12 Mart 2009 Perşembe

Kronik Hastalıklarda Çalışma Metodu

Bazen böyle sitelerde insanların insanların çaresiz olarak bitki gibi şeylerden medet umduğunu görünce , her ne kadar insanların tepkisinden çekinsemde yazma ihtiyacı duyuyorum.



Bugune kadar hiçkimse size kendi şifa gücünüzü anlatmamış olabilir,banada anlatmamışlardı 28 yilimi bunu bilmeden geçti,iice kendimi mahvedip bir arayışa girdim,öncelikli olarak ülkemizde alternatif tıp olarak düşünülen şifalı bitkiler(farmakoloji) konusunu araştırdım,ama baktım ki bukonuda pekçok sahtekar insan var ve kronik bir hastalığı yalnızca bitkiyle tedavi edemeyeğimi anladım,çünkü bitkilerde aynı ilaçlar gibi sadece insanın biyolojik yanına hitap etmekte ve yan etkileri olabilmekteydi.


Oysaki insan bedeninin enerjitik yani elektiiksel bir yapısı olduğu ve enerji meridyenleri(Akapunktur noktaları) anladığımda insan bedenine karşı öğrendiğim bütün bakış açısı değişti.En azından modern tıp nefes tekniklerini bile her hastaya anlatsa ve uygulaması sağlansa ben inanıyorumki pekçok hastalık daha iyi olabilir ve hastalıkların oluşma engellenebilir.Bu konular anlaşıldığında görülürki ne doğru nefes almayı biiyoruzdur nede gerçekten sağlıklı yaşamın ne olduğunu.

Şahsen ben kendi adıma yillardır hastanelere giderim hiçbir doktorun nefes tekniği gibi basit ama önemli bir uygulamayı anlattığını ne gördüm nede duydum.Bunu bence doktor arkadaşlarda kendileride üzerinde düşünmesi gerekiyor.Böyle olmadıkça sürekli soluğu hastanede alan hastalar ordusu ülkemizde hiçbirzaman eksik olmayacaktır.

Bu gerçekten anlaşılması gereken en önemli şeylerden biridir,bu anlamda bir tıp doktoru mutlaka kişilere hasta olmamayı anlatırken yalnızca beslenme,yürüyüş,ve stresten kaçınmanın yanında doğru nefes almayı öğretmeliler diye düşünüyorum.Elbetteki bu anlatılsada sigara içen ve sağlıklı yaşamdan bir haber olan toplumuzunda her ne kadar söylensede uygulamaya geçmeside kolay gözükmüyor.İşte bu yüzden sadece doktorlara değil hastalara,sağlık bireylere ve bütünsel bir yaklaşım geliştirecek yöneticilere mutlaka ihtiyaç var.


Quote:

Modern tıp tanı ve tedavi yöntemlerini bilmeyen birisi, tümöre bağlı bir baş ağrısını veya epilepsiyi otlarla tedavi etmeye kalkışabilir.
Çoğu kez en çaresiz hastaların başvurduğu doğal şifa alanında, insanlar maddi ve manevi istismara son derece açık durumdadır. Hiçbir bilimsel temeli olmayan, yüzde yüz iyileşme iddiasıyla astronomik fiyatlara satılan ot karışımları veya sözde şifacılık uygulamaları, çaresiz hastaların o dönemde en çok ihtiyaç duydukları iki olgu olan zaman ve parayı, onlardan acımasızca çalmaktadır.

Tüm bu bilgiler kapsamında söylenebilecek yegâne şey, hastaların mutlaka, bilimsel ve etik bir tıbbi hizmet sunan, yeterli eğitime sahip uzmanlardan yardım almaları gerektiği olacaktır.




İnsan bedeni Biyolojik + Enerji + Zihinsel yapısı bütünsel olarak anlaşılmalıdır.Aksi takdirde hücresel bazda çok karmaşık görünen insan bedenini tam olarak anlayıp kronik hastalıklarda çözüm getirmek zor gözüküyor.

Bu noktada bu dediğim temenniler tam anlamiyla ülkemizde yerleşene kadar , kronik hastaların sadece mucizeler bekleyerek yada yanlış alternatif tedavilerle para ve sağlıklarını riske atacaklarına doğru , ilaçsız ve ücretsiz yapılabilinecek yöntemleri bularak , herzaman aradıkları şeyin dışarda değil içerde olduğunu anlayıp çalışmalarında yarar vardır.


Galileo’nun dediği gibi:

‘’Gerçekte kimse, kimseye hiçbir şey öğretemez. Siz ona yalnızca içindekileri bulmasında yardımcı olabilirsiniz.’’

Benim kişisel deneyimlerimde türk toplumunun bu anlatacağım şeyler konusunda sağlığa yararı konusunda ve uygulamada pasif olmalarına rağmen,şifalı bitkiler konusunda hiç anlamadan bilmeden çaresizce uyguladiklarini biliyorum.



Gerçekten çaresiz olmanın nedemek olduğunu iyi bilirim,ama insan çareyi birazda kendinde aramalı en azından kendini hasta eden sebebleri anlamak ve hayata yeni bir bakış açısı getirmek zorundadır.Aksi takdirde herşeyi başkalarından bekleyen son ana sağlı için bir şey yapmayan insanlar olmaya malesef devam edecektir.

Elbetteki benim burada anlatacağım yöntemlerin pek çoğu bilimsel olarak sağlık üzerinde olumlu etkileri
kanıtlanmıştır.

Bu noktada söylenmesi gereken elbetteki insan bedeninin organik yapisini ve anatomisin tamamiyle anlayan, acil durum ve düzenli ilaç kullanılması gereken hastalıklarda modern tıbbın önemini yadsımadan
doğu tıbbıyla birleşmesini umut ediyorum

Yine forumunuzda gördüğüm doktor arkadaşlarada saygımı sevgimi belirterek, bu çalışmaların zararsız olmakla beraber,
yine ilk olarak önyargının ortadan kalkması için konuda geçen
yöntemlerin bilimsel niteliğini görmek için aşağıdaki linklere tıklanabilinir.

Holoterapi Solunumunu ile gelen iyileşmenin tarihi

Sokushin Soluma ve Ki İlişkisi

Hastanelerde reiki

http://www.drcakmak.com/guncel.aspx?id=1

Düzenleyici Destekleyici Yaklaşımlar


Tamamlayıcı ve Alternatif Tıp nedir?

Tamamlayıcı tıp ile ilgili doktorların için bir yazı
http://zeynebb.blogspot.com/2007/11/drdan-1-tamamlayc-tp-alternatif-tp-ve.html
http://Bilimsel araştırmalarla iligli diğer bir ya

Özellikle bu söylesiyi okumanızda yarar var

Holistik Tıp, modern tıbbın alternatifi midir?
http://www.doktorsitesi.com/yazi/2735/Holistik-Tip--modern-tibbin-alternatifi-midir-?a_id=84


Quote:

Asıl önemli olan insanın sağlığına kavuşturulması değil midir? Tedavisi mümkün olmayan bir hastalığa çözüm sunabilmek, “hekimlik andının” gereğidir. Dolayısı ile alternatif tedavi metodlarıyla insanlara yeni umutlar sunmak gerekmez mi? Modern tıpla uğraşan uzmanlar, alternatif tıpla uğraşan uzmanları bir tehdit unsuru olarak görmek yerine, neden onlarla el ele verip birlikte çalışmasınlar!



--------------------------------------------------------------------------------------------
Giriş:

Konuya gelirsek,zamanla çalıştıkca kendi bedenimi nasıl sinir stres sayesinde tıkayıp kapattığımı ve nasıl kapatıysam onuda çok daha zorda olsa açabileğimi anladım.Bu aynı şekilde pekçok hastalık için aynıydı,çünkü insan bedenindeki enerji yolları bütün organ ve hücrelerden geçmek üzere tasarlanmıştı.Evet buna inanılmasi güç ama bu böyle,zaten insanlar sadece kendilerinin yapabileceklerini bilip inaansa hayatlarında pek çok şey değişecektir.

Sizde yazdıklarımı ve konuyu iyice araştırır ve kendi bedeniniz üzerinde çalışmaya başladığınızda bütün bu bilgilerin doğruluğunu anlayacağınıza eminim.Elbetteki teorik olarak duyduğunuzda bütün bunlar size saçma yada mantıksız gelebilir ama en azindan okumanızda yarar olduğunu düşünüyorum.

Zaten burda benim amacımda kimseye kesin bir tedavi olarak dayatmak değil insanlara yeni bir alternatif bakış açısı getirmektir.Zaten bütün bunlar bir şifadır şifayıda insan ancak kendisi gerçekten sağlıklı olmayı seçerse yaratabilir.Aksi takdirde en iyi ilaç,alternatif yöntem işe yaramıyacak yarasa bile zihinsel sebebler düzeltilmediğinden tekrarlayacaktır.Bu yüzden modern tıpdan da mucizevi sonuçlar beklemek , yani kişinin kendi çalışması olmadan sadece bir yerden bir umut beklemek bende doğru değil,mutlaka kişi daha iyi olmak için doğal yan etkisiz yöntemleri öğrenmeli ve geliştirmeldir.Bu çalışmaları yaparken öncelikle insanın hedefi kaybettiği sağlığını korumak ve hastalığın ilerlemesini durdurmak olmalıdır.

Elbetteki bütün bunlar modern tıbbın yanında kullanılacak kendi kendinize yapacağınız doğal yöntemler , kesinlikle bitki v.s gibi yan etki yapacak şeyleri bende kesinlikle tavsiye etmem,öncelikle anlaşılması gereken insan bedenin fiziksel biyolojik ve elektiriksel yapsının tam olarak anlaşılması bunun yanında insan zihni ile bu iki yapının ilişkisinin doğru anlaşılmasıdır.Malesef bugunkü modern tıp biyolojik anlamda oldukça başarılı olmasına rağmen insan bedenine bütünsel olarak bakmadığı için bu tip kronik hastalıklarda çareyi bulamamaktır.



Ama yinede son yillarda pek çok modern tıp doktoru hastalıkların zihinsel sebeblerini ve insan bedeninin elektiriksel yapısını anlayarak bütünsel yollar izlemeye başlamışlardır.Akapunktur bile bilimsel olarak kabul görmezken son yillarda hastanelerde kullanilmaya başlamıştır.Zamanla batı tıbbının doğu tıbbıyla bir bütün olarak kulanıldığında pek çok çaresiz hastalığın çözümü bulunacaktır,çünkü insan bedeninin sadece organik olarak düşünüp sadece hücre veya sorunlu bölgeyle uğraşır elektirik sistemini hiçe sayarsak sonuç alamıyız,yeni yeni epilepsi tedavilerinde pil gibi elektiriksel sistemlerde kullanılaya başlanmıştır.



Aslinda benim anlatacağım pil,radyo frekans gibi yapay maddelere gerek kalmadan kişinin kendi kendisinin potansiyelini kullanarak Nefes , enerji ve meditasyon , nlp gibi zihinsel metodlarla kendi kendini daha iyi hale getirebileceği en azından mevcut ilerleyen hastalığını durdurabileceğidir,elbetteki yillarca unuttuğumuz onu anlamayarak bozduğumuz bedenimizi bir anda düzeltmek kolay olmayabilir,ancak çalışma ve sabırla pek çok güzel şey olabilir.

Elbetteki bu toplumun alıştığı gibi genel ilaç veya bitki mantığıyla Kesin sizi tedavi eder demek değildir.Anlaşılması gereken şey insan bedeninin bugunkü bütün mevcut tıp teknonojilerinden çok daha gelişmiş zekaya ve iyileşme potansiyeline sahip olduğu ve bir insanın kendini mahvedebiliyorsa düzeltebilme yeteneğin olduğudur.


En azından hastalığınızı oluşturan temel sebeblerin başında sinir ,stres,bastırılmış öfke ,üzüntü g.b konular olduğu anlaşılır ve bunları yokedecek alternatif bir yol sizlere verebilirsem bende mutlu olurum.Ben bugune kadar kendi sitemde pek çok kişiye anlattım fakat genelde insanlara doktorlar tarafindan bu tip şeyler öğretilmediği ve kişilerde yeterli irade ve çalışma disiplini olmadığı için bu tip şeylere bek bakılmıyor.

Elbetteki bu bir seçim meselesi ya kaderim deyip,bir mucize beklersiniz yada en azından kendi bedenizi anlayıp nasıl daha iyi olurum ve mevcut hastalığımı durdurum diye çaba gösterirsiniz.

Elbetteki işin çaba kısmıa girdiğiniz zaman sizinde gerçek bir çabanızın olması ve kararlı olmanız gerekebilir,özellikle kronik bir hastalıkta kesin bir sonuç almanız çalışma disiplinizie ve sinir stres gibi negatif şeyleri tamamiyle hayatınızdan çıkarmanıza bağlıdır.Eğer bütün bunlar yapılır ve kişi bu şekilde hayatına yeni bir yol açarsa ben inanıyorum çözülmeyecek hiçbir hastalık yoktur.Tabiki bu bir genelleme ve kesin ifade olmayıp ,bizlere öğretilen dışardan mucize yerine kişininin kendi bireysel çabalarına bağlıdır.

Enerji meridyenleri(akapunktur noktaları) iice anlaşılırsa bir hastalıkta çözümün imkansız olması için kişinin hasta organın veya uzuvunun tamamiyle yokolmasi yada mevctu bağlantının kopmasına bağıdır,yani örnegğin kaza sonucu sinir ağları kopmussa bugunki alternatif veya modern tıpla yapılınamaz denilerbilir,aksi takdirde bağlantı devam ediyor bölgede sorun varsa bence düzelebilir.

Bu konunun anlaşılması için aşağıda yazdığım kronik hastalıklarda çalışma metodu konusunu okuyabilrisiniz. ayrıca http://kendikendinetedavi.blogspot.com kendi kendineze yapaileceğiniz bütün nefes,enerji gibi teknikleri bir arada bulabilirsiniz.Bu konuya yakin olarak ms konusunda başarılmış bir öykü Eski ms hastası , izmir ms hastaları derneği başkanı Sema Türkel'in http://arsiv.sabah.com.tr/2007/04/09/gny/haber,32E1D9D7E6004588A040509DD6E3B3CC.html

yazısınada bakmanızda yarar var,ama ms , başka epilepsi başka demeyin , dediğim gibi bu yöntemler alıştığınız ilaç mantığından çok daha farklıdır , en azından bu yazıyı sonuna kadar okumanızda yarar var diye düşünüyorum,
Sorunuz olursada sorabilirsiniz,ama lütfen araştırın inceleyin ,hemen herşeyi kesip atmayın,tabiki bütün bunlar kendi seçiminiz ve kesinlikle ilaçlarınızıda bırakmayın....Bütün bu çalışmalar modern tıbbı ,mevcut ilaç ve tedavilerinizi birakmak değildir,bunların yanında kendimizi daha iyi hale getirmek için yapılan bireysel tamamlayıcı yöntemlerdir.

İşte önemli olan sizin araştırıp , aramanız eğer böyle olursa bütün dünyanında bu konularda pekçok çalışma yaptığını görürsünüz.Malesef ülkemizde yeterince bilimsel çalışma yok,çünkü sadece hala sadece akla bitkiler geliyor ve pekçok şarlatan yüzünden pek çok doktor direk reddediyor,ama yinede pek çok doktor var.Özellikle akapunktur,refloksoloji,nefes teknikleri bugun pek çok doktorun kabul ettiği bilimsel yöntemler,amerikada reiki gibi yöntemler kullaniliyor.





Yani sonuç olarak hastalık iyileşmeye giden yoldur,bedenizin verdiği bir sinyal sizin hayatınızda birtakım değişiklikler yapmanız gerektiren işaretlerdir... zaman geçiyor hastalıklarımız da durmadan ilerlemeye devam ediyor İşte seçim , hayat sizin , bir gemi tek bir demire bağlanmaz , umudunuzu kaybetmeyin,

efendim ilaçsız insan kendi kendisine faydasımı olur ben inanman desenizde okuyun derim, sevgilerle : )




Kronik hastalıklarda çalışma metodu





Buradaki amacım özellikle böbrek,karaciğer yetmezliği,şeker,ms ,epilepsi gibi kronik hastalıklarla uğraşan kendim gibi insanlara,deneyim ve zorluklarımdan yola çıkarak bir çalışma metodu oluşturmak.
Çünkü kronik bir hastalıkla uğraşmak hemen sonuç almak çok zor,bu yüzden insanlar kısa sürede sonuç bekleyip olmayıncada morallerini bozarak çalışmaktan vazgeçebiliyorlar.Ancak şunu unutmamak gerekirki sinir,stres yanlış yaşam v.s ile yıllarca bozduğumuz bedenimizi kısa bir sürede, mucize gibi düzeltmek kolay değil.İnsanın kendisini mahvetmesi bir an,düzeltmesi çok uzun zaman alabiliyor.Eğer umutda yoksa insanlar hiçbirşey yapmıyor.


Öncelikli olarak alternatif bakış açısıyla alıntı yaparak,hastalığın ne olduğunu ve nedenlerini anlamamızda fayda var diye düşünüyorum.



Alıntı:
Neden Hasta Oluruz?



Quote:

Evrende herşey enerjidir. Evrendeki herşeyin özü kuant dediğimiz enerji zerrecikleridir. Gördüğümüz, algıladığımız canlı cansız herşey kuant dediğimiz enerji zerreciklerinin belli sayılarda yoğunlaşmasıdır.

Evren bir enerji okyanusudur. Nesneler arası boşluklar dediğimizde enerjidir. Sürekli titreşim halinde olan kuantlar özel programa organize olup şeyleri oluşturur. Vücuda gelen oluşumları biz isimlendiririz. Beş duyu ile algılayabildiklerimiz kadar, duygu ve düşüncelerde enerjidir. Onların titreşim sayılarının yoğunluğu, niteliğini ve kalitesini belirler.

Bizlerde belli titreşimlerin "kan-kemik-kas-sinir-doku vs." birleşimi ile organize olmuş enerji varlıkları olduğumuz kadar bizi canlı kılan özel bir enerji sistemi ile donanmış durumdayız. Evrensel enerji ile sürekli bağlıntıda olan ve ondan beslenen vücudumuzdaki enerji sistemimiz özgün bir yapı oluşturur.




Vücudu kan damarları gibi saran "nadi" dediğimiz enerji kanalları ile bu enerji dolaşır. Belli şekillerde enerji meridyenleri oluşturur. Bu meridyenlerin başlangıç ve bitiş noktaları, özel enerji tetikleme noktaları olduğu kadar, enerji beslemesi yapacağı organ ve sistemleri işaret eder.
Eğer yaşam enerjiniz düşükse veya dolaşımında bir tutukluk varsa hastalıklara daha açık olursunuz. Enerjiniz yüksek olduğunda ve rahatça aktığında; daha az hastalanır ve sağlığınızı uzun süre koruyabilirsiniz.
Bedenimizdeki sistemlerin hepsi birbiri ile bağlantı halindedir. Bir tanesi bozulduğunda, zaman içinde diğer sistemleri de etkilemeye başlar. Bir bölgedeki hastalık, ilişkili başka bir bölgede hastalığa ya da olumsuzluğa neden olabilir. Enerji düzeyinde başlayan bozuk bir titreşim zihinsel ve fiziksel düzeyde hasara yol açacaktır. Reiki, vücuttaki sağlığın, uyumun ve dengenin düzenlenmesini sağlar.



Enerji akışımızı değiştiren, sekteye uğratan, hastalığa sebep olan unsurları incelediğimizde bunların; negatif düşünceler, zihinsel karışıklık, doğru nefes almama, düzensiz beslenme, hareketsizlik olduğunu görüyoruz. Ve böylece hastalığı bizim yarattığımız ortaya çıkıyor.

Hemen pozitif tarafından gözden geçirelim. Eğer hastalığı biz yaratıyorsak o zaman tekrar yok edebilir, iyileştirebiliriz.''

Quote:

Sinir sistemimiz, doğadaki enerji dengesine uyum gösterecek şekilde programlanmış olduğundan, dengenin bozulmaması için irademizin dışında reaksiyonlar gösterebilmektedir. Ne yazık ki yaşadığımız ortam (hava kirliliği, hormonlu gıdalar, zararlı elektromanyetik dalgalar, ozon tabakasının delinmesi vs.) yaşam tarzımız (aşırı stres, dengesiz beslenme, spor yapamama) ve öfke, korku, üzüntü gibi duyguları içimizde bastırmamız, enerji dengemizi ciddi şekilde bozabilmektedir. Bu aşamada bedenimizin dili olan ağrı, uykusuzluk, çarpıntı, terleme, daralma, sinirlilik, yorgunluk, isteksizlik, iktidarsızlık gibi şikayetler belirmeye başlar. Birçok vak'anın başlangıç döneminde en değerli uzman hekimler tarafından yapılan muayene ve ileri tetkiklere rağmen organik bir sebep teşhis edilemediğinden, tedavi için belirtilere göre (semptomatik) gereksiz ilaçlar önerilmektedir. Oysa meydana gelen semptomların ana nedeni, vücudumuzdaki biyoenerji dengesinin bozulmasıdır.







Alıntı:
Endişe duygusu dalak üzerinde etkisini gösterir. Bu problem üzerine aşırı düşünmek sıkıntı hissetmek dalak enerjisini bloke eder. Depresyon huzursuzluk iştah azalması, yorgun kol ve bacaklar, karın şişliği ve bayanlarda adet dönemi bozuklukları olarak ortaya çıkabilir.

Üzüntü ve Yas akciğerlerin enerjisini bozar ve solunum sıkıntıları ortaya çıkabilir. Örneğin bronşit, astım gibi sorunlar sevilen birinin kaybedilmesiyle ilişkilendirilebilir. Ve bireyin kendisini bastırılmış boğulmuş hissetmesi, bireysel bağımsızlığını hissedememesi durumlarında ortaya çıkabilir. Göğüsten gelen derin öksürükler mutsuzluğun göstergesi olabilir çünkü ciğerlerdeki enerji sıkışmıştır.



“Vücuttaki her organ, esiri alanda kendisine denk gelen enerjetik ritme sahiptir. Çeşitli organ küreleri arasında, sanki bir aktarım işlevi varmış gibi değişik ritimler karşılıklı etkileşmektedir.” Dr. Dora Kunz

Ayrıca konuyla ilgili olarak bknz. alternatif Sistemlerle Enerji Dengesi
http://www.minidev.com/atip/tip_ased.asp
Enerji meridyenleri : http://www.indigodergisi.com/burcin_21.htm
http://www.enerjibedendengesi.com/ya...cut_harita.htm




Alıntı:
Akupunktur tedavi yöntemi,Yin yang teorisi, beş element teoresi, maksimal zaman teorisinden şekillenmiştir.
Bu teoriye göre; dünya ve kainattaki bütün varliklar, tamamen zıt ama aynı zamanda bir birini tamamlayan kutublardan şekillenmiştir, Bağımsız gibi görülen bu kutublar, qi enerji sayesinde evren hareketin devam etmesini, dengesini ve bütünlüğünü sağlar.
Su, metal, ağaç, ateş, toprak ve qi enerji ile canlılık şekillenir. İnsanlar bu maddeler sayesinde yaşar, hayatını devam ettirir. Bu elementler, belli bir zaman içinde bir birini etki eder, korur, kontrol eder ve yeniler.
İnsanlar, bu evrenin bir parçası olduğundan, organlar, dokular ve en kücük hücreler kadar bu denge üzerine kurulmuştur.
Qi enerji, insanların doğuştan var olan, sonradan gelişen ve insan vücudunda ağ şeklinde yayılmiş meridyen hattında dolaşan , organları ve hücreleri besleyen bir enerjidir.
Organlara,dokulara ve hücrelere yaşam sağlayan qi enerji , meridyen ağı sistemi vasıtasıyla bütün vücuda yayılır ve bu sistemi korur.
İnsan vücudu, yaşamsal qi enerji taşıyan 12 ana meridyen , 2 dal meridyen ve sayısız kılcal meridyenlerden şekillenir. Meridyenler hattındaki ana sistemde, şu ana kadar tesbit edilen 365 adet aku-nokta ve mini sistem(Kulak, Ayak altı)deki aku-nokta olmak üzere toplam 2000 den fazla aku-noktalar mevcut olup, tedavi esnasında ve hastalık teşhisinde kullanılır.
İnsanlar, iç ve diş etkenden dolayı denge bozulduğunda, organlar ve hücrelerin çalışma sisteminde değişiklikler meydana gelir, meridyenler bundan etkilenerek düzensiz çalışmaya başlar, enerji dağılımında dengesizlik ve düzensizlikler meydana gelir, bu kısır döngü, organlar ve hücrelerin sağlıklı çalışmasına engel teşkil eder ve insanları ‘hasta’ eder. " hastalıklarımızın nedeni de bedeni oluşturan organlar arası ahengin bozulması ve enerji akışı bloke olarak engellenmesidir''.
Tedavideki amaç, bloke olan bu meridyeni yeniden açarak sistemin normal çalışmasını sağlamak ve insan sağlığına kısa zamanda kavüşturmaktır





Alıntı:
Hastalıkları neden yaratıyoruz size göre?

Basit bir mekanizma ile ortaya çıkıyor. Tüm hastalıklar önce bizim zihnimizde, enerji bedenimizde yani ruhumuzda yaratılır. İddialı görünecek ama aslında çok basit, herkes biraz kalbini açıp, yargıları bir yana bıraksa, bunu kabul eder, işin özü bu. Yaşadığımız her şeyin sorumlusuyuz aslında. Bu kötü bir laf. İnsanlar bununla yüzleşmeyip, kurbanı oynamayı seviyorlar. 'Çok şansızdım böyle bir şey oldu' diyor. Mesela arabada bir sorun var, yağ lambası yanıyor Tamirci iki şey yapar; ya göstergeyi açıp kabloyu keser ya da motoru açıp oraya yağ koyar. Modern tıp cerrahi yöntemlerle ya da semptomları baskılayarak, kabloyu kesen tarafta duruyor. Ağrı kesici aldığınızda ağrıyı baskılamış oluyorsunuz, şifalandırmıyorsunuz. Kabloyu kestiğinizde göstergede ışık yanmıyor ama yüz kilometre gidince kanser oluyor, başlıyorlar tümörleri çekip çıkarmaya, çıkardıktan sonra muhtemelen birkaç sene sonra 'metastaz yaptı' deniyor.
alinti



Hastalığın sebebinin, psikolojimizin ve çevresel etkenlerin enerji meridyeninde yaratıtığı tıkanıklık olduğunu anladıktan sonra,tedavide yapılan şey ise nefes yada enerji teknikleriyle tıkalı olan enerji bölgesinin açılmasıyla enerji akışının sağlanmasıdır.Böylelikle
bedenin bugun en yüksek tıp teknonojilerin yapamiyacağı,kendi iyileşme mekanizmasının çalışmasına izin vermiş oluruz..Eğer ki hastalık psikolojiden değilde,yani dış etkilerden yanlış ilaç kullanımı ,yanlış yiyecek v.s gibi sebeblerden dahi olsa, enerji ve nefes, meridyenlerdeki enerji akışını normal hale getirip,enerji ve nefesin olağanüstü etkisiyle beden iyileşme sürecine girecektir.



Bu noktada epilepsi konusunada gelirsek forumuzda baktığımda psikolojik sebebleri olup olmadığı ve bir arkadaş demiş ben kücüktüm ozaman gayet neşeliydim diye , elbetteki zihinsel sebebler illa olacak diye bir sebeb yok ama unutmamak gerekirki üzüntünün yanında stres,gerginlik,sinir,öfke,duygusal yapı,içe atma , bastırma gibi duygularda insan bedenini doğrudan negatif etkiler.Siz yinede kendi hayatınızı bir gözden geçirerek tüm bunların varolup olmadığını varsa çözüm yollarını arayın derim.Yani psikolojik sebeblerden olmasa bile diğer bütün yöntemlerle yine bedeniniz daha iyi hale gelip daha sağlıklı olacaktır.



Unutmamak gereken en önemli şey kronik ilerlemiş bir hastalıkta gerçekten olumlu bir sonuç almak için mutlaka kişinin eski negatif psikolojik yapısından kurtularak kendine yeni bir yol ve bakış açısı getirmesi şarttır.




Konuyla ilgli olarak burayıda okuyabilirsiniz : http://www.minidev.com/atip/tip_ased.asp







İnsanlar genelde alıştıkları ve kendilerine öğretilen şey bir hastalıktan kurtulmak için kolayca daha önceden üretilmiş bir ilac yada bitkiyi içip,kişisel çaba harcamadan düzelmek iyileşmek istiyorlar.Oysaki Kronik bir hastalıkta şifanın tamamiyle olması için kişinin bireysel çabaların gerçekten önemli bir yer tutuyor.Bana göre özellikle modern tıbbın kronik hastalıklarda çareyi bulamasının en önemli sebeblerinden biride budur.

Kronik hastalıklarda çözüm bulunamasının, sebeblerinide kısaca sayarsak.

*En önemli sebeb kronik bir hastalığın kişinin kendi kendine uygulayacağı tekniklerle Çözülebileceğine inanmama.Bunu gerçekten vurguluyorum çünkü insanların geçmişte bende dahil şifayı hep dışardan ilaç,bitki gibi birşeyden geleceğine inanması,reiki,nefes gibi
Tekniklerin toplum tarafından bilinmemesi ve öneminin yeterince anlatılamaması.


*Bazı insanların gerçekten ön yargılı ve kendilerine öğretilen mantığın dışındaki hiçbirşeyi kabul etmemeleri, arayış yada araştırma yapmamaları.Gerçekten çok kişiye anlatmaya çalıştım ama dalga geçenler,inanmayanlar inanmış gözükselerde pek üzerinde durmamışlardır.Ama bazı insanlarda tam tersi hemen denemiş uğraşmışlardır.

Özellikle insanlar el ile insanın kendi kendine şifa verebileceğine kesinlikle inanmak istemiyorlar.Enerjinin gerçekliğine inansalarda kronik bir hastalıkta faydası olacağına inanmiyorlar.Ama hep bir ilacın bulunması bir mucize gelmesi konusunda hemfikirler.



*Ayrıca Kolayca sonuç elde etme isteği ,belli bir süre sonuç elde edemiyince zamanla iyileşmeninin olasılığına olan umudun yitirilmesi.Yeterli sabır ve iradenin gösterilememesi.

*Hastalığı yaratan zihinsel süreçlerin önünene geçememek,sürekli aynı durumların yaşanması bilinçaltında öfke, kırgınlık, kızgınlık ya da nefret gibi duyguların çözülememesi.

*Sigara,yanlış beslenme,yanlış yaşam gibi hastalıkları oluşturan Çevresel negatiflerin tedavi süreçlerinde ortadan kaldıralamaması.

Modern tıp konusuna gelirsek, bana göre kronik hastalıklarda çözüm bulamaması konusunda ;
Modern tıbbın biyolojik beden anlayışının dışına çıkamıyışı,bütüncül beden anlayışının enerji meridyenleri ve akışı gibi konular üzerinde yeterince durmaması.

Nefes gibi doğru ve basit tekniklerin yeterince bilinmemesi ve anlatılamaması ,hastalıkları oluştururan zihinsel süreçlerin yokedilmesinde yeterli çalışmanın yapılmaması ve öneminin anlaşılamaması diyebilirim.

Öyleki kendi ülkemizde ben bugüne kadar hiçbir doktordan en azından nefes tekniklerinin öğrenmem gerektiğini duymadım,çünkü onlarada öğretilmediğini ve önemini yeterince bilmiyorlar diye düşünüyorum.Ayrıca Bütün bunlar yeterince bilinse ve uygulansa bu kadar ilaç bağımlığı ve kronik hastalıklara bu kadar sık olmayacaktır.
bknz http://www.derki.com/sayfalar4/reiki.html



Şimdi yavaş yavaş,kendi gizli potansiyelimizi bir alıntı yaparak başlıyayım.




Alıntı:
Kişisel Şifa gücümüz




Kendimizi iyileştirmek için kendi içimizdeki gücü kullanmak gerekiyor. Enerjmizi dengelemek ve hücre titreşim hızımız ayarlamak için kendi içimizde olan gücü harekete geçirmeliyiz .Yani farkındalığımız arttırarak vücudumzla gereken ilişki ve diyaloğu kurmalıyız. Böylece yeni programlarla vücudumuzdaki enerji aksaklıklarını düzeltir ve şifalanırız. Hepimiz kendi kendimizi şifalandırma yeteneğine sahibiz. Sadece bunu kabul edip harekete geçirmemiz yeterli. Farkındalığımızı arttırmak için de kendi içimize dönmeliyiz. Bedeneimizle iletişime kendimizi açmalıyız. Nerde nasıl bir tıkanıklık olduğunu bedenimiz bize kendi söyleyecektir. Sesine kulak verip enerjisel işaretlerini duymamız yeterlidir. Pekcoğumuz bu işaretlerin üzerinde durmuyoruz. Çünkü bedenlerimizle konuşabileceğimizi düşünmüyoruz. Sonunda kendimizi cihazlara emanet ediyoruz ve onların bedenimizin lisanını anlayacağını düşünüyoruz. Oysa hangi cihaz sevgi dili konuşur? Bedenin dili sevgi dilidir. Siz sevgisiniz. Bu yüzden cihazların bedeninizi anlayacğını düşünmeyin kendinizi sevin ve iletişime açık olun. Ancak o zaman bedenimzizin ne demek istediğini net bir şekilde anlarsınız. Cihazlar sadece ilerlemiş rahatsızlıkları tesbit edebilir. Cünkü artık gözle görülebilir hale gelmiştir. Beden, lisanı anlaşılmadığı için sizin beş duyunuza hitap eder şekilde problemini anlatmaya başlamıştır. Ancak bu noktada bedeninizi anlamaya odaklanıyorsunuz. Oysa problem coktan büyümüş vaziyette. Ondan sonra da bu gözle görülür sıkıntıları ortadan kaldırmayı hedefliyorsunuz. Problemleri oluşturan kaynağı tedavi etmeyi değil. Bedenleriize eziyet ediyorsunuz. Şifa vermek bu değildir. Şifa vermek, sevgi yüklemektir. Sevgi en yüksek frekanstır. Bedene sevgi yüklediğinizde ona sıkıntı yaratan tüm düşük frekansları temizemiş olursunuz. Ve bedeniniz enerji alanını dengeler. Hücreleriniz yapısısnı dengeler. Atomlarınız titreşim hızlarını dengeler. Tüm bunlar dengelenince zaten beden şifalanmış olur.
Bizler tüm bunları gözönünde bulundurarak önce kendimizle bağlantı kurmalı ve bedenimizde oluşan problemleri görmeyi öğrenmeliyiz. Sonra da kendimize sevgi yükleyerek mevcut tüm rahatsızlıklarıortadan kaldırmayı yani enerji alanlarımızı dengelemeyi hedeflemeliyiz. Böylece ruh ve beden dengemiz oluşur. Enerjimiz vücudumuzda dengeli bir biçimde dolaşır. Şifalanmış oluruz.
Bedenimizin lisanı basittir. Hepimiz biraz farkındalıkla bu lisanı öğrenip kullanabiliriz. Problem olan bölgede ki enerji değişimi, değişik titreşimler en belirgin dikkat çekme yöntemidir. Bedeninizdeki herhangi bir organda normalde hissetmeye alışık olduğunuzdan daha yoğun bir titreşim hissederseniz o bölgede enerji dalgalanması vardır. Bunu fark ettiğiniz anda o bölgeye ve tüm vücudunuza yoğun sevgi frekansı gönderdiğinizi düşünürseniz, enerji açısından uygun tedaviye başlamış olursunuz. Bunu titreşimleri normal hissedene kadar sürdürmeniz yeterli olacaktır.



Konuyla ilgili olarak bknz alternatif Sistemle Enerji dengesi



Şimdi hepimizn rahatça kendi kendimize yapabileceğimiz,basit ama etkili yöntemleri sıralamak isterim.





1- Kesiniikle ilk başta hastalığı oluşturan zihinsel sebebi bulmak lazım,yoğun stres ,sinir v.s tekrarlaması için eski bakış açılarını değiştirmek ve sürekli olumlamalar yapmak gerekiyor.Aksi takdirde ne kadar çok çalışsakta , kısa sürede yaşayağımız ağır bir stres tekrar aynı noktaya gelmemizi sağlayabilir.Öyleki insanın kendinisin mahvetmesi bir an, düzeltmesi aylarca sürebilir.Yani diyeceğim en önemli temel şey STRES ve SİNİR’in hayatımızda çıkarılması minumum düzeye indirgenmesidir.


“İnsanları üzen eşya ve hadiseler değil, onlar hakkında sahip olduğu düşüncelerdir.” Epiktetos


konuyla ilgili bknz : http://www.turgayreiki.com/forum/sho...nsel+sebebleri

Reiki ve hastalığın anlamı http://www.turgayreiki.com/forum/sho...3600#post63600

Kanser ve reiki : http://www.derki.com/sayfalar9/kanserreiki.html


Konuyla ilgili olarak,nlp,eft gibi tekniklerden yararlanabilirsiniz.Ayrıca Reiki 2 aşamada yapılan bilinçaltı tekniklerinin de büyük faydası olacağını düşünüyorum.Bu noktada geçmişte bastırdığımız öfke duyduğumuz olayların ve insanların bir an önce zihnimizden atılması ve yeni düşünce kalıplarının zihne yerleştirlmesi oldukça önemlidir.

Kendi deneyimime gelirsem aylarca çalışıp bedenimi iyi bir hale getirip tıkanıkları açmama rağmen,kısa sürede yaşadığım sinir ve stres hali bedenimde çok ağır tıkanmalar yaratmıştır.Özellikle negatif insanlar yaptığım tartışmalar,ilerdeğim yolda moralimi bozmuş sinirlerimi harap ederek bedenimde enerji tıkanmaları yaratmıştı.Bu etki öyle güçlü ki bir anda bedenimi zehirlemiş,kasılmasını sağlayarak enerji yollarını kapatmıştı.

Yine şimdi anlıyorum ki bu olayların olmasıda yaşamındaki yaptığım hataları ve bir insanın kendi kendini nasıl mahvedebileceğini görmemi sağlamıştır.Halada o tıkanmaları açmaya çalışıyor,insanlara ve olaylara bakış açımı değiştirmeye çalışıyorum.Yani diyeceğim o ki kronik bir hastalığın şifa sürecindeki,en temel nokta stres ve sinirin kesinlikle bedenden uzaklaştırmasıdır.Bununda çözülmesi için tabiki nefes ve enerji teknikleri bedeni temizleyerek bize çok yardımcı olacaktır.

Konuyla ilgili Osho’nun zihin ve beden ilişkisi kitabınada bakabilirsiniz.
Ayrica bknz http://www.stressandyoga.com/stres1.htm
Nil gün gibi yazarların kitaplarını okuyabilirsiniz., http://www.kuraldisi.com/enerjinizi_nasi...693_29.htm




Alıntı:
KANSERİ BAKIŞ AÇILARINI DEĞİŞTİREREK YENİYORLAR

Tümüyle iyileşenler de var ama

Yaptıkları zihinsel gelişim nedeniyle iyileşmiştir. Kanser sonrası, psikolojilerini, bakış açılarını değiştirmeleri nedeniyle iyileşiyorlar. İnsan zihniyle iyileşmeyi dilemez, gücünü kullanmazsa, dünyanın en büyük doktoru ya da şifacısı onu iyileştiremez. 'Hekim yarayı sarar, gerisi hastaya kalır.' Japon bilim adamı Masaru Emoto, su molekülleri üzerine bilim dünyasını sarsan bir deney yaptı: Buz kristallerinin mikroskop altında fotoğraflarını çekti. 'Seni seviyorum' yazan buz kristali, mükemmel bir kar tanesiyken, 'senden nefret ediyorum' denen su molekülü kahverengimsi bir hal aldı. Mozart dinletti, rock dinletti, Türkiye haritası gösterdi, Amerika haritası gösterdi; suyun her veriye karşı farklı bir tepki verdiğini gördü. Bilim dünyası ayağa kalktı; insan düşünce gücüyle su moleküllerinin yapısını etkileyebiliyorsa, insan vücudunun yüzde 70'i su ise, düşünce gücümüzle vücudumuza hükmedebiliriz demektir.

Çok hayat dolu insanlar da kanser olabiliyor

Zihnimizle verdiğimiz oy bir oydur, bilinçaltımızla verdiğimiz oy 99. Çok hayat dolu gördüğümüz insanların içinde o kadar büyük öfke, kırgınlık, kızgınlık ya da nefret oluyor ki! Annem de kanser hastasıydı ve 'Sence kanser olmayı seçebilir miyim, saçma konuşuyorsun' dedi. İnsan bilinçli olarak kanser olmayı istemez ama bilinçaltı denilen koca bir dünya var.
alinti bknz aksam gazetesi








2 - Reiki,bioenerji gibi teknikleri düzenli,aksatmadan uygulayın.bol bol kendi kendine el ile tarama yapilabilirsiniz.Özellikle hastalık iç organlarda ise kalp bölgesinden aşağıya doğru çok yavaşca elinizi tarayın.Bu tıkanıklığın açılmasında gerçekten etkili oluyor.
Ayrıca sorunlu bölgede fazladan durulanabilinir.Özellikle kronik hastalıklarda enerji tıkanıkları yoğun olduğundan el pozisyonlarında daha uzun süre durmakta yarar var.Bunuda alışkanlık haline getirerek televizyon izlerken elinizi herhangi rahat bir pozisyonda rahatca tutabilirsiniz.

Ayrıca yine çift el tost pozisyonu şeklinde bir el vücudun önünde diğeri arkada olarak bekletebilirsiniz.Sorunlu bölge
üzerinde daha yoğun bir etki bırakacaktır.

Alinti:
Tam bir Reiki seansı 60 ila 90 dakika sürer. Tüm bedene ve hasta bölgeye enerji verilir. İlk kez uygulanıyorsa, üç gün üst üste uygulanması iyi olur. Kronik hastalıklar için daha sık ve yoğun Reiki uygulanır. Kaç seansta tam sonuç alınacağı, iyileşme sağlanıp sağlanamayacağı bilinemez, tıpkı tıp garanti vermediği gibi biz de veremeyiz. Bu bizim yönettiğimiz bir süreç değildir, bedenin enerjiye verdiği cevap önemlidir.


Bu süre 5 dakikadan başlayarak uzayabilir çünkü hastalık kroniktir ve uzun süreli olarak vücudumuzda birikmiştir.


Zaten zamanla enerji meridyenlerimizi temizleyerek bedensel farkındalığımız artıkça bedenimiz bize hangi bölgenin ne kadar çok enerjiye ihtiyacı olduğunu kendisi söylecektir.

Bu noktada kişiler enerjiyi hissetme konusunda kendi farkındalıkları düşük,bedenleri tıkanmaların yoğun olduğundan hissetmeleri uzun zaman alabilir.Örneğin ben 2-3 ay hiçbirşey hissetmemiştim,ancak kararlı olup enerjiyi bir alışkanlık haline getirince sonunda sadece ısı olarak hissetmekle kalmayıp enerji akışını net olarak vücudumda titreşim ve akış olarak hissetmeye başladım.

Önemli olan düzenli ve sürekli yapmaktır , yani birgün yaparım birgün yapmam gibi bir mantıkla ilerlemiş hastalıklarla mücade etmek pek mümkün gözükmüyor,buda öyle çok zorlamadan televizyon izlerken , kitap okurken eli pozisyonlar üzerine koyarak basitçe uygulayabilir.

Reiki ile ilgii uygulama ve bilgiler için : http://www.reikilink.com/reusui.htm

Uygulamalarda özellikle kronik hastalıklarda geçici bir süre bedenimzide birikmiş hastalıklar su yüzüne çıkabilir,yine bu noktada kararli olmak morali bozmamak ve çalışmayı sürdürmek önemli.Örneğin kendi yaşadığım tansiyon problemi çalışmaya başladıktan bir süre sonra dahada yükselmeye başladı gerçekten çok zorlandığımı,hatta bu süreçte korktuğumuda söyleyebilirim ama herşeye rağmen iyileşmeye duyduğum inanç sayesinde çalışarak tansiyonu düşürmeyi başarmıştım,bugün modern tıbbın baskılayarak sorunu cözdüğü,tansiyon aslinda cözülebilir,ancak tabiki hastalığın oluşum sürecine göre zaman uzayacaktır.Bu yüzden şuzaman düzelecek diye kesin bir tarih verilemez.Hastalığın tamamiyle ortadan kalkması kısa sürede sürebilecekken,çok uzun zaman alabilir.

Reiki eğitim alınarak öğrenilen bir sistemdir ,ancak yinede kendi kendinize enerjiyi aktive etmeyi deneyebirsniz.

Soru : Ben bu tip şeylere inanmıyorum , Nedir bu enerji , ruhsalmıdır , bilimselmidir ?


Genelde bu konularda pek çok insan süpheye düşüyor,çünkü ülkemizde ve dünyada bu konuları ruhsal konularla karıştırıp istismar eden malesef pek çok insan var.Ancak insanlığın tarihinden beri uygulanan,geliştirilen biyoenerji ortaçağda unutulmuş 1900 lü yillarda Yeniden rusya , uzakdoğu gibi yerlerde ortaya çıkarak pek çok insan , doktor ve bilim adamı tarafından uygulanmaktadır.Rusyada ve avrupada bilim olarak görülen bioenerji amerikada pek çok hastenede uygulanmaktadır.Mesela Ünlü kalp Cerrahı Dr. Mehmet öz gibi doktorlar uygulamaktadır.bknz http://www.derki.com/sayfalar4/reiki.html

Enerjinin bilimsel olduğuyla ilgili internet sayesinde pek çok bilgiye ulaşabilirsiniz.O kadar çok bilgi varki yani bu kadar insanin hayali birsey üzerine uğraşması mantıklı değil.Ancak toplumuzda modern tıp okadar üstün birşey olarak bilinmektedir ki bazı şeylerin farklı bakış açısıyla görmek insanlar için çok zor olmaktadır.Üfürükcülere,sahtekar bitki uzmanlarına v.s değer verilirken şifanin kendi elinde olduğu insanın aklına gelmemektedir.
Konuyla ilgili bilimsel bir görüş için http://www.bioenerji.org
http://www.pozitifbeden.com/tech/bioener...-1499.html

http://www.tsev.org.tr/files/downloads/e...enerji.pdf

Bioenerji kesinlikle placebo, yani insanin kendi kendini kandırması değildir.Bazıları Ruhsal olduğu söylensede Bilimsel ve ölçülebilen birşeydir.
Ama işin gerçekliğini anlamanız için iki elinizi yavaş yavaş yaklaştırıp çekerek aradaki enerji akışını hissetmeye çalışın.Burada hastalığımızdan dolayi enerji seviyemiz düşük olduğundan hissetmemiz zaman alabilr.Bunun yaninda elinizi bedeninize koyarak hergun bekleyin vucudunuzda olan ısınma v.s şeyleri kendiniz izleyin.Burada kısaca enerji seviyesi konusunada girersek enerji meridyenlerinin akışındaki aksaklıktan dolayi hasta insanlarda doğal olarak enerji seviyesi düşük olacaktır.
Örneğin ben ilk başladığımda iki elimin arasındaki mesafe 1-2 cm kadar dı.zamanla 30 cm -1 m arası oldu , buda öyle hayali birşey değil iki el arasında hissedilebilinen ve enerji ölçen aletler tarafindan veri olarak görünebilen radyo dalgası gibi birşeydir.Buda enerjinin plecebo etkisinin olmadığının kanıtıdır. Konuyla ilgili http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=48645


Enerji bir madde değil, kendini hareketle gösteren bir kuvvettir. Örneğin, bir kar fırtınasında kar tanecikleri görülebilir ama bir çeşit enerji olan rüzgar görülemez, sadece hissedilir.
Dünyamız katı maddelerden oluşmuş gibi görünmesine rağmen aslında deniz gibi hareket halinde olan akıcı bir enerjiden oluşmuş ve onunla çevrelenmiştir.
Modern bilim, insan organizmasının sadece fiziksel bir yapı olmayıp tüm evrende olduğu gibi normal gözle görülemeyen bir enerji alanına da sahip olduğunu doğrular.
Basit şekliyle evrende canlı ve cansız diye tanımladığımız her oluşum moleküllerden, moleküller atomlardan, atomlar ise atomaltı parçacıklardan oluşmuştur. Canlı ve cansız ayrımı belki de çok şanssız bir tanımlamadır. Tüm madde ve varlıkları oluşturan temel yapıtaşı aynı olduğu ve bu yapıtaşı sürekli bir devinim ve saf bir “enerji” olduğuna göre aslında evrende “cansız” hiçbir şey yoktur. İşte varlıkları özde aynı temele bağlayan ve aynı kaynaktan besleyen bu oluşumun bütününü evrenin yaşam enerjisi olarak tanımlamak mümkündür. Doğal olarak bu enerjinin kaynağı yaradılış noktası olarak tanımlanabilir.
Bu demektir ki, biz saf enerjiyiz.


Soru :Bu konuda eğitim almalımıyım ?
Hastalık sebebiyle enerji seviyeniz düşük olabileceğinden bir eğitmen tarafından reiki yada bioenerji eğitimi alabilrsiniz, ülkemizde iyi eğitmenler ,doktorlar mevcut bknz . bkz http://www.energyturkey.org http://www.reikimaster-mindu.com/masters.html yada siz araştırın derim.Burada önemli olan şey bir kez eğitim aldıktan sonra kendi kendinize yapabilmenizindir,yani akapunktur v.s gibi seans seans para vermenize gerek yoktur.

.Bu noktada bioenerji ile reiki arasında fark olduğu söyleniyor ,reikide uyumlama yani egitmen tarafından size kısa süre enerji verilerek el verme işlemi mevcut buda 1 günlük kursla oluyor.
Kurs ücretide 100-150 ytl ve hayat boyunca birkere veriliyor.Para durumunuz yoksada yardımcı olunur.Hayatınızı değiştirebilecek güzel bir eğitim için bence hiçde önemi yok : )
Eğitmenler için bknz http://www.reikimaster-mindu.com/masters.html
.Ben kendi adıma reiki eğitimide aldım ancak daha öncedeki uygulama ile pek bi fark göremedim.Fakat bioenerji ile reiki arasında fark var diyenler var bu çok önemli olmasada eğitmen eşliğinde bu işlerle uğramanız iyi olabilir.

Kursa gitmeden kendi kendime öğrenebilirmiyim ?

Benimde öğrenmem egitmenin enerjisi yüksek olduğundan sırtımdan belli bir süre enerji vererek , tıkalı olan enerji yolunu açmasıyla oldu.Bu hayali birşey değil belli bir zaman sonra vucuduzda hissetmeye başklıyorsunuz.Kendiside eğitmensiz geliştirenler var.Burda önemli olan kendi enerjinizi değil doğadaki enerjiyi bir kanal gibi vucudunuzun içinden geçerek elinizden akması.Yani siz bir hortum oluyorsunuz kaynak doğa oluyor.Böylelikle kişi sonsuz bir enerji kullandığından sınırsız ve yorulmadan istediği kadar uygulayabiliyor.Enerjide kesinlikle hayali birşey değil rüzgar,su ne kadar gerçekse enerjide gerçektir.Ancak bu gerçekliği bedenimizle algılamamız çalışma gerektirir.

Bunu yine siz kendiniz test edin yani elinizi vücudunuza koyduğunuzda neler oluyor,rahatlıyormusunuz onları takip edin.İnsan bedeni kendi kendini düzeltecek enerji yeteneği ile yaratılmıştır.Burda kişi kendi enerjisini değil doğadaki bütün canlılara olduğu gibi kişinin bedenine doğadan dolar ve ellerden çıkar.Normalde enerji herkeste az yada çok vardır ancak hastalık v.s sebeblerden oldukça düşük olabilir,Bu noktada tıkalı enerji kanalının açılması için sırttan enerji vermek gerekir.Çok basit bir işlemdir http://www.reikilink.com/reinisiyasyon.htm konusuna bakabilrsiniz.
Ancak isterseniz eğitim için tek seferlik para verirsiniz.Eğer benim param değerli böyle şeylere paramı verilir derseniz,allta dediğimi uygulayin.Bu birazdaha uzun süren bir işlemdir.


Soru 8 : Peki uygulamak denemek istiyorum ne yapmalıyım ?

Öncelikli olarak sessiz sakin bir odaya geçin , uzanın 3-4 dakika burnunuzdan yavasca nefes alip ağzınızdan yavaşca verin,mümkün olduğunca vücudunuzu gevşetmeye çalışın , daha sonra ellerinizi
Şekildeki gibi tutarak karnınıza yada şekildeki pozisyonlardan birini koyarak en az 5-10 dakika sabit tutun ellerinizi kasmayın rahat olun kafanizda olumsuz düşüncelerden uzak tutun.Zaten zamanla rahatlayacaksınız.Çünkü enerji eft gibi tekniklerle psikolojik rahatsızlarda da işe yaramaktadır.

Bu uygulamayı hergün aksatmadan devam edin , en rahat ettiginiz pozisyonu bulun özellikle bir eliniz böbrekte diğer eliniz üste olmak üzere bizim hastalığımızda daha etkili olacaktır,ama enerjinin etkisini hissettikçe tüm pozisyonları yapmanızı öneririm.Eğer birşey hissedemessiniz bile yılmayın benim enerji meridyenleri hastalıktan dolayı kapalı olduğundan egitmenim 2-3 uygulamasına rağmen net birşey hissedemedim ancak azmim sonunda enerji akışını bütün vucudumda öyle hissettimki ben bile inanamadim.

Ayrıca kendi kendinize Kuantum dokunuşu kitabını okuyarak enerjiyi geliştirebilirsiniz

Kuantum Dokunuş / Şifa Verme Gücü


http://www.ilknokta.com/urun/86266/Kuantum-Dokunus--Sifa-Verme-Gucu--Richard-Gordon.html

Soru :Uygulama sırasında vücutta neler olur,nasıl uygulayabilirim ?
Karıncalanma,elde ısı , vücutta ısı artışı,gaz , karından sesler olabilir.İlk zamanlar hiçbirşey hissetmeyedebilirsiniz,ancak ben de olmuyor diyip bırakmamanızı tavsiye ederim. belli bir noktadan sonrada sıvı gibi aktığını hissediyorsunuz.Tabiki bu noktaya gelmeniz için hergün 3-4 saat çalışmalı ve söylenilen şeylere dikkat etmeli kendinizi bu işe vermelisiniz.


Ellerin kullanımı:
Reiki ellerimiz aracılığı ile uyguladığımız bir tekniktir. İki elimiz birlikte kullanılır ve vücudun belirli bölgelerinin üzerine yerleştirilerek her bir pozisyonda 3-5 dakika süreyle durulur. Normal bir Reiki seansı yaklaşık 60 dakika sürer. Ancak çoğu zaman vücudun bütün bölümlerini kapsayan bu uygulama yerine, temel çakraları hedef alan ve yaklaşık 30-40 dakika süren kısaltılmış uygulama yapılır. Asgari sürelere uyulması önem taşımaktadır. Reiki’ye siz ve bedeniniz alıştıktan sonra keşiflere başlayıp, Reiki’nin hislerinizi yönlendirmesiyle sizin için neyin o anda uygun olduğunu bilebileceksiniz.
Temel seans dışında özellikle rahatsızlık hissedilen bir organ mevcutsa, ellerinizi o bölgenin üstüne koyarak ekstra Reiki verebilirsiniz. Bazı önemli hastalıkların ve rahatsızlıkların Reiki ile tedavisinde değişik pozisyonlar, spesifik uygulama tekniği ve farklı uygulama süreleri vardır ve bu konuda özel çalışma, araştırma ve derinleşmeyi gerektirir. Ancak Reiki’de yanlış yapmak ihtimali olmadığından en kötü ihtimalle özel uygulamanız sadece işe yaramayabilir, o kadar.
Reiki uygulaması sırasında ellerinizi yerleştirdiğiniz bölgelerde avuç içlerinizde çeşitli derecelerde ısınma hissedeceksiniz. Bu normaldir. Genellikle bu ısınmanın derecesi ilgili çakranın ihtiyaç duyduğu ve çektiği enerjiyle doğru orantılıdır. Nadir durumlarda hiç ısınma hissedilmemesi, başkasına uyguladığınızda sizin ısınma hissetmeniz ama uyguladığınız kişinin ısınma hissetmemesi veya tam tersi görülebilir. Bütün bu durumlar normaldir ve ısınma olsun ya da olmasın Reiki çalışmaktadır.
Ellerin Duruşu:
Ellerimiz bazı pozisyonlar dışında seans süresince parmaklar bitişik şekilde tutulur. Vücuda bastırılmadan rahatça yerleştirilir. Oturarak veya yatarak kollarımızın ve ellerimizi rahatsız hissetmeyeceğimiz ve yorulmayacağımız bir pozisyon almalıyız.

DOĞRU EL DURUŞ ŞEKLİ





Baş parmaklarımızın elimize bitişik tutulması bir süre sonra sıkıntı verebilir. Bu durumda bazı açılmalar ister istemez olabilir. Bunu çok fazla sorun etmeyin. Reiki huzur içindir; Huzursuzluk yaşamanız için değil! Her an sağlanamayacak ideal koşullar olmasa bile Reiki işini bilir ve mükemmelen yararlı olur.

Uygulama pozisyonları





Bu süreçte arınma sürecine gelirsek :



Alıntı:
ilk arınma döneminde bedenimizin dışa açılan her gözeneğinden sürekli bir toksin atışı gerçekleşir:
- Aşırı terleme
- Dışkı düzeninin bozulması, renginin değişmesi
- Sık aralıklarla ve bol idrar yapma, renk değişikliği
- Geğirme, yellenme
- Öksürme, balgam çıkarma, tükürük birikmesi
- Gerinme, esneme ihtiyacı, esnemeyle gelen gözyaşı...
Bunların hepsini ya da sadece birkaçını yaşayabileceğimiz gibi, önce de söylediğimiz gibi belki de hiç biriyle karşılaşmayacağız. Ancak görülmesi normal olan bu etkiler birkaç gün içinde başlar ve azalarak genelde bir hafta içinde normale döner. Bu noktada en önemli şey Reiki vermeyi aksatmamaktır.
Dikkat edilecek noktalar:
İnisiyasyondan birkaç gün öncesinden başlayarak, tüm 21 günlük arınma süresi boyunca alkol alınmaması, aşırı yağlı, baharatlı yemeklerden ve kırmızı etten kaçınılması, çay, kahve, şeker, sigara tüketiminde mümkün olduğunca azaltmaya gidilmesi, aşırı stres ortamından mümkün olduğunca uzak durulması Reiki'nin çok çabuk etkisini göstermesi açısından gereklidir. Reiki uygulamasını gerek kendimize gerekse başkasına yapacağımız zaman kendimizin ve uygulayacağımız kişinin son 24 saat içinde alkol almamış olmasına dikkat etmeliyiz. Alkol enerji kanallarını olumsuz etkiler, Reiki’yi işlevsiz bırakır.
Arınma süresi sonrası normal yaşantımızda, sıraladığımız bu zararlı unsurların olumsuz etkileri de aşırıya kaçılmadığı sürece bir ölçüde Reiki sayesinde kontrol altında tutulabilecektir.



Reiki uygulamasında dikkat edilecek bazı başlıklar:

.Kalp hastalarında ellerinizi direkt kalp üzerine koymayın.

.Şeker hastalarında insülin seviyesini bilerek çalışın, eğer hypoglisemi (şeker değerinde normal değerlerin altına düşme) söz konusu ise Reiki vermeyin.




Ayrıca enerjiyi uygularken bedenizide sorunlu bölgeye doğru sipiral şeklinde enerjiyi döndürebilirsiniz.Bunuda vucudunuzdaki
ayak parmaklari gibi bölümleri dokunmadan hissetmeye çalışın.Zamanla kendi kendine vücudunuzda enerjiyi gezdirmeyi geliştrebilirsiniz.








3- Nefes teknigiyle öncelikli olarak nefesi diyaframa indirip aşagıdan nefes almaktır,ayrıca doğru nefesi alışkanlık haline getirmek lazım.Gerçekten tıkali bölgelerin açılmasında enerji ile beraber çok güçlü bir etki oluyor.Konuyla ilgili olarak buraya bakabilirsiniz.
http://www.uzmantv.com/konu/dogru-nefes-almayi-ogrenin
Amaç nefesin akciğerlerden diyafram nefesiyel alt bölgeye ve bütün organlara doğru gitmesini sağlamaktır.
http://www.stressandyoga.com/Yogaistatistik.htm
Ayrıca konu ile ilgili olarak nefes düzenininiz düzeltilmesi ve doğru uygulamaları öğrenmek için transformal nefes gibi eğitimlere katılabilirsiniz.




4- Bol bol doğaya çıkın güneşli rüzgarli havalarda ormana yada deniz kenarina gidebilrsiniz,büyük gövdeli ağaclarin (çınar, meşe v.s çevresinde oturun ellerinizi birbirine sürtün ve dua edergibi açın ve bol bol derin nefes alın.Güneşin bedeninze değmesine izin verin.Denize girme imkanınz varsa, denize girin bu özellikle üzerinizdeki negatif enerjinin atılmasına yarıyacak bedenin rahatlamasını sağlıyacaktır.
Ayrıca vücudun iyileşme potansiyelin çalışmasını sağlayan enerji meridyenlerinin açık olmasıdır,buda demek oluyorki enerji bedeninizi nefes ve enerji ile nekadar iyi temizlerseniz doğayla enerji bağlantınız o kadar iyi olur ve bedenin mükemmel çalışan potansiyeli ortaya çıkar.
Konuyla ilgili bknz.Doğadan ve ağaçlardan enerji alımı
http://www.turgayreiki.com/forum/showthread.php?t=5252





Alıntı:
Doğal enerjiler, beden tarafından kolayca özümsenir ve dönüştürülür. Bireyi sağlığına kavuşturma açısından bilinen bir yöntem, onu hava değişimi için deniz kenarına yollamaktır. Deniz ortamı, yaşamın dört temel elementine sahiptir. Güneşten ateş, deniz rüzgârlarından hava, denizin kendisinden su ve kuşkusuz toprak. Bireyin bedeni bu temel elementleri almaya ve şifa veren enerjilerle tüm fiziksel enerji sistemini güçlendirmeye uygundur. Bu dört element ile iletişim, bireyin dengesini yeniden kazanmasını sağlar.
Doğa ile birlikte olmak auralanmızı arındırır ve dengeler. Bir ağacı kucaklamanın sağlık açısından iyi bir alışkanlık olduğunda büyük bir gerçeklik payı vardır. Ağaçlar dinamik enerji alanlarına sahiptirler ve insanların enerji alanları ile dinamik etkileşimde bulunurlar. Her ağacın, her insan gibi kendine özgü frekansı vardır. Bu nedenle değişik ağaçlar, değişik etkiler için kucaklanabilirler. Bir söğüt ağacının altında 5-10 dakika oturmak baş ağrılarına iyi gelecektir. Çam ağaçları, insan enerjisini temizleyici bir etkileşim yaratırlar. İnsan enerji alanlarından negatif duygulan, özellikle suçluluk duygularını emer ve dengelerler. (Çam ağacı bu işlemden zarar görmez, negatif enerjileri alırken, bunları âdeta gübre diye kullanır.)






5.El ile Kulak bölgesine parmak ile el akapunkturu yapabilirsiniz.
Aslında reiki 2.pozisyonda bu etki mümkün ama yine farklı bir etkisi oluyor.Deneyerek uygulayın derim.



Refleksoloji olarak geçen bu uygulamalarda şu şekilde:
Kulaktaki her bölge vücuttaki eş organa denk gelmektedir.İğnesiz de olsa parmakla kulağa bastırmak gerçekten etki ediyor.Sizde deneyebilirsiniz.Konuyla ilgili bknz http://blog.milliyet.com.tr/Blog.aspx?BlogNo=79228

Akupressur, Akupunktur tedavisinde uygulanan diğer bir metodudur ve
noktalara parmak veya buna benzer herhangi bir şekildeki tazyikle yapılan mesajdır.
Vücudunuz ağrıdığında tek yapacağınız şey, kulaklarınıza masaj yapmaktır.
Kulağınızı baş ve işaret parmaklarınızın arasına alarak kulak kepçesinden başlayarak,
masaj yapın. İlk anda bazı noktalar acıyacaktır ( bunlar bedendeki
ağrıyan bölgelerin kulaktaki refleks noktalarıdır),
ama kısa bir süre sonra bu ağrılar kaybolacaktır.
2 -3 dakika bu masajı yapmanız yeterli olacaktır,
isterseniz bu süreyi uzatabilirsiniz de.
Zaten masajın sonuna doğru bedeninize bir sıcaklığın yayıldığını ve ağrılarınızın azaldığını hissedeceksiniz.
Hiç bir yan etkisi olmayan bu uygulamayı her zaman her yerde kendinize ve ağrısı olan yakınlarınıza uygulayabilirsiniz.
Önemli olan kulağın her noktasına dokunmanızdır. Kulağınız size hemen yanıt verecektir. Zira kulaklar bedeni hisseder, görür ve duyar




6-Bedenin iyileşmesine izin vermek için özellikle yediğiniz yiyeceklere dikkat edin ilgili organı zarar verecek yanlış beslenme,alışkanlıklarından vazgeçin.Özellikle gerektiği kadar yiyip sisteminizi zorlamayın ve bol bol su ve yeterli meyve ve sebze yiyin.Kola,asitli içecekler yapay gıdalarlardan kaçının.Hem iyileşmek isteyip hem sigara içmek yada mideyi tıka basa doldurarak yanlış beslenmek mantık dışıdır.Ayrıca hastalığınızın türüne göre ilgili organı yoracak yiyecek ve sıvı tüketiminden kaçının.




7.Doğru ve derin düzenli bir uyku düzenini hayatınıza geçirin.Çünkü uyku sırasında vücut kendi kendini yenilemekte ve pek çok pozitif değişim olmaktadır.



Alıntı:
Günde ne kadar uyku gerekli?

Bu bünyeye göre değişir. Ortalama olarak beş ve sekiz saat arasında bir zaman söz konusu. Kişi sabah kalktığında kendini kaç saatlik uykuyla zinde hissediyorsa, onun için ideal olan süre o kadardır.



Eğer kesik kesik yada uyumama sorunlarınız varsa enerji ve nefes uygulamalı ile zamanla bununda düzeleceğini düşünüyorum.

Konuyla ilgi ayrıca bknz
http://arsiv.sabah.com.tr/2007/04/09...DD6E3B3CC.html






8.Müzik : ) Doğa sesleri ve şifa için hazırlanmış müzikleri özellikle tavsiye ederim,doğayada bakarsanız herşeyin insanın iyileşmesi ve iyi hissetmesi için tasarlanmış olduğunu görebiliriz,bu yüzdendir ki yine bir enerji olan müzik bedenimiz üzerinde pozitif etkileri gözardı edilmemelidir.Konuyla ilgili olarak geleneksel türk şifa müzikleri sitesine bakabilirsiniz. http://www.tumata.com/muzikletedavi.html
Reiki ve meditasyon müziklerinide ve Nature Sound Therapy http://www.download.com/Natura-Sound...html?tag=mncol
ayrica konuyla ilgili bknz : adli programı tavsiye ederim. http://www.indigodergisi.com/muziklesifa_02.htm




9.Mutlaka zihninizi dinlendirmek için meditasyon tekniklerini öğrenin,bu ileriki hayatınızın daha huzrulu geçmesi ve sağlıklı olmanız için gerçekten yararlı olabilir.





MEDİTASYONA BAŞLARKEN

Ne zaman yapılması gerektiği değil , sürekli yapılması önemlidir
Soluk alıp vermeyi iyi öğrenin
Meditasyon öncesi ılık bir duş alın
Duruşları doğru yapın,(Yatay ve dikey meditasyon )
Meditasyon ve ses ( yağmur, fırtına, dalga gibi doğal sesler meditasyonun kalitesini arttırır.)
Mantra ( meditasyon halinde kişinin tekrarladığı bir kelimedir.)
Meditasyona en uygun başlama yaşı 12 dir.

Hangi hallerde meditasyon yapılmaz ?

Kişi kendine muktedir olduğu sürece hastalıkta ve sağlıkta meditasyon yapılabilir

BAĞIŞIKLIK SİSTEMİNİ GÜÇLENDİRME MEDİTASYONU
Özellikle bir hastalığın ilk belirtilerini hissettiğinizde yapılırsa etkili olur, ama eğer onu sık aralıklarla ve yoğun bir odaklanmayla yaparsanız ilerlemiş hastalıklarda da işe yarar. O ayrıca enerji alanınızı karıştıran herhangi bir olumsuzluk formunu da etkisiz kılabilir.İşte bu meditasyon :

•Birkaç dakika boş kaldığınızda, ve özellikle gece uykuya dalmadan önce son şey , ve sabah yataktan kalkmadan önce ilk şey olarak, bedeninizi bilinçle doldurun. Sırt üstü uzanın , gözlerinizi kapayın.

•Önce dikkatinizi bedeninizin değişik bölümlerinde , ellerinizde, ayaklarınızda,kollarınızda, karnınızda vs. odaklayın. Yaşam enerjisini bu bölümlerin içinde mümkün olduğunca yoğun bir biçimde hissedin.

•Her bölüm üzerinde en az 15 saniye kadar odaklanın.. Sonra dikkatinizi bedeninizde , ayaklardan başa ,baştan ayaklara birkaç kez dalga gibi dolaştırın. Bunun sadece 1 dakika alması gerekir.

•Bundan sonra , içsel bedeninizi bir bütün olarak , tek bir enerji alanı olarak hissedin. Birkaç dakika kadar bu hissi sürdürün. Bu zaman esnasında yoğun bir biçimde mevcut olun,bedeninizin her hücresinde mevcut olun.

•Eğer zihin ara sıra dikkatinizi bedenden çekmeyi başarır ve siz kendinizi bir düşüncede kaybederseniz aldırmayın. Bunun olduğunu fark eder etmez, dikkatinizi yine içsel bedene yöneltin






10-''Egzersiz: Günlük kısa yürüyüşler bile enerji artırıcı özelliğe sahiptir. Bedensel hareket, kendi enerjisini üretir. Yorgunluktan bitap düştüğünüz, canınızın kıpırdamak bile istemediği bir günde, kendinizi zorlayıp 15-20 dakika bile yürüdüğünüzde ya da hafif bir egzersiz yaptığınızda canlandığınızı hissedeceksiniz. Deneyin, görün. Egzersiz fiziksel ve zihinsel sağlık için, sağlıklı beslenmek kadar önemli.
Yoga, Pilates, Qigong, Tai Chi gibi günlük sakin egzersizler de enerji artırıcıdır.''Alinti

Birde eğer vücut pozisyonunda yanlış bir duruş var, düzgün enerji akışının kazanılması için doğru duruşun kazanılması gerekiyor,konuyla ilgili olarak
Bknz: Aleksander Tekniği :
http://www.minidev.com/atip/tip_alew.asp




11.Hergün kendinize olumlama yapın,hastalığın düzeleceğini imgeleyin iyileşmeye kalbinizle inanın,icinizden hergun iyi olacağınızı tekrarlayın,unutmayın insanin kendi potansiyeli yanında hastalıklar çok basit kalabilir.
Bknz : http://www.hipnoterapi.com/yimgelem.htm
ayrica bknz Relaksoloji
http://www.egemeta.com/Trk/Books/iig.asp


Hücrelerinizin içindeki trilyonlarca protein reseptörlerinin gerçekte algı filtreleri olarak hizmet ettikleri bilimsel olarak kanıtlanmıştır. Düşünceleriniz, imgelemeleriniz ve tutkularınız doğal olarak DNA yı ve hücresel davranışı değiştirir.


Ruhsal Yaşam Kuralları


Bunu takip eden yedi yıl, Kyoto kentinin varoşlarındaki bir şifahanede, hastaları iyileştirmek için çalışır. Amacı, tedavi ettiği dilencileri tekrar topluma kazandırıp, çalışmalarını sağlamaktır. Fakat bir süre sonra tedavi ettiği dilencilerin tekrar şifahaneye geri döndüğünü fark eder. Usui sarsılmıştır, kendi kendine bu kişilerin neden yeniden buraya döndüğünü sorar. Ve Usui, fiziksel bedenin hastalık belirtilerini iyileştirdiğini, fakat yeni bir yaşam tarzı aktaramadığını fark eder. Bu durum onu Ruhsal Yaşam Kuralları'nı oluşturmaya yöneltir:

Özellikle bugün özgür ve mutlu ol.

Özellikle bugün sevin.

Özellikle bugün korunmaktasın.

Şuurlu olarak anı yaşa.

Bereketleri müteşekkirlikle kabul et.

Aileni, öğretmenlerini ve büyüklerini say.

Ekmeğini dürüstçe kazan.

Başkalarını kendin gibi sev.

Her şey için müteşekkir ol ve tüm canlılara karşı sevgi dolu davran.
Kronik Hastalıklarda Çalışma metodu
Unutmayalım ki başımıza ne gelirse gelsin bu hayatta herzaman daha da kötü durumda olan insanlar olacaktır,herşeye rağmen sağlığımız bozulsada şükretmek ve bütün bunların hayat yolculuğumuzun bir parçası olduğunu ,kendimizi suçlamak yerine yaşamı olduğu gibi kabul etmek , öfke duyguduğumuz insanları olayları affetmeli içimizde biriken negatif düşünceleri bedenimizden attığımız gibi,zihnimizdede atmalıyız.


Bütün bu anlatıklarım, gözünüze çok zor gibi görünsede aslında uygulamaya geçirilip alışkanlık haline getirildiğinde yemek içmek nefes almak gibi bir hal alır.Zaten kronik bir hastalıkla başa çıkmakta bu şekilde olur.


Özellikle arınma sürecinde bedende birikmiş olan tıkanıklar sizi biraz zorlayabileceğinden ailenizden birilerininde Reiki eğitimi alarak size destek olmasında yarar olduğunu düşünüyorum.
Belli bir sürede enerji seviyesi çok düşük olacağından enerji desteği bir uygulayıcı tarafından alınabilinir.

Umarım kronik hastalıklarla uğraşan benim gibi insanlara güzel birşeyler verebilmişimdir.Sizlerde deneyimlerinizi paylaşırsanız bu yolda yürüyen insanlara yardımınız olur diye düşünüyorum.
Konuyla ilgili sizde ekleyeceğiniz birşeyler varsa mutlaka ekleyin elbette yeni teknikler yeni düşüncelerle zenginleştirilebilir.

Eğer bütün bu dediklerim ve sizin kendi bulduğunuz olumlu yöntemler kararlı ve düzenli bir şekilde bütüncül olarak uygulanırsa,bence hiçbir kronik ağır hastalık bunun yanında çok uzun süre bedende kalamayacaktır : )

Sonuç olarak kronik bir hastalığı vücudumuzdan tamamiyle atmak zor ve imkansız gözüksede olsada hayatımızda yapacağımız bazı değişikliklerle güzel sonuçlar alacağımıza inaniyorum.Elbetteki bu hemen olamaz yıllarca unutmuş olduğum bedenimizi bir anda mucizeyle tamamen düzeltmek biraz hayalidir,şifanın gelmesi bu yüzden çok uzun zamanda sürebilir,işte kişi bu noktada sabırlı ve hergün hic usanmadan düzenli olarak çalıştığında mutlaka güzel sonuçlar alacaktır.

Yine Kronik bir hastalık olan ms konusunda,çaresiz denilen hastalığı yenmiş birisi tarafından güzel ve anlamlı bir röpartajın oldugu linke bakabilirsiniz. http://arsiv.sabah.com.tr/2007/04/09...DD6E3B3CC.html




Alıntı:
Beden gözle görünen ruhtur ve ruh gözle görünen bedendir. Beden ve ruh hiç ayrılmaz, birbirinin parçasıdır, bir bütünün parçalarıdır. Bedeni kabullenmelisin, bedeni sevmelisin, bedene saygı duymalısın, bedene minnettar kalmalısın…
Beden var olan en karmaşık mekanizmadır – tam anlamıyla bir şaheser! alinti OSHO – Beden ile zihni dengelemek







Kainatin küçük bir hali olan insan bedeninde,hertürlü iyileşme mekanizması mevcuttur.Amaç doğadan kopardığımız bedeni yeniden doğaya açmaktır.Şifa bizdedir,evrendedir : )
Herşey içimizdedir başka yerde aramayalım,gülmeyi ve şükretmeyide unutmayalım,ve umudumuzu kaybetmeden sabırla çalışalım,koptuğumuz doğaya ve doğamıza dönelim,derim : ) Sevgilerle

yardimci linkler :

http://kendikendinetedavi.blogspot.com

http://www.derki.com/sayfalar4/reiki.html

http://zsg.gen.tr/yazilar/dr_zhi.htm

http://www.minidev.com/atip/tip_ased.asp

http://www.reikiturkey.org
www.eftturkey.com

www.drakupunktur.com




http://www.reikilink.com/reiki.htm http://www.bioenerji.org http://www.reikiturk.com http://www.reikilight.net http://tr.wikipedia.org/wiki/Reiki


-->

Aura ve Özellikleri


İnsan bedenini çin tıbbını anlamak için auranın ne olduğunu anlamakta yarar var :


Aura Teozofi’de kullanılan bir terim olup, canlıların bedenlerinden yayıldığı varsayılan ışınımla oluşan ve gitgide yayılan tesir kuşakları tarzında kendini gösteren elektromanyetik alana verilen addır. Auro okumak ise auro' hissedebilmektir.

Metapsişikçilerin "eflüv" adını verdikleri partiküllerin ışınımıyla (radyasyon) oluşan bu alan, Teozoflara ve Kirlian Fotoğrafçılığı üzerinde çalışan araştırmacılara göre, yaşam enerjisi olarak adlandırılan bir tür enerjinin organizmalardan insan gözünün göremediği bir frekans düzeyinde titreşen ışınlar tarzında yayılmasıyla oluşur. Aura, eflüv ve psişik radyasyon terimlerinin sık sık karıştırıldığı görülür. Bu üç terim arasındaki ilişki şöyle açıklanır:

  • Bedenden yayılan ışınıma ve bu ışınımın yayılma olayına radyasyon (psişik radyasyon) adı verilir.
  • Bu ışınlara ve ışınları oluşturan partiküllere eflüv adı verilir.
  • Bu yayılma olayının meydana geldiği medyumlarca görülebilen güç ve etki alanına ise aura adı verilir.

Renkli haleler ve ışımalar tarzında kendini gösteren auranın esas olarak üç kısımdan oluştuğu kabul edilir:

  • Yapışık aura: Vücudu bir zarf gibi saran 0.5 cm. kalınlığında, koyu bir bölgedir. Süptil bedenin süptil ikiz denilen kısmıdır. Auranın Kirlian fotoğrafçılık tekniğiyle çekilebilen kısmıdır.
  • İç aura: Yapışık aurayı çevreleyen bölgedir. Kişilere göre 3 ile 8 cm. arasında değişen kalınlıktaki bir bölgedir.
  • Dış aura: Yüksekliği İnsan bedeninin iki misli genişliği İnsan bedeninin dört misli olup Oval, yumurta biçimindedir.
  • Tam dış aura: Bedenden yayılan ışınım alanının tümü; sınırsız kabul edilir.Aura görebilme yeteneğine sahip olduğu ileri sürülen medyumlar, aura renklerinin kişilerin ruhsal tekamül durumlarına, karakterlerine ve heyecan hallerine bağlı olarak değişiklik gösterdiklerini belirtirler.



Auranız hakkındaki farkındalığınızın ve onu kavramanızın gelişmesi, auranızın temel özelliklerini anlamaktan geçer.



1. Her aura kendine özgü bir titreşime sahiptir.


Her enerji alanı kendine özgüdür. Hiçbirisi diğerine tümüyle benzemez. Benzerlikler olabilir. Auralar sese, ışığa ve elektromanyetik alanlara sahip olabilirler fakat bunların gücü ve yoğunluğu bireyden bireye değişir. Her birey kendine özgün frekansa sahiptir.

Auranızın titreşimi, diğerlerininkine yakınsa, doğal bir uyum vardır. Siz, bu bireylerle daha iyi anlaşırsınız. Genellikle bu tür bir iletişim; geçmiş yaşam bağlantılarının bir işaretidir. Bazı durumlarda böyledir, fakat muhtemelen geçmiş yaşam bağlantılarından daha çok fiziksel, duygusal, mantal ve/veya spiritüel düzeyde aurik desen benzerliğini vurgular.

Öte yandan, sizin auranızdan çok farklı frekansa sahip auralan olanlar vardır ki, bu durum, o kişiden anında hoşnutsuzluk, rahatsızlık, sıkıntı vb. duyma ile sonuçlanabilir. Çoğu zaman bu yansıtılan ve alınan ilk süptil izlenimler, diğer kişi ile auramzın titreşim uyumunu gösterir. Bu durum, her zaman diğer kişide yanlış bir şey olduğunu göstermez; daha çok bu noktada iki enerji alanının aynı titreşimde olmadığını gösterir. Her iki birey arasında başlangıçta uyumsuzluk olarak başlayan şey, uzun zamanlar boyunca birarada bulunduklarında bir uyum hâlinde gelişebilir. Bu durum, genellikle "zıtlar birbirini çeker" kavramına örnek teşkil eden bireyler söz konusu olunca geçerlidir.

2. Auranız, diğerlerinin aurik alanlarıyla etkileşimde olacaktır.


Aurarun güçlü elektromanyetik özelliklerinden dolayı sürekli olarak enerji verir ve alırsınız. Bir başka insanla her karşılaştığınızda bir enerji alışverişi oluşur. Siz onlara elektriksel etki verebilirsiniz, onlardan da manyetik etki alabilirsiniz. Ne kadar çok insanla ilişkide bulunursanız, o kadar çok enerji alışverişi oluşur.

Bu alışverişin farkında olmadığınız takdirde, gün boyunca birçok enerji atığı biriktirebilirsiniz. Farkında değilseniz, akşama doğru kendinizi tükenmiş hissedebilirsiniz, hatta kafanızın içinde yabancı fikirlere, düşüncelere ve hislere sahip olabilirsiniz. Hepimizin bir parça çıldırdığımızı düşündüğümüz günler olmuştur. Bunların sizinle hiçbir ilişkisi olmayabilir, daha çok günboyu karşılaştığınız insanlardan aldığınız enerji ile ilgili olabilir.

Hepimizin bir iki enerji tüketici tanıdığı olmuştur. Onlarla yüz yüze ya da telefonda konuşmak sizi yorgun düşürebilir. Kişi sizden ayrıldığında ya da telefonu kapattığında, sanki midenize yumruk yemiş gibi olursunuz. Bu tür bir alışveriş sağlıksızdır. Deneyimlediğiniz, auranızdan enerji sömürülmesidir. Son bölümdeki alıştırmalar, her gün auranızı dengelemenize, onu canlı tutarak, bu tür tek taraflı iletişimi engellemenize yardımcı olacaktır.

3. İnsanın enerji alanı hayvan, bitki, mineral ve diğerlerinin enerji alanları ile de etkileşebilir.


Bütün maddeler canlı ya da cansız, atomik yapılarından dolayı enerji alanlarına sahiptirler. Canlı olanları daha güçlü ve daha kolay saptanabilir fakat her ikisi de kendi bireysel enerji alanınızı güçlendirmekte kullanılabilir.

Doğa ile birlikte olmak auralanmızı arındırır ve dengeler. Bir ağacı kucaklamanın sağlık açısından iyi bir alışkanlık olduğunda büyük bir gerçeklik payı vardır. Ağaçlar dinamik enerji alanlarına sahiptirler ve insanların enerji alanları ile dinamik etkileşimde bulunurlar. Her ağacın, her insan gibi kendine özgü frekansı vardır. Bu nedenle değişik ağaçlar, değişik etkiler için kucaklanabilirler. Bir söğüt ağacının altında 5-10 dakika oturmak baş ağrılarına iyi gelecektir. Çam ağaçları, insan enerjisini temizleyici bir etkileşim yaratırlar. İnsan enerji alanlarından negatif duygulan, özellikle suçluluk duygularını emer ve dengelerler. (Çam ağacı bu işlemden zarar görmez, negatif enerjileri alırken, bunları âdeta gübre diye kullanır.)

80'lerde kristaller ve taşlar yeniden popüler olmuşlardır. Bunun sebebi elektromanyetik özellikleridir. Değişik kristaller ve taşların yaydığı enerji, insan enerji alanı tarafından kolayca emilebilir.

Hayvanların da sizi etkileyen auraları vardır. Evcil hayvanların yaşlılar ve hastalar üzerindeki etkileri açısından, ABD'nin değişik yörelerinde araştırmalar yapılmıştır. Hayvanları okşamanın tansiyonu düşürdüğü görülmüştür. Aurarun dengelenmesine ve fiziksel, duygusal, mantal ve ruhsal enerjilerin dengeli hâle gelmesine yardım eder.

4. İletişim ne kadar uzun süreli ve samimi olursa, enerji alışverişi o kadar büyük olur.


Aurarruz, iletişimde bulunduğumuzun üzerinde izini bırakacaktır. Bu; başka bir kişi, çevrenin bir bölümü ya da bir obje olabilir. İletişim ne kadar yoğun olura, iz o kadar güçlü olacaktır. Objeleri ve mekânları manyetize etmenize neden olan, auranızın elektromanyetik özelliğidir. Eğer her zaman belirli bir sandalyeye oturuyorsanız, oraya enerji izlerinizi bırakırsınız. O sandalye, sizin sandalyeniz olur. Eğer kendi odanızda büyüdüyseniz, odanızın ebeveyninizin ya da kardeşlerinizin odalarından başka bir duyguya sahip olduğunu bilirsiniz.

Auranız, çevrenizi sizinki ile uyumda olan bir desen ile doldurur. Birçok kişi, kendi yataklarından başka bir yatakta uyuyamazlar. Yabancı yataklar, onlara rahatlık sağlayan enerji modelleri taşımazlar. Yeni yataklara, giysilere, yeni bir eve ahşana dek geçen zaman, auranızın çevreyi ya da objeyi kendi enerji frekansınıza uyumlama ve manyetize etmesi için gereken zamandır.

Bir çocuğun battaniyesi ya da en sevdiği oyuncağı, çocuğun aura enerjisi ile manyetize olacaktır. Oyuncak ya da battaniye enerjiyi emer. Battaniyeyi ya da oyuncağı kucaklayarak, çocuk kendi temel enerji modeli ile iletişim kurar, dengelenir. Çocukların yorucu bir günün sonunda oyuncaklarını veya battaniyelerini kucaklayarak sakinleşmeleri bu nedenledir. Çocuklar oyuncağa ya da battaniyeye yüklenen enerji rezervlerini kullanırlar. Çocuklar, oyuncaktan ya da battaniyeleri yıkandığı zaman üzülürler, çünki yıkanan oyuncağa ya da battaniyeye depoladıkları enerjinin temizlendiğini algılarlar.

Meditasyon ve dua battaniyelerinde ve şallarında da aynı ilke geçerlidir. Onlar meditasyonun ve duanın belli bir frekanstaki enerjisi ile doludurlar. Bu nedenle, her kullanılışlarında, daha çok enerji yüklenirler ve onlan kullanan birey için meditatif durumda olmak ve bu durumda kalmak daha kolaylaşır.

Belirli enerji modellerine ne kadar çok maruz kalırsanız, onlardan daha çok etkilenirsiniz ve onlar da sizden daha çok etkilenirler. Eğer bir diğerinin enerji alanı daha güçlü ise, kolaylıkla sizi kendi frekansına çekebilir ya da tersi olabilir. Bu nedenle "yaşıt grubu baskısı" denilen şey güçlü bir etkidir. Bütün grubun enerjisi bireyinkinden daha güçlüdür. Grupla birey arasındaki iletişim ne kadar çok olursa, bireyin aurası grubunki ile daha çok uyum içine girecek ve ortak özellikler yansıtacaktır.

Cinsel eylem gibi yakın ilişkiler, bireylerin aura enerjilerini çok karmaşık hâle gelene dek birbirine dolayabilir. Cinsel eylem, kişiler arasında güçlü ve samimî bir aura enerjisi alışverişi yaratır. Bu tür enerji birleşimleri ve atıkları, eylem sürecinden daha uzun süren zamanlar boyunca etkisini sürdürür.

Bu süreç, kolayca ve çabukça temizlenemez ve dengelenemez. Kendinizi nasıl inandırırsanız inandırın, "bir kerelik seks" diye bir şey yoktur. Dolayısıyla rastgele cinsel ilişkide bulunan biri, bir sonraki ilişki öncesinde enerji bağlantılarını koparmadıysa ve arınmadıysa, çok süptil düzeylerde birçok kişinin enerjileriyle dolaşık hâle gelecektir.

Başka birisiyle ilişki ne kadar uzun ve samimî olursa aurik alanlarının etkileşimi daha güçlü ve süptil olacaktır. Ebeveynler (özellikle anneler) yaşamları boyunca aura enerjilerinin hiç değilse bir kısmını çocukları ile paylaşırlar. Güçlü birlikteliklerde bu enerji paylaşımları dinamiktir. Ölümlerden sonraki yasın bir bölümü, yitirilen bireyin enerjisinin, paylaştığı kişilerden ayrılması ile ilgilidir. İlişki ne kadar yakın ve samimî olursa, bu ayrılma o kadar uzun bir süreç alabilir. Çok yakın ilişkilerin bulunmadığı ailelerde bile, yitirilen kişinin enerjisi fizik hayatta kalanlardan çekilirken büyük bir boşluk duygusu olarak hissedilecektir.

5. Aura ve auradaki değişiklikler, bireyin fiziksel, duygusal, mantal ve ruhsal özelliklerini yansıtır.


Renkler ve renklerin parlaklığı, auranın büyüklüğü ve biçimi bireyin iyi durumda olduğu ve sağlıklı olduğu konusunda bilgi verir. Aurayı görmek işin kolay yanıdır. Gördüklerinizi yorumlamak, yani aurayı okumak ise daha zordur.

Genel olarak, zayıf bir aurik alan sizi dışsal etkilere daha açık hâle getirir Bu hastalıklardan tutun da duygusal/mantal dengesizliklere açık olmaya kadar değişebilir.

İyi bir örnek, büyük ofis ortamıdır. Dinlenmişseniz, ofis içindeki gürültüler -daktilo ve diğer ofis araçlarının gürültüsü sizi rahatsız etmez. Onları kolayca tolere edebilirsiniz. Günün yorgunluğu çöktükçe enerjiniz azalır ve auranızın titreşimleri düşer. Bu durumda çevredeki gürültülerden daha kolay etkilenir hâle gelirsiniz. Gürültüler sizi rahatsız eder. Aurik alanınıza nüfuz ederler, dengesizlik ve rahatsızlık yaratırlar. Bunun ne kadar farkında olursanız, auranızı dengede tutmak ve korumak o kadar kolaylaşır.

Her güçlü bir duygusal tepki verdiğinizde, buna bağlı olarak auranızda bir değişim olur. Bu değişim auranızın rengini, biçimini ya da diğer özelliklerini etkileyebilir. İçinde bulunduğunuz etkinlikler auranızda yansımalar bulur.

Renkler ve yoğunlukları gün boyunca dramatik biçimde değişebilir. Her şey yaşamınızın nasıl gittiğine ve ne olduğuna bağlıdır. Çoğunlukla bir ya da iki renk titreşimi daha uzun süre kalabilir. Bunlar, içinde bulunduğunuz aktivitelerin bir tür haritasını yansıtabilirler. Bu renkler, bir aydan bir yıla kadar olan dönemleri yansıtabilirler. Rengin miktarı, bu çizgiler boyunca bir barometre etkisi yaratabilir.

Ted ANDREWS - Aura - yayınevi:Meta

Bioenerji nedir ? bioenerjiyi herkes yapabilir mi?


Bioenerji Nedir?

Bioenerji Nedir?

Evrende herşey enerjidir. Evrendeki herşeyin özü kuant dediğimiz enerji zerrecikleridir. Gördüğümüz, algıladığımız canlı cansız herşey kuant dediğimiz enerji zerreciklerinin belli sayılarda yoğunlaşmasıdır.

Evren bir enerji okyanusudur. Nesneler arası boşluklar dediğimizde enerjidir. Sürekli titreşim halinde olan kuantlar özel programa organize olup şeyleri oluşturur. Vücuda gelen oluşumları biz isimlendiririz. Beş duyu ile algılayabildiklerimiz kadar, duygu ve düşüncelerde enerjidir. Onların titreşim sayılarının yoğunluğu, niteliğini ve kalitesini belirler.

Bizlerde belli titreşimlerin "kan-kemik-kas-sinir-doku vs." birleşimi ile organize olmuş enerji varlıkları olduğumuz kadar bizi canlı kılan özel bir enerji sistemi ile donanmış durumdayız. Evrensel enerji ile sürekli bağlıntıda olan ve ondan beslenen vücudumuzdaki enerji sistemimiz özgün bir yapı oluşturur.

Vücudu kan damarları gibi saran "nadi" dediğimiz enerji kanalları ile bu enerji dolaşır. Belli şekillerde enerji meridyenleri oluşturur. Bu meridyenlerin başlangıç ve bitiş noktaları, özel enerji tetikleme noktaları olduğu kadar, enerji beslemesi yapacağı organ ve sistemleri işaret eder.

Evrendeki herşeyde olduğu gibi bizimde bir manyetik alanımız vardır. Biz ona AURA diyoruz. Auramız bireysel enerjimizin evrene açılan yanıdır. Değişik katmanlardan oluşmuştur. Kadim bilgilerden, bu günkü bilimin ışığında yeniden değerlendirmelerimizle bunun 8-9 katman kadar olduğu bilgilerine ulaştık. herbiri özgün renk ve yoğunluğa, akışa sahip olan aura katmanlarının, bizim enerji kalitemize ve onu kullanabilme yeteneğimize göre(bilinçli veya bilinçsiz) bütün evreni kaplayacak bir enerjidir.



Peki bioenerjiyi herkes yapabilir mi? Ya da bionerji herkeste var mıdır?
Bana görede herkeste bu mevcut enerji var ancak hastalandigimiz yüzünden enerji seviyemiz çok düsük oluyor ben aylar önce ilk basladigimda egitmenimde bendeki durumun cok kötü oldugunu söylemisti zamanla calistikca elimdeki hic hissetmedigim enerjide net bir sekilde hissedilebilir oldu baskalarina yaptigimda ısı ,vucutta hareket hatta ses olarak hissedilebilinir oldu bu somut olayları görünce kişi ister inansın yada inanmasın bioenerjinin gerçekliği konusunda şüphe kalmıyor.

Sizde kendi kendinize enerjiyi aktive etmek isterseniz iki elinizi sürtün daha sonra iki elinizi yavas yavas birbirne yaklastirip cekin bu 3-4 santimle baslayip zamanla daha gelistirilebilirsiniz.Ayrıca reiki pozisyonlarinda elinizi vucudunuza koyup 10 dakika bekleyebirsiniz.Sadece elinizi koyun zaten sizde azda olsa enerji elllerinizde olabilr konstre olmadan sadece kafanizi bosaltmaya calisabirsiniz.Enerjiyi hissetmeye calsin

Bol bolda nefes egsersizi yapin ,konuyu bilen bir kişiden ögrenmek için reiki egitimyle baslamanizi öneririm ,bu önerilerde özellikle organ bekleyen insanlara en azindan mevcut durumu korumak bağışıklık sistemini güclendirmek için öneririm diğer gelismeler tamamen size kalmistir. ayrica böbrek eneri uygulamalar
ve tamamlayıcı tıp bölümünü okuyun diyerekten

Dr. Yegane Mutlu'nun bioenerji konusu hakkinda yazisini eklemek istiyorum:



-Bionerji herkeste az veya çok vardır. Ancak, bionerji verecek olan insanın bu enerjisinin, vereceği insandan çok daha fazla olması gerekir.

-Bionerji azaldığı zaman ne gibi arazlar ortaya çıkıyor?
-Herşeyden önce vücut direnci zayıflar ve bağışıklık sistemi bozulur. Bu durumda klasik tıp, genelde organik bir bozukluk bulamaz ve yapılan tahliller ve röntgenler de temiz çıktığı için, doktorlar tarafından olay, psiko-somatik yani "sinirsel" diye tanımlanır. İşte bu durumda, devreye bioenerji girer.

- Bioenerjide yaş sınırı var mı? Örneğin çocuklara yapılabilir mi?

-Böyle bir sınır yok. İhtiyacı olan herkese ister 7 yaşında olsun, ister 70
kanserli olmamak kaydıyla herkese yapılabilir.

Çin tıbbına göre vücut enrjisinin bozulmasında başlıca etkenler aşırı sıcak ya da aşırı soğuk hava, mikroplar, stres, aşırı heyecandır. Uzun süren stresler enerji dengesini bozduğu gibi, moral bozukluğu, sinirlilik hali ve ağrılar ortaya çıkıyor. Eğer arabanız derin bir çukura düşerse, boynunuzda meydana gelen ani bir hareket ile akım yolu kapanıyor. Bir de tek taraflı ağır kaldırmak iyi değildir. Çocukların sürekli taşıdığı ağır çantalar gibi…
________________________________________________________________

-Siz aslında dahiliye uzmanısınız. Bu konuda hiç çalışmalar yaptınız mı?Bu
daldan ayrılmanızı aileniz nasıl karşıladı?

- 3 yıl kadar iç hastalıkları uzmanı olarak çalışmama rağmen sonra ilaçla tedaviyi bir kenara iterek alternatif tıba döndüm. Ailem klasik tıp doktoru oldukları için bu tedaviye pek sıcak bakmasalar da, engel olamadılar.



[b]- Hangi hastalıklar için geçerli, kist kanser ya da felç için konuşabilir miyiz?Tedavi ne kadar sürer ve yılda kaç kez gerekiyor?

-En çok faydalı olduğu hastalıklara gelince; bunlar boyun, sırt, baş ve bel ağrılarıdır. Psikolojik olarak da; yorgunluk- bitkinlik, depresyon, uyku bozuklukları, sinirlilik hali ve aşırı strestir.Genelde tedaviler 3-5 seanstır. Her yıl 3 seans almakta yarar vardır. Ancak şunu belirteyim ki; ben enerji yükleyerek sizin vücut direncinizi arttırıyorum. Yani bağışıklık sisteminizi güçlendiriyorum. Dengeyi ise; yine siz sağlıyorsunuz.

Ayrıca burada bioenerji ile birlikte akupunktur da uyguluyorum. Çünkü, yalnızca bionerji ihtiyacı olan insan sayısı fazla değildir. Bioenerji ile enerji kanallarını açarız. Sonra kronikleşmiş ağrıların tedavileri için bunun yanı sıra akupunktur iğneleri kullanıyorum.

Dr. Yegane Mutlu, hümanist olduğu kadar, insanlara kendini adamış bir kadın. Tek dileği Türkiye'deki klasik batı tıbbının yanı sıra, doğal tıbbın da gelişmesi ve bir "Alternatif Tıp" merkezinin oluşması. Asla klasik tıbba karşı değil. Sonuçta o da bir doktor. "Kim başarılı olursa, o tedavi etsin"diyor. Ama yeter ki tedavi etsin. Para düşünmeden, sahtekarlığa kaçmadan…

Dr. Mutlu "Kanserli vakaları" hücrelerde kontrolsüz büyüme olduğu gerekçesiyle almıyor. "Çünkü, size enerji yüklüyorum. Bioenerji de bir stimülasyon. Denetim altına almazsanız, ur elbette daha büyüyecektir" diyor.

Bunun dışında sinir kesikse yani felç durumu varsa ve bir de artroz gibi yerleşmiş ağrılar ve deformasyon varsa almıyor.

Sonuç olarak biz; "Stresle enerjimizi tüketiyor ve aldığımızdan fazlasını kaybediyoruz. Yine de aklımızda olsun. Ani bir stres, ya da ani bir büyük üzüntüyü geçiştirsek bile… Farkında olmadan bizden çok, ama çok şey götürüyor… Bu nedenle bioenerjiye ihtiyacımız olabilir. Tabii inanıyorsak. Aksi takdirde doktoru yormanın da bir anlamı yok.

Dr. Yegane Mutlu
http://207.158.225.96/best/saglik/alternatif_tib.htm

Biyoenerji Hakkında Sorular
İnsanlığın varoluşundan beri mevcut olan zaman zaman eski uygarlıklarda keşfedilen daha sonra orta çağda kaybolan ve günümüz dünyasında yeniden keşfedilen bioenerji
Gercekten bioenerji dediğimiz herkesin ellerinin altında akan bir güzel.fakat stresten negatif düşüncelerden , yani enerji meridyenlerinde tıkanikllardan dolayı cok düsük seviyede olduğundan ilk zamanlar hissedemeyebirsiniz.
Düşük frekansta olan enerjinizi kısa zamanda yükselterek akışı sıcaklık ve hissedilebilir ölçüye getirebirsiniz.Bunlar öyle çok üst düzeyde ruhsal gelişmeye gereksinim duymadan sabır çalışma ve sevgiyle kısa sürede ilerleyebirsiniz.
Bir baska forumdan konuyla iligli bir yazi veriyorum ayrica orada denildigi gibi sadece elinizi vucudunuza koymaniz yeterli ama daha sonrasinda sabir ve calisma gerektiriyor
Çalışmada ilk basta iki elinizi birbirne sürtüp birbirine yaklastirip cekin daha aradaki enerjiyi hissetmeye calisin bol nefes egsersizleri ve kafanizi bosaltmaya calisabilrsiniz ama enerjiye cok ta zorlayarak konstre olmanıza gerek yok zaten elleriniz zamanla siz başka sey düsünseniz bile ısınabilr.Pozisyonlarda bunlar Tabiki böyle olabilecekken yine bir reiki eğitmeniyle başlamanız tavsiye edilir.Egitmenden enerji daha yüksek frekansta olduğu için sizdeki tıkali yerleri acarak elinizden kolayca enerji akışının akmasına yardimci olur.


http://www.uzmantv.com/konu/biyoenerji-tedavisi izleyebirsiniz.

SORULAN PEK ÇOK SORU VAR?

1-BİOENERJİ KİŞİ DE DOĞUŞTAN MIDIR?
2-BİOENERJİ AKTARIRSAM NEGETİF ENERJİ KAPARMIYIM?
3-NEREDE VE KİMDEN SAĞLAM BİR ŞEKİLDE BİOENERJİ EĞİTİMİ ALABİLİRİM?
4-BU KONUDA RUSYAYAMI,HİNDİSTANA MI YOKSA FİLİPİNLERE Mİ GİTMELİYİM?
5-YOKSA TÜRKİYEDE BU KONUYA VAKIF OLUP DA EĞİTİMİNİ VERENLER VAR MI?
6-BENİM ELLERİM BAZEN ISINIYOR,YANIYOR,BAZENDE ELEKTİRİK ÇARPAR GİBİ OLUYOR,BUNLAR BİOENERJİ OLDUĞUNA MI DELALET?
7-BİOENERJİ EĞİTİMİNİ ALIR ALMAZ TEDAVİ YAPABİLİRMİYİM?
8-ÜLKEMİZDE PEK ÇOK ÖZELLİKLE ORTA ASYADAN GELME ŞARLATANLARDAN NASIL KORUNABİLİRİM?

Bio enerji çok basit yaplılan bir işlemdir...Adı üstünmde Bio Biyolojimiz enerjide enerji yani vucudumuzdaki enerjinin aktivasyonunu saglamak.... şiimdi sorularını yanıtlıyalım .....

1.Evet Bio enerji kişde doguştan vardır herkes bio enerji uygulayabilir egitim almadan dahi uygular yeterki vucudundki enerjiyi aktive etmeyi bilsin....

2.Hayır Negatif almssın yeterki enerjiyi veririken negatif olma....karşdaki kişye enerji aktarırıken bu çok önemli tamamen niyetle ilgilidir....

3..Bence egitim almsanda olur,bir sürü paralar harcayarak aldıgın egitimi eğer bir şifacı olacaksan bu işi para ile yapacaksan tekniklerini ögrenebilirsin, yoksa elleirni harekete geçir ve çakralarını aktieve et yeter. kendine şifa verebilirsin....

4...Yapma arkadaşım ya yunusun bir sözünü hatırlatayım size Ne ararsan kendinde ara mekke de haccda degil. bunun için bilmem ne yabancı ülkelere gitmeye gerek varmı internetten oku çakraları reiki nasıl aktarımı nasıl olur. kendinde yapabilirsin yeterki fiziki bednini tanı bilinç altını harekete geçir....

5...Elini uzatsan egitmen var türkiyede yeterki gönül dostu pozitif bir egitmen bu sitede bile bu konuda egitim veren arkadaşlarımız var...

6...Evet evet evet bu bio enerji işte bak ne güzel o ısınan güzel ellerinizi koyun agrıyan yerinize......tamamdır işlem..

7...Bence Türkiyede yaplıan seminerler bir günde ögrenebilirsin....

8...İç sesine sor bence iç sesin seni dogru yere götürür.

Teşekkürler ben almıyayım çünkü buarada o kadar güzel ögerendimki bu işi gözümle bile şifa veriyorum....yani basit diyorum sadece niyet yeterli bu işi 6 yıldır profosyenelce yapıyorum egitimim buradan aldım ve okudum çok okudum kendimi yetişdirdim. hala amatör ruhla çalışıyorum. Güzel türkiyemin o kadar güzel egitmenleri varki bilseniz.........

alintidir


Konuyla ilğili başka sorunuz varsa banada sorabirsiniz : )
bioenerji konusunda Bioenerjist Murat soyerin yazilarini okumanizi tavsiye ederim http://www.bioenerji.org/murat_soyer.htm en azindan işin bilimsel olduğunu görüp önyargılarınızı bir yana birakabilmenizi sağlar : )


İÇİNİZDEKİ UYUYUNAN GÜZELİ UYANDIRIN-

İÇİNİZDEKİ UYUYUNAN GÜZELİ UYANDIRIN- NTV-MSNBC-4 Şubat 2003

Doğal ilaçlara ve doğal iyileştirme yöntemlerine dayanan tıbbın kökeni insanlığın ilk dönemlerine, milat öncesi dönemlere kadar uzanmakta. Hatta denebilir ki, ilaçların laboratuarlarda sentetik olarak yapılamadığı, tıbbın teknolojiyle işbirliği içinde olmadığı zamanlarda zaten böyle bir tıp mevcuttu.

Davud İbrahimoğlu; İstanbul’da yaşayan Azerbaycan doğumlu bir bioenerji uzmanı. Hastalarını iyileştirmek için alternatif tıp uygulamalarını kullanan uzman doktor psikoloji ve aile sosyolojisi eğitimini İran-Tebriz ve İstanbul Üniversitelerinde tamamlamış. Bioenerji ve hipnoz eğitimini ise Hindistan ve Azerbaycan’da görmüş.

Aynı zamanda ‘Akademik Aile Psikolojik Danışma Merkezi’nin kurucusu ve sorumlusu olan psikolog doktor ve pozitif düşünce uzmanı İbrahimoğlu, burada alternatif tıp uygulamaları olan pozitif psikoterapi, cinsel terapi, hipnoterapi, imajinasyon, aromaterapi, bioenerji ve masaj tedavisi hizmetleri veriyor. İbrahimoğlu’nun şu an yayıma hazırladığı ‘Şifanın Dinamik Kanunları’ kitabından önce Ege-Meta yayınlarından çıkmış ‘Eski Çin Bilgeliği’ isimli bir kitabı da bulunuyor. Bioenerji ve Manyetoloji Bilimleri Tanıtma ve Yayma Derneği (BİMAD) kurucu üyesi ve başkanı da olan İbrahimoğlu’ya, sıkça tartışılan alternatif tıbbı ve bu kapsamda yer alan uzmanlık dalı bioenerji uygulamaları hakkında sorular sorduk.

Tedavide kullandığınız tıbba, ‘Alternatif Tıp’ demek ne derece doğru?

Biz artık alternatif kelimesini kullanmıyoruz. Bu ikinci bir yol anlamına gelir halbuki ikinci değildir. Biz şu anda buna; tamamlayıcı tıp, İngilizcesiyle ‘complementary medicine’ veyahut da destekleyici tıp diyoruz. Bunun manası şudur. Hasta kişi tedavi için bir yol seçiyor ve onu izliyor. Biz bu noktada ona, ‘o yolu bırak’ demiyoruz. O yolu tamamlayabilecek başka bir yol daha olduğunu işaret ediyoruz. Hastaya ‘bak bu yol da var’ diyoruz.

O halde neden yaygın olarak alternatif tıp ibaresi kullanımda?

Yıllar önce bazı hastalıklar karşısında klasik tıp tümüyle çaresiz kalıyordu ve iyileştirme için alternatifler aranıyordu. Bu arayış sırasında doğal tevadilere yönelme oldu. Bu alternatif kullanımı da öylece kaldı. Oysa artık başlı başına tamamlayıcı konumda. Bir örnek vermek gerekirse; Amerika’da bir cerrah bir kalp ameliyatı yapıyorsa, kendisi tamamiyle klasik tıp uygulamalarından yararlanıyor. Ama 12 kişilik ekibi içerisinde renk terapisi, masaj terapisi, aroma terapisi uygulayanlar var. Bu kişiler yapılan işi tamamlıyor, destekliyor. Burada buna alternatif demek manasız.

Bioenerji nedir, hastalıkların tedavisinde etki alanı nedir, nasıl uygulanır? Hastalıklara göre bir iyileşme zamanı takvimi verebiliyor mu?
Enerji, hareketin görünmeyen şeklidir. ‘Bio’ hayat demektir. Bioenerji de hayat enerjisi anlamına gelir. Genel olarak, bütün canlıların içinde var sayılan iyileştirici bir güçtür. Çünkü bu pozitif halde gelir. Ben bu tedavi yöntemini hafif psikolojik rahatsızlıklarda uyguluyorum ve olumlu sonuçlar da alıyorum. İyileşme ise, hastadan hastaya, hastalıktan hastalığa, inançtan inanca farklılık gösteriyor. Tedavilerde yalnızca bioenerjiyi ele almayıp öteki tamamlayıcı tıp öğelerinden de faydalanıyoruz. Örneğin şifalı bitkiler, masaj uygulamaları, imajinasyon. Bu geniş yelpazede, kısa zamanda cevap alınıyor. Uygulama ise, başa, omuza ya da sırta dokunarak yapılabiliyor. Bazen ayaktan, bazen uzaktan enerji veriyoruz. Özetle farklı enerji mekanizmaları en uygun yükleme şekli saptandıktan sonra hastaya uygulanır.

Bedensel rahatsızlıkların yanı sıra ruhsal şikayetlere de çözüm sunuyor mu tamamlayıcı tıp kapsamındaki bioenerji tedavisi?
Kesinlikle. Psikolojik rahatsızlıklarda daha etkili bir yöntem. Çünkü amaç zaten; kişinin içindeki şifa sitemini, enerji gücünü açığa çıkartmak. Biz kimseye hazır balık vermiyoruz. Balık tutmayı öğretiyoruz. Herkesin içindeki şifa gücü ‘uyuyan güzeli' uyandırıyoruz. Böylelikle hasta artık kendi kendine şifa verebilir hale geliyor.

Türkiye’de, tamamlayıcı tıp alanında resmi bir eğitim enstitüsü ya da tıp fakültelerinde temsilci bir kürsü var mı?
Hayır yok şu anda. Cerrahpaşa Tıp Fakültesi’nde iki sene önce bir akupunktur araştırma birimi kuruldu. Yeditepe Üniversitende ise hipnozla diş tedavisi uygulayan hipnodonti bölümü açıldı. Ayrıca biz BİMAD(Bioenerji ve Manyetoloji Bilimleri Tanıtma ve Yayma Derneği)’ın tüzüğü gereğince, açık bir ifadeyle YÖK’ün de izni de olursa bir enstitü kurmayı planlıyoruz. 2004’ün ilk ayları içinde İstanbul’da 1. Uluslararası Tamamlayıcı Tıp Kongresi düzenleyeceğiz. Burada önemli olan zeminin hazırlanması. Bizim amacımız bu olayları üniversite çevrelerinde yaygınlaştırmak. Bu tamamen gerçekleşirse Sağlık Bakanlığı da gerekli bütün onayları verir.

alintidir