleştiğini, geçici bir iyileşme döneminden kısa bir zaman sonra, neredeyse ilk fırsatta yeniden geriye döndüğünü gözlemlemekteyiz.<br /><br />Modern Tıbbın eksik kalan ayağını, yukarıda saydığım yöntemlerle tamamlamak da görüldüğü gibi çok da kalıcı sonuçlar getirmiyor. İşte bu yüzden “alternatif” sözcüğünü hiçbir biçimde onaylamıyorum.<br /><br />Ben tüm çalışmalarımı “bütünsel şifa” adını verdiğim bir yönteme göre uygulamaya çalışıyorum. Benim bakış açıma göre, insanlar ruh/fizik/zihin üçlüsünün tümünden oluşan ve ancak hepsi gerektiği ölçüde birbiriyle ilişki içinde olabildiğinde “bütün” olabilen bir varlıktır. Bu bağlamda “tamamlayıcı” terimi büyük önem kazanıyor.<br /><br />Benim bakış açıma göre, fizik beden, yukarıda sözünü ettiğim “bütün” insanın, düşük titreşimi nedeniyle çıplak gözle görülebilecek ölçüde maddeleşmiş ve daha yüksek titreşimli olan diğer bölümlerine (ruh ve zihin) aynalık eden bir parçasıdır.<br /><br />Yine bu bakış açıma göre, “hastalık” sonradan ortaya çıkan ve bizi rahatsız etmesi gereken bir durum değildir. Hastalık bir biliş halidir. Ancak çoğu kez bu biliş halimizin farkında bile olmayız. Hastalanmak adını verdiğimiz olay, zihnimizin derinlerinde var olan çeşitli biliş hallerinin farkına varabilmemiz için madde dünyasına yansıyan bir durumla yüzleşmekten başka bir şey değildir.<br /><br />Sahip olduğumuz pek çok ağrı ve sızının hiçbir fiziksel sebebi bulunamadığında, hekimler bu durumun psiko-somatik olduğunu söylerler. Örneğin bacağı gerçekten ağrıyan kişi, hekimin bu teşhisinden hiç hoşlanmaz, başka ve başka ve daha başka hekimlere yapılan ziyaretler sonunda, ağrılarda hiçbir iyileşme sağlamadığında ise, bir psikologa danışmayı -çaresiz- kabul eder.<br /><br />Burada kişi “nasıl oluyor da, psikolojik bir yaklaşım, fiziksel bedenimizde, net bir biçimde hissettiğimiz bir ağrıyı gerçekten yok ediyor” diye sormadan edemiyor. Aslında yanıt gayet basit ve belki de sadece bu denli basit olması nedeniyle bir türlü göremiyoruz J<br /><br />Genellikle çocukluk yıllarındaki çarpık algılamamız sonucu zihnimizin alt katmanlarına yerleşmiş bir düşünce kalıbı, benzer bir olayla her karşılaştığımızda, bakış açımızın ilk günündeki gibi tepki vermemize sebep olur.<br /><br />Psikolojideki Bilişsel Terapi Yöntemi’nde, algılamada bozukluk yaratan bu tür düşünce kalıplarına “zihinsel temel şemalar” adı verilmektedir. Örnek olarak kişi kendisinin “yetersiz” olduğuna inanmışsa, hiç durmaksızın kendisini “yetersiz” bulacağı deneyimlerin içinde bulur. Bunun rastlantısal olduğunu düşünüp, her seferinde kendisini “yetersiz” olduğuna biraz daha inandırır.<br /><br />Bu zihinsel kalıplar “kendi düşüncelerimizle ürettiğimiz sanal varlıklar gibidirler” diyebiliriz. Evet! Onlar sanaldır ve sadece zihnimizde vardırlar. Bununla birlikte, tıpkı tüm diğer varlıklar gibi “var olmayı sürdürme” güdüsüne sahiptirler adeta. Kişi onların farkında olmaz ve zihninizden çıkarıp atmak için her hangi bir çaba göstermezse, sonsuza dek orada kalırlar. Aslında orada yaşamakla kalmaz, sadece düşüncelerle beslenebildikleri için, zayıflamaya başladıkları andan itibaren, yeniden beslenmeyi sağlamak istercesine, kişinin önüne kendisini “yetersiz” hissedeceği ve sonunda farkında bile olmadan “evet işte yine yetersiz kalacağım bir durumla karşılaştım, ben zaten yetersiz olduğumu biliyordum” diyeceği bir deneyim çıkarır. Sonuçta temel şema yine beslenmiş ve güçlenmiştir. Bu tür temel şemaların altında ikincil getiriler de olduğundan (bu şemalar) kendilerini çok iyi gizleyebilirler.<br /><br />İkincil getirilerin tükendiği ya da bu deneyimden ruhunuzun elde edebileceği bilgiler sona erdiğinde, fiziksel bedeniniz, artık gereksinme duymadığınız bu şemanın farkına varmanızı sağlayacak biçimde dışarı yansıtır. Örneğin “hayat tarafından desteklenmediğinize, maddi olarak yetersiz olduğunuza inandığınızı” geri bildirmek adına “bel ağrıları” ortaya çıkmaya başlar. Elbette bu ağrıların ortaya çıkması için bir tetikleyici gereklidir. En basitinden eğilir yerdeki ağır valizi kaldırmaya yeltenirsiniz ve tık... beliniz takılıp kalmıştır.<br /><br />Sizin alışkın olduğunuz bakış açısına göre, beliniz ağır bir yükü yanlış biçimde kaldırmaya çabaladığınız için yerinden oynamıştır. Hekime danışırsınız, size ağrı kesici ve kas gevşetici ilaçlar sunar, masaj, fizik tedavi önerir ve yatıp dinlenmenizi salık verir. Bir süre sonra bel ağrınız geçer ve siz olağan yaşamınıza geri döner, durumu da unutursunuz. Bedeniniz bir zaman için sizi rahat bırakırsa da, kısa bir dinlenme arasından sonra yeni bir tetikleyici ile yine beliniz ağrımaya başlar. Sonunda bel ağrınız kronikleştiğinde, size ameliyat olmanız önerilir. Sizin en yakın dostunuz ve öğretmeniniz olan bedeninizi dinlememenin bedelini ödemektesinizdir.<br /><br />Burada hekimlerin ya da enerji ile çalışan dostların yaptıkları şeyi kötülüyormuşum gibi bir anlam çıkmasın lütfen. Siz kendinize yardım etmek istemezseniz, onlar da size kendi bildikleri yolla yardım edecekler elbette. Onların görevi “teşhis” koyup, sahip oldukları bilgileri kullanarak en kestirme ve kalıcı çözümü size sunmaktır.<br />[Resim: Adam2_1.jpg]<br />Bir başka deyişle, hekimler fizik bedeni kontrol altına alıp tedavi edilmesini sağlıyorlar. Biz, enerji beden dengeleme uzmanları ise, insan bedeni içinde bulunan enerji alanlarını dengeleyip, bedenin iyileştirme gücünün açığa çıkmasına, böylece hekimin uyguladığı tedavinin daha hızlı gerçekleşmesine ve kalıcı olmasına yardımcı oluyoruz.<br /><br />Yukarıdaki paragraftan anlayabileceğiniz gibi, bana göre, ben ve meslektaşlarım, hiç kimseyi tedavi etmiyoruz. Ancak enerjileri dengeleyerek bedenin “kendini iyileştirme” gücünün açığa çıkmasına yardımcı oluyoruz. Bu da, hekimin uyguladığı tedavi yönteminin kısa zamanda ve kalıcı sonuç vermesini sağlıyor.<br /><br />Bütünsellik Felsefesi açısından, “hastalık bir biliş halidir” demiştim....<br /><br />Bir kişiyi mükemmel sağlığına kavuşturabilmek, ne “alternatif” adı verilen yöntemlerle ve ne de sadece semptomları ortadan kaldırmakla gerçekleşir. Bir kişiyi gerçekten sağlığına kavuşturmak, ancak o biliş halinin farkına varmasını sağlayarak başlar. Bundan sonraki adımda kişinin o bilinç halinin yarattığı enerjisel dengesizliği ortadan kaldırmak gerekir. Sonuncu adım ise bir hekimin önerdiği reçeteyi kullanarak fiziksel bedende bulunan semptomları yok etmektir.<br /><br />Yani ilk işiniz kişiyi kendi iç dünyasıyla tanışmaya ikna etmek olmakıdır. Sonrasında ister Akupunktur, ister Biyo-Enerji/Reiki, ister Homeopati ya da her hangi başka bir enerji beden dengeleme yöntemine göre çalışmalısınız.<br /><br />Hekimlerin yaptıklarını yadsımak yerine kabul etmeniz olmazsa olmaz koşuldur. “Hasta” adını verdiğiniz insan yukarıdaki işlemlerle birlikte hekimden de yardım aldığında, tüm enerji alanları dengeye gelecektir.<br /><br />Özetle, kişinin bilincindeki ve buna başlı olarak çalışan ruhundaki (sübtil enerji alanlarındaki) değişiklik, hekimlerin yaptığı sağaltma işlemini tamamen kalıcı kılacaktır.<br /><br />Zihinsel şemalardan birinden tamamen kurtulduğunuzda, onun fiziksel bedendeki yansımasından da kurtulursunuz. Ancak hemen arkasından, yeni bir şemanın etkileriyle karşılaşabilirsiniz.<br /><br />Geçmiş OL’sun....<br /><br />ZSG<br />alinti : http://www.zsg.gen.tr/butunsel.htm<br /><br />http://www.enerjibedendengesi.comfantasticvolkhttp://www.blogger.com/profile/06933470522670388050noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1633199406870380982.post-77226517797891393172009-03-12T15:14:00.000-07:002013-01-22T14:24:22.574-08:00Doğru Nefes Almayı Öğrenin Uzman tv video<span class="smalltext"><strong>Doğru Nefes Almayı Öğrenin Uzman tv video </strong></span> <div class="post_body" id="pid_6725"> Gerçekten cok güzel bir video sağlıgınız için önemli mutlaka izleyin : )<br />Doğru Nefes Almayı Öğrenin<br /><br /><a href="http://www.uzmantv.com/dogru-nefes-alip-vermenin-puf-noktalari-nelerdir" target="_blank">http://www.uzmantv.com/dogru-nefes-alip-...i-nelerdir</a><br /><br /><a href="http://www.uzmantv.com/dogru-nefes-alip-vermenin-puf-noktalari-nelerdir" target="_blank"><img src="http://img99.imageshack.us/img99/6729/uzmantvnefesxa6.jpg" alt="[Resim: uzmantvnefesxa6.jpg]" border="0" /></a> </div>fantasticvolkhttp://www.blogger.com/profile/06933470522670388050noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1633199406870380982.post-35935133393709258452009-03-12T15:13:00.000-07:002013-01-22T14:24:22.515-08:00Bir çiçeğin dikenine takılırız da...<a onblur="try {parent.deselectBloggerImageGracefully();} catch(e) {}" href="http://farm1.static.flickr.com/120/294781724_22fad3a26b.jpg"><img style="margin: 0pt 10px 10px 0pt; float: left; cursor: pointer; width: 358px; height: 500px;" src="http://farm1.static.flickr.com/120/294781724_22fad3a26b.jpg" alt="" border="0" /></a><br /><span class="smalltext"><strong>Bir çiçeğin dikenine takılırız da...</strong></span><span style="display: block;" id="formatbar_Buttons"><span class="on" style="display: block;" id="formatbar_Add_Image" title="Resim Ekle" onmouseover="ButtonHoverOn(this);" onmouseout="ButtonHoverOff(this);" onmouseup="addImage();" onmousedown="CheckFormatting(event);;ButtonMouseDown(this);"><img src="http://www.blogger.com/img/blank.gif" alt="Resim Ekle" class="gl_photo" border="0" /></span></span> <div class="post_body" id="pid_10116"> <br /><br /><br /><span style="font-weight: bold;">Bir çiçeğin dikenine takılırız da....</span><br />Tamamen sağlıklı durumda iken iyi olmanın neşenin coşkunun bilincinde olmak ve daha da önemlisi keyfini sürmek gerekiyor. Doğa bizim için bunu geliştirmek zorunda değil. Kişi bunu kendi geliştirmeli ve bu bilinci yaratmalı.<br />Acıya odaklı beyinlerimiz, bir çiçeğin dikenine takılı kalır da, açan çiçekleri görmez bile. Doğrudur...... beynimiz doğru yapıyor..... doğamız gereği canımızı yakan acının farkına vararak acıdan uzaklaşmamızı sağlıyor.<br />Boğaz çakran kapalı dedi ...<br />2002 yılında enselendiğim acıdan kaçmayı beceremedim. Çok kısa bir sürede dibe vurdum. Birkaç sayfalık kan tahlili ve çekilen MR neticesinde elde edilen sonuçlarda doktorum oturduğu yerden kalkıp bana "aramıza hoş geldin" dedi. Eğer gecikseydim..... Başladım uğraşmaya. İlaçlar, doktorlar tam bir kabus dönemi. Bedenimde birbirini tetikleyen tersine bir gidişat oluştu. Ne olacak benim halim dediğim bir dönemde tesadüfen karşılaştığım biri bana "boğaz çakran kapalı" dedi. Çakra da ne ola ki üstüne üstlük kapalı, benim neyim kapalıymış araştırması sonucunda REİKİ ile tanıştım. Muhteşem bir dünyanın kapısı aralandı. Reiki'yi öğrendikçe ve uyguladıkça bedenimi fark etme kendiliğinden gelişti. Aslında varoluşta en basit ve en kolay olan sadece kendin olmak. Hiçbir çaba gerektirmiyor. Varsın ve buradasın, sadece kendine bir hatırlatma bu. Derhal kendimi yolun kenarına attım, soluklandım, yoluma sakince huzur dolu devam ettim ve ediyorum.<br />O yıllarda çok fazla paniklediğimden zihnim beni kafatasımın içinde tuzağa düşürmüş, kalbimin sesini saklamıştı benden. Zihnimin yarattığı illüzyonlardan kurtulup kalbimin gücüne odaklandım. Enerji kaybına sebep olan kalıplarımı Reiki enerjisinin yardımıyla bir bir salıverdim. Bedenim en yüksek seviye sevgi ve şifa enerjileri ile titreşmeye başladı.<br />Sağlığım mı çoktan düzeldi....<br />Reiki evrende var olan birçok şifa enerjisinden sadece bir tanesi. Reiki'yi öğrenmek ve uygulamakla kalmayıp hocalığını da aldım. Diğer enerji sistemlerinden bazılarını da öğrenip hocalığını aldım. Şimdilerde bu sistemleri öğrenmek isteyen kişilere mutlulukla öğretiyorum. Ve çok büyük keyif alıyorum.<br /><span style="font-weight: bold;">Zihnin illüzyonları ve niyet</span><br />Dünyaya öğrenmeye ve deneyimlerimizi oluşturmaya geldik. Bilinçli bir şekilde yaratma ve düşüncelerimizle mucizeler arasındaki bağlantıyı kurmaya çalışıyoruz. Bir yerden başlayarak ustalaşma çabası içindeyiz. Hepimizde var olan sahip olduğumuz enerjimiz ile veya uyumlama yolu ile (Reiki vb..) hangi enerjileri alırsak alalım niyet ile, imaj ile, sevgi ile oluşturduğumuz duygularımızın tezahürünü kalbimizde yaşadığımızdır.<br />Zihnimiz doğası gereği hem iyiyi hem kötüyü yaratır, barış diye tutturmuşken savaşı da yaratır. Zihin düşünceleri kullanarak yaratır, mantığı kullanarak takip eder.<br /><br />Gerçekleşmesini isteğimiz konu için temel adım zihnin yarattığı karanlığı kalpte aydınlatma niyetidir.<br /><br />İçsel niyetimizi kalpten oluşturduğumuzda neyi tasarlıyorsak onu yaratırız.<br />Niyet çok ama çok önemlidir. Yarattığımız gerçeği bir durumdan diğer bir duruma geçmesi ile kendi mucizemizi yaratabiliriz.<br /><span style="font-weight: bold;"><br />Şifa dediğimiz süreç..</span><br />Şifaya ihtiyaç duyduğumuz bir konuyu veya hastalığı düşündüğümüzde dikkatimiz buraya odaklanır. Zihin konunun veya hastalığın düzeleceği, iyileşeceği imajına sıkıca tutunduğunda devreye duygusal beden girer ve şifayı hisseder. Zihin iyileşeceğini bildiğinde, duygusal beden bunu hissettiğinde denklemi fiziksel beden tamamlar.<br /><br />Özetlersek, odaklanıyoruz, niyet ediyoruz, zihinsel-duygusal-fiziksel sonuçlarını yaşıyor ve yaşatıyoruz.<br />Reiki nedir dediğimizde, kökleri çok eskilere dayanan bir şifa tekniğidir. Evrensel Yaşam Gücü anlamına gelen Japonca bir sözcüktür. “Rei” ve “Ki” olarak iki kelimeden oluşur.<br />Rei: Evrensel, Ki:Yaşam Enerjisi’dir. Reiki enerjisi doğru ve etkili bir biçimde akarak, fiziksel-duygusal-zihinsel-ruhsal iyileşmeyi ve gelişmeyi sağlar. Bir Reiki Master tarafından uyumlama yoluyla kişi bu enerjiyi kullanabilir. 3 aşamalıdır. 1. aşamada fiziksel bedende çalışılır, 2. aşamada duygusal-zihinsel şifa esas alınır, uzaktan şifa çalışması öğrenilir, 3. aşama öğretmenliğe giden yoldur, ruhsal çalışmaların sürdüğü bir düzeydir.<br />Asla tıbbın yerine geçmez, tıbbın yanında yer alır, iyileşme sürecini hızlandırır.<br />Reiki ne değildir dersek; dini bir öğreti değildir, tarikat değildir, inanç sistemi değildir, masaj değildir.<br /><br />Bedenimiz, fizik ve enerji beden olmak üzere iki bölümden oluşur ve uyum içinde olmaları gereklidir. Fizik bedeni çevreleyen enerji alanının adı “Aura” dır.<br />Fizik beden ve enerji beden alışveriş halindedir.<br />Çakralar yaşam enerjisini alır, dönüştürür ve dağıtır. Çevreye enerji verir. Çakra Sanskrit dilinde “tekerlek” “ateş çemberi” anlamındadır.<br />Yaşam enerjisi bedenimizden, çakralar ve meridyenler kanallları ile akar. Meridyenler “Kİ” enerjisinin yani yaşam enerjisinin bedendeki geçiş yollarıdır.<br />6 tane ana meridyen vardır. Bedenin sağ ve solunda simetrik olduğundan 12 tanedir.<br />6 tane de ikincil meridyen vardır, bunlar da bedenin sağ ve solunda simetriktir ve 12 tanedir.<br />Toplam 24 tane olup birbirine bağlı sistem ile çalışırlar. Birinin bitişi diğerinin başlangıcı olur. İsimlerini de geçtikleri organlardan alırlar. Mide, karaciğer, akciğer, dalak... gibi.<br />Zihnin ürettiği olumsuz duygular yaşam enerjisinin kesintiye uğramasına sebep olur. Meridyen kanallarımızda blokajlar oluşur. Reiki enerjisi basınçlı su etkisiyle bu tıkanıklığı açar ve yaşam enerjisinin bedende rahatça akmasın sağlar.<br /><br /><br />Sevgilerimle....<br /><a href="http://mehtaptolu.blogcu.com/" target="_blank">http://mehtaptolu.blogcu.com</a> </div>fantasticvolkhttp://www.blogger.com/profile/06933470522670388050noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1633199406870380982.post-73237017895213682702009-03-12T15:11:00.000-07:002013-01-22T14:24:22.562-08:00Sağlığı yaratmada Düşüncenin Önemi<span class="smalltext"><strong>Sağlığı yaratmada Düşüncenin Önemi </strong></span> <div class="post_body" id="pid_10096"> Son yillar içinde kendi adıma farkettiğim ve üzerinde uğraştığım en önemli şey sinir sisteminin insanın sağlığını ne derecede ciddi sağlık sorunları açtığı ve kendi kendimi nasil mahvettğimdi,gerçekten sağlıklı olmak istiyorsan öncelikle düşünce modellerimizi değiştirmeli neden sinirlenip strese girdiğimizi mutlaka anlamaliyiz,eğer bunu bugün yapmaz ertelersek ileride dahada ciddi problemler karşımıza gelebilir.<br /><br />Konuyla ilgili güzel bir yazı buyrun:<br /><br /><span style="font-weight: bold;"><br />Sağlığı yaratmada Düşüncenin Önemi</span><br /><br />Günümüzde sağlığı yaratmada olumlu düşüncenin önemi üzerinde sıkça durulmaya başlanmıştır. Her geçen gün bu konuda ya yeni bir kitap yada makale yayınlanmaktadır. Düşünce dediğimiz bu güç nasıl oluyor da sağlığımızı bozuyor veya yaratıyor?<br /><br />Yazdığı kitaplarla ve verdiği konferanslarla dünyada alternatif tıp alanında çığır açan Dr. Deepak Chopra, “Sağlığı Yaratma” adlı kitabında bu konuda şöyle diyor. “Araştırmalara göre mutlu insanlar daha sağlıklıdırlar. Öyle görünüyor ki, olumlu düşünceler taşımak demek olan mutluluk, beyinde biyokimyasal değişiklikler yapmakta ve bu değişiklikler de vücut fizyolojisi üzerinde son derece yararlı etkiler göstermektedir. Öte yandan, üzücü ya da bunaltıcı düşünceler de beyin kimyasında değişiklikler yapmakta ama bu değişikliklerin fizyoloji üzerinde zararlı etkileri olmaktadır.<br /><br />Düşünceler, mesaj-göndericiler denilen beyin kimyasalları aracılığıyla çalışırlar. Beyin dokusunda bunların en azından otuz türü olduğu saptanmıştır. İnsanın içinde bulunduğu ruh durumuna göre bu mesaj-göndericilerin birbirlerine göre oranları değişir. Düşünceler bilincimizin denetimi altında olduğuna göre, istediğimiz düşünceyi bilinçli olarak seçebiliriz, düşüncelerimizi kontrol edebiliriz. Aynı zamanda düşünmek, beyin kimyasını çalıştırmak demektir. Kimya, beynin farklı yerlerindeki hormonların salgılanmasını etkiler. Örneğin, hipotalamus ve hipofiz. Sonra da bu hormonlar vücuttaki organlara mesaj taşırlar.<br /><br />Daha belirgin birkaç örnek verelim. Önce olumsuz düşünceleri ele alalım. Kızgınlık, düşmanca düşünceler insanda hemen kalp atışlarını hızlandırır, kan basıncını arttırır ve yüzü kızartır. Kaygılı düşünceler de aynı şeyleri yapar ve bunların yanısıra el titremesi, soğuk ter ve mide düğümlenmeside görülür. Görülüyor ki, değişik düşünceler kendilerini fiziksel olarak ortaya koyabilmek için gerekli olan kimyasal değişiklikleri beyinde yaratırlar. Düşünce bozuklukları ve beyin kimyası bozuklukları arasında bir ilişki vardır.<br /><br />Aynı şekilde, mutluluk, sevgi, barış, huzur, şefkat, dostluk, iyilik, cömertlik, yakınlık, içtenlik düşünceleri de merkezi sinir sisteminde mesaj taşıyıcılar ve hormonların akması yoluyla fizyolojide kendilerine karşılık olacak bir durum yaratırlar. Olumlu düşüncelerin fizyolojide yarattığı derin değişimler insanı sağlığa götürür, çünkü mesaj-taşıyıcıların aracılık ettiği bu düşüncelerin bedende uyarıcı bir etkisi vardır.<br /><br />Kızgınlık, sevgisizlik, düşmanlık, gücenme, çelişki ve hüzün gibi duygular vücudun bağışıklık sistemini zayıf düşürür. Bunun tersi olan olumlu duygular ise vücudun direncini arttırır. Kısaca hastalıkların ortaya çıkmasına neden olan yalnızca düşüncelerdir.”<br /><br />Şimdi konuya bir başka açıdan yaklaşalım. Akupunktur, T’ai Chi, Chi Gong, Yoga gibi alternatif terapiler, insan bedenini tamamen çevreleyen bir elektromanyetik alandan bahsederler. Buna “Aura” veya “enerji beden” denir. Ayrıca bu enerji bedende “Chakra” adı verilen yedi adette enerji merkezi bulunur. Bütün bu terapiler temelde hastalığı şöyle tarif eder. Hastalık, herhangi bir düzeyde bloke edilmiş, akışı engellenmiş bir enerjinin yansımasıdır. Varlığımızdaki bir dengesizliğin dışa vurumudur. Aura ve Chakra’lardaki enerji akışında meydana gelen bu dengesizlikler, fizik bedende hastalıkların oluşmasına sebep olur. Bütün dengesizliklerin nedeni ise, insanın içinde bulunduğu ruhsal durum’dur.<br /><br />Düşüncelerimiz, duygularımız, birer enerjidir. Olumlu düşünceler auramızı güçlendirir, enerjimizi arttırır ve sağlık içinde olmamızı sağlar. Olumsuz düşünce ve duygular ise, enerjimizi azaltır hastalığa davetiye çıkartır.<br /><br />Eğer sağlıklı olmak istiyorsak, enerji tüketen duygu ve düşüncelerimizi, enerji üreten duygular haline çevirmeliyiz. Onun için “düşünce ve duygularımızı her zaman kontrol etmeyi” öğrenmeliyiz.<br /><br />Erol Yurderi<br /><br />Kaynak:<br />“Sağlığı Yaratma<br />”Dr. Deepak Chopra<br />İnkılâp Kitabevi </div>fantasticvolkhttp://www.blogger.com/profile/06933470522670388050noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1633199406870380982.post-81680795720322557162009-03-12T15:10:00.002-07:002013-01-22T14:24:22.581-08:00El ve ayak masajıyla tüm organlara yayılan şifa: Refleksoloji<span class="smalltext"><strong>El ve ayak masajıyla tüm organlara yayılan şifa: Refleksoloji </strong></span> <div class="post_body" id="pid_10115"> Siz yapın yapmayın yada hiç inanmayın ama bütün dünya ve yavaş yavaş doktorlarda direk insanlara ilaç yazmak yerine daha doğal kendilerininde yapabilecekleri yöntemleri anlatiyor ve uyguluyorlar bunlardan en basit ve etkili uygulamalarından olan refleksoloji ile ilgili güzel bir yazı :<br /><br /><br /><span style="font-weight: bold;">Hızlı yaşam ve modern teknolojiyle birlikte, çevre sorunları, elektronik<br />kirlilik, parasal problemler ve küresel sorunlar vücudumuza ve ruhumuza dengesizlik getiriyor, sinir sistemimizi yoruyor, direncimizi azaltıyor. Bu da çeşitli fiziksel ve ruhsal rahatsızlıkların kaynağını oluşturuyor. Terapi niteliğinde bir masaj tarzı olan refleksoloji, vücutta tıkanmış olan enerji kanallarını açarak stresin etkilerini hafifletiyor, derin bir rahatlama getirerek sinir sisteminin normal çalışabilmesini sağlıyor ve böylelikle rahatlayan bir vücut kendi kendini iyileştirebiliyor.</span><br /><br />STRES, günlük hayatımızın önlenemez bir parçası. Bir dereceye kadar yaşam için gerekli de. İnsan vücudu kısa vadeli stresi yaşayabilecek şekilde düşünülmüş. Fakat hızlı yaşamın ve modern teknolojinin (trafik, televizyon, gürültü, iş baskısı, aile problemleri, savaşlar, açlık, hastalıklar, çevre sorunları, elektronik kirlilik, parasal problemler, küresel sorunlar) vücudumuza ve ruhumuza dengesizlik getirdiği de bir gerçek. Uzun süre stres yaşayan bir vücutta sinir sistemi yoruluyor, vücudun direnci azalıyor.<br /><br />Stresin uzun vadeli semptomları yorgunluk, anksiyete ve depresyon olabiliyor. Stres herkesi aynı şekilde etkilemiyor. Kimisi yüksek tansiyon, kimisi mide problemleri ya da baş ağrılarından şikayetçi. Refleksoloji, stresin etkilerini hafifletip derin bir rahatlama getirerek sinir sisteminin normal çalışabilmesini sağlıyor. Rahatlamış bir vücut kendi kendini iyileştirebiliyor. Özellikle yüksek tansiyon ve anksieteye, refleksoloji şifa getirebiliyor. Bunun yanı sıra, refleksoloji kan dolaşımı ve hormonal problemlere iyi geldiği gibi ağrı hafifletici niteliğe de sahip. Kanser, multiple-sclerosis ya da AIDS gibi hastalıkları iyileştiremese de, fakat ağrıyı hafifleterek hastanın rahatlamasına yardımcı olur.<br /><br />Refleksoloji, terapi niteliğinde bir masaj tarzı. Ellerimiz, ayaklarımız ve kulaklarımız vücudumuzun bir çeşit haritasını taşıyor. Başka bir deyişle her organın el, ayak ve kulaklarda "reflect" ettiği yani yansıdığı bir yer var. Refleksoloji bu noktaları masajla harekete geçirerek, vücuttaki tıkalı enerji kanallarını açıyor, kişiye rahatlık getiriyor ve hastalıklara karşı vücudun bağışıklık sistemininin korunmasında yardımcı oluyor.<br /><br />Vücuttaki her organın el, ayak ve kulaklarda belirli bir noktayla ilişkilendirilmesiyle ilgili bilgiler çok eskilere dayanıyor. MÖ 5000 yıl önce Çinliler, akupunktur noktalarının tedavideki önemini keşfetmişler, MÖ 2500 yıllarında da vücudu uzunlamasına geçen meridyenlere yani enerji akımının geçtiği dilimlere bölmüşler. Ancak refleksolojiye ait en eski bilgilere MÖ 2500-2300 yıllarında Mısır’da rastlanıyor. Bir Mısırlı doktorun mezarından çıkan piktograf, el ve ayak masajının o dönemlerde tedavi olarak uygulandığını gösteriyor.<br /><br />Harry Bond Bressler’in Zone Therapy adlı kitabında bazı Orta Avrupa ülkelerinde bir çeşit refleksoloji tedavisinin 14. yüzyılda uygulandığı belirtiliyor. 19. yüzyılın ikinci yarısında ise Amerika’da Dr. Fitzgerald "Zone Therapy"nin kurucusu olarak ortaya çıkıyor. Vermont Üniversitesi Tıp Fakültesi’nden mezun olan Fitzgerald, parmaklardaki bazı noktalara bastırmayla el, kol, omuz, çene, burun ve kulaklar üzerinde "anestezik" yani uyuşturucu bir etki elde edilebileceğini görüyor. Ve buradan yola çıkarak "Zone Therapy"yi ortaya atıyor.<br /><br />Fitzgerald, vücudu baştan başlayıp ayaklara inen, ayakların altından vücudun arkasına geçip başta biten eşit genişlikte 10 dilime bölmüş. Örneğin vücudun sağ tarafındaki ikinci dilimde yer alan bir ağrı, sağ ayakta ikinci dilimde hassas bir bölge oluşturuyor. Bu terapiye göre ağrının tedavisi ayaktaki ilişkilendirilmiş noktadan mümkün olabiliyor.<br /><br />Eunice Ingham (1879-1974), vücudumuzdaki organların ayaklara yansıdığı noktalarda yaptığı çalışmalarıyla tanınıyor. Modern refleksolojinin anası olarak kabul edilen Ingham "Zone Therapy"nin yardımıyla ayaklarda bütün vücudun haritasını çıkararak refleksolojiye büyük katkıda bulundu.<br /><br />Holistik (bütüncül) düşüncede, insan vücudu sürekli değişen, dinamik enerji sistemi olarak kabul ediliyor. Çinlilerin "Ch’i", Hintlilerin "Prana", Tibetlilerin "Lung-gom", Japonların "Sakia-tundra" ve Batılıların "hayat enerjisi" diye adlandırdıkları bu enerji, Doğu geleneklerine göre, her şeyi yaratan kuvvetin bir parçası ve diğer dolaşım yolları gibi kendine has yolları, kanalları (buna meridyen de diyebiliriz) olup, kesin bir akış yönüyle vücuttaki her yaşayan hücreye varabilecek bir niteliğe sahip. Uzakdoğu kültürüne göre bu enerjinin elektrik, manyetik, kızılötesi ve enfrasonik özellikleri bulunuyor. Çinlilerde ve Ayurvedik tıpta, düzgün akan, vücuda dengeli dağılan enerji, sağlığın temelini oluşturur. İşte Meridyen Terapisi bu düşünceyi temel alıyor.<br /><br />Sağlıklı bir vücutta yaşam enerjisi rahatça dolaşabiliyor. Ama stres, hastalıklar, travmalar, bu enerjinin dengesizce akmasına neden oluyor. Dolayısıyla enerji bazı organlarda gereğinden fazla oluyor, bazılarınaysa gerektiği kadar ulaşamıyor. Refleksoloji terapisinde organların ilişkilendirildiği noktalara yapılan masajla bu meridyenlerde bloke olan enerji açılıyor ve vücutta dengeli bir şekilde akmaya başlıyor.<br /><br />Refleksoloji, her yaştaki ve cinsteki insana ya da bebeklere uygun. Ancak tromboz ve diyabet durumlarında refleksoloji uygulanamıyor. Hamileliğin ilk üç ayında da dikkatli ve daha yavaş olmak üzere uygulanabiliyor.<br /><br />ayrica bakiniz <a href="http://gencdiyaliz.com/forum/showthread.php?tid=2284" target="_blank">Refloksoloji video anlatım<br /><br /></a><br /><a href="http://gencdiyaliz.com/forum/showthread.php?tid=2247" target="_blank">refleksoloji nedir ?</a><br /><br /><a href="http://www.refleksoloji.org/" target="_blank">http://www.refleksoloji.org</a><br /><br /><img src="http://www.anahathayoga.com/images/ayak_harita.gif" alt="[Resim: ayak_harita.gif]" border="0" /> </div>fantasticvolkhttp://www.blogger.com/profile/06933470522670388050noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1633199406870380982.post-30830510203018181152009-03-12T15:10:00.001-07:002013-01-22T14:24:22.507-08:00Reiki, NLP, Pozitif enerjinin faydaları ve Modern Tıp<span class="smalltext"><strong>Reiki, NLP, Pozitif enerjinin faydaları ve Modern Tıp </strong></span> <div class="post_body" id="pid_10099"> <span style="font-weight: bold;">Tıp ve Pozitif Enerji</span><br /><br />Hastalarımdan yoğun olarak bana gelen Reiki,NLP,Pozitif enerji vs eğitimi aldıklarını duyuyorum.<br /><br />Fakat uyguladıkları ve bunun sonucunda bazı yanlış inanışlara sahip olduklarını gözlemlemekteyim. Kimisi bu tip eğitimler aldıkları için kendi başına ilaçları yarıda kesiyor veya ben reiki’yim diyerek tedavisini aksatıyor.. Bu tip tedavilerin hiçbir zaman asıl tedavinin yerini almayacağı inancımla birlikte, doğru kullanıldığı taktirde hastanın ruhsal durumuna faydalı olduğunu, yine doğru kullanıldığı taktirde iyileşme sürecini hızlandırdığını kabul ediyor ve tavsiye ediyorum. Sizlerin yanlış bilgiler içinde olmamanız için bu işin uzmanı olan bir arkadaşımdan almış olduğum bilgileri paylaşmak istiyorum.<br /><br /><span style="font-weight: bold;">Reiki tam olarak nedir?</span><br /><br />Reiki kısaca Evrensel Yaşam Enerjisidir.<br />Tüm dünyada şu an 2 milyondan fazla kişi tarafından kullanılan,kendini tanıma ve arınma yöntemi sağlayan reiki, kişinin, bilincini, hayata bakışını değiştirerek dengede kalmasını sağlar. Pozitif düşünceyi geliştirir, ruh, beden ve zihni dengeye sokar, konsantrasyon gücünü arttırır, strese çok iyi gelir, bağışıklık sistemini kuvvetlendirir, korku, endişe, kızgınlık, öfke ve nefret, uykusuzluk vs..duyguları iyileştirir. İş,sosyal hayat,ilişkiler ve kendimiz ile ilgili yaşadığımız problemlerimizi çözmeye yardımcıdır. Reiki ile uğraşanlar fizik bedenimiz etrafında onu kuşatan bir enerji bedenimiz olduğunu,birlikte hareket ettiğini ve bunun üzerinde 7 adet çakra adını verdiğimiz enerji merkezi olduğunu bilir. Doğduğumuz an temiz ve açık olan bu çakralar, dünyada yaşarken korkularımız,endişelerimiz,öfke ve kızgınlıklarımız,hırslarımız ve egomuzla kirlenip kapanırlar. Kapalı olan bu enerji merkezleri evrende varolan bu kozmik enerjiyi bedenimize aktaramaz. Enerji bedenindeki bu çakra sisteminin bulunduğu yerler fizik bedenindeki endokrin sistemlerinin bulunduğu yerlerdir. Bu enerji dengesizliği reiki ile çözüldüğünde, olumlu düşünceler içinde yaşamaya başladığımızda fizik bedendeki sorunda değişmeye başlar.<br /><br />Bu ve bunun gibi çok önemli faydaları vardır ama en önemlisi kişinin bunu gerçekten bir inançla isteyerek ve doğru bir şekilde,istikrarla uygulaması gerekir.<br /><br /><span style="font-weight: bold;">Reiki alternatif bir tedavimidir?</span><br /><br />Reiki, tamamlayıcı destek tedavidir.Modern tıp yöntemleri yerine kullanılamaz.Ancak yan yana kullanıldığı taktirde hastanın bedensel, zihinsel ve ruhsal sorunların çözülmesine, kişinin huzurlu,uyum ve denge içinde,enerjisini arttırarak yaşamasına, hastalığın iyileşme süresinin hızlanmasına yardımcı olur.<br /><br />Reiki ile birlikte kişinin olumlu düşünce içinde yaşamayı öğrenmesi,meditasyon,Nlp (beyin programlama dili)uygulaması vs.. hasta olan kişinin iyice hastalık girdabına girmesine engel olur.Yaşama sevincini arttırır.Bu tip sistemler doğru öğretilmeli, doğru bir şekilde uygulanması sağlanmalıdır.<span style="font-weight: bold;"><br /><br />Bu tedaviye geçince ilaç tedavisini bırakmak mı gerekir?</span><br /><br />Ancak buna doktor karar verebilir. Reiki olan veya reiki enerjisi alan birisi hemen ben ilaçları bırakıyorum diye kendi başına hareket etmemeli,hastanın doktoru tarafından uygun görüldüğü zaman ilaçlar bırakılmalıdır yada ilaç tedavisine devam edilmelidir.<br /><br />Hastaların kendi olumsuz düşünceler içinde yarattıkları en büyük sorunlardan birkaçı ,ilaç alırsam bağımlı olurmuyum(özellikle anti depresan ilaçlar vs..),ben hiç iyi olamayacakmıyım,hep hasta olarak mı yaşayacağım,acaba dahamı kötü olucam vs..,ve en önemliside hasta bir iki gün kendini iyi hissederse doktora danışmadan ilaçları yarıda kesiyor bu şekilde hastalığın iyileşme süreci uzuyor,hatta sil baştan tedaviye yeniden başlanılıyor,yada hasta doktor değiştiriyor..<br /><br />Yurtdışında çok yoğun olarak yapılan çalışma reiki veya diğer enerji çalışmalarının doktorla birlikte yürütülmesi,kişinin bedensel,zihinsel ve duygusal durumu hakkında beraber hareket etmeleri yönündedir.<br /><br /><span style="font-weight: bold;">Alternatif tedavi altında yapılan çalışmalar ilkel bir doğu tıbbımıdır?Bilimin ve tıbbın geri olduğu ülkelerde mi kullanılır?</span><br /><br />Bilim de artık insan organizmasının sadece moleküllerden oluşan bir fiziksel yapıya sahip olmadığını tüm evrende olduğu gibi bir enerji alanına sahip olduğunu, reikinin hastalıklar ve insanların iyileşme süreçlerinde ne kadar etkili olduğunu kabul ediyor ve artık dünyada hastalarına reiki yapan hastaneler var ve tamamlayıcı tıp adı altında yer veriyorlar, aşağıda bunlardan bazıları yer almaktadır.<br /><br />Yale University Hospital,University of Michigan Hospital,Throat Hospital in New York,Memorial Sloane Kettering Hospital,South Pointe Hospital,Imperial Point Medical Center,Ayrshire Central Teaching Hospital,Kirklandside Hospital,Ailsa Hospital,Croy Day Hospital,St. John's Hospital,Elliot Regional Cancer Center,Portsmouth Regional Hospital in Portsmouth,California Pacific Medical Center,Kent County Hospital, R.I,Brookhaven Hospital,Meriter Hospital in Madison,Baptist Hospital in Nashville,Hartford Hospital,The Charlotte Hungerford Hospital,Thompson Hospital,Columbia Presbyterian Hospital,Beth Israel Hospital,Kesler Institute,California Pacific Medical Center,Portsmouth Regional Hospital,Marin General Hospital,Lynden Hill Clinic,Veterans Hospitals.California Pacific Medical Center<br />Türkiye’ de ise benim bildiğim ve takip ettiğim kadarıyla, Dr.Mehmet Öz,Dr, Ender Saraç,Prof.Dr.Cengiz Canpolat,Prof.Dr.Erkan Topuz vs..hastalarına tavsiye ediyor ve kendileride kullanıyor<br /><br /><span style="font-style: italic;">Son söz olarak;</span><br /><br /><span style="font-weight: bold;">Burada kişi kendine şunu sormalı,yaşamına devamlı şikayet ederek, hasta, mutsuz ve olumsuz düşünceler içindemi devam etmek istiyor yoksa yaşamında varolan tüm pozitif enerjiye sahip çıkıp ve bunu tam anlamıyla kullanarak,olumlu düşünceler içinde mutlu ve neşe dolu sağlıklı bir hayat mı yaşamak istiyor?</span><br /><br />Şunu lütfen aklınızdan çıkarmayın,hepinizin içinde sağlıklı,mutlu,sevgi dolu olmanızı sağlayacak yada hasta,depresif,mutsuz olmanıza neden olacak bir güç var. Tercihinizi yapın.<br /><br />Sadece sizin inançlarınız ve düşünceleriniz sizi hayatta mutlu edecek ve yaşam kalitenizi arttıracaktır.<br /><br />Reiki, meditasyon ,NLP vs gibi sistemler, herkesin kolaylıkla öğrenebileceği özel bir yetenek gerektirmeyen çalışmalardır.Bu işe inanmak, sahip çıkmak ve işinin ehli olan insanlar tarafından öğrenilmesi gerekmektedir. Hasta olan kişi için mutlaka doktor ile birlikte hareket ederek tamamlayıcı bir tedavi şeklinde kullanılması önerilir.<br /><br />Teşekkür ederim.<br /><br />Doç. Dr. Serdar Dağ<br /><br />Nörolog </div>fantasticvolkhttp://www.blogger.com/profile/06933470522670388050noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1633199406870380982.post-46284097140372872302009-03-12T15:08:00.000-07:002013-01-22T14:24:22.528-08:00Hastalıkların Zihinsel Nedenleri<a href="http://kendikendinetedavi.blogspot.com/search/label/akapunktur" rel="tag"><span class="smalltext"><strong>Hastalıkların Zihinsel Nedenleri </strong></span> </a><div class="post_body" id="pid_3411"> Arkadaslar daha öncede bahsetmistik bilindigi gibi hastaliklarin cogu dış etkilerden degilde içimizden geliyor.yani en azindan zihinsel sebebelrden vucudumuz zayif kalinca hastalaniyoruz,yasadigimiz travmalar stresler iste .aslinda hastalandiktan sonra anlasakta deymecegini genede iste olacaksa oluyor önemli olan sorunları farkedip üzerine gitmek ve olumlu düsünceyle daha ii olmak. bu konuyla iligli<br />Louise L. Hay' in " Tüm Hastalıkların Zihinsel Nedenleri " adlı kitabından <br /><span style="font-weight: bold;">Adetle İlgili Rahatsızlıklar</span><br />Kadınlığı reddetme. Suçluluk, korku. Üreme organlarının günahkar ya da kirli olduklarına inanma. Olumlama Cümlesi:<br />Bir kadın olarak tüm gücümü kabul ediyorum, tüm bedensel süreçlerimi normal ve doğal olarak kabul ediyorum. Kendimi seviyor ve onaylıyorum.<br />*<br /><span style="font-weight: bold;">Adet Görememe:</span><br />Bir kadın olmayı istememe. Kendinden hoşlanmama. Olumlama Cümlesi:<br />Kendimden hoşnutum, kadınlık bana sevinç veriyor. Ben her zaman mükemmel biçimde akan hayatın güzel ifadesiyim.<br />*<br /><span style="font-weight: bold;">Adet Öncesi Sendromu:</span><br />Karışıklığın hakim olmasına izin vermek. Gücünü dış etkilere teslim etmek. Kadınlık süreçlerini reddetmek...Olumlama Cümlesi:<br />Şimdi zihnimin ve hayatımın sorumluluğunu üstleniyorum. ben güçlü ve dinamik bir kadınım. bedenimin her parçası kusursuz çalışıyor. Kendimi seviyorum.<br /><br /><span style="font-weight: bold;">Agız İltihapları</span><br />Suclama. Onama Cümlesi: Kendimi Sevgiyle besliyorum.<br /><br /><span style="font-weight: bold;">Ağrılı Adet Görme:</span><br />Kendine kızma. Kendi bedeninden ya da kadınlıktan nefret etme.<br /> Olumlama Cümlesi:<br />Bedenimi seviyorum. Kendimi seviyorum. Tüm devrelerimi seviyorum. Her şey yolunda.<br />*<br /><span style="font-weight: bold;">Alerjiler</span><br />Kime karşı alerjiniz var ? Kendi gücünü yadsıma. Olumlama Cümlesi:<br />Dünya güvenli ve dostça bir yer. Ben emin ellerdeyim. Hayatla barış halindeyim.<br />*<br /><span style="font-weight: bold;">Alzheimer</span><br />Dünyayı olduğu gibi kabul etmeyi, onunla ilişki kurmayı reddetme. Umutsuzluk ve çaresizlik, acizlik. Öfke. Olumlama Cümlesi:<br />Hayatta deneyimleyebileceğim yeni ve daha iyi bir yol daima vardır. Geçmişi bağışlıyor ve geride bırakıyorum. Sevinç ve hazza doğru ilerliyorum.<br /><br /><span style="font-weight: bold;">Alkolizm</span><br />Anlamsızlık duygusu. yararsızlık, suçluluk, yetersizlik hissetme. kendini reddetme.<br />Olumlama Cümlesi: Ben şimdi' de (anı) yaşıyorum. Her an yenidir.<br /><br /><span style="font-weight: bold;">Anjin</span><br />Ihtıyaclarını talep edemeyecegini düsünme. Olumlama Cümlesi:<br />Ihtiyaclarımın karsılanmalı benim dogustan hak ettigim bir sey. Isteklerimi sevgiyle ve rahatca talep ediyorum.<br /><br /><span style="font-weight: bold;">Arpacık</span><br />Yaşama Öfkeli gözlerle bakma. Birisine kızgınlık duyma. Olumlama Cümlesi:<br />Herkesi ve her şeyi neşe ve sevgiyle görmeyi seçiyorum<br /><br /><span style="font-weight: bold;">Artrit (Eklemiltihabı)</span><br />Elestiri ve kızgınlık bu hastalıga yol açar. Olumlama Cümlesi:<br />Gecmisi sevgiyle bırakıyorum Onlarda bende artık özgürüz. Huzur içindeyim. Kendimi seviyor, onaylıyorum. Ben Sevgiyim.<br /><span style="font-weight: bold;"><br />Ayak Tırnağının Batması</span><br />İleri doğru yönelmeye, ilerlemeye hakkı olup olmadığı konusunda endişe ve suçluluk duyma. Olumlama Cümlesi:<br />Hayatta gideceğim yönü seçmek ve o yönde ilerlemek benim Tanrısal hakkımdır. Güvenlik içindeyim, özgürüm.<br /><br /><span style="font-weight: bold;">Bağımlılıklar</span><br />Kendinden kaçış. Korku. Kendini nasıl sevebileceğini bilememe. Olumlama Cümlesi:<br />Ne kadar harika olduğumu şimdi keşfediyorum. Kendimi sevmeyi ve kendimden zevk almayı seçiyorum.<br /><br /><span style="font-weight: bold;">Bellek Yitimi - Unutkanlık</span><br />Korku. Hayattan kaçış. Kendine sahip çıkmama. Olumlama Cümlesi:<br />Zeka ve cesarete sahibim, değerliyim. Yaşamak tehlikesiz bir şey.<br /><br /><span style="font-weight: bold;">Böbrek Taşları</span><br />Halledilmemiş, çözülmemiş öfke yumruları. Olumlama Cümlesi:<br />Tüm geçmiş sorunları kolaylıkla çözüyor ve ortadan kaldırıyorum.<br /><span style="font-weight: bold;"><br />Baş Dönmesi</span><br />Kararsız, dağınık düşünme. Dikkatle bakıp görmeyi reddetme. Olumlama Cümlesi:<br />Tam anlamıyla merkezdeyim ve huzur içindeyim. Yaşamak ve neşeli olmak iyi ve güvenli (tehlikesiz)<br /><br /><span style="font-weight: bold;">Boyun</span><br />Olaylara esnek ve sevecen yaklaşım boyundaki sıkıntıyı giderir.<br /><br /><span style="font-weight: bold;">Burun akması</span><br /><br />Yardım isteme, icsel feryat, aglama. Olumlama Cümlesi:<br />Beni mutlu kılan, yollarla kendimi seviyor ve rahatlıyorum.<br /><br /><span style="font-weight: bold;">Candida</span><br />Kendini çok dağılmış hissetme. Bir hayli düş kırıklığı ve öfke. İlişkilerde çok şey talep etme ve karşındakine güvenmeme. Olumlama Cümlesi:<br />Olabileceğimin en iyisi olmak için kendime söz veriyorum ve hayatta en iyisine layığım. Kendimi ve diğerlerini seviyor, takdir ediyorum.<br /><span style="font-weight: bold;"><br />Depresyon</span><br />Sahip olma hakkına sahip olmadığını hissetmekten kaynaklanan kızgınlık. Umutsuzluk.<br />Olumlama Cümlesi:<br />Artık diğer insanların korkularının ve sınırlamalarının ötesine geçiyorum. Kendi hayatımı yaratıyorum.<br /><br /><span style="font-weight: bold;">Disk Kayması</span><br />Hayat tarfından hiç deseklenmediğini hissetmek (sanmak). Kararsızlık.<br />Olumlama Cümlesi:<br />Hayat tüm düşüncelerimi destekler; bu yüzden kendimi seviyor ve onaylıyorum. Her şey yolunda.<br /><br /><span style="font-weight: bold;">Dişeti Sorunları</span><br />Verdiği kararları sürdürememe. Kararsızlık. Olumlama Cümlesi:<br />Ben kararlı bir insanım. Verdiğim kararları sürdürüp tamamlıyor ve kendimi sevgiyle destekliyorum.<br /><br /><span style="font-weight: bold;">Diz rahatsızlıkları</span><br />Diz gurur, kibir ve egoyu temsil eder. Diz rahatsızlıklarının mental nedeni; inatçı ego ve gurur. Eğilmezlik, esnek olamama.Korku. Teslim olmama. Olumlama Cümlesi:<br />Ben esnek ve akıcıyım. Kolaylıkla eğiliyor ve akıyorum. Her şey yolunda.<br /><br /><span style="font-weight: bold;">Egzama</span><br />Soluk kesici kin. Zihinsel patlamalar. Olumlama Cümlesi:<br />Uyum ve barış, sevgi ve mutluluk beni kuşatıyor ve içimi kaplıyor. Emin ellerde güvenlik içindeyim.<br /><span style="font-weight: bold;"><br />Mültipl Skleroz</span><br />(Beyin ve Omurilik dokularının sertleşmesi)<br />Zihinsel katılık, katı yüreklilik, demir irade, eğilmezlik. Korku. Olumlama Cümlesi:<br />Sevecen, sevinçli düşünceler seçerek sevecen, mutlu bir dünya yaratıyorum. Emin ellerde ve özgürüm.<br /><br /><span style="font-weight: bold;">Felç</span><br />Korku. Dehşet. Bir durumdan ya da kişiden kaçış. Direnme. Olumlama Cümlesi:<br />Tüm hayatla birim. Her durum için tam anlamıyla yeterliyim.<br /><br /><span style="font-weight: bold;">Fıtık</span><br />Kopmuş, uyumu bozulmuş ilişkiler. Gerilme, zora gelme, sorumluluklar, yanlış yaratıcı ifade. Olumlama Cümlesi:<br />Zihnim hafif ve uyumlu. Kendimi seviyor ve onaylıyorum. Kendim olmakta özgürüm.<br />*<br /><span style="font-weight: bold;">Fistül</span><br />Korku. Serbest bırakma, koyuverme sürecinde bir tıkanma. Olumlama Cümlesi:<br />Güvenlik içindeyim. Yaşam sürecine bütünüyle güveniyorum.<br />*<br /><span style="font-weight: bold;">Gastrit</span><br />Süregelen belirsizlik. Kötü beklentiler. Kaygılanma. Olumlama Cümlesi:<br />Kendimi seviyor ve onaylıyorum. Emin ellerdeyim.<br />*<br /><span style="font-weight: bold;">Gaz sancıları</span><br />Sıkı tutma. Korku. Sindirilmemiş fikirler. Olumlama Cümlesi:<br />Gevşiyor ve hayatın içimden rahatça akmasına izin veriyorum.<br />*<br /><span style="font-weight: bold;">Guatr</span><br />Acı çektirildiği, cezalandırıldığı için nefret duyma. Kendini kurban olarak görme. Kendisini hayatta engellenmiş hissteme. Olumla Cümlesi:<br />Hayatımın hakimi, yöneticisi benim. Kendim olmakta özgürüm.<br />*<br /><span style="font-weight: bold;">Hepatit</span><br />Değişikliğe direnme. Korku, öfke, nefret. karaciğer öfke ve gazabın yeridir.<br />Olumlama Cümlesi:<br />Zihnim arınmış ve özgür. Geçmişi bırakıyor ve yeniye doğru ilerliyorum. Her şey yolunda.<br />*<br /><span style="font-weight: bold;">Hipoglisemi</span><br />(Kandaki normal şeker oranının azalması)<br />Hayatın sorumlulukları, yükleri yüzünden bunalma. "Hayatın ne anlamı var ?" tipi duygu ve düşüncelerin egemen oluşu. Olumlama Cümlesi:<br />Şimdi hayatımı aydınlık kolay ve neşe dolu kılmayı seçiyorum.<br />*<br /><span style="font-weight: bold;">Hodking Hastalığı</span><br />( Lenf Bezi Kanseri)<br />Yeterince iyi olamama konusunda çok büyük bir korku ve kendini suçlama. insanın -kanın kendini besleyecek özü kalmayıncaya dek- çılgınca sürdürdüğü kendini kanıtlama yarışı içinde yaşam sevincini unutması.<br />Olumlama Cümlesi:<br />Kendim olmaktan çok mutluyum. Olduğum halimle yeterince iyiyim. Kendimi seviyor, beğeniyor ve onaylıyorum. Sevinç veriyor ve alıyorum.<br />*<br /><span style="font-weight: bold;">İdrar Yolu İltihabı</span><br />Öfkeli duygular. Kızgın olma. Suçlama. Olumlama Cümlesi:<br />Hayatımda sadece sevindirici deneyimler yaratıyorum.<br />*<br /><span style="font-weight: bold;">İnme</span><br />(Nüzul)<br />Vazgeçme. Direnme. Değişmektense ölmeyi yeğleme. Hayatı reddetme.<br />Olumlama Cümlesi:<br />Hayat değişimdir ve ben yeniye kolayca uyabilirim. Hayatı, geçmişi, şimdiyi ve geleceği kabul ediyorum.<br />*<br /><span style="font-weight: bold;">İntihar</span><br />Hayatı sadece siyah-beyaz olarak görme. Başka bir çıkış yolu görmeyi reddetme.<br />Olumlama Cümlesi:<br />Ben olanaklar bütünlüğü içinde yaşıyorum. Her zaman başka bir yol vardır. Emin ellerdeyim.<br />*<br /><span style="font-weight: bold;">Kanser</span><br />Derin bir biçimde incinme, yaralanma. Uzun, zamandır süren kızgınlık. İnsanı yavaş yavaş yiyip bitiren derin bir sır ya da üzntü. Nefretleri taşıma.<br />Olumlama Cümlesi:<br />Tüm geçmişi sevgiyle bağışlıyor ve serbest bırakıyorum. Dünyamı sevinçle doldurmayı seçiyorum. Kendimi seviyor ve onaylıyorum.<br />*<br /><span style="font-weight: bold;">Kaşıntı</span><br />İnsanın kendi doğasına zıt düşen arzular duyması. Doyumsuzluk. Vicdan azabı. Kaçmak ya da kurtulmak için için kaşınma.<br />Olumlama Cümlesi:<br />Şimdi ve burada huzur içindeyim. Tüm ihtiyaç ve arzularımın yerine getirileceğini bilerek benim için hayırlı olanı kabul ediyorum.<br /><br /><span style="font-weight: bold;">Kemik (Osteoporoz)</span><br />Zihinsel baskılar ve gerginlik. Desteksiz kalma. Olumlama Cümlesi:<br />Hayati bütünüyle icime cekiyorum. Kendimi destekliyorum, gevsiyorum. Hayatın akisina güveniyorum.<br /><br /><span style="font-weight: bold;">Kolestrol</span><br />Mutluluk kanallarını tıkama<br />Olumlama Cümlesi: Hayatı seviyorum. Mutluluk kararlarım sonuna kadar açık<br /><br /><span style="font-weight: bold;">Menopoz</span><br />Yaslanma korkusu. Kendini iy ive hata hissetme.<br />Olumlama Cümlesi: Tüm yas dönemi degisiklikleri sirasında dengeli ve huzurluyum. Bedenimi seviyorum.<br /><br /><span style="font-weight: bold;">Sırt</span><br />Haytın destegini temsil eder. Duygusal destekten yoksunluk. Sevilmedigini temsil hissetme. Olumla Cümlesi: Kendimi seviyor, onaylıyorum. Hayat beni destekliyor.<br /><br /><span style="font-weight: bold;">Yüksek tansiyon</span><br />Uzun süren cözülmemis duygusal sorun.<br />Olumlama Cümlesi: Gecmisimi bırakıyorum. Huzur icindeyim.<br /><span style="font-style: italic;">alinti : Louise L. Hay' in " Tüm Hastalıkların Zihinsel Nedenleri " adlı kitabında</span> </div>fantasticvolkhttp://www.blogger.com/profile/06933470522670388050noreply@blogger.com1tag:blogger.com,1999:blog-1633199406870380982.post-70997930313756965342009-03-12T15:01:00.000-07:002013-01-22T14:24:22.555-08:00Önce zihin sonra da beden hastalanır<p><span style="font-size:85%;"><strong><span style="color:#ee0000;">HER İNSAN ŞİFACIDIR!<br /></span></strong><br /><em><img src="http://www.anneoluncaanladim.com/img/sifa2307.jpg" align="right" />1.5 yıldır panik atak, depresyon, kanser, felçli hastalara enerji terapisi uygulayan, Çapa Tıp Fakültesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon mezunu Metin Hara modern tıbbı reddetmiyor ama enerji tedavisi yapıyor. Reklamlardan da tanıdığımız genç şifacı, enerji terapisini anlattı.</em></span><br /><br /></p> <p>İstanbul Kalamış'ta yapılan Natürel Festivali'nde sunum yaparken tanıdım onu. Enerjisi neredeyse Fenerbahçe'ye yayılan bu sıra dışı genç, Çapa Tıp Fakültesi Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Bölümü mezunuydu ama enerji tedavisi yapıyordu. Kızıl saçları, dövmeleri, içten konuşması ve kahkahasıyla oradaki grubu avucunun içine aldı. Meditasyon seansında cep telefonlarımızı kapamamız gerektiğini, yüksek enerji yüzünden bozulabileceğini söyledi. Kapatmayan iki kişinin cep telefonu gerçekten de bir süre çalışmadı. Yüksek voltlu enerji balonu gibi duran, sempatik, kendi deyişiyle 'şeytan tüylü' çocukla sizleri de tanıştırmak istedim. 'Musevi bir aileden gelen, Müslüman bir ülkede yaşayan, Mısır usulü tespih çeken, Kabala teknikleri kullanırken tasavvuf müziği dinleyen' liseyi, Üsküdar Amerikan Koleji'nde bitirmiş Metin Hara, 1982 doğumlu. Yüzünü aslında televizyondan da tanıyoruz; 21 reklam filminde oynamış, bir de dizi filmi var 'Aşk Her Yerde'. 1.5 yıldır çeşitli şifa enerjileri kullanarak, kendisine başvuranların tedavisine yardımcı oluyor. Bilgi Paylaşım Derneği ve Rönesans'ta seminerler veren genç fizyoterapistle hastalıklara bakışını ve şifa enerjilerini konuştuk.<br /><br /><strong>- İsteyerek mi girdiniz Fizik Tedavi bölümüne?</strong><br />Lise sonda, babam önemli bir kaza geçirdi. Babam trafik kazası geçirmişti; 'uyanmaz, uyansa da yürümez' dediler. Belden aşağı 40 küsur kırığı vardı, bir mucize yarattı. Önce uyanmasını bekledik ancak 9 ay sonra yürüdü. Hayatıma yön veren bu travma oldu. Aslında çok güzel bir ders var, neyin iyi neyin kötü olduğuna dair; şimdi bana da aileme de sorsanız 'o kaza iyi bir deneyim miydi' diye, 'evet' deriz. Bu olay üzerine insanlara yardım etmeye karar verdim. Zaten o sırada, amatörce şifa çalışmaları uyguluyordum, en azından ağrılarımı geçirebiliyor, hastalıklarımı iyileştirebiliyordum.<br /><br /></p> <p><strong>ÖNCE ZİHİN SONRA BEDEN HASTALANIR!</strong><br /><br /><strong>- Siz onun iyileşmesine katkıda bulundunuz mu?<br /></strong>Babamın durumu akuttu, hastanede tedavi gördü ama ben de katkıda bulundum. Akut durumda şifa çalışması yapmak zordur. Şifa bedene değil ruha hitap ediyor. Bitkinin köküne yaptığınız müdahalelerde yaprakta hemen sonucu göremezsiniz. Modern tıbbı dışlamıyorum. Önemli olan, insanın makine olmadığını hatırlamasıdır tıbbın. Operasyonları kadavra keser gibi yapanlar var; o operasyon yaptığın, insan, iyisiyle kötüsüyle, anılarıyla. Bunu hatırlayıp tedaviye alınırsa çok daha başarılı olur.<br /><br /><strong>- Hem fizik tedavi uzmanısınız hem de şifa teknikleriyle uğraşıyorsunuz, hangisi ağır basacak?</strong></p> <p>Büyük ihtimalle fizik tedavi yapmayacağım. Şu ana kadar 24 kurs verdim, hepsi de çok iyi geçti. Sadece fizik tedavi yapmak birçok sorunu göz ardı etmek olur. Bunu birçok başka teknikle birleştirebilirsek, kusursuz ve bütüncül bir tedavi olur.<br /><br /><strong>- Şifa nedir, nasıl bir şifa uyguluyorsunuz? Nasıl başladınız?<br /></strong>15 yaşında, bir arkadaşım sayesinde vücut enerjisiyle tanıştım. Yavaş yavaş ağrılarımı geçirdiğimi fark ettim. Zamanla eğitimlerini aldım, önce Reiki, sonra birçok şifa tekniği öğrendim, buna Eric Pearl'ün 'reconnection healing'i yani 'tekrar bağlantı şifası' da dahil. Enerjiyi hisseder hale geldim.<br /><br /><strong>- Aileniz nasıl karşıladı?</strong><br />Annem kendi Reiki hocası kanserden ölünce küstü bunlara.<br /><br /><strong>- Bunu nasıl açıklıyorsunuz, Reiki hocası kanserden ölüyor?</strong><br />Şifayı iyileşmeyle eşdeğer olarak tanımlıyoruz ama insan her şeyiyle, bilinçaltıyla ölmek istiyorsa ona şifa verseniz de ölür.<br /><br /><strong>- Şifa yüzünden mi?<br /></strong>Mesela birinin bileği burkuldu, herkes şifa verilince ağrıları geçecek, bileğindeki şiş inecek diye düşünür. Şifa büyü değildir. Büyü var olanı başka şeye çevirir. Şifa, bir insan bir şeyi neden yarattıysa onu görmesini sağlar ve o hastalığın seyrini kısaltır. Bir insanın bileği burkulduysa şifa verirsen o gece davul gibi şişer ve arkasından iner. Yoğun bakımdaki hocalarım biliyorlar bu özelliğimi. Bazıları saygı duyar, bazıları hoş karşılar, bazıları da hoşlanmaz. Bir gün bir hocam 'şu hastaya şifa ver' dedi, hasta iyileşti. Yoğun bakım hastaları bunlar. Bir başka hastaya daha verdim, o da iyileşti, bir başkası vefat etti. 'Oğlum şifa verdin, adam öldü' dedi. Ben de 'şifasının ölüm olmadığını nereden biliyorsunuz?' dedim. Bu ince bir çizgidir, şifa iyileşmeyi çoğu zaman içerir ama zorla hayatta bırakamazsınız.<br /><br /><strong>- Hastalıkları neden yaratıyoruz size göre?</strong><br />Basit bir mekanizma ile ortaya çıkıyor. Tüm hastalıklar önce bizim zihnimizde, enerji bedenimizde yani ruhumuzda yaratılır. İddialı görünecek ama aslında çok basit, herkes biraz kalbini açıp, yargıları bir yana bıraksa, bunu kabul eder, işin özü bu. Yaşadığımız her şeyin sorumlusuyuz aslında. Bu kötü bir laf. İnsanlar bununla yüzleşmeyip, kurbanı oynamayı seviyorlar. 'Çok şansızdım böyle bir şey oldu' diyor. Mesela arabada bir sorun var, yağ lambası yanıyor Tamirci iki şey yapar; ya göstergeyi açıp kabloyu keser ya da motoru açıp oraya yağ koyar. Modern tıp cerrahi yöntemlerle ya da semptomları baskılayarak, kabloyu kesen tarafta duruyor. Ağrı kesici aldığınızda ağrıyı baskılamış oluyorsunuz, şifalandırmıyorsunuz. Kabloyu kestiğinizde göstergede ışık yanmıyor ama yüz kilometre gidince kanser oluyor, başlıyorlar tümörleri çekip çıkarmaya, çıkardıktan sonra muhtemelen birkaç sene sonra 'metastaz yaptı' deniyor.<br /><br /></p> <p><strong>KANSERİ BAKIŞ AÇILARINI DEĞİŞTİREREK YENİYORLAR<br /></strong><br /><strong>- Tümüyle iyileşenler de var ama…</strong><br />Yaptıkları zihinsel gelişim nedeniyle iyileşmiştir. Kanser sonrası, psikolojilerini, bakış açılarını değiştirmeleri nedeniyle iyileşiyorlar. İnsan zihniyle iyileşmeyi dilemez, gücünü kullanmazsa, dünyanın en büyük doktoru ya da şifacısı onu iyileştiremez. 'Hekim yarayı sarar, gerisi hastaya kalır.' Japon bilim adamı Masaru Emoto, su molekülleri üzerine bilim dünyasını sarsan bir deney yaptı: Buz kristallerinin mikroskop altında fotoğraflarını çekti. 'Seni seviyorum' yazan buz kristali, mükemmel bir kar tanesiyken, 'senden nefret ediyorum' denen su molekülü kahverengimsi bir hal aldı. Mozart dinletti, rock dinletti, Türkiye haritası gösterdi, Amerika haritası gösterdi; suyun her veriye karşı farklı bir tepki verdiğini gördü. Bilim dünyası ayağa kalktı; insan düşünce gücüyle su moleküllerinin yapısını etkileyebiliyorsa, insan vücudunun yüzde 70'i su ise, düşünce gücümüzle vücudumuza hükmedebiliriz demektir.<br /><br /><strong>- Çok hayat dolu insanlar da kanser olabiliyor?<br /></strong>Zihnimizle verdiğimiz oy bir oydur, bilinçaltımızla verdiğimiz oy 99. Çok hayat dolu gördüğümüz insanların içinde o kadar büyük öfke, kırgınlık, kızgınlık ya da nefret oluyor ki! Annem de kanser hastasıydı ve 'Sence kanser olmayı seçebilir miyim, saçma konuşuyorsun' dedi. İnsan bilinçli olarak kanser olmayı istemez ama bilinçaltı denilen koca bir dünya var.<br /><br /><strong>- Herkesin kendine şifa verebileceğini söylüyorsunuz?</strong><br />Herkes kendine şifa yapmıştır ama farkında değildir. Bir yerinizi burktunuz, orada iç kanama olur, ilk 48 saatte sıcak dokundurulmaz. Ama sıcacık ellerimizi dizimizi burktuğumuzda, dişimiz ağrıdığında o noktaya koyarız, içgüdüsel olarak şifa veririz.<br /><br /><strong>- Hangi teknikleri kullanıyorsunuz?<br /></strong>Reiki, Yaşam Küresi, Tekrar Bağlantı Şifası, Rashiba ve Altın Üçgen... Bazıları eski bazıları çok yeni enerji. Her teknik bir noktadan sonra kendisini tekrarlıyor. Bazı teknikler, bazı durumlara daha uygun. Mesela tümörü 'tekrar bağlantı şifası'yla geçirmek daha zor iken, 'altın üçgen'le daha lokal bir yere bombardıman yapmak daha pratik. İkisi de sevginin bir başka frekansı. İnsanlar egosantrik olabiliyorlar; 'reiki master'ım' diyor mesela, çok önemli değil, diploma ile ilgili değil, yapabildiğin ve yaşayabildiğin şeyle ilgili. Bugün Anadolu'da bir çiftçi kendiyle benden daha barışıksa ve hayatı daha iyi özümsemişse, benden iyi şifacıdır. Çok reiki master'ı gördüm kendilerine bile şifa veremiyor ama hiçbir enerji tekniği bilmeyen insanların gülümsemesi bile insanı iyileştirebiliyor. Tüm şifa teknikleri aslında zihinle anlaşılacak şeyler içermiyor, kalple okumanız gerekiyor. Kalple okuduğunuz zaman ulaşıyorsunuz.<br /><br /><table border="0" cellpadding="0" cellspacing="0"> <tbody> <tr bgcolor="#fcf8c7"> <td><strong> </strong><p><strong>BİR KAHKAHADA GİZLİDİR ŞİFA<br /></strong>TIp camiasında ilk başta deli diyorlardı. Eski enerjiciler biraz farklıydı. 'Ellerimdeki sıcaklığı hissediyor musun'dan öteye geçmedi bir çoğu. Benimle karşılaşanlar beni de öyle sandılar, 'et yiyor musun, alkol alıyor musun' diye soruyorlar. Et de yiyorum, alkol de alıyorum, 10 gün meditasyon yapmadığım da oluyor. Tütsüler yakıp, Hint elbiseleri giyip, 10 saat om'lamalar yok bende. Bir kahkahada gizlidir şifa. İsmi lazım değil bir hastanede, Türkiye'nin en ünlü cerrahlarından biri, bir hastaya yaptığım şifadan etkilenip beni davet etti. Yoğun bakıma girdim, bir hasta vardı, doktorlardan biri beni hiç sevmedi. Fizik tedavi öğrencisi olarak gitsem suratıma bakılmayacaktı ama bir şifacı olarak girdim, şifa verdim 'sol beyin lobunda bir şey var mı?' dedim. Beni sevmeyen doktor 'Bulgularımızda öyle bir şey yok, olsa makineler haber verir' dedi. 'Peki' dedim. Bir hafta sonra bir haber geldi, hastanın sol beyin lobuna bir pıhtı yerleşmiş ve felç geçirdi, ondan sonra da vefat etti. Çünkü enerji bedeninde var olan hastalıklar bir süre sonra fiziksel bedene sirayet ediyor.</p></td></tr></tbody></table><br /><table border="0" cellpadding="0" cellspacing="0"> <tbody> <tr bgcolor="#d6fcd2"> <td><strong> </strong><p><strong>İNANMAK HER ŞEYDİR!</strong><br />İkinci sınıfta nöroloji stajı yapıyordum. Hocam beni çok seviyor ama bu konulara inanmıyordu. Ağır bir hasta geldi, felçli. 'Satılmış amca nasılsın' dedim, 'İyiyim' dedi, o zaman 'benim hastam' dedim. Her gün çalıştırdım. İlk haftanın sonunda cihazlarla yürüdü ama yürürken ayaklarını dışarıya fazla atıyordu, 'ben bu adamın ayağını düz atmasını sağlarım' dedim. 'Metin, yeterince uğraştın, bırak' dediler. O gece 'Satılmış amca ayağını içeri çekeceksin' dedim, 'Çekemiyorum' dedi, 'Çekeceksin' dedim, yine çalıştırdım, ayağı düzeldi. En son eli kaldı. 'Hocam 4 günüm kaldı, eli niye açılmıyor' dedim. 'O hastalarda el pek açılmaz' dedi. Hocam 'ama inanıyor' dedim, 'Metin'cim inanmak her zaman yetmez' dedi. O zaman gözlerim doldu, 'inanmak her şeydir' dedim. O hırsla Satılmış amcayı uyandırdım, evden bir minik top getirdim, eline koydum, 'sık bu topu' dedim, 'Sıkamıyorum Metin'cim' dedi, 'sıkacaksın' dedim. 'Uyumadan önce o topu zihninde sıktığını düşün, gözünde canlandır, o sinirlere kasları uyarmaları için elektriği gönder, sen bu vücudun patronuysan, onlar seni dinleyecek' dedim. Satılmış amca 3 gün sonunda topu sıkmaya başladı. Taksiye değneğiyle yürüdü.</p></td></tr></tbody></table> </p> <p>AYCAN SAROĞLU/Akşam </p>fantasticvolkhttp://www.blogger.com/profile/06933470522670388050noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1633199406870380982.post-26095225171580989452009-03-12T15:00:00.000-07:002013-01-22T14:24:22.502-08:00NEFES TEKNİKLERİNİN ÖNEMİ<span class="smalltext"><strong>NEFES TEKNİKLERİNİN ÖNEMİ </strong></span> <div class="post_body" id="pid_9323"> İyi bir nefes; Ağır, derin ve sessiz olandır. Nefeste ölçü, denge ve uyum çok önemlidir. Bu ölçü kalp atışının hızıdır. Eğer insanlar hakkında bilgiye sahip olmak istiyorsak nasıl nefes aldıklarına bakmamız yeterli olabilir.<br /><br />Sağlıklı olan ve kontrolü elinde bulunduran kişinin aldığı nefes ağır tempoludur. Sinirli ve kontrolsüz kişinin aldığı nefes hızlı ve yüzeyseldir. Huzursuz ve endişeli olanların nefesi, yavaşlayan ve hızlanan düzensizlikte, hırs lı kişilerin nefesiyse kısa, sert ve dengesizdir.<br /><br />Normal ve sıradan nefes alan kişilerin akciğerlerinde ki havanın değişim oranı akciğer kapasitesi nin 1/ 10 dur. Diyafram solunumu yapan bir kişinin kazanımı 3/10 oranındadır. Nefes uzmanı olan bir kişinin kazancı 1/2 dir. Yani ciğerlerindeki havanın yarısını soluyarak değiştirebilme imkanını yakalar. Bu da yüksek oranda oksijeni kendiliğinden ve daimi olarak vücuduna kazandırması anlamına gelir.<br /><br />Nefes almak doğal ve otomatik bir olgudur. Farkın da olmasak da nefes alırız. Her aldığımız nefe sin yeterlilik oluşturmadığını, zaman içinde orjinden uzaklaşmış olabileceğimizi, doğumdan hemen sonra mükemmel çalışan diyafram adalemizi, yaşam için de hatalı seçim ve farklı yaşam tarzları yüzünden bozulması sebebiyle yeniden yapılanma gerekliliğini ifade etmiştik. Alışkanlıklar nedeniyle zaman içinde ve farkında olmadan doğru nefes almak unutulmuş olabilir. Bu durumda doğru nefes alınmasının bir gereklilik olduğunu bilmeliyiz. Doğru nefes almayı engelle yen duruşlar ve alışkanlık haline getirdiğimiz kısa nefesler, akciğerin yüksek kapasiteyle çalışmasını önleyebilir. Ayrıca yaşadığımız sosyal olaylarda sağlığımız ve solunum sistemimiz için olumsuzluk oluşturabilirler..<br /><span style="font-weight: bold;"><br />Nefes almak özellikle; Vücudumuza ve organlarımıza yaşamlarını sürdürebilmeleri için ihtiyaç duydukları oksijeni sağlaması, Vücuttan atılması gereken atık ve tok sinlerin dışarı taşınması açısından çok önemlidir.. Oksijen vücudun ana ihtiyacıdır: iç organların, bezlerin, sinir sis temi ve beynin çalışması için ger eklidir. Bilindiği gibi vücudumuza besin almadan birkaç hafta, su almadan birkaç gün yaşanabilir ama oksijen almadan birkaç dakikadan fazla yaşanamaz. Beynin diğer organlara oranla daha fazla oksijene ihtiyacı vardır. Yeterli oksijen alınamadığında zihinsel bulanıklık, negatif düşünce, depresyon ve ardından işitme ve görme bozuklukları başlayabilir.</span><br /><br /><br />Yaşlanmanın en belirgin sebebi hücrelerin yeterli ve düzenli nefes alamamaları ve oksijenle bulu şamamalarıdır. Yetersiz oksijen alımı beyine yeterli miktarda oksijen gitmeme sebebiyle negatif ve depresif etki yapar. Akut bir dolaşım bozukluğunun kalbe giden oksijeni durdurması kalp krizine, beyne giden oksije ni durdurması beyin kanaması ve harabiyetine yol açabilir. Yetersiz oksijen almanın yaratabileceği rahatsızlık ve hastalıkların listesi uzundur. Sonuç olarak oksijen kaliteli ve sağlıklı bir yaşam için çok önemli ve gereklidir Düzgün ve yeterli nefes alamayanlar sürekli kendilerini yorgun hissederler, sinirli ve verimsiz ol urlar. Uyku düzenlerinde sorun yaşarlar.Bu nedenle güne kötü başlar ve devam ederler.Aynı döngüde kalmaları sonucu bağışık lık sistemleri de zayıflar ve sorunlar artarak devam eder. Doğru nefes almak tüm bu yetersiz solunum sorunlarını ortadan kaldırabileceği ve dolayısıyla ha yat kalitesiyle paralel olarak başarıyı da artıracağı için önemlidir. Canlı ve genç kalmanın en önemli şartı temiz kan dolaşımıdır Bunu elde etmenin sırrı da doğru nefes alabilmemizde saklıdır. Doğru nef es alarak vücudun tüm organlarının iyi beslenmesini sağlayabilir, hücrelerin verimliliklerini artırarak daha sağlıklı bir görünüme sahip olabilirsiniz. Kısaca doğru nefes almak yaşlanma sürecinizi yavaşla tarak iyi bir cilde sahip olmanızı, güzel görünmenizi sağlayacaktır.<br /><br />Nefes alırken hava, özel bir kuvvet uygulamadan, abartısız bir şekilde sessizce burundan alınır. Kısaca solunum kendiliğinden yapılmalıdır. Çoğumuz içimize çektiği miz havanın hangi yolu katede rek nereye, nasıl ulaştığı konusunda bilgi sahibi değilizdir. Ortalama bir yetişkin dinlenirken dakikada on altı kez nefes alıp verir. İçimize çektiğimiz hava yaklaşık olarak % 79 nitrojen % 20 -21 oksijen, 0.04% karbon dioksit ve az miktarda diğer gazlar ve su buharıdır. Dışarı ya verilen nefeste ise % 79 nitrojen, % 16 oksijen, % 4 karbon dioksit ve az miktarda diğer gazlarla su buharı bulunur. Ani nefes alıp verirken yaşanan en önemli değişim % 4 oksijen oranıyla % 4 karbondioksit arasındadır...<br /><br />alinti*/ /* Mustafa Kartal <a href="http://www.nefesteknik.azbuz.com/blog/yazi/oku/5000000000010730/NEFES-TEKNIKLERININ-ONEMI" target="_blank">http://www.nefesteknik.azbuz.com/blog/ya...ININ-ONEMI</a><br /><br />ayrica bknz : <a href="http://www.uzmantv.com/dogru-nefes-alip-vermenin-puf-noktalari-nelerdir" target="_blank">http://www.uzmantv.com/dogru-nefes-alip-...i-nelerdir</a> </div>fantasticvolkhttp://www.blogger.com/profile/06933470522670388050noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1633199406870380982.post-19783185992326483412009-03-12T14:58:00.000-07:002013-01-22T14:24:22.489-08:00Yavaşlayın<span class="smalltext"><strong>YAVAŞLAYIN : ) </strong></span> <div class="post_body" id="pid_9863"> <img src="http://wwwdelivery.superstock.com/WI/223/1558/PreviewComp/SuperStock_1558-011249.jpg" alt="[Resim: SuperStock_1558-011249.jpg]" border="0" /><br /><br /><span style="font-weight: bold;">YAVAŞLAYIN</span><br /><br /><br />Yaşam nefesi tekniği sizi; Hızlı, yetersiz ve üst solunum yapmaya mecbur eden nefes alma modeli yerine, diyafram kazanımıyla gerçekleşen tam kapasiteli, yavaş ve az sayıda alınan nefes modeline geçirerek, uzun, sağlıklı ve mutlu bir hayatı oluşturmanızı amaçlar.<br /><br /><img src="http://www.drmueller-healthpsychology.com/i/No_Stress_No_Problem.JPG" alt="[Resim: No_Stress_No_Problem.JPG]" border="0" /><br /><br /><br />Uzun, sağlıklı ve mutlu bir yaşam için<span style="font-weight: bold;"> YAVAŞLAYIN.</span><br /><br /><br /><br />Bütün meditasyon, yoga ve diğer farkındalık çalışmalarının amacı; kişiyi, nerede final yapacağı belli olmayan freni patlamış kamyon gidişinden çıkarmaktır. Ego dediğimiz bizi hayatta tutmaya endeksli İç programımızın at gözlükleri takarak çılgınca yarışmamıza ve tüketmemize yol açan kontrolsuz gidişini engellemenin tek bir yolu var. <span style="font-weight: bold;">YAVAŞLAYIN.</span><br /><br /><br /><br />Uzmanların belirttiği gibi kalbimizin 7 milyar atış sayısı kadar ömrü var. Heyecan, korku ve endişeyle geçen yaşamınızda, kalbimizin; hangi performansta, hangi şiddette ve hangi hızda attığı düşünün. Buna bağlı olarak damar basıncının ( tansiyon) hangi basınçla iş gördüğünü ve buna bağlı beyin kılcal damarlarının zarar görme olasılığın ne kadar yüksek olduğunu bir düşünün. Kalbinizi hangi hızda attıracağınız ve yaşamınızı ne kadar kısaltacağınız tamaman sizinle ilgili. Kalp ve damar basıncını ve hızını düşük tutmak için <span style="font-weight: bold;">YAVAŞLAYIN.</span><br /><br /><br /><br />Yüklendiğiniz stres nedeniyle hızlanan metabolizmanızı ve buna bağlı hızlanan hücresel aktivitas yonunuzu düşünün. Bütün organlarınızın artırdığı çalışma temposu yüzünden, hızlanan hücresel çoğalmayı ve buna engel olmayı başarmakta zorlanan bağışıklık sisteminizi düşünün. Bu gidişin önlenemez sonucu olan kansere dur demek için <span style="font-weight: bold;">YAVAŞLAYIN.</span><br /><br /><br /><br />Üst solunum yaparak hızlanan ve gereğinden fazla oksijen artırımı oluşturarak vücut üzerindeki hipoksi dengesini bozan ve sonuç olarak ortaya vücudun erken yaşlanmasına ve çökmesine sebebiyet verecek tek kalmış oksijen molekülleri olan serbest radikalleri açığa çıkarmamak için <span style="font-weight: bold;">YAVAŞLAYIN.</span><br /><br /><br /><br />Hızlanan düşüncenizin dur durak bilmeyen önlenemez çalışması sonucunda dinlenme anında genel vucut potansiyelinin 1/5 oranında enerjiyi gereksiz, anlamsız ve başıboş düşünmenin karşılığı olarak harcadığımızı biliyor ve buna dur demek istiyorsanız, <span style="font-weight: bold;">YAVAŞLAYIN.</span><br /><br /><br /><br />Sabah kalktığınızda hangisinden başlayacağını bilemediğiniz ve asla yetişemeyeceğinizi bildiğiniz iş yoğunluğu ile kitlenmiş, her şeyden kaçar hale gelmiş ve ipin ucunu kaçırmışsanız <span style="font-weight: bold;">YAVAŞLAYIN.</span><br /><br /><br /><br />İçinde bulunduğunuz kaygı, korku ve kontrolsüzlük ortamının etkisiyle, Ego programımızın madde şehvetinden ve toplum psikolojisinin rekabetçi anlayışının yarattığı tüketim empozesinin yönlendirmesi altında kalarak ihtiyaç dışı alışverişlerinizde abartmaya, ödeyemeyeceğiniz faturalara ve kredi kartlarına imza atmaya başladıysanız <span style="font-weight: bold;">YAVAŞLAYIN</span>.<br /><br /><br /><br />Günlerin ayları, ayların yılları kovaladığı inanılmaz hızlanan hayatın koşturduğu, ne olduğu bilinmez anlamsız, programsız ve amaçsız gidişin sürüklediği, artık hiçbir şeyden tad almaz, doymaz ve mutlu olmaz manidepresif ve histerik durumlardan çıkmak için <span style="font-weight: bold;">YAVAŞLAYIN.</span><br /><br /><br /><br />Yükselen eogonuzun hep daha fazlasını işaret ederek sizi sonu gelmez yarışın içine çektiğinin, her istediğini yapmanıza, her işaret ettiğinin arkasından koşmanıza ve onlara sahip olmanıza rağmen asla mutlu olamadığınızın farkına vardıysanız, <span style="font-weight: bold;">YAVAŞLAYIN.</span><br /><br /><br /><br />Başta trioid, hipofiz ve böbrek üstü bezleri, hormonsal salgılamalarını artırarak sizi heyecan ve gerilim arayışına sokuyorlar ve bunun sonucunda başınıza binbir zorluk ve bela getiriyorlarsa <span style="font-weight: bold;">YAVAŞLAYIN.<br /></span><br /><br /><br />Yavaşlamanız gerektiğinin farkına vardığınız halde ne düşünce de, ne duyguda ne fizik beden üzerinde yavaşlayamadığınızın farkına varıyorsanız, yapmanız gereken tek bir şey var. Yavaş tempoda alacağınız, bir süre bekleyeceğiniz ve yavaşça vereceğiniz, hatta verdikten sonra bir süre bekleyeceğiniz nefes alışverişleri ile yaşamınızı, yani duygu, düşünce ve bedensel aktivitasyonlarınızı yavaşlatabilirsiniz.<br /><br /><br /><br />Bunun için yapmanız gereken şey öncelikle diyafram nefesini öğrenmeli, ciğerlerinizin tamamı ile nefes almayı denemelisiniz. Bu olduğunda dakikada dinlenme anında 12- 20 arasında olan sığ, yetersiz ve hızlı nefes alışverişlerinizi Tam kapasiteli diyafram nefeslerine çevirebilir ve dakikada 6 nefes alımına ve belki daha az sayıda solunuma düşebilirsiniz. Bu olabildiğinde kalp ve damar basıncı ve hızı, bütün hormonsal salgılamalarınız, hücresel aktivitasyonunuz, Kontrolsüz hücre artışınız ( kanser ) azalacaktır. Gelişi güzel ve sizin elinizde olmayan düşüncenize nihayet sahip çıkabilecek, doymak bilmez hırs ve rekabetçi sempatik algılamalarınızın önüne geçebilecek, başınıza kendi ellerinizle hazırladığınız zorluklardan biraz uzaklaşabilecek, belki hayatınızda ilk defa diyafram nefesi sayesinde derin bir OHHHH çekecek ve gerçek huzuru tadacaksınız.<br /><br /><br /><br />Az sayıda alacağınız tam kapasiteli diyafram nefesleri ile yeni bir hayata başlamanız, YAVAŞLAMANIZ ve bunu sürdürmeyi başarabilmeniz dileklerimle…<br /><br /> <img src="http://drpaulose.files.wordpress.com/2008/04/yoga.jpg" alt="[Resim: yoga.jpg]" border="0" /><br /><br /><br /><br />Mustafa kartal<br /><br />Mustafa Kartal (Mustafa Kartal) tarafından gönderilen tüm yazılar<br /><a href="http://nefesteknik.azbuz.com/" target="_blank">http://nefesteknik.azbuz.com</a><br /><a href="http://gencdiyaliz.com/forum/showthread.php?tid=2156" target="_blank"></a><br />ayrica bknz biofeedback <a href="http://www.drcakmak.com/detay.aspx?id=2" target="_blank">http://www.drcakmak.com/detay.aspx?id=2</a> </div>fantasticvolkhttp://www.blogger.com/profile/06933470522670388050noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1633199406870380982.post-25444942424711438982009-03-12T14:57:00.000-07:002013-01-22T14:24:22.500-08:00Şifa ve Doğal İyileştirme Sanatları<span class="smalltext"><strong> </strong></span> <div class="post_body" id="pid_9984"> <span style="font-weight: bold;"> ŞİFA VE DOĞAL İYİLEŞTİRME SANATLARI</span><br /><br /><br />Farklı şifa tekniklerini etkin bir şekilde uygulayarak binlerce insanın şifa bulmasını sağlayan doğal iyileştirme sanatları, insanın kendi sağlığının sorumluluğunu kendisinin üstlenmesi gerektiğini önemle vurgular. İnsanın kendi sağlığının sorumluluğunu üstlenmesi için;<br /><br />1. Bireyin yalnızca bilinç düzeyinde değil bilinçaltı düzeyde de iyileşmeyi istemesi<br /><br />2. Bireyin yaşadığı problemden kurtulması ve kalıcı bir iyileşme için kendiyle, bu yaşamında edindiği olumsuz anılarıyla, uzak veya yakın geçmişinden transfer etmiş olduğu anılarıyla - acılarıyla yüzleşmeyi göze alması gerekir.<br /><br />Gerçekten de iyileşmeyi isteyen bireyin, ikinci maddede bahsettiğimiz süreci yaşayabilmesi için çoğu zaman kendisine rehberlik veya eşlik edecek bir danışmana ihtiyacı vardır. Danışman niteliğindeki kişi bir şifacı olabileceği gibi, alanında yetkinleşmiş kişilerden donanımlı bir eğitim almış danışmanlar, terapistler, hekimler de olabilir.<br /><br />Sağlıklı bir beden ancak sağlıklı bir zihinsel, duygusal ve ruhsal durumla oluşturulabilir. Sağlıklı bir zihinsel, duygusal ve ruhsal durumda enerji alanı da sağlıklıdır. Enerji alanı sağlıklı olan bireyin fizik bedeni de mükemmel bir şekilde çalışır. Bu ilkeyi kavramış şifacılardan biri olan ve “uyuyan kahin” adıyla bilinen Edgar Cayce’nin şifa okumalarının ” ruhu iyileştirmeden bedeni iyileştirmek kötü olacaktır” diye başlaması boşuna değildir.<br /><br />Doğal iyileştirme sanatı olan çeşitli teknikler nasıl iyileşme sağlar?<br /><br />Doğal iyileştirme sanatı denilen teknikler; daha derin düzeyde ruhun ataletini kırarak onu devinime, değişime zorlar ve zihni özgürleştirir. Zihinsel farkındalığı takılıp kaldığı anıdan, acıdan yenileştirici, güçlendirici farkındalıklara yönlendirir. Olaylara başka açılardan bakmayı ve zihinsel yaratıcılığı devreye sokar. Hiçbir anı ve acının sonsuza kadar zihin alanında tutulmasına gerek olmadığını kavratır. O acının, o travmanın bireye ne kazandırdığı fark ettirilir. Değişim ve gelişim ruhsal büyüme için kaçınılmazdır. Her ruh eninde sonunda bu değişimleri bizzat kendi irade ve isteğiyle yaşaması gerekliliğini bilir. Ona bu gereklilik hatırlatılır.<br /><br />Doğal iyileştirme sanatı denilen teknikler bireyin enerji alanında bulunan ve enkarnasyondan enkarnasyona (doğumdan doğuma) taşınan enerji bloklarını da dağıtıp enerjilerin serbestçe akmasını sağlar. Bireyin bilinç alanında, titreşimsel seviyede değişime ve daha süptil enerjilerle güçlenmeye neden olur. Ruhun potansiyel güçlerinin fizik üzerindeki etkinliğini artırır.<br /><br />Doğal iyileştirme sanatı olan tekniklere; enerji şifacılığı, psikosentez, telkin, imgeleme, psikanaliz, NLP, EFT, meridyen terapileri, beden terapisi, regresyon terapisi örnek verilebilir.<br /><br />Pek çok hastalık batı tıbbının geliştirdiği teknik ve ilaçlarla iyileşirken, bazı hastalıklar, ağrılar, problemler batı tıbbının olanaklarıyla iyileşmemektedir. Ruhu kabul etmeyen batı tıbbı, doğal olarak ruhsal tedavi yöntemleri diyebileceğimiz doğal iyileştirme sanatlarını da uzun bir süre kullanmamıştır. Ancak son yıllarda bazı hekimlerin, psikologların, psikiyatrist ve terapistlerin yukarıda saydığımız teknikleri uygulayarak elde ettikleri başarılar bu alanlardaki çalışmaları giderek daha yaygın kılmaktadır.<br /><br />Sağlığı yeniden kazanmak, çoğu vakada, bireyin bilinç dışında yatan ve hastalığa neden olan sebeplerin bilince çıkarılması ve zihindeki değişimlerin fizikteki yansımalarına dayanır. Terapiste veya şifacıya düşen ise, bilince çıkarma ve zihinsel değişimleri sağlama sürecini destekleyen bir yardımcı, bir eşlikçi olarak hareket etmektir. Hasta ve terapistin aynı amaç için çalışıyor olması iyileşme sürecini hızlandırır. Sağlığın gerçek anahtarı, arzu ya da ihtiyaçla sınırlanmış bir zihin değil, huzurlu ve farkında olan bir zihin halidir.<br /><br />Doğal iyileştirme sanatlarında bedendeki rahatsızlıklar belirtiler olarak değil bir süreç olarak görülür ve bütüncül bir yaklaşımla, rahatsızlığa yani sonuca değil sürece yayılmış bulunan sebeplere ulaşılır. Bu sebepler ister psikolojik ister zihinsel olsun, ister mikrobik isterse dengesiz bir yaşamın getirisi olsun, isterse geçmiş hayatlardan bu hayata aktarılmış karmik izler olsun insan enerji alanında etkiler bırakır. Enerji alanında iz bırakan tüm etkiler bireyin enerji bedeninin olağan titreşim hızını düşürür. Enerji alanını daraltır. Şakra ve meridyenlerde tıkanıklıklara, bozunmalara, yırtılmalara vs. neden olur.<br /><br />Sebepler yerlerinde durdukları sürece yalnızca sonuca yani hastalığa odaklı yapılan tedavi ve terapi süreçlerinde kalıcı olması istenilen iyileşme elde edilmeyebilir. Örneğin çocukluğunda bir yetişkinin şiddetine maruz kalan bireyin zihin alanında, o anda hissettiği her tür duygu (korku, öfke, çaresizlik, sıkışmışlık, yetersizlik vs.) kayıtlıdır. Yaşadığı şiddetin duygusuyla beraber, fotoğrafları, vizyonları da kayıtlıdır.<br /><br />Birey bilinç dışında tuttuğu bu travmanın varlığını, duygu şiddetini günlük bilincinde hiç anımsamıyor olabilir. Ancak bilinç dışındaki bu kayıtlar içten içe bireyin enerji sistemine zarar vermeyi sürdürür. Ne zaman bu travmayı çağrıştıran bir duruma tanıklık etse veya yaşasa bilinç dışındaki etkiler enerji sistemini yıpratmayı hızlandırır. Enerji sisteminin bir katmanındaki bozulma, enerji alanının diğer katmanlarına ve en sonunda fizik bedene hastalık şeklinde yansır.<br /><br />Yaşanılan her çağın özgün koşulları olmuştur. Günümüzün de özgün koşullarını hep birlikte yaşamaktayız. Beş-on yıl önce adını bile duymadığımızı çeşitli teknikler ülkemizde de bilinir ve uygulanır olmuştur. Bu sevindirici gelişmeleri takip etmek, alanında yetkinleşmiş kişilerin eğitimlerine katılmak, danışmanlık almak gibi imkanlar içerisindeyiz. “Ben bu enkarnasyonumu, bu çağın bana sunduğu olanaklarla ruhsal gelişimim için maksimum faydayla geçirmek istiyorum” diyenlerin hizmetinde olabilecek doğal iyileştirme sanatları ülkemizde de başarıyla uygulanır olmuştur.<br /><br />Hangi ekollerden, hangi terapi tekniklerinden, ya da hangi şifa tekniklerinden destek alabileceğimizi araştırmak, bilgi edinmek, alanlarında uzmanlaşmış danışmanları arayıp bulmak da kendi sağlığımızın sorumluluğunu üstlenip üstlenmememize bağlıdır.<br />alinti : Fadime Emir<br /><a href="http://www.ruhsalsifa.org/yazi_dogal_iyilesme.htm" target="_blank">http://www.ruhsalsifa.org/yazi_dogal_iyilesme.htm</a><br />ayrica konuyla ilgili bakiniz :<br />akapunktur teorisi: <a href="http://www.drtulinmolu.com/content/view/22/1/" target="_blank">http://www.drtulinmolu.com/content/view/22/1/</a><br />Bioenerji : <a href="http://www.bioenerji.org/" target="_blank">http://www.bioenerji.org</a><br /><a href="http://dogaltipmerkezi.com/akupunktur/meridyen-nedir.html" target="_blank">http://dogaltipmerkezi.com/akupunktur/me...nedir.html</a><br /><a href="http://www.enerjibedendengesi.com/yazilar/meridyenler.htm" target="_blank">http://www.enerjibedendengesi.com/yazila...yenler.htm</a> </div>fantasticvolkhttp://www.blogger.com/profile/06933470522670388050noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1633199406870380982.post-693517893719650232009-03-12T14:55:00.000-07:002013-01-22T14:24:22.550-08:00Bioenerji Tıbbının Akupunktur İle Benzerlikleri<span class="smalltext"><b>Bioenerji Tıbbının Akupunktur İle Benzerlikleri </b></span> <br />
<div class="post_body" id="pid_8656">
<img alt="[Resim: bioenerjitibbininaku.jpg]" border="0" src="http://www.donusumkonagi.net/admin/makale/bioenerjitibbininaku.jpg" /><br />
Akupunktur M.Ö. 3000 yıllarında Çin ülkesinin kuzey bölgelerinde ortaya çıkmış bir tıp bilimidir. Akupunktur hakkında yazılmış olan ilk kitap M.Ö. 50 yıllarına aittir. Bu kitapta temel akupunktur terimlerine anatomik ve fizyolojik referanslarla birlikte, akupunkturun klinik uygulamaları anlatılıyordu.<br />
1955 Yılında Shyuken , akupunkturun tedavide etkin bir yöntem olduğu şeklinde düşüncelerini belirterek, bu tedavi metodunun sistematik olarak araştırılmasını ve daha analitik olan Batı tıbbıyla karşılaştırılmasını istedi. Böylece Batı tıbbı ile Doğu tıbbını birleştirecek yeni medikal hareket başlamış oldu.<br />
Akupunktur, son birkaç on yıl içinde birçok ülkede popüler olmuştur. Sadece cerrahi vakalarda analjezik olarak değil, Batı tıbbının yöntemlerine cevap vermeyen birçok hastalığın tedavisinde akupunkturun etkisi kanıtlanmıştır.<br />
Bugün başta Fransa, Avusturya, İngiltere ve Almanya olmak üzere, Batı ülkelerinde akupunktur tıbbı disiplin olarak okutulmaktadır.<br />
Ülkemizde de 29.05.1991 tarihinden itibaren T.C. Sağlık Bakanlığının 181 sayılı kararnamesinin 43. maddesine dayanılarak hazırlanan akupunktur tedavi yönetmeliğince belirlenen kaidelerle akupunktur yasal tedavi olarak uygulanmaktadır.<br />
<br />
Bioenerji tedavisi, akupunkturun alet kullanılmadan uygulanan şekli gibidir. Akupunktur tedavisi prensiplerini andıran, benzer esaslarla yürütülen bir çalışmadır. Bu benzerlikleri ana başlıklar halinde sıralayalım;<br />
A-) Bioenerji tedavisinde cerrahi müdahale yoktur, akupunktur tedavisinde de cerrahi müdahale yoktur.<br />
B-) Bioenerji tedavisinde herhangi bir ilaç kullanılmaz, akupunktur tedavisinde de hastaya herhangi bir ilaç verilmemektedir.<br />
C-) Bioenerji tedavisinde bioenerjist tedavi ettiği kişiye hiçbir şekilde dokunmadan avuç içlerinden vücuda bioenerji pompalamak yoluyla, bedenin bozulmuş olan sistem ve dengelerinin akordunu sağlayarak iyileşmeyi temin eder. Akupunktur tedavisinde de akupunkturist, kullandığı bir takım metal iğneleri, vücudun gerekli özel noktalarına GEÇİCİ OLARAK usulüne göre batırıp, yeterli bir müddet sonra GERİ ALMAK suretiyle, kişinin bozulmuş olan sistem ve dengelerini akord ederek iyileşmeyi sağlamaktadır. Bu akupunktur iğneleri asla devamlı şekilde ( bir protez gibi) hastanın vücudunda bırakılmamaktadır, yani; bir ilaç gibi vücuda dahil edilmemektedir.<br />
Ne var ki; akupunktur tıbbı uzun zaman içinde kullanışlılık bakımından pek fazla bir gelişme kaydedememiştir.<br />
Görüldüğü gibi her iki tedavi yönteminde de benzer esaslar vardır. Akupunktur tıbbının insanlığa sunduğu muhteşem tedaviye ilaveten, bioenerji tıbbında alet cinsinden sayılan metal iğneler de devre dışı bırakılmıştır, alet kullanılmamaktadır.<br />
Her iki tıp dalı da benzer yollarla insanlara sağlık kazandırmaktadır. Akupunktur tıbbı ve Bioenerji tıbbı muhtelif OTOYOLLAR gibidirler, insanların sağlığa ULAŞIMINI yapmaktadırlar. Bioenerji tıbbı ulaşım konusunda yeni bir yol ortaya koymuştur, ama bu yol uçakların havadaki yolları derecesinde ayrı bir boyuttadır. Bilindiği gibi uçakların da gökyüzünde yolları vardır. Gökyüzündeki bu yollar da otoyollar gibidir, belirli ulaşım ve seyrüsefer prensipleriyle çalışır, kuralsız bir gidiş-geliş yoktur, ama; yeryüzündeki yollar gibi asfalt zemin, köprüler, menfezler, trafik lambaları görülmez ; fakat, çok ciddi trafik esaslarına bağlıdırlar. İşte bioenerji tıbbının akupunktur tıbbına benzerliği bu geniş manada anlaşılmalıdır.<br />
alinti : <a href="http://www.bioenerji.org/akupunktur.html" target="_blank">http://www.bioenerji.org/akupunktur.html</a><br />
detayli bilgi icin <a href="http://www.bioenerji.org/" target="_blank">http://www.bioenerji.org</a><br />
<br />
Konuyu daha iyi anlayabilmeniz için <a href="http://kendikendinetedavi.blogspot.com/2009/03/dogu-tbbnda-enerji-meridyenleri.html">Enerji meridyenleri</a> konusunu okuyunuz.</div>
fantasticvolkhttp://www.blogger.com/profile/06933470522670388050noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1633199406870380982.post-33494663936136628172009-03-12T14:54:00.000-07:002013-01-22T14:24:22.511-08:00Evrensel Yaşam Enerjisi<span class="smalltext"><strong>Evrensel Yaşam Enerjisi </strong></span> <div class="post_body" id="pid_9943"> <img src="http://www.istanbul.edu.tr/fen/astronomy/populer/spatium/evren.5.jpg" alt="[Resim: evren.5.jpg]" border="0" /><br /><br />Her birimiz kendi gücümüzü ve doğamızı anlama sorumluluğunu almak zorundayız. Çin klasiği Saikontan, insanları evrenin kendilerine verdiği sonsuz gücü unutarak kapılarda dilencilik yapan zavallılara benzetir. İnsan kendi içinde zaten mevcut olan gücünü unutmuş ve başkalarından yardım dilenmektedir.<br />Elbette çağlar boyunca bazı büyük inisiyeler, kendilerine sunulan bu sonsuz gücü görmezden gelmemişlerdir. Buda, Krişna, Yunus, Mevlana ve adını bildiğimiz bilmediğimiz niceleri, kendi gerçek doğalarını ve güçlerini tanımak için zihin ve bedenlerini bütünleştirmeyi başarmışlardır. Bunun yanısıra kendini ve içindeki gücü unutan, egosuna yenik düşen ortalama insanlar, bu tür kişilerin kendilerininkinden farklı bir dünyada yaşadıklarını düşünürler. Bu tür kişilere büyülü bir değneğin dokunduğunu düşünür ve bir ermişin, yüksek bir varlığın gücünün kendileri için ulaşılmaz olduğu yanılgısına düşerler. Bunları mucize olarak nitelendirirler oysa mucize bizdedir, içimizdedir ama bunu hep unuturuz...<br /><br /><span style="font-weight: bold;">Zihin ve bedeni bütünleştirmek zor bir yol gibi görünse de aslında bir o kadar kolaydır. Çünkü anahtarlar aslında yanıbaşımızda yani içimizde...</span><br /><br />Yaşam içinde yemek, içmek, barınmak, giyinmek, hava almak gibi ihtiyaçlarımızın yanısıra bir de evrensel yaşam enerjisine ihtiyacımız vardır yani Kİ enerjisine.<br /><br />Bir adam denize doğru yürür, eğilir ve eline bir avuç su alır. “Bu benim suyum” der. Geçici olarak su onundur ama sonuçta su denize aittir. Ellerini açıp suyu kuma dökse, su kumda emilse ya da buharlaşsa da, bulutlara karışacak ve sonra su yine ait olduğu yere geri dönecektir yani denize. Bu hikayenin tersine, yaşam gücünün alınışı kendiliğinden ve süreklidir. Kişisel Ki’miz, evrensel Ki’den ayrılamaz bir parçadır ve aralarında sürekli bir alışveriş vardır, bu yaşamın temelidir. Bu akış güçlü ise ve engellenmezse sağlıklı oluruz. Akış geçici olarak durduğunda bilinçsiz hale geliriz. Akış tamamen durduğunda ise ölürüz.<br /><br />Benzer bir örnek olarak bir arabanın aküsü verilebilir. Araba sık çalıştırıldığında, akü dolu kalır yani gün içinde tükettiğimiz Ki temelde evrensel Ki’yle tazelenir. Fakat arabayı uzun süre çalıştırmadan bir köşede bırakmak, Ki’yi güçlendirmememizle aynı sonucu doğurur, ölü bir akü. Elbette ki, akü dönem dönem doldurulmalıdır. Bu bizim kişisel Ki’miz için de geçerlidir. Ki’nin tam yenilenmesi, derin bir uyku sırasında olur, çoğu insanın gerçekten rahatlayıp gevşeyebildiği tek zamandır bu. Bu tür rahatlama anlarında, evrensel Ki beyin tarafından alınır ve beynin bu elektrik dalgalarını sürekli olarak yayması düzenli hale gelir.<br /><br />Huzurlu ve bölünmemiş beş-altı saatlik uyku yeterli olurken, huzursuz dokuz-on saatlik uykunun bize yeterli gelmemesinin sebebi budur. Uyku, yaşamın temel bir gereğidir. Güçlü bir Ki’si olan kişi, on-yirmi gün yiyeceksiz yaşayabilir ama uykusuz geçen beş gün onu öldürmeye yeter. Bunun Japonca’daki karşılığı “kishi” dir yani Ki yetersizliğinden kaynaklanan ölüm.<br /><br />20.yüzyılın ikinci yarısında, uyku hapları çok rağbet görmeye başlamıştır. Bu haplar, beyni uyuşturma özelliği taşımaktadır. Bu ölüm benzeri uykuda, evrensel Ki, kişisel Ki’mizi tazeleyemez ve uyku hapı alışkanlığı olumsuz sonuçlara yol açar. Enerji yetersizliği, depresyon ve sonunda sağlığın bozulması... Bu sorunlar, bedenin yorgunluğu yüzünden değildir, hap almış bir beden zaten genellikle paçavra gibidir. Bunlar taze Ki eksikliğinin işaretidir. Ki’nizi genişletirken, bedeninize yeni Ki akar. Ki’nizi ne kadar genişletirseniz, hızlı dolum etkisi ortaya çıkar ve geceleri çok az uykuyla, fiziksel ve zihinsel gücünüzü kolaylıkla tazeleyebilirsiniz.<br /><br /><span style="font-weight: bold;">EVRENİN Kİ’Sİ NEDİR?</span><br /><br />Gökyüzüne bakın, güneş parlıyor. Böyle parlamaya, yanmaya başlamadan önce ne durumdaydı? Doğmadan önce neredeydiniz? Annenizin karnında bir cenin. Ondan önce elbette annenizin yumurtasıyla babanızın sperminin bir birleşimi. Ama ya ondan da önce?<br /><br />Eğer evrendeki her şeyi böyle sorgularsak, asla bitmeyen bir sorgulama döngüsüne girersek, nerdeyse hiç olduğu halde varolmaya devam eden bir şeyle karşılaşırız. Diğer bütün canlılar ya da nesneler gibi insan da, nerdeyse hiçlikten ve evreni oluşturan bölünmez özden ortaya çıkmıştır. Bu Ki’dir.<br /><br />Mutlak evren özünde tektir. İki zıt gücün ortaya çıkışıyla, göreceli dünya doğmuştur. Bizler, onun ardında yatan mutlak dünyayı unutarak, çevremizde görüp duyduğumuz göreceli dünyayı gerçek zannederiz. Ki’nin mutlak evrendeki miktarı sınırsızdır ve hiç durmadan akar. Budacılıkta şöyle denir: “O hiç doğmamıştır ve yok edilemez. O bozulmamış değildir, kusursuz da değildir. O hiç artmaz ve hiç eksilmez.”<br /><br />Temelde zihin ve beden bir bütündür. Aralarında herhangi bir sınır yoktur. Zihin arıtılmış beden, beden ise arıtılmamış zihindir. Ki, evrenin temel birimidir. Sonsuz sayıdaki ufak parçanın, sonsuz bir birleşimidir. Her şey sonuçta Ki’den üretilir. Göreceli dünyanın kavram ve prensiplerine bağımlı olan bugünün insanı tökezlemektedir. Tek umudu, bu göreceli dünyanın ardındaki mutlak dünya kavramını, Ki prensibini anlamasıdır.<br /><br />İki zıt gücün etkileşimi, içinde yaşadığımız göreceli dünyayı yaratmıştır. Bu iki güç doğuda yin ve yang, batıda ise pozitif ve negatif olarak adlandırılır. Hiçbir şey yoktan varolamayacağına göre, elektriğin de jeneratörler tarafından üretildiğini söylemek yanlış olur. Bu güç, daima evreni sarar durumdadır. Bir güç kaynağıyla beş duyumuzla algılayabileceğimiz bir biçime girdiğinde biz ona elektrik deriz. Aslında elektrik hep vardı ama biz beş duyumuzla algılayamıyorduk. İşte bu yüzden beş duyumuzla algılayamadıklarımız reddetmek, yok saymak büyük bir yanılgıdır.<br /><br />Elektrik, eksi ve artı kutuplarla ifade edilir. Kişisel Ki’de böyledir. Evrensel Ki ise bir bütündür, karşıtlık yoktur. Ancak insan beyni tarafından üretilen Ki, eksi ya da artı özellik taşımaktadır. Duvarın ışık yansıyan tarafı aydınlıktır ve görünür haldedir, diğer tarafı ise karanlıktır ve görünmez haldedir. Görünmez halde diye duvarın yarısını, geri kalan kısmını gözardı edemeyiz. İki taraf birleştiğinde gerçek duvar oluşmaktadır. Hangi tarafın gerçek olduğunu tartışmanın bir anlamı yoktur. Önemli olan iki tarafın birleştiğinde tek bir duvar oluşturmasıdır.<br /><br />Tanrı’nın sevgi ile eşanlamlı olduğunu söylemek doğrudur. Aynı zamanda evrenin acımasız olduğunu söylemek de doğrudur. Her şey sizin görüşünüze bağlıdır. Eğer mutlu, güçlü ve sağlıklı bir yaşam yaşamak istiyorsanız, aydınlık tarafa bakmalısınız. Eğer kasvet ve ızdırap sizi çekiyorsa karanlık tarafa bakın. Güneye gitmek istiyorsak güneye doğru yürümeliyiz. Kuzeye yürürsek, oraya asla varamayız. Yaşamımızı ağlayarak ya da gülerek geçirebiliriz bu bize bağlıdır. Eğer olayların olumlu tarafına bakmak istersek, evrenin yolunun sevginin yolu olduğuna inanmamız gerekir. Olumlu düşünce Ki’mizi güçlendirir. Güçlü bir yaşam istiyorsak, önce zihnimizle bedenimizi bütünleştirmeyi öğrenmek zorundayız.<br /><br />Bir çoğumuz, herhangi bir konuyu fazla irdelemeden buzdağının sadece okyanus üzerinde yüzen bir buz kütlesi olduğunu zannederler. Göremedikleri için, yüzeyin altında yatan %85’lik kısmı unuturlar. Aynı şekilde bir çoğumuz, bir insanın gücünü sadece fiziksel gücüyle ölçerler. Göremedikleri için, zihnin muhteşem gücünü unuturlar. Ama aynı buzdağının görünen ve görünmeyen kısımlardan oluşması gibi, insanın gerçek gücü de hem zihninden hem de bedeninden gelir. Ancak zihin ve bedenimizi bütünleştirdiğimizde gerçek gücümüzü, Ki gücünü kullanabiliriz.<br /><br />Örneğin, evi yanan ihtiyar ve çelimsiz bir kadın ev yanarken ailenin tüm servetinin saklı olduğu ağır sandığı alır ve dışarı çıkarır. Yangın söndükten sonra, sandığı tekrar yerine götürmeye çalışır ama yerinden kımıldatamaz bile. Çünkü yangın sırasında kadın zihin ve bedenin gerçek gücünü kullanabileceği şekilde bütünleştirmeyi becermiştir. Ancak acil durum geçtikten sonra, zihin ve beden arasındaki bütünlük bozulmuş, yaşlılığın güçsüzlüğü geri gelmiştir.<br /><br />Bu duruma, cephede en kirli suları içmesine rağmen şiddetli hastalıklara bağışıklı gösteren askerleri de örnek verebiliriz. Bitiş çizgisine yaklaşan maraton koşucuları, zihin ve bedenin bütünleşmesini deneyimlerler çünkü Ki’lerini genişletmektedirler. Ancak yarış bittikten sonra zihin ve beden öylesine ayrılır ki, çoğunlukla ayakta bile duramazlar.<br /><br />Zihnin şekli ya da sınırı yoktur. Beden ise somut ve sınırlıdır. Bu kadar farklı görünen şeyleri günlük yaşam içinde bütünleştirmek imkansız gibi görülebilir. Her alanda bizi bu hedeften uzaklaştıracak korku ve sorunlar ortaya çıkar. Hatta insan, “Buda ya da İsa bunu yapmış olabilirler ama ben yapamam” der. İmkansız görünmesinin nedeni, insanların zihin ve bedeni birbirinden tamamen farklı şeyler olarak düşünmesinden kaynaklanır. Oysa, ikisi de evrensel Ki’den ortaya çıkmaktadırlar ve sonuçta birdirler.<br /><br /><span style="font-weight: bold;">ZİHNİ SAKİNLEŞTİRMEK</span><br /><br />Beyin sürekli olarak elektro-manyetik titreşimler verir bunlara genellikle beyin dalgaları denir. Bu dalgalar beyin canlı olduğu sürece devam eder. Zihnimizin hareketli olduğu gerçeğinden yola çıkarsak, sakinleştirmek için ne kadar uğraşsak da, beyin dalgalarımız asla düzenli olmaz. Beyne kendini sakinleştirmesi için verilen emir de kendi dalgalarını yaratır. Tamamen sakin ve dingin olduğumuzu düşünürsek, bu düşünceler de dalgalar yaratır. Düşüncelerle beyin dalgalarımızı rahatsız ettiğimiz sürece, ne zihin ve bedenimizi bütünleştirebilir, ne de evrensel Ki’yle bütünleştirebiliriz.<br /><br />Öncelikle zihnimizin doğal durumunun sükunet ve dinginlik olduğunu anlamalıyız. Bir dalgayı düşünelim. Yarısını dinginleştirip, bunu sürekli yapmaya devam edersek, dalga da bunu yaptığımız sürece dingin olacaktır. Yine de, asla sıfır dinginlik sağlanamayacaktır. Evrensel Ki, sonsuzlukta yatar, sıfıra tamamlanmakta değil. Eğer dalganın yolculuğunu sıfırda noktalarsak, dinamik hareketini kaybeder, sıfır olur. Bu ölüm dinginliğidir. Canlı dinginlik ise, sonsuz devinimdir ve sonsuz güç içerir. Ölüm dinginliği tamamen hareketsizdir ve hiçbir gücü yoktur. Bunlar birbirinden tamamen farklıdır. Zihnimizi sonsuz küçülmeye giden yolda tutmalıyız. Bu dinginliktir, zihin ve beden bütünleşmesidir.<br /><br />Kaynak:<br /><br />Ki Enerjisi – Koichi Tohei<br /><br />konuyla ilgili ayrıca bakınız : <a href="http://www.reikilink.com/" target="_blank">http://www.reikilink.com</a><br /><a href="http://www.psikoenerji.com/bioenerji.html" target="_blank">http://www.psikoenerji.com/bioenerji.html</a><br /><a href="http://www.bioenerji.org/" target="_blank">http://www.bioenerji.org</a><br /><a href="http://www.energyturkey.org/" target="_blank">http://www.energyturkey.org</a><br /><a href="http://www.pozitifbeden.com/tech/bioenerji_nedir?-1498.html" target="_blank">http://www.pozitifbeden.com/tech/bioener...-1498.html</a><br /><br /><br /><img src="http://i29.photobucket.com/albums/c256/Funkylemz/human-space-universe-cosmos.jpg" alt="[Resim: human-space-universe-cosmos.jpg]" border="0" /> </div>fantasticvolkhttp://www.blogger.com/profile/06933470522670388050noreply@blogger.com0tag:blogger.com,1999:blog-1633199406870380982.post-32598839579385081252009-03-12T14:53:00.000-07:002013-01-22T14:24:22.509-08:00NEDEN TAMAMLAYICI TIP?<span class="smalltext"><strong>NEDEN TAMAMLAYICI TIP? </strong></span> <div class="post_body" id="pid_9915"> NEDEN TAMAMLAYICI TIP?<br /><br /><img src="http://www.amtamassage.org/journal/win02/images/polarity_main.jpg" alt="[Resim: polarity_main.jpg]" border="0" /><br /><br />Tamamlayıcı Tıp (Complementer medicine); modern tıp yöntemleri ile birlikte insanların iyileştirilmesi ve sağlıklarının korunması için yapılan tedavi yöntemlerinin bütünüdür. Bilimle iç içedir. Avrupa, uzak doğu ve Asya'da bir çok üniversitede aktif olarak okutulmaktadır. Bu nedenle modern tıp yöntemleri ile birlikte uygulanmaktadır. Hatta bazı durumlarda ilaçların yetersiz kaldığı vakalarda rahatlıkla devreye girmektedir.<br /><br />20. Yüzyıl gelişen teknoloji ile birlikte, tıbbın insana bir makine gibi yaklaştığı ve neresi ağrıyorsa orasının tedavi edilmesi gerektiğini savunan bir dönem olmuştur. Daha sonra devreye giren ilaç piyasası ile bu yaklaşımı kuvvetlendirmiştir. Bu arada bedenin sahip olduğu normal denge durumu unutulmuş hastalıkların hep dış kaynaklı olduğu ve dıştan çözümlenebileceği fikri giderek yaygınlaşmıştır. Bunun sonucunda da ne yazık ki bazı hastalıklarda sadece şikayetler geriletilebilmiş tam şifa sağlanamaz hale gelinmiştir.<br /><br />Tamamlayıcı Tıbbın en önemli özelliği insan bedenine bir bütün olarak bakmasıdır. Vücutta hastalanan bir hücre dahi olsa tüm bedeni etkileyebilir (boyun fıtığının bel fıtığını tetiklemesi gibi). Amacı sadece hastalıkları geçirmek değil aynı zamanda kişinin hastalanmasını da önlemektir.<br /><br />Eğer insan bedeninin tüm sistemleri uyum içinde çalışıyorsa tam anlamıyla sağlıklı olmaktan söz edilebilir. Sistem, herhangi bir aşamasında bozulursa (hücre düzeyinde olsa bile) bu tüm vücudu etkiyecek ve dengeyi bozacaktır. İşte var olması gereken bu denge durumuna homeostasis denmektedir.<br /><br />Her ne kadar modern tıp ve tamamlayıcı tıp birlikte çalışan ve destekleyici sistemler olsa da ilaçların fazla kullanımı insan bedenindeki dengeyi bozmuştur. Günümüzde ilaç tedavisi bir yandan hastalıkları tedavi etmek amacıyla verilirken diğer yandan yan etkileri nedeniyle sistemi daha da bozar hale gelmiştir. Bu ilaçların vücuttan atılması ise başlı başına bir sorun olmaktadır.<br /><br />İşte tüm bu nedenlerden dolayı; modern tıp yöntemlerinin eşliğinde tamamlayıcı tıp yöntemlerinin uygulanması; hem ilaç kullanımının azaltılması hem de iç dengenin sağlanarak tam şifa verilmesi yönünden oldukça etkilidir.<br /><br />Tamamlayıcı Tıp yaklaşımında amaç vücudun içi dinamiklerini harekete geçirerek, gerekli iç dengeyi kurmak ve kişileri sağlığına kavuşturmaktır.<br />alinti :<br /><br /><a href="http://www.drdidemgulmez.com/default.asp?pid=3&lng=1" target="_blank">http://www.drdidemgulmez.com/default.asp?pid=3&lng=1</a><br /><br />İlaçsız tıbba alternatif tıp demek doğru bir yaklaşım değildir. Hele ki bu ilim dünya üzerinde 5000 seneden beridir uygulanıyor ise...<br /><br />Bu noktada hastalığın, ilaçla veya akupunktur yolu ile karşılaştırılması gündeme geliyor. Her insan ilaç kullanamaz; böbrek hastaları, karaciğer hastaları, alerjisi olanlar v.b. ilaç kullanması sakıncalı hasta grubuna girer.Bu insanlar ilaçsız tedaviye muhtaçtır.<br /><br />Hastalığın tedavisinde amaç, o hastalığı ortadan kaldırmak olmalıdır. Akupunktur, masaj ve diğer doğal tedavi yöntemleri, vücuda kendi ilaçlarını ürettirir. Yani vücudun kendi doktorunu uyarırlar. İnsan vücudu mükemmel bir organizmadır. Dışarıdan verilen bu ilaçlar fazlası ile insan vücudunda mevcuttur. Önemli olan, bu ilaç üretim merkezlerini harekete geçirmek için beyne gereken emri vermektir. Akupunktur ve diğer doğal tedavi yöntemlerinin felsefesi de budur.<br /><br />Akupunktur ve doğal tedavi yöntemleri bu yüzden alternatif tıp olarak değil, yetkili tıp doktorlarının uyguladıkları bilimsel tedavi metodları olarak kabul edilmelidir.<br /><br /><a href="http://www.drakupunktur.com/neden_alternatif_tip.asp?m=1" target="_blank">http://www.drakupunktur.com/neden_altern...ip.asp?m=1</a><br /><br />Vücuttaki hücrelerin hepsi bizim “matriks” dediğimiz hücreler arası boşlukta birbirleri ile iletişim halindedirler. Bu durum sinir hücreleri tarafından gelen uyarıların düzgün biçimde gerekli yerlere iletilmesinde büyük rol oynar. Eğer hücrelerde bir dengesizlik veya bozukluk oluşur ise (ameliyat sonrası, her türlü kesik ve yara, düzgün çalışmayan organlar gibi) sinir ağından gelen iletim düzgün olarak iletilemez. Ve akışta bir blokaj olur. Bu durum devamlı yanlış sinyal üreten bir radyo istasyonu gibidir. Bozuk hücrelerden çıkan bozuk uyarılar vücudun dengesini bozarak bir çok rahatsızlığın ortaya çıkmasına neden olur. O nedenle hasarlı bölgelere lokal anestezik madde uygulanması ve iletimin düzeltilmesi regülasyon terapisinin en önemli ayaklarında bir tanesidir.<br />ayrica bknz enerji meridyenleri<br /> <img src="http://www.enerjibedendengesi.com/acmos_resim/Adam2_1.jpg" alt="[Resim: Adam2_1.jpg]" border="0" /><br /><br />Enerji Meridyenleri...<br /><br />İnsan vücudundaki tüm yaşamsal aktivitenin üstünde olan ve tüm vücudu içine alan üst düzey bir kontrol mekanizmasının olduğunu biliyoruz. Vücut üzerinde en üst düzeyde yapılan bu iletişim vücudu saran enerji meridyenlerini kullanır. Varsayım olarak bu bilgi çok ince elektromanyetik titreşimlerle taşınır.<br /><br />Vücudu saran ve enerji meridyenlerinde dolaşan bu elektromanyetik bilginin bozulması sistemin tıkandığı ve hastalıkların başladığı ilk basamaktır. Biorezonansla yapılan işlem enerji meridyenlerindeki anormal elektromanyetik aktivitenin ortadan kaldırılmasıdır .<br /><a href="http://www.indigodergisi.com/burcin_21.htm" target="_blank">http://www.indigodergisi.com/burcin_21.htm</a><br /><a href="http://www.enerjibedendengesi.com/yazilar/meridyenler.htm" target="_blank">http://www.enerjibedendengesi.com/yazila...yenler.htm</a><br /><br /><img src="http://www.acupuncturenys.com/images/acupressurebody.gif" alt="[Resim: acupressurebody.gif]" border="0" /> </div>fantasticvolkhttp://www.blogger.com/profile/06933470522670388050noreply@blogger.com0